hoşçakal kardeşim deniz - zülfü livaneli
işte geldik gidiyoruz
hoşçakal kardeşim deniz
biraz çakılından aldık
hoşçakal kardeşim deniz
biraz masmavi tuzundan
hoşçakal kardeşim deniz
sonsuzluğundan birazcık
hoşçakal kardeşim deniz
birazcıkta kederinden
hoşçakal kardeşim deniz
birşeyler anlattın bize
hoşçakal kardeşim deniz
denizliğin kaderinden
hoşçakal kardeşim deniz
biraz daha umutluyuz!
hoşçakal kardeşim deniz
biraz daha adam olduk
hoşçakal kardeşim deniz
işte geldik gidiyoruz
hoşçakal kardeşim deniz
deniz gezmiş
avukat halit çelenkin anlatımıyla
infaz anı...
ulucanlar cezaevi’nin avlusunda kurulan darağacı, başgardiyanın odasının penceresinden net bir şekilde görülüyordu. biz cezaevine geldiğimizde deniz bu odaya alınmıştı ve pencerenin tam karşısındaki koltukta oturuyordu. deniz’in biraz sonra can vereceği darağacı, tam karşısında duruyordu. hazırlıklar tamamlandıktan sonra deniz’i darağacına çıkardılar. infaz sürerken, odaya yusuf’u getirdikler. yusuf, pencereden deniz’in son nefesini verişini izledi. yusuf infaz edilirken de, hüseyin’i odaya getirdiler ve o da, yusuf’un infazını saniye saniye gördü. bunu kitabımda bile yazmadım, sadece yusuf aslan’ın, “duydum deniz’in sesini” sözlerine yer verdim. biraz sonra aynı darağacında ölecek birine, arkadaşının infazını seyrettirmekten daha ağır bir işkence olabilir mi?
infaz haberini okuyan trt spikerinin sesi titredi diye görevine son verilmiştir.
türk ceza kanunu 146/1
3 genç yürek tek istekleri yitik milleti için idealleri için bağımsızlıktı...
türk ceza kanunu 146/1
3 genç yürek tek istekleri yitik milleti için idealleri için bağımsızlıktı...
deniz gezmiş in anlatımı ile
yakalanışım mı?
o da bir garip hikâyedir.
pusu. son düştüğüm pusu. yakalandığım.
tarlanın içinde. çukurda.
tarla. vıcık vıcık çamur. her yan çamur. bir yandan da aralıksız yağmur yağıyor, sulusepken.
parkamın başlığını başıma geçiriyorum.
ellerim üşüyor. eldivenlerimi, silahı daha rahat kullanayım diye daha önce bir yerlerde fırlatıp atmıştım. eldiven de yok.
hava buz gibi.
bir çukurun içindeyim.
çepeçevre sarmışlar.
bütün arabaların farları üzerimde.
içine girdiğim çukur, işte bu hücre kadar bir yer.
yakalanışım mı?
o da bir garip hikâyedir.
pusu. son düştüğüm pusu. yakalandığım.
tarlanın içinde. çukurda.
tarla. vıcık vıcık çamur. her yan çamur. bir yandan da aralıksız yağmur yağıyor, sulusepken.
parkamın başlığını başıma geçiriyorum.
ellerim üşüyor. eldivenlerimi, silahı daha rahat kullanayım diye daha önce bir yerlerde fırlatıp atmıştım. eldiven de yok.
hava buz gibi.
bir çukurun içindeyim.
çepeçevre sarmışlar.
bütün arabaların farları üzerimde.
içine girdiğim çukur, işte bu hücre kadar bir yer.
işte orada ölümü düşündüm bak.
ölüm ürkütücü gelmiyor insana. ama insan ölümü kabul edemiyor. kesin bir gerçek bu.
bilimi düşünüyorsun orada. iki yüz yıl, üç yüz yıl sonrasını düşünüyorsun. ve bilimin insanlığa getireceklerini. ve birden içinde bulunduğun o durum anlamsız geliyor sana. ionesco’nun oyunları gibi bir şey. saçma geliyor kimi şeyler sana o anda. yaşaman gerektiğini kavrıyorsun. bilim almış başını yürürken, karşındaki bir sürü insanın ne kadar küçük şeylerle uğraştıklarını düşünüp acınıyorsun. içerliyorsun. “lânetli adamlar” diye geçiriyorsun kafandan.
insanlığın geleceğini; ve senin o günleri göremeyeceğini düşünüyorsun; insanı hüzünlendiriyor bu. bir yanda güzel, eşsiz bir gelecek, bir yanda o güzelim günleri göremeyeceğin duygusu. “nasılsa öleceğim” diye düşünmeye başlıyorsun.
mermi vardı oysa yanımda.
birazdan bir bomba sallayacaklar üzerime diyordum, ölüp gideceksin.
ilk anda ölmemeyi düşünüyordum; yaralanmayı, yaralı ve rahat bir ölümü. ama bir süre sonra, dünyanın dört bir yanında ölen bir sürü devrimciyi düşünüyorsun ve bir an nasılsa rahat bir ölümü düşünmüş olduğun için korkunç bir utanç duyuyorsun kendi kendine.
bir devrimci nasıl ölmesi gerekiyorsa öyle ölmeli.
ölüm ürkütücü gelmiyor insana. ama insan ölümü kabul edemiyor. kesin bir gerçek bu.
bilimi düşünüyorsun orada. iki yüz yıl, üç yüz yıl sonrasını düşünüyorsun. ve bilimin insanlığa getireceklerini. ve birden içinde bulunduğun o durum anlamsız geliyor sana. ionesco’nun oyunları gibi bir şey. saçma geliyor kimi şeyler sana o anda. yaşaman gerektiğini kavrıyorsun. bilim almış başını yürürken, karşındaki bir sürü insanın ne kadar küçük şeylerle uğraştıklarını düşünüp acınıyorsun. içerliyorsun. “lânetli adamlar” diye geçiriyorsun kafandan.
insanlığın geleceğini; ve senin o günleri göremeyeceğini düşünüyorsun; insanı hüzünlendiriyor bu. bir yanda güzel, eşsiz bir gelecek, bir yanda o güzelim günleri göremeyeceğin duygusu. “nasılsa öleceğim” diye düşünmeye başlıyorsun.
mermi vardı oysa yanımda.
birazdan bir bomba sallayacaklar üzerime diyordum, ölüp gideceksin.
ilk anda ölmemeyi düşünüyordum; yaralanmayı, yaralı ve rahat bir ölümü. ama bir süre sonra, dünyanın dört bir yanında ölen bir sürü devrimciyi düşünüyorsun ve bir an nasılsa rahat bir ölümü düşünmüş olduğun için korkunç bir utanç duyuyorsun kendi kendine.
bir devrimci nasıl ölmesi gerekiyorsa öyle ölmeli.
yıllar sonra...
mecliste idam kararını oylayanlardan,
süleyman demirelin yapmış olduğu bir açıklama
"devirler değişiyor. bundan 30 sene evvelin şartları bugün yoktur. başka şartlar vardır. bugünkü şartları düne götürerek düşünemezsiniz, çok yanlış olur. binaenaleyh insani tarafını düşündüğümüz zaman, kimsenin, karıncanın incinmesine razı olmayız. fakat bir olay var: hikmet - i idare, devletin bekası gibi kavramlar bizim geleneklerimizde vardır. padişahlar, kardeşlerini, çocuklarını astırmıştır".
mecliste idam kararını oylayanlardan,
süleyman demirelin yapmış olduğu bir açıklama
"devirler değişiyor. bundan 30 sene evvelin şartları bugün yoktur. başka şartlar vardır. bugünkü şartları düne götürerek düşünemezsiniz, çok yanlış olur. binaenaleyh insani tarafını düşündüğümüz zaman, kimsenin, karıncanın incinmesine razı olmayız. fakat bir olay var: hikmet - i idare, devletin bekası gibi kavramlar bizim geleneklerimizde vardır. padişahlar, kardeşlerini, çocuklarını astırmıştır".
mermileri,sözleri olan 3 taramalı tüfek.
yüzleri,hainlere kabus olan 3 yakışıklı yiğit.
yüzleri,hainlere kabus olan 3 yakışıklı yiğit.
5 mayısı 6 mayıs’a bağlayan gece...
o gece ankara da dışarı çıkma yasağı vardır, şehrin her yanına devriyeler yerleştirilmiştir. ankara kapalı cezaevinin avlusunda idam sehpaları kurulmuştur bile...
cezaevindeki tüm mahkumlar suskundur. günlerce süren sessiz bekleyiş denizlerin hücresinin açılmasıyla bozulmuştur. elleri ve kolları prangalı gencecik yüreklerin infaz vakti gelmiştir. hücrelerin önünden geçen deniz eyvallah der
eyvallah...
25 yaşındaki deniz son mektubunu yazar, babaya son sesleniştir...
devrimin neferi ölümün gerçekliğinden bahseder son mektubunda...
son sigarasını bile kendi elleri ile içemez kelepçelidir elleri, son içtiği sigara filtrelidir ve gülümser deniz yaşamı boyunca birinci sigara içmiş bir devrimci olarak...
ölüme 5 kala son seslenişini yapar deniz...
tıpkı yaşamında olduğu gibi ölümede cesaretle gider, kendi taburesini tekmeleyerek...
o gece ankara da dışarı çıkma yasağı vardır, şehrin her yanına devriyeler yerleştirilmiştir. ankara kapalı cezaevinin avlusunda idam sehpaları kurulmuştur bile...
cezaevindeki tüm mahkumlar suskundur. günlerce süren sessiz bekleyiş denizlerin hücresinin açılmasıyla bozulmuştur. elleri ve kolları prangalı gencecik yüreklerin infaz vakti gelmiştir. hücrelerin önünden geçen deniz eyvallah der
eyvallah...
25 yaşındaki deniz son mektubunu yazar, babaya son sesleniştir...
devrimin neferi ölümün gerçekliğinden bahseder son mektubunda...
son sigarasını bile kendi elleri ile içemez kelepçelidir elleri, son içtiği sigara filtrelidir ve gülümser deniz yaşamı boyunca birinci sigara içmiş bir devrimci olarak...
ölüme 5 kala son seslenişini yapar deniz...
tıpkı yaşamında olduğu gibi ölümede cesaretle gider, kendi taburesini tekmeleyerek...
davasını savunmasam da, düsuncelerini onaylamasam da, ideolojisi bana yanlis gelse de bugunun dusunce fakiri gencliğinin iyi idrak etmesi gereken bir fikir ve dava adamı, cesur bir aktivist.
(bkz: deniz gezmiş parkası)
suçlu idi kendisi. yaptığı işlerin neticesinde [adam kaçırmak ve banka soymak] alması/almaları gereken belli bir ceza vardı. ama ülkenin o günkü şartlarında konu hiçbir zaman üzüm yemek olmamış, bağcıyı dövmek olmuştur. öyle de olmuştur, ne yazık ki bağcı! ve arkadaşları dönemin askeri mahkemelerince! yargılanıp asılmışlardır. bizzat bu kararı veren askeri görevli kararın aynı zmanda siyasi bir yaptırım olduğunu söyleyerek gerçekleştirilen uygulamanın vehametini ortaya çıkarmıştır. bugün aynı suçtan bağımsız mahkemelerce yargılandığı vakit en yüksek alacağı ceza 8/10 yılken onlar idam edilmiştir. o zamanın ceza kanununda da suçlarının karşılığı az önce belirtilen süre kadar idi, lakin konu her zaman olduğu gibi o gün de bağcıyı dövmek olmuştur, bağcıları öldürmek olmuştur, bağcıların önünü kesmeye çalışmak olmuştur.
asilmasi sirasinda boyunun uzunlugu hesaplanmadigindan, olumu yarim saatten fazla surmus, aci cekmis ve olumu cok guc olmustur.
(bkz: bunu yapan insan olamaz)
(bkz: bunu yapan insan olamaz)
idam cezasının infazı sırasında boyu uzun olduğu için ayakları taburenin altındaki masaya yetişmiş, sonrasında masa çekilmiştir. infazın uzun sürmesinin sebebi ipe, taşımaz kaygısıyla çift ilmek atılmış olmasıdır. bu yanlış halit çelenkin itirazı sonrasında yusuf ve hüseyin için düzeltilmiştir.
bu günkü sözlüge girme nedenim, bir $eyler yazma...
kendisi özgürlügü savunmu$, gelecek için saglıklı bir toplum düzeni için yumrugunu havaya kaldırmı$tır.
açtım televizyonu, oturdum kar$ısına. hatırla sevgili dizisine rast geldim, deniz gezmi$in babasına olan mektubuna...
"...ben bunun sonunu böyle olacagını bile bile bu yola girdim baba...insanın ne kadar uzun ya$adıgı degil o zaman dilimi içerisinde ne yaptıgı daha mühimdir. üzülmeyin benim için baba, ben üzülmüyorum. eminim ki, bu dava burda bitmeyecek!..."
bir genç, türk anayasaının bilmem kaçıncı maddesi uyarınca ölüm cezasına çarptırılmı$ ayagında prangalarla o dar koridoru yürümü$...
reklam girdi araya, kanal dye döndüm... mustafa topaloglunun oglu hedehödö topaloglu sahnede, cıvık gülü$üyle insanları $arkı söyleyerek co$turma tela$ında.
deniz, sen gittin senden sonrakiler de senin yolundan gitmek istediler ama izin verilmedi. cezaları i$kence oldu, $i$eye oturtulmak en yakınından bile mahrum bırakılmak... sonrakiler sustu deniz, sustular.
çıktılar sahnelere $arkılarıyla co$turdular.
kimileri futbola sardı kimileri mankenlige....
unuttular deniz, senin neden öldügünü unuttular. gülümseyerek ölümüne gidi$ini unuttular... senin son dilegini bile yerine getirmediler deniz, sen arkada$ının yanında yatmıyorsun, hayır.
hiç bir ülkede böyle bir rezalet ya$anmadı deniz. türkiye topraklarında sizi kedi köpek gibi avladılar. sizin suçunuz, bizim gibi susmamaktı. susamadınız. sussaydınız ya$ıyor olurdunuz, $uanda bizim ya$ımızda çocuklarınız olurdu üçünüzün de.
ama susmadınız, izin vermedi vicdanınız susmaya.
ipinizi çeken de bu oldu zaten.
bu ülkede çok konu$an susturulur deniz. biliyor musun ugur mumcu da çok konu$tu, o da arabasının patlaması sonucu öldü, öldürüldü daha dogrusu.
konu$mamalı deniz, susmalıyız deniz, susmalı...
"hadi eyvallah"
kendisi özgürlügü savunmu$, gelecek için saglıklı bir toplum düzeni için yumrugunu havaya kaldırmı$tır.
açtım televizyonu, oturdum kar$ısına. hatırla sevgili dizisine rast geldim, deniz gezmi$in babasına olan mektubuna...
"...ben bunun sonunu böyle olacagını bile bile bu yola girdim baba...insanın ne kadar uzun ya$adıgı degil o zaman dilimi içerisinde ne yaptıgı daha mühimdir. üzülmeyin benim için baba, ben üzülmüyorum. eminim ki, bu dava burda bitmeyecek!..."
bir genç, türk anayasaının bilmem kaçıncı maddesi uyarınca ölüm cezasına çarptırılmı$ ayagında prangalarla o dar koridoru yürümü$...
reklam girdi araya, kanal dye döndüm... mustafa topaloglunun oglu hedehödö topaloglu sahnede, cıvık gülü$üyle insanları $arkı söyleyerek co$turma tela$ında.
deniz, sen gittin senden sonrakiler de senin yolundan gitmek istediler ama izin verilmedi. cezaları i$kence oldu, $i$eye oturtulmak en yakınından bile mahrum bırakılmak... sonrakiler sustu deniz, sustular.
çıktılar sahnelere $arkılarıyla co$turdular.
kimileri futbola sardı kimileri mankenlige....
unuttular deniz, senin neden öldügünü unuttular. gülümseyerek ölümüne gidi$ini unuttular... senin son dilegini bile yerine getirmediler deniz, sen arkada$ının yanında yatmıyorsun, hayır.
hiç bir ülkede böyle bir rezalet ya$anmadı deniz. türkiye topraklarında sizi kedi köpek gibi avladılar. sizin suçunuz, bizim gibi susmamaktı. susamadınız. sussaydınız ya$ıyor olurdunuz, $uanda bizim ya$ımızda çocuklarınız olurdu üçünüzün de.
ama susmadınız, izin vermedi vicdanınız susmaya.
ipinizi çeken de bu oldu zaten.
bu ülkede çok konu$an susturulur deniz. biliyor musun ugur mumcu da çok konu$tu, o da arabasının patlaması sonucu öldü, öldürüldü daha dogrusu.
konu$mamalı deniz, susmalıyız deniz, susmalı...
"hadi eyvallah"
(bkz: bizim deniz)
turkiye onu satani, aldatani asmaz, bas taci eder, ama birisi bozuk duzeni bozuk duzen yapanlarin yuzune vurdu mu onu asar, vatan haini diye damgalar. bu vatansever genc de kimsenin yapmadigi gibi vatani icin mucadele etmistir, kanimizi hergun emen emperyalizmin kokunu kurutmak istemistir, ustelik tek bir kisiyi bile oldurmemistir, ama fasist gucler tarafindan diger devrimcilere ibret olsun diye haince asilmistir. vatan sevgisi, kendine olan guveni, ve mucadele gucu daima ornek alinmalidir.
bir insanin ne kadar cesur, ne kadar yürekli olabileceginin ornegidir deniz. bir yasam felsefesidir. onunla ayni yuregi tasiyan herkese soluktur deniz. olmeden once son anlarinda bile devrimciliginin son atesini damarlarinda hisseden insandir. soze gerek olmayan, sozlerle anlatmaya calissan bile basaramayacagindir deniz. keske olsaydi dedirtir insana, olsaydi da gorseydik nasil yaslandigini... cocuktu daha, yazikti onlara...
idealleri olan, vatanını ölümüne seven bir devrimci,hayatının çok başında saçma sapan nedenlerle ölüme giden bir insan.ölümünün 36.yılında moda olmuştur ama onu moda ikonu yapan gençlerin anlayamadığı şekilde emperyalizme karşı savaş vermiştir.
kahraman falan değildi ama gençti yazık oldu.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?