(bkz: 1984)
(bkz: swastika)
(bkz: spartakizm)
(bkz: spartaküs)
(bkz: bir suç unsuru olarak kitap)
(bkz: bir aksesuar olarak kitap)
(bkz: 10 mayıs 1933)
bu tarihte berlin üniversitesi meydanında s.a. ve nazi gençlik grupları çeşitli kütüphane, üniversite, kitapçılardan topladıkları yaklaşık yirmi bin kitabı yakmıştır. heinrich heine, thomas mann, karl marx, erich maria remarque, albert einstein, jack london, sigmund freud ve h.g. wells, emile zola’dan başlayarak dünya kültürüne ve bilimine katkıda bulunmuş ne kadar yazar varsa hepsinin ürünleri yok edilmiştir. ayrıca nazi gençlik grupları bu tarih ve bu tarihi izleyen bir kaç hafta içinde almanya’nın çeşitli başka yerlerinde içlerinde kendilerine ait olan kitaplar da dahil sakıncalı görülen kitapları büyük kalabalıklar halinde toplanarak yakmışlardır.
1933 yılında meydanlarda yakılan kitaplar faşist nazi almanyasından bunun intikamını almadılar mı peki? almanya çok geçmeden bunun bedelini ağır bir şekilde ödemiştir. yalnızca almanya değil, kitapların yakıldığı, yasak ya da süs konumuna düştüğü her ülkede ve/veya toplumda kitaplar bir şekilde intikamlarını almış olmakla birlikte halen de almaktalardır.
şiirleri, kitapları, kısacası insan düşüncesini ve eserini yasaklmakla, yakmakla, yok etmekle varılacak nokta ancak yok oluş olabilir. tarih bunun canlı bir ispatıdır. her yakılan kitap, her yok edilen eser, her yıkılan düşünce insan özgürlüğü ve yakmanın, yıkmanın, yok etmenin sorumlusu olan otoritenin kendi yok oluşunun kaçınılmaz sonudur.
düşünceye sansürün sonu sansürdür. eseri ve dolayısıyla özgürlüğü yakmak için yakılan ateş tutuşup alevlere dönüşünce, büyüyüp de kontrolden çıkınca yaratıcısını da yakar. uygarlıkların sonu hep uygarlık tarafından düşmana karşı yaratılan yöntemlerle, kendi yarattığı canavarlarla gelmiştir.
1933 yılında meydanlarda yakılan kitaplar faşist nazi almanyasından bunun intikamını almadılar mı peki? almanya çok geçmeden bunun bedelini ağır bir şekilde ödemiştir. yalnızca almanya değil, kitapların yakıldığı, yasak ya da süs konumuna düştüğü her ülkede ve/veya toplumda kitaplar bir şekilde intikamlarını almış olmakla birlikte halen de almaktalardır.
şiirleri, kitapları, kısacası insan düşüncesini ve eserini yasaklmakla, yakmakla, yok etmekle varılacak nokta ancak yok oluş olabilir. tarih bunun canlı bir ispatıdır. her yakılan kitap, her yok edilen eser, her yıkılan düşünce insan özgürlüğü ve yakmanın, yıkmanın, yok etmenin sorumlusu olan otoritenin kendi yok oluşunun kaçınılmaz sonudur.
düşünceye sansürün sonu sansürdür. eseri ve dolayısıyla özgürlüğü yakmak için yakılan ateş tutuşup alevlere dönüşünce, büyüyüp de kontrolden çıkınca yaratıcısını da yakar. uygarlıkların sonu hep uygarlık tarafından düşmana karşı yaratılan yöntemlerle, kendi yarattığı canavarlarla gelmiştir.
hitler’in başbakan olmasından dört buçuk ay sonra bahçesinde kitapları yakma töreni gerçekleşmiş üniversitedir, tarihte böyle kara bir yer edinmiştir bu üniversite.
(bkz: 10 mayıs 1933)
(bkz: 10 mayıs 1933)
şişmiş balonları daha da şişirir. şişen balonlara tutunarak yükselmeyi amaçlar, başaramaz. başaramadığı gibi yükselmesi gerekenlerin de yükselmesini önler. kötüdür.
şişmiş balonları iğneler. batıya has özgürlükçü yaklaşım sayesinde efendisini bile yerdiği zamanlar olur.
batıya özgü olandır.
(bkz: dalkavuk)
(bkz: dalkavuk)
doğuya özgü olandır.
(bkz: soytarı)
(bkz: soytarı)
her sabah içilesi olandır.
(bkz: siyasi şube müdürlüğü)
aşık olunası halk ozanları ve bu ozanların korkusuz özgür eserleriyle gözlerde büyüyen, anlamı derinleşen ülke.
(bkz: karluklar)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?