celladım kendi nefesimdir.gark oldu kartallar denizimde.
geciktiğim yerlerin hesabını bana değil onlara sor.onlar daha etkin bu konuklukta.
kalender bakışlarıyla süzüyor vera.ustam der ki;
...bir kibrit çöpüne varana...
...bir kibrit çöpüne varana...
kadırga kasveti bizi taşıyacak belki de olmamız gereken yere.vakti belirlidir de beklemek düşer payımıza bugün.
vera zende sorar;
alkışsız bu yer doğru yer mi diye.
zend bilir doğru yer olmadığı bir durak olduğunu ve otobüsün rötar yaptığını.
vera zende sorar;
alkışsız bu yer doğru yer mi diye.
zend bilir doğru yer olmadığı bir durak olduğunu ve otobüsün rötar yaptığını.
ne kadar sızsa o kadar az gelir çakılların dalga ihlali.
dilek sofrasında bir tabak da onlara ayırayım mı?
yazıktırlar,günahtırlar...kahkahalarımda büzülen çığlıklar yok olmasın hiç.hep bölsün sesimi çatal sesler.
dilek sofrasında bir tabak da onlara ayırayım mı?
yazıktırlar,günahtırlar...kahkahalarımda büzülen çığlıklar yok olmasın hiç.hep bölsün sesimi çatal sesler.
ağrı veririz diye çevrelediler dört yanımı.akıtmak istediler zehirlerini.yılanların arasında kaldıysam manzarasızlıktan değil,kendimi kurtarışımın panzehiri işler şimdi iktidarın kucağında.sistematik yanlılara bir sol tokatı sağından vurulan.
başıma tekrar bela açsa ya.
başıma tekrar bela açsa ya.
dişlerimin arasından sızıveriyor maksat tacirleri.fakatına dilini dolayan filler gibi şekilsiz bölünüyor sırnaşık yüzler.ben yürürken,geçip gitti gözlerimin tenhalığından bakışsız sanmalar.yolumda süzülür yılanlar.
kaburgalarımın eziyeti dillense de kabızlıktan çıksa bu yürek.
siyahını beyaza boyayan formülleri unuttum.duman renginde üflüyorum yüzüne sırları.bilsen de tekrarı yok bu köprülerin.
siyahını beyaza boyayan formülleri unuttum.duman renginde üflüyorum yüzüne sırları.bilsen de tekrarı yok bu köprülerin.
dönemeçlerin esirgemediği tek şeritlik sınamalarda koruduk kendimizi.düşseydik,saramazlardı ruhumuzun yaralarını.uçuklayan serseri yanlarımız aydınlatır diye,biledik yansız yanlarımızı.
şimdi öfke çukurunda sancır karaladıklarımız.
şimdi öfke çukurunda sancır karaladıklarımız.
yıldırımlar düştü evimin bahçesine,bulamadığım sığınaklarda korkutur sesim.annem demişti;kör bak,sağır ol diye.haklıydı.
yağmalanan nefesim ayaz kokar.gözümün sana seslendiğini bulamadın belki de...
yağmurun nazlanmasını saçaklardan ölçebilirdin.
yağmalanan nefesim ayaz kokar.gözümün sana seslendiğini bulamadın belki de...
yağmurun nazlanmasını saçaklardan ölçebilirdin.
suskunluğumun bozulan saatleri işler serzenişlerine.kör baktığım,anımsadığım,yoksun kaldığım,yokladığım.adresleri yutuluyor hergün bu kentin.kentsizim bu gece,ağır ve yaşlı.
parçalanan ikindiler akşama hazırlanırken,hesaplanan oyunlardan geçtim de geldim.karanlıkta kalan yüzler,ne yaparlarsa görünmez mi sanırlar?sandıkları doğrudur ve doludur sandıkları kanlı elbiselerle.gördüm ve bildim,biler şimdi öfkemi ötekiler.
lanet olası kemiklerini kaldır düşlerimden...biriktirmiyorum işte senli sabahlara kanlı gözyaşları.yalanında yuvalanan telsiz bir sazdır bu çalınan.git artık,çekil önümden.karartma,beni senden taşıyan zamanı kalan sessizlikte.
kalınmışlığın arasından uçuyorum,testi kırılıncaya,o düğüm çözülünceye...
yasaklanan kiremit özgürlüğünde akasyalar,boyumun arkasına alıyorum lanetleri.küçük gelmesin serzenişlerin başından akarken gözlerine.bir şey değil bu aslında,sadece zend korumalığında tünmüştüm esrarı perdesinden gözlenen...
yalnızlığıma üfle...tuzakları lanetli geçişlerde sesini arıyorum.çocukluğumdan kalma bir türkü var dilimde.rastlaşabilme dokunaklığında arşınlıyorum sayfaları.kaçışlarımı süsleyip bana getirsen.sen,kendinden daha kendimsin şimdi.
söylesene bana,sayfalar arası bu koşturma ne zaman son bulacak?
dağ kırlangıçları ölesiye susarken,susaya susaya ölürken,öldükleri yer dar bir ırmak kenarı.aynı karenin ölen çocuklarıyız.vezir,nezir...
dağ kırlangıçları ölesiye susarken,susaya susaya ölürken,öldükleri yer dar bir ırmak kenarı.aynı karenin ölen çocuklarıyız.vezir,nezir...
umursamazlıklarımı filtreden geçirip sınıflandırsam,bir köşe bulup en yücesini bırakarak şereflendirsem o köşeyi sonra.
o eski boruları da çit yapsam etrafına.öyle bakma bana...
ufaltma,gölgesinde dik duruşunu sergilesin bırak!
o eski boruları da çit yapsam etrafına.öyle bakma bana...
ufaltma,gölgesinde dik duruşunu sergilesin bırak!
çılgınlar gibi yol ararlarken kendilerine,en çok taşları yerinden oynatmak tebessümünce yığılmıyor yere.köprülerden her şey geçer,düşemeyenler,karşıya çıkınca,yorgunluktan salapati yürekleri atmaya başlar.fil l çizerse neden düşsün?
demir parmaklıklardan ne kadar korkunç gelirse yüzler o kadarlar işte.surlardan aşağı bıraksam öfkemi,yüksek rakımlı kentlere yerleşik bir hesap açsam defterimde.kış gelmeden,kar yağmadan,yollar kapanmadan.
bildiğimi biliyorsun.bildiğimde kal.bildirdiğimde..
bildiğimi biliyorsun.bildiğimde kal.bildirdiğimde..
siyah-beyaz arasına sızarlar en fazla.ünlemsiz bir bakışla başlardı hikaye.roller dağıtılmış, mekanlar belirlenmişti.çığın yakalayabileceği kadar korkunç bir manzumeydi tarafından tarafıma.bırakıtlar arasında gri bir nefes.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?