kesinlikle desteklediğim kampanya.
entry puanı, yazarın övündüğü bir şey olmaktan da öte, daha genel olarak bakarsak, sözlüğün genel duruşu hakkında da çok önemli bilgiler veren bir sistem. buradaki yazarlar neyi seviyor, neleri destekliyor ya da neye gülüyorlar gibi birçok sorunun cevabı entry puanlarında. bu yüzden tez zamanda geri gelmeli.
her şeyi etiketlemeyi hobi haline getiren sevgili insanlarımızın; klasik, "leş metalci yeri buralar yeaa" söylemlerine sıklıkla maruz kalan yer. taksimin orta yerinde, sabah 5e 6ya kadar açık kalan, birbirinden güzel gruplara ev sahipliği yapan güzel bir bar oysa ki. her mekan için geçerli olan bir şey var ki, sen o mekandan ne bekliyorsan, hangi duygularla gidiyorsan, o kadar zevk alırsın, ona göre muamele görürsün. ayrıca buradaki insan çeşitliliğini görmek başka yerde gerçekten zor. metal müziğin getirisi olan "siyah giyme" ritüelinin dışında, takım elbiseyle gelen mi dersin, şıkıdım topuklu ayakkabılarını giyen mi dersin, herkesi bünyesinde bulunduruyor. gündüzleri de ayrı bir zevklidir.
bir de mekanın dış kısmını küçültmüşler sanırım. yer bulmak eskisine göre daha zor.
bir de mekanın dış kısmını küçültmüşler sanırım. yer bulmak eskisine göre daha zor.
hangi mevsim olursa olsun, sabahın en güzel anı saat 5 ile 7 arasıdır. yeni başlangıçları, yeni umutları temsil eder.
ayrıca yıllardır özlem duyduğum gün dilimidir. sabah erken kalkacak, kahvaltımı edecektim ve sonra belki kısa bir yürüyüş yapacaktım. fakat yıllardan sonra sonunda başardım sözlük. bugünü miladım ilan ediyorum. artık günler benim için daha aydınlık, geleceğimin yolu açık.
ayrıca yıllardır özlem duyduğum gün dilimidir. sabah erken kalkacak, kahvaltımı edecektim ve sonra belki kısa bir yürüyüş yapacaktım. fakat yıllardan sonra sonunda başardım sözlük. bugünü miladım ilan ediyorum. artık günler benim için daha aydınlık, geleceğimin yolu açık.
kuzey rönesans akımına bağlıdır. bu akımda görebileceğimiz, ev hayatına ait ayrıntılar ve gündelik yaşam van eyck’in eserlerinde bolca görülmektedir. kendisi tüccar sınıfı ve burjuvaziyi resmeden ilk ressam olarak da bilinir. eserleri bu sınıfın özelliklerini ön plana çıkarır.
başlıca eserleri: kutsal tebliğ, ghent sunak eseri ( kuzu’ya tapınma), türbanlı adam, arnolfininin evlenmesi’dir.
ayrıca, erwin panofsky kendisi için, " van eyck’in gözü aynı anda hem bir mikroskop hem de bir teleskoptu." yorumunda bulunmuştur.
başlıca eserleri: kutsal tebliğ, ghent sunak eseri ( kuzu’ya tapınma), türbanlı adam, arnolfininin evlenmesi’dir.
ayrıca, erwin panofsky kendisi için, " van eyck’in gözü aynı anda hem bir mikroskop hem de bir teleskoptu." yorumunda bulunmuştur.
günümüz düşünürlerinin en etkileyici isimlerinden biri olan jean baudrillard, genellikle simülasyon, yığınların zihniyeti, öteki ve tüketim kavramları üzerinde durmuştur.
özellikle yazılarında simülasyon ve simülakrlar kavramlarını içselleştirmiştir. körfez savaşı öncesinde aslında savaşın olmadığını öne sürmüştür ve savaş bitiminde haklı olduğunu savunmuştur. aslında insanların bir şey uğruna savaşmadıklarını, görülenin sadece televizyondaki yansımalar olduğunu savunmuştur. yani aslında savaş yoktur, televizyondaki görüntüler vardır. bunlar sadece bizi o dünyada yaşatmaya yarar. bu açıdan baudrillard’ın düşünceleri çok önemlidir. ayrıca televizyonun simgesel olması açısından görüşleri pierre bourdieu ile hemen hemen aynı doğrultudadır.
baudrillard aynı zamanda ’ideal’ olana da değinmiştir. görülenin hiçbir zaman gerçek olmadığını, bu gerçeklerin sistem tarafından belirlendiğini hatta bir adım ötesinde,bizim de aynı güçler tarafından şekillendirildiğimizi savunmuştur.
"düşlediğiniz beden sizinkidir." çıkış yeri mutlaka herhangi bir sütyen olan bu şahane totoloji "kişiselleşmiş" narsisizmin tüm paradokslarını bir araya getirir. sizin için ideal olan göndergeye yaklaşarak, gerçekten kendiniz olarak toplumsal buyruğa daha iyi boyun eğer ve dayatılmış şu ya da bu modele daha uygun olursunuz. şeytansı bir kurnazlık mı, yoksa kitle kültürünün diyalektiği mi ? ( baudrillard, 2010, 113)
özellikle yazılarında simülasyon ve simülakrlar kavramlarını içselleştirmiştir. körfez savaşı öncesinde aslında savaşın olmadığını öne sürmüştür ve savaş bitiminde haklı olduğunu savunmuştur. aslında insanların bir şey uğruna savaşmadıklarını, görülenin sadece televizyondaki yansımalar olduğunu savunmuştur. yani aslında savaş yoktur, televizyondaki görüntüler vardır. bunlar sadece bizi o dünyada yaşatmaya yarar. bu açıdan baudrillard’ın düşünceleri çok önemlidir. ayrıca televizyonun simgesel olması açısından görüşleri pierre bourdieu ile hemen hemen aynı doğrultudadır.
baudrillard aynı zamanda ’ideal’ olana da değinmiştir. görülenin hiçbir zaman gerçek olmadığını, bu gerçeklerin sistem tarafından belirlendiğini hatta bir adım ötesinde,bizim de aynı güçler tarafından şekillendirildiğimizi savunmuştur.
"düşlediğiniz beden sizinkidir." çıkış yeri mutlaka herhangi bir sütyen olan bu şahane totoloji "kişiselleşmiş" narsisizmin tüm paradokslarını bir araya getirir. sizin için ideal olan göndergeye yaklaşarak, gerçekten kendiniz olarak toplumsal buyruğa daha iyi boyun eğer ve dayatılmış şu ya da bu modele daha uygun olursunuz. şeytansı bir kurnazlık mı, yoksa kitle kültürünün diyalektiği mi ? ( baudrillard, 2010, 113)
hala ikilemde olduğum zirvedir. yabancı bir misafirim geliyor. gelirsem onunla gelirim sanırım. hem sözlük açılır, ünü yayılır, uluslararası bile olur belki... fakat kız türkçe bilmiyor. gelmek ister mi bilemiyorum. bir de kendisinden 2 gündür cevap alamıyorum, öldü mü kaldı mı o bile belli değil. he ola ki iyiyse ve bende kalmazsa o zaman naparım o ayrı bi entrynin konusu.
sanırım cumartesi akşamı karar vereceğim.
sanırım cumartesi akşamı karar vereceğim.
chuck palahniukun son eseri ölüm pornosunu, müstehcen bulduğu gerekçesiyle yargılayan küçükleri muzır neşriyattan koruma kurulunun yeni yasağıdır. hayır, kim bu muzır kurulu bir, ikincisi ise kime göre, neye göre ahlaksız? kaç nesil gırgırla, lombakla,l-manyakla büyümüştür, hayata dair farklı bakış açılarını, hatta politik olaylara eleştirel bakmayı bu dergilerden öğrenmiştir. evet sanırım açıklamam, neden yasaklandığını gösteriyor.
en kötü tarafı ise "ahlakı koruma" adı altında yapılan bu yasakların, bir çok destekçi bulması. 22 ağustos internet yasağı ile birlikte, türkiye cam fanusun içinden bakacak hayata ve hala recep tayyip erdoğan çıkıp taksim trafiği bitecek! trafik yolun altından olacak! diye demeçler veriyor. asıl olaylar bunlar, asıl türkiyenin durumu burada! fakat halkı oyalama politikaları hala devam ediyor. evet durmak yok, hedef 2023 (!)
en kötü tarafı ise "ahlakı koruma" adı altında yapılan bu yasakların, bir çok destekçi bulması. 22 ağustos internet yasağı ile birlikte, türkiye cam fanusun içinden bakacak hayata ve hala recep tayyip erdoğan çıkıp taksim trafiği bitecek! trafik yolun altından olacak! diye demeçler veriyor. asıl olaylar bunlar, asıl türkiyenin durumu burada! fakat halkı oyalama politikaları hala devam ediyor. evet durmak yok, hedef 2023 (!)
recep tayyip erdoğan’ın miting için geldiği hopa’da patlak veren olaydır. miting sonrasında ak parti seçim konvoyunun taşlanmasıyla başlayan olaylarda, gazdan etikenen emekli öğretmen metin lokumcu kalp krizi geçirerek hayatını kaybetmiştir. bir polis memuru ise seçim otobüsünden düşerek ağır yaralanmıştır. erdoğan ise bu olayları şu şekilde değerlendirmiştir : “ben hopa’ya eşkıyaların indiğini bilmiyordum. meğerse eşkıya hopa’ya da inmiş. eli taşlı eşkıyalar oraya da inmiş. ve ne yazık ki taşlarla araçlarımıza saldırdılar."
faşist akp, seçimden önce işleri sıkı tutuyor belli ki. yandaş medyanın akp ile ilgili olan tüm olayları flaş haber başlığı altında yayınlarken, bu olayları altyazı halinde yansıtması ya da madur edebiyatı yapması ne kadar çelişkili değil mi ? işte basına yansımayan bir video :
http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=37665
kesin olmamakla birlikte, halkın şehir merkezine inmesi yasaklanmış, gece tutuklamaları başlamıştır. ev ve kahveler basılıyor, sabaha kadar ise 200’e yakın kişinin tutuklanacağı söyleniyor.
not: tüm kaynaklar internet odaklıdır.
faşist akp, seçimden önce işleri sıkı tutuyor belli ki. yandaş medyanın akp ile ilgili olan tüm olayları flaş haber başlığı altında yayınlarken, bu olayları altyazı halinde yansıtması ya da madur edebiyatı yapması ne kadar çelişkili değil mi ? işte basına yansımayan bir video :
http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=37665
kesin olmamakla birlikte, halkın şehir merkezine inmesi yasaklanmış, gece tutuklamaları başlamıştır. ev ve kahveler basılıyor, sabaha kadar ise 200’e yakın kişinin tutuklanacağı söyleniyor.
not: tüm kaynaklar internet odaklıdır.
an itibari ile koparan radyo programıdır. şu anki diyalog şöyledir;
- samsuna geçelim.
- ya ben en son 1919 civarları çıktım samsuna. 3-5 kişiydik.
- samsun da et yenir.
- yenmez, balık bile yenmez.
- samsuna geçelim.
- ya ben en son 1919 civarları çıktım samsuna. 3-5 kişiydik.
- samsun da et yenir.
- yenmez, balık bile yenmez.
1962 buffalo doğumlu,italyan, şarkıcı, yazar ve yönetmen. the brown bunny ve buffalo 66 gibi filmlerin yönetmenliğini yapmıştır. ayrıca, goodfellas, tetro, arizona dream gibi filmlerde oynamıştır. 1982 yılında ilk albümü it took several wivesı çıkarmıştır. sesi de görünüşünün aksine gayet yumuşaktır.
çok yakışıklı ve çekici bir adam olmasının yanında kendisinin kadınlara zaafı vardır. kendi websitesinde " if youd like to send a nude photo of yourself and you were born a female, please do so." gibi bir ibare bulunmaktadır. hatta daha da ileri gidip, 1 milyon dolara spermlerini satışa çıkarmıştır. her ne kadar bu tarz olaylarla gündemde olsa da takıntılı, ters ve agresif tipleri çok iyi oynadığı da bir gerçek.
çok yakışıklı ve çekici bir adam olmasının yanında kendisinin kadınlara zaafı vardır. kendi websitesinde " if youd like to send a nude photo of yourself and you were born a female, please do so." gibi bir ibare bulunmaktadır. hatta daha da ileri gidip, 1 milyon dolara spermlerini satışa çıkarmıştır. her ne kadar bu tarz olaylarla gündemde olsa da takıntılı, ters ve agresif tipleri çok iyi oynadığı da bir gerçek.
bana death noteu hatırlatan yazar. neyse gerisi spoiler olur, hoşgelmiştir.
tamam ayrılsak da beraberiz güzel diziydi, çok komikti ama artık senaryo yazmasa vatana millete daha hayırlı olacak. ne bileyim gitsin bi kıyı kasabasına yerleşsin, domates falan eksin.
kabak tadı veren diğer bir yazar için;
(bkz: hamdi alkan)
kabak tadı veren diğer bir yazar için;
(bkz: hamdi alkan)
facebooktaki saçma sapan güncellemelerden bizi kurtarmış sosyal paylaşım sitesi. bunca sene sadece facebook kullandım. öyle bloggermış yok efendim twittermış işim olmazdı. an itibari ile üye oldum ve anladım ki devir sosyal medya devri ve bir şekilde buna ayak uydurmak gerekiyor. insanlar hislerini, yaşadıklarını, düşüncelerini internette paylaşıyorlar ve "sosyallik" artık internet üzerinden gerçekleşiyor. yani aslında yaşama dair ne varsa her şey online olabiliyor. şimdi böyle düşününce aslında birçoğumuz asosyal insanlarız. eh tabi, ben de dahil oldum buna. ne yani, şimdi, ben de mi ?
nedense hep yapmak isteyip, bi türlü yapamadıklarımı gerçekleştirdiğim haftadır. ay dur şu albümü de indireyim, aa bu da mı gelmiş, dur şuna da bi göz atayım derken, bi bakmışım "şunu da iç ve yat zıbar" dercesine bana bakan son sigaram kalmıştır.
gerçi akıllandım sözlük. saatlerimiz henüz iki buçuğu göstermekte, geriye hiç bilinmeyen 6 matematik konusu ve 500 sayfalık güzelim bir kitap var. planım ise önce klavyeyi sakince elimden bırakıp, bilgisayarımdan uzaklaşmak ...
gerçi akıllandım sözlük. saatlerimiz henüz iki buçuğu göstermekte, geriye hiç bilinmeyen 6 matematik konusu ve 500 sayfalık güzelim bir kitap var. planım ise önce klavyeyi sakince elimden bırakıp, bilgisayarımdan uzaklaşmak ...
şimdi kendimizi hiç tanım yapıp kandırmayalım. günümüz ideal kızı diye bir şey yoktur, her daim "vermesi istenen kız" vardır, gerisi teferruattır.
mustafa kemal atatürke küfredildi (!) diye youtubeu yasaklayan zihniyet, bunun yüzünden çok yakında twitterı da kapatır ki zaten rteye göre sosyal medya "çirkin, şer". oysa ki gayet eğlenceli yazıları var arkadaşın, insan sorar nerede özgürlük diye ...
kendisiyle çok yakın arkadaşlığımız bulunup, sözlüğe hiç haber vermeden sinsice gelmiştir. hadi bakalım hoşgelmiştir, hayırlı olsundur.
taşınması kararlaştırılan fen edebiyat fakültesinin durumu ve çözüm önerileri için, bugün bizzat dekandan gelen mesajla toplantıya çağrıldığımız okul.
görüyorum ki, bir an önce varmak istiyorsun oraya.
gerginsin kıpır kıpırsın, soluk soluğasın, yay gibisin ey yolcu
coşkunluğun ne güzel, öfken ne güzel
sana selam, sana saygı
ey yolcu
fakat düşündün mü yolunun uzunluğunu ?
neler var yolunun üstünde, düşündün mü?
koşar-adım aşabilecek misin şu dağı, geçebilecek misin
bu hızla şu beli, tırmanabilecek misin bu solukla şu sırtı ?
ovada dikenler yollara uçmuştur, kuru dereleri seller basmıştır,
kar yağmıştır belki o tepelere ? böyle, uçar gibi geçip
gidebilecek misin oralardan, hemen varabilecek misin oraya ?
belki sırtlanlar üşüşmüştür leşlere, kuzgunlar tutmuştur belki
yolları. belki silinmiştir ayak izleri yolcuların.
bütün bunları düşündün mu ey yolcu ? çünkü sen, ne ilk yolcususun
bu yolun, ne de son...
gerginsin kıpır kıpırsın, soluk soluğasın, yay gibisin ey yolcu
coşkunluğun ne güzel, öfken ne güzel
sana selam, sana saygı
ey yolcu
fakat düşündün mü yolunun uzunluğunu ?
neler var yolunun üstünde, düşündün mü?
koşar-adım aşabilecek misin şu dağı, geçebilecek misin
bu hızla şu beli, tırmanabilecek misin bu solukla şu sırtı ?
ovada dikenler yollara uçmuştur, kuru dereleri seller basmıştır,
kar yağmıştır belki o tepelere ? böyle, uçar gibi geçip
gidebilecek misin oralardan, hemen varabilecek misin oraya ?
belki sırtlanlar üşüşmüştür leşlere, kuzgunlar tutmuştur belki
yolları. belki silinmiştir ayak izleri yolcuların.
bütün bunları düşündün mu ey yolcu ? çünkü sen, ne ilk yolcususun
bu yolun, ne de son...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?