korkmadan,umursamadan kendi kendine içsel konuşmalardır.
_ne birikmişse adında hepsi tuhaflığındandır_
nevrotik sayıklamalar
içinizdeki sese kulak verdiğinizde duyduğunuz, aitlikle yabancılık arasında gidip gelen içsel dalgalanmaların toplamda kayaya çarpma etkisi bırakan sırılsıklam ve üşüten hissi.
ızgaradan kurtaracak değilim birilerini...kurtaracak bir kişi bile olsa,onada tasma bulmam lazım en sağlamından...acımak fiilini yeniden öğretecek değilim aynaya ruj lekesiyle...kamçılanacak sırıtan yüzler,korku evinde yaşamaya zorlanacak...eğer cevap verilebilecek bir tedavi yöntemiyse bu,kim vazgeçirebilir buhran nöbetlerinden ötekilerini.
bilmiyorlar...cüzzam bahçesine düştükleri gecede hala ağır ağır saçmalıyorlar...etrafa saçılan saçmaları toplamakta bekçilere düşüyor...dağılan,bozulan sofrayı düzeltmek zorunda olmak bilinci ağır basıyor...
bıçak elde oda oda gezmek işte.
bıçak elde oda oda gezmek işte.
cay iccem ben, cay iccem ben,cay iccem ben.....
aslında bir kişiyiz ama beş kişiyiz. beşimiz de birbirimizden beteriz. birimiz tutmuş birimiz kesmiş birimiz pişirmiş birimiz yemiş birimiz de hani bana hani bana demiş.sonra o hani bana diyen birden şarkı söylemeye başlamış.. saying something stupid like i love you diye..sonra düete başlamışlar bir yerlerden bir frank sinatra sesi gelmiş süper bir uyum yakalamışlar..i love you, i love you..diyerek şarkıyı bitirmişler. kendine inanamamış hani bana hani bana diyen. bende de ne ses varmış be demiş ki birden yoldan geçen erol köse de böyle düşünmüş olmalı ki tutmuş hani bana hani bana diyene kalk istanbula gidiyoruz sana kaset yapıcam, adın gökşen olucak, çıkış parçan da üff üff olucak, sana havuzlarda saunalarda klipler çekicem yavrum demiş.bizim hani bana hani banacı ama ben açım bunlar yediler bana bir şey kalmadı yolda bana yemek ısmarla önce demiş, erol köse de kabul etmiş, devrim marka otomobillerine atlayıp yandım çavuşda çöp şiş yiyip yanında yayık ayran içmek üzere yola çıkmışlar.hani bana hani bana ermiş muradına, biz çıkalım kerevizine.olmadı ıspanağına.yoğurtlu ıspanak bir de pirinçli, hmm.
serin gelir değil mi kelimeler,sancırken korkular değişe değişe kemirirken hafızanı...içselliğime nameler sıralama..o konukluğa gecikişimiz tanıdığımız argümanları çoktan yok etti..varlığımda biriken sözcükler,ben istersem yeniden anlam kazanabilir..düşüşlerini bileye bileye sana ayna tutacağım...
şimdi git!
şimdi git!
sakin bir gün. yoğunluk yok. telefonlar bile çalmıyor. canım sıkılıyor. cep telefonum da çalmıyor yani sende yoğun değilsin benle dolu değilsin. seni düşünüyorum; canım sıkılıyor. ama en azından şimdi can sıkıntımın seni düşünmek gibi iyi bir sebebi var.yani aslında vs vs...
can nöbetine sevdalandı ölü kuşlar...başından aşağı dökülen hayır cümleleri,irininde çözüldü sanrılar...eklem yerlerinden kavradı karanlık kentleri...sonuncu kelime ay ışığında gölgelendi...bitiminde sıralanan kalenderler gibiydik değil mi?
kırıyorum gecenin sahipsiz bakışlarına tüneyen eşsiz kelimelerini,ilerleyebileceğin bir kımıltı var mı artık bilmiyorum...dünümü karalayacak olsam sen ne kadarını borçlandırırsın beni defterinde...sabahlarıma yansıma...
yanında duracak tutunacak bir yarın yok iklimlerimde.
yanında duracak tutunacak bir yarın yok iklimlerimde.
(bkz: erotik sayıklamalar)
çift bir öykü başlatırdı,hesabına sırsız erişebilecekse diye not düşerdi,düştüğü ağaçtan...kimse anlamadı bu ne demek...bu şu demek için geç kalınmıştı kışa...
hâlâ acı kahve tadında bir düşüş var..
hâlâ acı kahve tadında bir düşüş var..
kanadında sıralanan yüklü tümcelerdik..az diye cebimde taşımadığım bir sevinçsin...kör olan boş kafalar sallanıp duruyorken sen hoş kal kendi saltanatında...ucube bir türkü dolama diline..küskünlüğüm çıkarsa kuyudan,patlar kulakların sessizliğimde.
(bkz: ölü bir kentin morg alfabesi)
boşlukta yer çalmaya benzer,terkedişler...aynaya bakmaya yüzün varsa bir yüzde benim için çalsana! korkum,bana benzemendir...bir tekme ya da yumruk atmak aynaya;gerçekliğini sana geri verecekse,ne olur durma parçala aynayı...yere düşen kırıklardır aslında gerçekliğin...buna cesaretin varsa,durma yap...
yoksa esaretin kamçilanir divan alti öykülerde...
yoksa esaretin kamçilanir divan alti öykülerde...
gün topallarken akşama doğru, sıkıntısı beni yoruyor gecikmenin. temmuz sıcağı bu kadar ısrarcı olmasa belki yararı dokunurdu göz yaşlarımın tuzluluğu, denize olan özlemimi bastırmaya. bir gece önce bıraktığın nemine sarılıyorum, uykulara akışım kolay olsun diye.
mavimsi düşüşlerde birikir heybe...
doğuşuna isim bulamamaksa yeti,yetti çoğalan adreslerin kızıl sessizliği...sanırlar ki, dillerden çağa yansıyan bir korku tünelinden geçmekte oysa bedbin tarafsızlığında biriken namelerdir ayna ucuzluğunda resmedilen.
doğuşuna isim bulamamaksa yeti,yetti çoğalan adreslerin kızıl sessizliği...sanırlar ki, dillerden çağa yansıyan bir korku tünelinden geçmekte oysa bedbin tarafsızlığında biriken namelerdir ayna ucuzluğunda resmedilen.
yollarda olmak, şehir şehir biraz daha eksilmek.. ait olmadığın yerlerde aitlik duygusu diye sevdiğin renklere tutunmak… kısacası yalnız kaldığımda kalbimi sıkıştıran gerçeklere çocuk gibi küsmek kendimi en kolay ikna yolum.
ki beni bir tek sen kandırabilirsin...
ki beni bir tek sen kandırabilirsin...
uğursuz fırtınalar esmekteyken zihnimin karanlık dehlizlerinde, o puslu derinliklerinde yalpalamaktayım içerlediklerimin sayıca büyüklüğünün konsültasyonları içersinde. zarif aydınlığıyla kaşımaktayken ürkek ruhumu tüyleriyle, yedi cücelerin yedisiyle de sevişmiş gibiyim ne yaparsın, hem de aynı günde.
kıracağın bir ayna kaldı mı,söylesene..hep uzaklara bakıyorsun..yamaç olmadı mı yırtmaç da olmaz bilirsin..sahi çok acıtmaz seni değil mi ayna kırıklarına basmak..neden acıtsın ki sen hala o mertebeye ulaşamadın ki...ödüllendirdiğini sanırsın bu kırıkların..parçalanan bir yüzden onur duyabilecek yapın ne zaman değişecek..ne zaman rüyaların seni aşağı çekecek merak ediyorum...ağlayan bir surat görünecek mi aynandan? tüm teslimiyetlerin aynaya aslında bana değil...bunu anladığımda çoktan çekip gitmişti kelimelerin...ve yüzün...o aşağılık yüzün...hiç bir aynanın masum ve güzel göstermeyeceği yüzün...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?