boylarını mı kısaltayım şimdi bu ucubelerin.düzü terse nakış gibi işlerler.farkındalık zincirinin halkalarında kör olabilecekken,yüzüne bakayım yüzsüzlüğünde sıfıra mı indireyim yüzleri.biliyorsun.gitmediysem...
ucube suratlara vurulabilecek alet eksikliğinde,liken inzivasına çekilsinler duasına sığınmak.
gün ışıyacak elbet ama bu kadar kalabalık olmasa keşke.
gün ışıyacak elbet ama bu kadar kalabalık olmasa keşke.
korunamayacak bir destan bu.sönmesine izin verilmeyen öyle bir ateş ki,farklı dillerden akan ağıt tenhalığında sızar iklimler ansızın.ne ile anlatsan boşluklarında dağılır gider canlar.
yüzümde çoğalan anlamları tekil yalnızlığıma bulaştırıyorum.karışıklığında çözülecek bir çok işlemci hazırda ki bilmez kimse olunmazlığının yasasızlığını.kaçırtacak dilimde tutuklu kalınan zaman...bu zaman...
mermileri,sözleri olan 3 taramalı tüfek.
yüzleri,hainlere kabus olan 3 yakışıklı yiğit.
yüzleri,hainlere kabus olan 3 yakışıklı yiğit.
1976 istanbul doğumlu.besteci,aranjör,söz yazarı.
dinlenilesi çalışmaları;haberci,free eagle,machu pichu.
dinlenilesi çalışmaları;haberci,free eagle,machu pichu.
manzarasızlıkta kanlı heykeller biriktiriyorum.içi boşaltılmış evleri çerçevelettim içimin surlarına.gitmeliydim belki ama hiç avuçlarımı resmedebilecek gücüm olmadı.karında donup kalmıştım o gün.hatırlatırsam eğer,utançtan hiç bir fide yeşermez bir daha.bilirsin, harikalar dünyasının hangi cesetlerden meydana geldiğini.
iyi ki var dediğim,varlığı zaruri ihtiyaç olan bilgiçtir.
gizem kuyusunda ellerin karıştığı kargaşada lazım gelen selamlama.kimsesizliğiyle övünen suratlardık aranılası zamanda.
yetmedi,epriyen yanların kuşatması.yetmedi tınısını kesmeye..
o sırtlan çığlığı esnetir ucuz kalabalıkları.
yetmedi,epriyen yanların kuşatması.yetmedi tınısını kesmeye..
o sırtlan çığlığı esnetir ucuz kalabalıkları.
yer altından notlar var aynaya iliştireyim mi?
tınısına düşülen bacaksız sözler kıskıvrak yakalar mı dilimi?
yine umursamazlık sofrasında otururken başlar yağmur.
oylayabiliriz belki günün birinde oyaladıklarımızı.
tınısına düşülen bacaksız sözler kıskıvrak yakalar mı dilimi?
yine umursamazlık sofrasında otururken başlar yağmur.
oylayabiliriz belki günün birinde oyaladıklarımızı.
erteleyebileceğimiz cinayetler var köşe başlarında..saklayabildiğimiz kadar yanarız ya,olsun...
tünesin gecikmiş zamanlarımıza hüzün.dar alanlarda kimyası bozuk suratları görmemezlikten gelmek gibi bir şey bu.
erteleyebileceğim cinayetler gözlerimde...gözlerim,olduğu yerde.tanımı henüz yapılmamış.keşfi ciğerlerinde aldığın nefes kadar gerekli.
tünesin gecikmiş zamanlarımıza hüzün.dar alanlarda kimyası bozuk suratları görmemezlikten gelmek gibi bir şey bu.
erteleyebileceğim cinayetler gözlerimde...gözlerim,olduğu yerde.tanımı henüz yapılmamış.keşfi ciğerlerinde aldığın nefes kadar gerekli.
yabancıların söz telaşına kapıldıklarına şahidim.demin gibi.demlenemeyen -demlenmek için çırpınan- adını yücelten yücelttikçe düşen.korktukları kadar yoklar oysa.varlıkları kendi içlerinde bir göktaşı.
sahi uzaktan çok mu acımasız görünüyorum konuştukça.
susup dinlendirsem,dinletebilsem seni kendine.
sahi uzaktan çok mu acımasız görünüyorum konuştukça.
susup dinlendirsem,dinletebilsem seni kendine.
isyanım sen kokuyor sandın.yokuş aşağı inen kırmızı kar taneleri düşledim sandın.ayaz tutturduysak tuhaflığında ısınmak değildi istencimiz.saklanabilmek adına dehlizlere zorlandıysak
iri temaslara gark olsun diye değildi bu kapışma.
yazmak sanmadan susmak sanarak mı?
sanmadık,sığmadık düşlere.
iri temaslara gark olsun diye değildi bu kapışma.
yazmak sanmadan susmak sanarak mı?
sanmadık,sığmadık düşlere.
kokusunda kurban olunabilecek bir toprak durur bahçemde..dalları pencereme çarparken şimdi,durduğum gibi duramayan yağmur gibi işliyorum kokuyu derinlerime...kaybolmasın diye çocukluğumuz.
sussaydım ben de dinlediğim gibi,satırlardan taşardı iklim boylu çocuklar.susasaydım kaldığım yerlerde tanınmadan...susuşlarına koşabilseydim kelimelerimle,bir damla...sadece bir damla...ötesi oksijen zehirlenmesi...
sussaydım ben de susayabilseydim...
sussaydım ben de susayabilseydim...
ceninliğimin destansı replikleri kara bir mola vermekte...kucağıma
işlenen kanaviçelerin hesabı sorulduktan sonra varlığımın kauçuk
kabartmalı bir nefes olduğu gerçeğiyle yüzleşince diğerleri,
yaşsız nazarlarıma vuku bulacak ne bekleniyorsa adımdan.
işlenen kanaviçelerin hesabı sorulduktan sonra varlığımın kauçuk
kabartmalı bir nefes olduğu gerçeğiyle yüzleşince diğerleri,
yaşsız nazarlarıma vuku bulacak ne bekleniyorsa adımdan.
yoksuzluğumdur seni kaçırtan tadını bilmediğin,rengine dokunmadığın o yerlere..bilseydim;yanlılığımın sana sonsöz olacağını,çoktan devirmiştim ellerimle çizdiğim o yüzü..susuşlarında biriken tüm çığlıklar... mat halim yüzünü boyamaya başlayınca anlayacaksın siyahtan başka rengimizin olmadığını...olamayacağını...
bir ceninim yüreğinde,ne zaman doğuracaksın? devrikliğime dervişliğini sığdırma! yosun yatağında boğuluyor yüzümün sen hali.ayağını kaydırma sana süslenen ben halin.menengiç kadar acıdır intikamım bilirsin.üstüste koyduğun taşların koynunda yenileceksin bu anlamsız gidişlerinde.kaldır elini,dokun artık maskesiz yüzüne.
içime sancı doldu tıpkı ahmet gibi...
ucuz alkışlardan vazgeç.kendini kapattığın o odadan çık.terk et o kenti.sana bakan yüzlerden bıkmadın mı?
duymuyorum artık bir iklimin çıkardığı sesleri.bilinmezlik neyi çağrıştırırsa,onu kutsadım tenhalığında kelimelerin.
usulsüz bir vazgeçişe şahittir surlar.hiç istemedim oysa o karanlıkta aydın görünmeyi.
duymuyorum artık bir iklimin çıkardığı sesleri.bilinmezlik neyi çağrıştırırsa,onu kutsadım tenhalığında kelimelerin.
usulsüz bir vazgeçişe şahittir surlar.hiç istemedim oysa o karanlıkta aydın görünmeyi.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?