bilgiçlerin şiirleri

22 /
sitare
baharın çicekleri kucaklaması gibi kucaklayacağım gülüşünü...
herşey hiçbir şey olana dek bakacağım gözlerine
kaybolacağım bitmiş günlerin arasında.
kendine dönecek bütün zamanlar
aynada bir yüz daha yok olacak
hıçkırıklar tükenmeden; sabahlar olmayacak
doğmayacak umuduma ektiğim güneşler...
bu yağmurlar dinmeyecek..
ıslanacağım gözyaşlarında yıldızların....
spongebob
benim hiç çocukluğum olmadı
bombaların düştüğü bu karanlık sokaklarda
hayallerimi yok etti savaşlar
kalem tutup yazı yazmayı öğrenmek yerine
taş tutup tanklara taş atmayı öğrendim
direnişçi nasıl olunur onu öğrendim istemeden
uçaklar geçiyor üstümüzden
helikopterler geçiyor
hepsinin içi asker dolu
hepsinin içi ölüm dolu
haykırışlar, feryatlar yükseliyor
savaşı çıkaranlar devam ederken gününü gün etmeye
masumlar ölüyor birer birer
bebekler öksüz ve yetim kalıyor
okullar yıkılıyor
evler yıkılıyor üstümüze
yaşam alanı daralıyor
gökyüzü bomba ve uçak kaynıyor
ve ölüm bizi zamansız vuruyor.
independence
dun yine du$undum seni
gozlerimin onundeydi hayalin
evvelsi gunden bir farki yoktu dunun de
tipki yarindan bir farki olmayacagi gibi
evvelsi gun de hayalimdeydin, dun de hayalimdeydin, yarin da hayalim olacaksin besbelli

bir balona binip dunyayi gezmek isterdim seninle
sonra balona bir igne sokup issiz bir adaya du$mek
issiz bir adaya du$sen yanina ne alirdin sorusu geldi aklima bir anda
guldum usul usul ama kimseye belli etmedim
belliydi yanima ne alacagim
hayir seni degil
senin varliginin dahi kirletemedigi sana olan a$kimi ve hayallerimi

10 mayis 2008 cumartesi / 00:20
melankomik
- eski -


eskiden gördüğüm bir rürayı hatırladım,
bu gece,
eskiden yattığım yastığıma yattım,
eskiden baktığım yıldıza baktım.
rüyamı mı?
hatırlayamadım.
eski defterime yazdım bu şiiri,
klavyemi çöpe attım.
satolina
yaşamak diyorum
yaşamak inadına
anlattıgın onca masalı karsıma alıp
kan tükürüp dönmeyişine çentikledigim duvarlara
ve sırf seni özleyeyim diye varken haritada ankara
yasamak diyorum



eskide kalmış bir şeyler gibiyken ben
uçları yakılmış bir mektup tadındayken hüznüm
kimse bilmiyorken sen yoksun diye kendimi saçlarımla astıgımı
sensiz nefes alamadıgımı bilmiyorken kimse yani
sırf seni özleyeyim diye var üstelik haritada ankara
yasamak diyorum
yaşamak inadına


"geri dön" lerimi yutkunmuşken ben
kanıyorken dilim,usum, çocuklugum
ellerimde kırılmış bardak şimdi ömrüm
anlattıgın masallar avuçlarımı keserken yani
eskimiş bir şeyler gibiyim üstelik
ve sırf seni özleyeyim diye var haritada ankara

gözlerim kapalı

yaşamak diyorum
yaşamak inadına

anlattıgın onca masalı karşıma alıp üstelik..
yasakli
kırılgandım
saçlarımdan geçen rüzgarın
yüzünden bilirdim aşk denilen zamansızlığı

kanamakda yetmiyor
içimde birikiyor hayat
deliremiyorum ...
armour
bu sabah kendi kendime uyandım...
yalnızca yağmurun sesi...
izlerken boğuldum...
kaç saatlik kaç günlük bir bekleyiş bu...
gözlerini kapat yanındayım...
gözlerini kapat yanındayım...
gözlerini kapat...
gözlerin...
hiç açmadım ki...
hayal gücümden güçsüzüm...
acizim gelme diyemeyecek kadar...
kalp atışlarım seyreliyor...
sen dinlemezken...
kendi başıma ayakta kalma kabiliyetimi yitiriyorum...
zayıflıyorum varlığında...
kendi başınalığım almış başını gidiyor...
üstelik geri döneceğini bile bile...
alışmak her zaman yıkıcı...
her zaman yakıcı...
ona da alıştım...
cokoprens
terminallerde ağlamak

piskopatın allahı bir durumdur...
böyle yüreğini avuçlayan, avuçlarken sıkan,
böyle nefessiz bırakan, "acıtan sancıtan",
cinnet bir ruh halidir, biraz kallavidir,
her babayiğit kaldıramaz,
kaldırsa da orda ağlamaknan bir olmaz,
parasızlığın da çaresi bulunur da bunun bulunmaz,
mesela muavin "ne kadar ağlamaklı baktın, gel seni de götürelim" diyebilir,
zira erkekler ağlamaz, "ağlamaklı bakar"
göz yaşları içine "akar, akar, akar"
giden otobüsün içinden bakar,
çünkü, bir nevi kendisidir giden,
kendisi değilse bile kayınbiraderidir, yürek kırıklarıdır,
yukarıda bahsettiğimiz yürek, kırılmıştır zira,
bir kısmı sendeyse, otobüstedir bir kısmı aslında,
yani "böyle giden" sadece kendisini götürmez yanında,
ve ne zaman ki, terminallerden birini yalnız gönderemiyorsan,
başka çaren kalmaz,
kalmak ya da kalmamak,
"işte bütün mesele bu"dur, gidemiyorsundur,
yürek burkan bir şeydir terminalde ağlamak.
cokoprens
dışarda psikopat bir yağmur başlamış,
şafağın sökmesine rağmen bazı evler, ışıklarını kapatmamış,
bakıyorum pencereden,
iyiki varım diyorum,
iyiki hayattayım.
iyiki seçme şansım olmamış...
miafori
sonummu

elimde kalemim yine yazmaz oldu
ayaklarım artık sana varmaz oldu
aşkın köretti, sanma beni
bakıyorda gözlerim görmez oldu….

kırılan kanadım mı kolum mu
alaymı yoksa bu oyun mu
bir ateşe düşmüşüm ben deli,
bu derdim mi, çilem mi, yada sonum mu...

14 mart 2008


tayfa75
bir cizgi dusun iki insan arasında.
biri sen,
digeri bu satirlarin yazari,
iki insan.


tanismamiz ilk adimiydi,
birbirimize ve bu cizgiye
yaptigimiz yolculugun.
karsilikli adimlarimizla azaliyordu
aramizdaki mesafe.
sen henuz arkadas mesafesine bile ulasmamistin ki,
ben kosar adim dostluk mesafesini asip,
cizgiye vardim.
ve her ne olduysa bundan sonra oldu.


aradaki mesafenin varligindan rahatsiz ruhum,
itiyordu beni cizginin senin tarafinda kalan kismina.
ve ben o tarafa gectikce,
senin cizgi ile arandaki mesafe uzuyordu,
günden güne.
tersine donmustu,
bir zaman aramizda duran cizgiye yolculugumuz.
ve daha da uzagina dusuyorduk,
ikimizin de sirtimizi dondugumuz
ve uzerinde ya da en azindan yakininda
bir araya gelecegimiz o cizginin.

bir zaman gecti,
tam olarak ne kadar bir zaman,
su an bilmiyorum.

sana dogru attigim her adimin,
seni benden iki adim uzaklastirdigini anladim.
ve
o guzel sirtina bakip,
son bir kez,
- cunku bir sonraki baktigimda
yuzunu gormekti dilegim -
tekrar basladigim noktaya dogru
aksi istikamette bir yolculuk icin
yuzumu aramizda durmasi gerekirken,
ardimizda biraktigimiz
o siniri belirleyen cizgiye dondum.


senin silmek olarak adlandirdigin,
seni aramak vs.
terkettigim
ya da
en azindan bir kenara biraktigim diyelim
aliskanliklarim;
yeni bastan
ama bu sefer
ilk seferinde dustugum hatalara dusmeden
daha ozenle yazmak icin,
ilk denemenin musveddelerini bir kenara koyup,
uzerine yazilacak beyaz
ve ya
en azindan bos bir sayfa arayisindan baska bir sey degildi oysa.

kendimi,
yeni bir baslangic icin
once cizginin kendime ait olan tarafina tasimali,
ardindan da
en azindan arkadas tepesinin sirtlarina yol almaliydim.


simdi yolculugum sirasinda
donup bana baktiginda
her ne kadar sirtimi gorecek olsan da,
bu bitis degil.
sadece baslangic cizgisine bir donus.
ve artik gerisi sana kalmis.
cizgi aramizda,
beni tanisan da tanimasan da.
ve ben vardigim da o tepeye,
aramizda asmaya gerek duyulmayacak bir cizginin
hala var olduguna dair bir umutla,
donecegim yuzumu
ya dogan
ya da batan gune.


16.06.2008
set me free
seninle ben...
biz.
bir acıklı sarkı gibi.
sen şarkının sozleri, ben sessiz.

seninle ben...
biz.
zamanın akrebi,yelkovanı gibi.
sen dolaşırken benimle saatlerce, ben adım atmaya aciz.

seninle ben...
biz
ıssız limanlardaki gemiler gibi.
sen demir almaya aciz, ben kaptanlıktan habersiz

seninle ben...
yani biz.
aynı bedende iki ruh gibi.
sen varlığınla güç sahibi, ben nefes almakta çaresiz.

sen...
ben...
biz.
gece ve gündüz gibi;
gece ve gündüz gibi.
sen her gün uyanırken güneşle, ben karanlığa mahkum sensiz.


sen ve ben
ayrı mıyız biz ?
birbirimizden en uzak oldugumuzu zannettiğimiz anda yüzyüze geliriz.
sensiz hayatın anlamı kayıp
peki ya sen bensiz ?


sen yok !
ben yok !
sadece biz.
ölümden korkarken hayatın kucağına düşeriz.
ölümün hayata, hayatın ölüme yaptığı gibi
bıkmadan, usanmadan, her an, her saniye
birbirimizi zehirleriz.
deltanous
bağlarını;
bağların..
bağlar
senin bağların mı var?
bağlarım var tabii dedi
dedi ki feci
bağlarım.
1922den beri
orijinalmiş bağlarım
ister misin altın jelibonlarım?
hukuk dedi dediğin nedir ki?
demedim sevemem kendimi diye
utancımı yüzüme kırbaç gibi çarparak söyledi
tekrar etti , yineledi , yenilemeden dedi ki
guguk.
gerzekparatoneri
eger bir gun esyalarini toplayip gideceksen
lutfen benim sokagima tasinma ey ask…
ben ki, senin elinden yorgunum artik...
yine huzun saracaksa bedenimi
yine kopkoyu olacaksa gecelerim
gelme benim sehrime
dolma benim bedenime
sen zehir gibi akarken benim ufacik yüreğime
acidan bagirmak istedim hep
ama bagiramadim hiç...
ellerimi kollarimi bagladin hep
sanki benden habersiz beni vuruyordun
ama ben hic hissetmiyordum
nasil oluyordu bilmiyorum
fakat sancidan kivransam bile hep gel diyordum sana
beni gunden gune tuketsen de
ben yine de seni istiyordum tutkuyla
bu tutku artik oyle tehlikeli bir hal aliyordu ki
vucudumu sarmis bir hastalik gibi
sanki kontrolu benim degil de, senin elinde oluyordu korpe bedenimin
kanlar goruyordum ruyalarimda
kanlar, parcalanmis vucutlar
korkuyla uyaniyordum her gece kabuslarimdan
ama gel gor ki, tum bunlari senin sucun zannediyordum sevgili ask...
sonra sonra anladim ki yasadigim hicbir sey
senin sucun degilmis
yarattigim kendi hayal dunyamda
senin golgende, kendimle savasmisim ben
ama yine de
eger bir gun esyalarini toplayip gideceksen
lutfen benim sokagima tasinma ey ask……
22 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol