hüzünleri küskün kentlerde şiir olur,bakışlarından süzülen her kelime roman olur surlarda...kayıp zaman iklimleri soğumaya başlar,yüzü telaşsız karıncalanır...bir gün der sırlarını fısıldar surlar...bir gün.
deyişlerimde sırıtır kansızlık...dermanı gözlerinden akan ruh...ruhu uçuklayan anemik bir sevda bu...
satır aralarına sızanlardan...sızan hayatlardan...
satır aralarına sızanlardan...sızan hayatlardan...
artık hücreler tek kişiliktir...bilmez tabii kendini engin ovalarda yürüdüğünü zanneden..
dar ayakkabıyla...her köşe başında tökezleyip düşen. zavallı olan ruh ayakta olan değil
ızgara altında olanlardır...külsüz ızgarada...
ayakta olan ruh acı çeker elbet ama verdiği acı daha beterdir...her mahluk hak ettiği kadar yanar...hangisinin yangını büyükse o en alçak olanıdır...
dar ayakkabıyla...her köşe başında tökezleyip düşen. zavallı olan ruh ayakta olan değil
ızgara altında olanlardır...külsüz ızgarada...
ayakta olan ruh acı çeker elbet ama verdiği acı daha beterdir...her mahluk hak ettiği kadar yanar...hangisinin yangını büyükse o en alçak olanıdır...
ayakkabı ayağına küçükse,engin ovalarda da gezsen nafile...mutlu olamazsın,eziyettir...bedeninde tıpkı ayakkabı gibi küçüktür ruhuna...ne yana baksan deniz görürsün,dağ görürsün,yeşil ile mavinin eşsiz birlikteliğini...kıskançlık nöbetlerin başlar gece sayıklamalarında...her kelime yanıltır seni...sanırsın ki gerçekten bir peri var ve sen ona layık olamayan taçsız bir kral...periler zamanında yaşıyorsan,suya değmeyeceklerini bilmelisin...kaldı ki çıkacak bir taht yok...kendi sayıklamalarında bir kralsın sen...güneş doğar ve batar...sen ağlamışsın göz kırpmışsın etkilemez güneşi...bence bir ruh tedaviye cevap vermiyorsa intihar etmelidir...yavaş yavaş ilerle darağacına ey zavallı ruh!
o zaman ruhun azat olur işte...bizim de kıvrak bir türküye çarpar sevecenliğimiz...
o zaman ruhun azat olur işte...bizim de kıvrak bir türküye çarpar sevecenliğimiz...
ağıt, içli, acıklı yakarışları, yakınmaları ve melânkolik duyguları anlatan şiir.
cümlelerin üstüne basa basa geçen,anlamadığından habersiz bir de hesap soran mahluklardır.
düşen,düştükçe yanında birşeyleri de götürdüğünü sanan mahluklardır.
’subakut sklorezan panansefalit’ olan hastalığa kızamık geçirildikten sonra beyne yerleşen virüs neden oluyor.
1987-1998 yıllarında kızamık aşısının tek doz vurulmasından,aşıların bayat olması ya da yanlış vurulmasından dolayı bu hastalığa yakalanan yüzlerce çocuk bugün ölümle savaşmaktadır.
http://www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=23804
1987-1998 yıllarında kızamık aşısının tek doz vurulmasından,aşıların bayat olması ya da yanlış vurulmasından dolayı bu hastalığa yakalanan yüzlerce çocuk bugün ölümle savaşmaktadır.
http://www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=23804
kıracağın bir ayna kaldı mı,söylesene..hep uzaklara bakıyorsun..yamaç olmadı mı yırtmaç da olmaz bilirsin..sahi çok acıtmaz seni değil mi ayna kırıklarına basmak..neden acıtsın ki sen hala o mertebeye ulaşamadın ki...ödüllendirdiğini sanırsın bu kırıkların..parçalanan bir yüzden onur duyabilecek yapın ne zaman değişecek..ne zaman rüyaların seni aşağı çekecek merak ediyorum...ağlayan bir surat görünecek mi aynandan? tüm teslimiyetlerin aynaya aslında bana değil...bunu anladığımda çoktan çekip gitmişti kelimelerin...ve yüzün...o aşağılık yüzün...hiç bir aynanın masum ve güzel göstermeyeceği yüzün...
mavimsi düşüşlerde birikir heybe...
doğuşuna isim bulamamaksa yeti,yetti çoğalan adreslerin kızıl sessizliği...sanırlar ki, dillerden çağa yansıyan bir korku tünelinden geçmekte oysa bedbin tarafsızlığında biriken namelerdir ayna ucuzluğunda resmedilen.
doğuşuna isim bulamamaksa yeti,yetti çoğalan adreslerin kızıl sessizliği...sanırlar ki, dillerden çağa yansıyan bir korku tünelinden geçmekte oysa bedbin tarafsızlığında biriken namelerdir ayna ucuzluğunda resmedilen.
boşlukta yer çalmaya benzer,terkedişler...aynaya bakmaya yüzün varsa bir yüzde benim için çalsana! korkum,bana benzemendir...bir tekme ya da yumruk atmak aynaya;gerçekliğini sana geri verecekse,ne olur durma parçala aynayı...yere düşen kırıklardır aslında gerçekliğin...buna cesaretin varsa,durma yap...
yoksa esaretin kamçilanir divan alti öykülerde...
yoksa esaretin kamçilanir divan alti öykülerde...
cenk meydanındaki sinirleri birbirinden ayıran tanıdık ara bulucu.
anlamsız bakan yüzleri toplama kamplarına alıp kaburgalarına üflemek suretiyle gerçekleştirilen bir eylemdir.
kanadında sıralanan yüklü tümcelerdik..az diye cebimde taşımadığım bir sevinçsin...kör olan boş kafalar sallanıp duruyorken sen hoş kal kendi saltanatında...ucube bir türkü dolama diline..küskünlüğüm çıkarsa kuyudan,patlar kulakların sessizliğimde.
asuri şiiri
gövdesinden kopmamış kelle
yukarı bakıyor
ağaçta düşüncesi var gibi
gövdesinden kopmuş kelle
hiçbir yere bakmıyor
hiçbir düşüncesi yok gibi
ağacın gövdesi var
..........
..........
asaf halet çelebi
gövdesinden kopmamış kelle
yukarı bakıyor
ağaçta düşüncesi var gibi
gövdesinden kopmuş kelle
hiçbir yere bakmıyor
hiçbir düşüncesi yok gibi
ağacın gövdesi var
..........
..........
asaf halet çelebi
çift bir öykü başlatırdı,hesabına sırsız erişebilecekse diye not düşerdi,düştüğü ağaçtan...kimse anlamadı bu ne demek...bu şu demek için geç kalınmıştı kışa...
hâlâ acı kahve tadında bir düşüş var..
hâlâ acı kahve tadında bir düşüş var..
kırıyorum gecenin sahipsiz bakışlarına tüneyen eşsiz kelimelerini,ilerleyebileceğin bir kımıltı var mı artık bilmiyorum...dünümü karalayacak olsam sen ne kadarını borçlandırırsın beni defterinde...sabahlarıma yansıma...
yanında duracak tutunacak bir yarın yok iklimlerimde.
yanında duracak tutunacak bir yarın yok iklimlerimde.
can nöbetine sevdalandı ölü kuşlar...başından aşağı dökülen hayır cümleleri,irininde çözüldü sanrılar...eklem yerlerinden kavradı karanlık kentleri...sonuncu kelime ay ışığında gölgelendi...bitiminde sıralanan kalenderler gibiydik değil mi?
serin gelir değil mi kelimeler,sancırken korkular değişe değişe kemirirken hafızanı...içselliğime nameler sıralama..o konukluğa gecikişimiz tanıdığımız argümanları çoktan yok etti..varlığımda biriken sözcükler,ben istersem yeniden anlam kazanabilir..düşüşlerini bileye bileye sana ayna tutacağım...
şimdi git!
şimdi git!
bilmiyorlar...cüzzam bahçesine düştükleri gecede hala ağır ağır saçmalıyorlar...etrafa saçılan saçmaları toplamakta bekçilere düşüyor...dağılan,bozulan sofrayı düzeltmek zorunda olmak bilinci ağır basıyor...
bıçak elde oda oda gezmek işte.
bıçak elde oda oda gezmek işte.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?