pink floyd - the final cut albümünden.
the fletcher memorial home (waters)
take all your overgrown infants away somewhere
and build them a home, a little place of their own.
the fletcher memorial
home for incurable tyrants and kings.
and they can appear to themselves every day
on closed circuit t.v.
to make sure theyre still real.
its the only connection they feel.
"ladies and gentlemen, please welcome, reagan and haig,
mr. begin and friend, mrs. thatcher, and paisly,
"hello maggie!"
mr. brezhnev and party.
"scusi dovè il bar?"
the ghost of mccarthy,
the memories of nixon.
"whos the bald chap?"
"good-bye!"
and now, adding colour, a group of anonymous latin-
american meat packing glitterati.
did they expect us to treat them with any respect?
they can polish their medals and sharpen their
smiles, and amuse themselves playing games for awhile.
boom boom, bang bang, lie down youre dead.
safe in the permanent gaze of a cold glass eye
with their favorite toys
theyll be good girls and boys
in the fletcher memorial home for colonial
wasters of life and limb.
is everyone in?
are you having a nice time?
now the final solution can be applied.
kilit vur ağızına, izin verme sipherinin kayıp düşmesine
sıkı tut kurşun geçirmez maskeni
ve eğer sorularıyla parçalamaya çalışırlarsa sahte giysini
gizlenebilirsin, gizlenebilirsin, gizlenebilirsin
ardına paranoyak gözlerinin
cesur yüzünü takınır ve yola koyulursun bir kadeh içki için
sırtını yüzüne yerleştirip gelişigüzel yaslanırken bara
kahkahalarla gülerken dünyanın geri kalan kısmına
kalabalıktaki çocukalrla birlikte
gizlenirsin, gizlenirsin, gizlenirsin
ardına taşlaşmış gözlerinin
kandın onların şan, şöhret ve servet masallarına
şimdi dalıp gittin sakin orta yaşın alkol sisine
cennet millerce yüksekteymiş meğerse
ve gizlenirsin, gizlenirsin, gizlenirsin
ardına kahverengi ve uysal gözlerinin
sıkı tut kurşun geçirmez maskeni
ve eğer sorularıyla parçalamaya çalışırlarsa sahte giysini
gizlenebilirsin, gizlenebilirsin, gizlenebilirsin
ardına paranoyak gözlerinin
cesur yüzünü takınır ve yola koyulursun bir kadeh içki için
sırtını yüzüne yerleştirip gelişigüzel yaslanırken bara
kahkahalarla gülerken dünyanın geri kalan kısmına
kalabalıktaki çocukalrla birlikte
gizlenirsin, gizlenirsin, gizlenirsin
ardına taşlaşmış gözlerinin
kandın onların şan, şöhret ve servet masallarına
şimdi dalıp gittin sakin orta yaşın alkol sisine
cennet millerce yüksekteymiş meğerse
ve gizlenirsin, gizlenirsin, gizlenirsin
ardına kahverengi ve uysal gözlerinin
yüzerek aşağıya doğru bulutların arasından
anılar hızla geliyor benimle buluşmaya şimdi
fakat göklerin arasındaki boşlukta
ve bir köşesinde yabancı bir toprağın
bir düş gördüm
bir düş gördüm
hoşçakal max
hoşçakal anne
törenden sonra yürürken yavaşça arabaya doğru
ve onun saçındaki gümüş parlarken soğuk kasım havasında
duyuyorsun cenze çanının sesini
ve dokunuyorsun yakandaki ipeğe
ve gözyaşları kabarırken buluşmak için bandonun tesellisiyle
sen onun narin elini avuçlarının arasına alıyor
ve sımsıkı tutuyorsun o düşle
kalacak bir yer
yeteri kadar yiyecek
bir yer ki eski kahramanların
ayaklarını sürüyerek füvenlik içinde cadde boyunca yürüyebildikleri
yüksek sesle konuşabildiğin
kuşkuların ve korkuların hakkında
ve başka? hiç kimsenin ortadan kaybolmadığı
onların tek tip yayınlarının kapını tekmelemediği hiç işitmediğin
hattın iki yanında da dinlenebildiğin
ve manyakların bandoculara uzaktan kumandaları ileateş açmadığı
ve herkesin yasalara başvurduğu
ve hiç kimsenin artık çocukları öldürmediği
ve hiç kimsenin artık çocukları öldürmediği
her gece yeniden
dolanıp duruyor beynimin içinde
onun düşü deli ediyor beni
bir köşesinde yabancı bir toprağın
topçu uyuyor bu gece
olan oldu
çıkarıp atamayız onun son sahnesini
kulak verin düşüne
kulak verin
anılar hızla geliyor benimle buluşmaya şimdi
fakat göklerin arasındaki boşlukta
ve bir köşesinde yabancı bir toprağın
bir düş gördüm
bir düş gördüm
hoşçakal max
hoşçakal anne
törenden sonra yürürken yavaşça arabaya doğru
ve onun saçındaki gümüş parlarken soğuk kasım havasında
duyuyorsun cenze çanının sesini
ve dokunuyorsun yakandaki ipeğe
ve gözyaşları kabarırken buluşmak için bandonun tesellisiyle
sen onun narin elini avuçlarının arasına alıyor
ve sımsıkı tutuyorsun o düşle
kalacak bir yer
yeteri kadar yiyecek
bir yer ki eski kahramanların
ayaklarını sürüyerek füvenlik içinde cadde boyunca yürüyebildikleri
yüksek sesle konuşabildiğin
kuşkuların ve korkuların hakkında
ve başka? hiç kimsenin ortadan kaybolmadığı
onların tek tip yayınlarının kapını tekmelemediği hiç işitmediğin
hattın iki yanında da dinlenebildiğin
ve manyakların bandoculara uzaktan kumandaları ileateş açmadığı
ve herkesin yasalara başvurduğu
ve hiç kimsenin artık çocukları öldürmediği
ve hiç kimsenin artık çocukları öldürmediği
her gece yeniden
dolanıp duruyor beynimin içinde
onun düşü deli ediyor beni
bir köşesinde yabancı bir toprağın
topçu uyuyor bu gece
olan oldu
çıkarıp atamayız onun son sahnesini
kulak verin düşüne
kulak verin
pink floyd - the final cut albümünden.
the gunners dream (waters)
floating down through the clouds
memories come rushing up to meet me now.
in the space between the heavens
and in the corner of some foreign field
i had a dream.
i had a dream.
good-bye max.
good-bye ma.
after the service when youre walking slowly to the car
and the silver in her hair shines in the cold november air
you hear the tolling bell
and touch the silk in your lapel
and as the tear drops rise to meet the comfort of the band
you take her frail hand
and hold on to the dream.
a place to stay
"oi! a real one ..."
enough to eat
somewhere old heroes shuffle safely down the street
where you can speak out loud
about your doubts and fears
and whats more no-one ever disappears
you never hear their standard issue kicking in your door.
you can relax on both sides of the tracks
and maniacs dont blow holes in bandsmen by remote control
and everyone has recourse to the law
and no-one kills the children anymore.
and no one kills the children anymore.
night after night
going round and round my brain
his dream is driving me insane.
in the corner of some foreign field
the gunner sleeps tonight.
whats done is done.
we cannot just write off his final scene.
take heed of his dream.
take heed.
the gunners dream (waters)
floating down through the clouds
memories come rushing up to meet me now.
in the space between the heavens
and in the corner of some foreign field
i had a dream.
i had a dream.
good-bye max.
good-bye ma.
after the service when youre walking slowly to the car
and the silver in her hair shines in the cold november air
you hear the tolling bell
and touch the silk in your lapel
and as the tear drops rise to meet the comfort of the band
you take her frail hand
and hold on to the dream.
a place to stay
"oi! a real one ..."
enough to eat
somewhere old heroes shuffle safely down the street
where you can speak out loud
about your doubts and fears
and whats more no-one ever disappears
you never hear their standard issue kicking in your door.
you can relax on both sides of the tracks
and maniacs dont blow holes in bandsmen by remote control
and everyone has recourse to the law
and no-one kills the children anymore.
and no one kills the children anymore.
night after night
going round and round my brain
his dream is driving me insane.
in the corner of some foreign field
the gunner sleeps tonight.
whats done is done.
we cannot just write off his final scene.
take heed of his dream.
take heed.
isa isa nedir bu olup bitenler
adam etmeye çalışmak bu küçük nankörleri
ben onların yaşındayken tüm ışıklar sönmüştü
zaman yoktu sızlanmak ve üzülmek için
ve şimdi bile bir parçam uçuyor, üzerinde
dresdenin bir beş irtifada
hiçbir zaman anlayamayacak olsalar da, ardında
acı sözlerimin umutsuz anılar yatıyor
sevgilim sevgilim derin uykuda mısın? iyi
çünkü tek an bu seninle gerçekten konuşabildiğim
ve birşey var gizleyip sakladığım
bir anı ki çok acı veren
gün ışığına karşı koyamayacak kadar
savaştan geri döndüğümüzde, bayrak ve
flamalar asıldı herkesin kapısına
dans ettik ve şarkı söyledik sokaklarda ve
kilise çanları çaldı
fakat kalbimde yanarak
için için sürüyor anısı
topçuların ölürken söylediklerinin, sahra telefonunun diğer ucunda
adam etmeye çalışmak bu küçük nankörleri
ben onların yaşındayken tüm ışıklar sönmüştü
zaman yoktu sızlanmak ve üzülmek için
ve şimdi bile bir parçam uçuyor, üzerinde
dresdenin bir beş irtifada
hiçbir zaman anlayamayacak olsalar da, ardında
acı sözlerimin umutsuz anılar yatıyor
sevgilim sevgilim derin uykuda mısın? iyi
çünkü tek an bu seninle gerçekten konuşabildiğim
ve birşey var gizleyip sakladığım
bir anı ki çok acı veren
gün ışığına karşı koyamayacak kadar
savaştan geri döndüğümüzde, bayrak ve
flamalar asıldı herkesin kapısına
dans ettik ve şarkı söyledik sokaklarda ve
kilise çanları çaldı
fakat kalbimde yanarak
için için sürüyor anısı
topçuların ölürken söylediklerinin, sahra telefonunun diğer ucunda
pink floyd - the final cut albümünden.
the heros return (waters)
jesus, jesus, whats it all about?
trying to clout these little ingrates into shape.
when i was their age all the lights went out.
there was no time to whine or mope about.
and even now part of me flies over
dresden at angels one five.
though theyll never fathom it behind my
sarcasm desperate memories lie.
sweetheart sweetheart are you fast asleep? good.
cause thats the only time that i can really speak to you.
and there is something that ive locked away
a memory that is too painful
to withstand the light of day.
when we came back from the war the banners and
flags hung on everyones door.
we danced and we sang in the street and
the church bells rang.
but burning in my heart
my memory smolders on
of the gunners dying words on the intercom.
the heros return (waters)
jesus, jesus, whats it all about?
trying to clout these little ingrates into shape.
when i was their age all the lights went out.
there was no time to whine or mope about.
and even now part of me flies over
dresden at angels one five.
though theyll never fathom it behind my
sarcasm desperate memories lie.
sweetheart sweetheart are you fast asleep? good.
cause thats the only time that i can really speak to you.
and there is something that ive locked away
a memory that is too painful
to withstand the light of day.
when we came back from the war the banners and
flags hung on everyones door.
we danced and we sang in the street and
the church bells rang.
but burning in my heart
my memory smolders on
of the gunners dying words on the intercom.
eğer sen dört ayak üstüne düşen birkaçından biriysen
ne yapıyorsun sonunu denk düşürmek için?
öğret
çıldırt onları, üz onları, ikiyle ikiyi toplat onlara
onları ben yap, onları sen yap, onlara ne istersen onu yap
güldür onları, ağlat onları, yere ser ve öldür onları
ne yapıyorsun sonunu denk düşürmek için?
öğret
çıldırt onları, üz onları, ikiyle ikiyi toplat onlara
onları ben yap, onları sen yap, onlara ne istersen onu yap
güldür onları, ağlat onları, yere ser ve öldür onları
pink floyd - the final cut albümünden.
one of the few (waters)
when youre one of the few to land on your feet
what do you do to make ends meet?
teach.
make them mad, make them sad, make them add two and two.
make them me, make them you, make them do what you want them to.
make them laugh, make them cry, make them lie down and die.
one of the few (waters)
when youre one of the few to land on your feet
what do you do to make ends meet?
teach.
make them mad, make them sad, make them add two and two.
make them me, make them you, make them do what you want them to.
make them laugh, make them cry, make them lie down and die.
çırpınıyorlar ardında senin olası geçmişlerinin
bazıları parlak gözlü ve çılgın, bazıları ürkek ve şaşkın
ibret olsun hala yönetimde olanlara
olası geleceklerine göz kulak olmaları için
terk edilmiş yan hatları gelincikler sarmış
sığır vagonları pusuya yatmışbekliyorlar bir sonraki seferi
anımsıyor musun beni? eskiden nasıl olduğumuzu?
sence daha yakın mı olmalıydık?
kapı ağzında durdu kadın, bir gülümsemenin hayaleti
gezinirken yüzünde ucuz bir otel simgesi gibi
soğuk bakışları yalvarıyor yağmurluklu adamlara
kaselerindeki altın ya da sırtlarında ki bıçak için
biri cesurca yaklaşarak uzattı elini
dedi ki, "yalnızca bir çocuktum o zaman, şimdi ise sadece bir erkek"
anımsıyor musun beni? eskiden nasıl olduğumuzu?
sence daha yakın mı olmalıydık?
katı ve dindar olan tarafından ele geçirildik
öğretildi bize kendimizi nasıl iyi hissedeceğimiz
ve emredildi kendimizi kötü hissetmemiz
dillerimiz tutulmuş ve dehşete kapılmış halde öğrendik dua etmeyi
şimdi duygularımız heyecansız ve ölü toprağı kadar soğuk
ve aramızda sıralanmış bayrakları ve flamaları
olası geçmişlerimizin, uzanıyorlar çaput ve paçavralar halinde
anımsıyor musun beni? eskiden nasıl olduğumuzu?
sence daha yakın mı olmalıydık?
bazıları parlak gözlü ve çılgın, bazıları ürkek ve şaşkın
ibret olsun hala yönetimde olanlara
olası geleceklerine göz kulak olmaları için
terk edilmiş yan hatları gelincikler sarmış
sığır vagonları pusuya yatmışbekliyorlar bir sonraki seferi
anımsıyor musun beni? eskiden nasıl olduğumuzu?
sence daha yakın mı olmalıydık?
kapı ağzında durdu kadın, bir gülümsemenin hayaleti
gezinirken yüzünde ucuz bir otel simgesi gibi
soğuk bakışları yalvarıyor yağmurluklu adamlara
kaselerindeki altın ya da sırtlarında ki bıçak için
biri cesurca yaklaşarak uzattı elini
dedi ki, "yalnızca bir çocuktum o zaman, şimdi ise sadece bir erkek"
anımsıyor musun beni? eskiden nasıl olduğumuzu?
sence daha yakın mı olmalıydık?
katı ve dindar olan tarafından ele geçirildik
öğretildi bize kendimizi nasıl iyi hissedeceğimiz
ve emredildi kendimizi kötü hissetmemiz
dillerimiz tutulmuş ve dehşete kapılmış halde öğrendik dua etmeyi
şimdi duygularımız heyecansız ve ölü toprağı kadar soğuk
ve aramızda sıralanmış bayrakları ve flamaları
olası geçmişlerimizin, uzanıyorlar çaput ve paçavralar halinde
anımsıyor musun beni? eskiden nasıl olduğumuzu?
sence daha yakın mı olmalıydık?
pink floyd - the final cut albümünden.
your possible pasts (waters)
they flutter behind you your possible pasts,
some bright-eyed and crazy, some frightened and lost.
a warning to anyone still in command
[cattle truck noises]
"ranks! fire!"
of their possible future, to take care.
in derelict sidings the poppies entwine
with cattle trucks lying in wait for the next time.
do you remember me? how we used to be?
do you think we should be closer?
she stood in the doorway, the ghost of a smile
haunting her face like a cheap hotel sign.
her cold eyes imploring the men in their macs
for the gold in their bags or the knives in their backs.
stepping up boldly one put out his hand.
he said, "i was just a child then, now im only a man."
do you remember me? how we used to be?
do you think we should be closer?
by the cold and religious we were taken in hand
shown how to feel good and told to feel bad.
tongue tied and terrified we learned how to pray
now our feelings run deep and cold as the clay.
and strung out behind us the banners and flags
of our possible pasts lie in tatters and rags.
do you remember me? how we used to be?
do you think we should be closer?
your possible pasts (waters)
they flutter behind you your possible pasts,
some bright-eyed and crazy, some frightened and lost.
a warning to anyone still in command
[cattle truck noises]
"ranks! fire!"
of their possible future, to take care.
in derelict sidings the poppies entwine
with cattle trucks lying in wait for the next time.
do you remember me? how we used to be?
do you think we should be closer?
she stood in the doorway, the ghost of a smile
haunting her face like a cheap hotel sign.
her cold eyes imploring the men in their macs
for the gold in their bags or the knives in their backs.
stepping up boldly one put out his hand.
he said, "i was just a child then, now im only a man."
do you remember me? how we used to be?
do you think we should be closer?
by the cold and religious we were taken in hand
shown how to feel good and told to feel bad.
tongue tied and terrified we learned how to pray
now our feelings run deep and cold as the clay.
and strung out behind us the banners and flags
of our possible pasts lie in tatters and rags.
do you remember me? how we used to be?
do you think we should be closer?
gerçeği söyle bana, isanın neden çarmıha gerildiğini söyle
bunun için miydi babamın ölümü?
senin için miydi? yoksa ben miydim?
çok fazla tv mi izledim?
bir suçlama iması mı gözlerindeki?
eğer boş laf olmasaydı
çok başarılı olunduğu gemi yapımında
tersaneler hala açık olurdu clydeda
ve çok eğlenceli olamazdı onlar için
altında olmak yükselen güneşin
intihar eden tüm çocuklarıyla birlikte
ne yaptık biz maggie ne yaptık biz?
ne yaptık biz ingiltereye
bağırmalı mıyız? haykırmalı mıyız?
"ne oldu savaş sonrası düşüne?"
ah meggie ne yaptık biz?
bunun için miydi babamın ölümü?
senin için miydi? yoksa ben miydim?
çok fazla tv mi izledim?
bir suçlama iması mı gözlerindeki?
eğer boş laf olmasaydı
çok başarılı olunduğu gemi yapımında
tersaneler hala açık olurdu clydeda
ve çok eğlenceli olamazdı onlar için
altında olmak yükselen güneşin
intihar eden tüm çocuklarıyla birlikte
ne yaptık biz maggie ne yaptık biz?
ne yaptık biz ingiltereye
bağırmalı mıyız? haykırmalı mıyız?
"ne oldu savaş sonrası düşüne?"
ah meggie ne yaptık biz?
pink floyd - the final cut albümünden.
the post war dream (waters)
[car sound, switching on of car radio]
"...announced plans to build a nuclear fallout shelter at peterborough
in cambridgeshire..."
[phzzt! of returning]
"...three high court judges have cleared the way..."
[phzzt!]
"...it was announced today, that the replacement for the atlantic
conveyor the container ship lost in the falklands conflict would be
built in japan, a spokesman for..."
[phzzt!]
"...moving in. they say the third world countries, like bolivia, which
produce the drug are suffering from rising violence...[fades]"
tell me true, tell me why, was jesus crucified
is it for this that daddy died?
was it for you? was it me?
did i watch too much t.v.?
is that a hint of accusation in your eyes?
if it wasnt for the nips
being so good at building ships
the yards would still be open on the clyde.
and it cant be much fun for them
beneath the rising sun
with all their kids committing suicide.
what have we done, maggie what have we done?
what have we done to england?
should we shout, should we scream
"what happened to the post war dream?"
oh maggie, maggie what have we done?
the post war dream (waters)
[car sound, switching on of car radio]
"...announced plans to build a nuclear fallout shelter at peterborough
in cambridgeshire..."
[phzzt! of returning]
"...three high court judges have cleared the way..."
[phzzt!]
"...it was announced today, that the replacement for the atlantic
conveyor the container ship lost in the falklands conflict would be
built in japan, a spokesman for..."
[phzzt!]
"...moving in. they say the third world countries, like bolivia, which
produce the drug are suffering from rising violence...[fades]"
tell me true, tell me why, was jesus crucified
is it for this that daddy died?
was it for you? was it me?
did i watch too much t.v.?
is that a hint of accusation in your eyes?
if it wasnt for the nips
being so good at building ships
the yards would still be open on the clyde.
and it cant be much fun for them
beneath the rising sun
with all their kids committing suicide.
what have we done, maggie what have we done?
what have we done to england?
should we shout, should we scream
"what happened to the post war dream?"
oh maggie, maggie what have we done?
gir içeri, sevgili evlat, yak bir puro.
uzaklara gideceksin, yükseklerde uçacaksın,
hiçbir zaman ölmeyeceksin, eğer uğraşırsan başaracaksın;
sevecekler seni.
eh, ben her zaman derin bir saygı besledim sana,
ve bunu sana tüm içtenliğimle söylüyorum.
orkestra olağanüstü, tam düşündüğüm gibi.
ah aklıma gelmişken sorayım pink hangisi?
ve söylediler mi sana oyunun adını, evlat,
biz ona işin kaymağını yemek deriz.
şok olduk.
haberini aldık satışın.
bir albüm çıkarmalısın,
borçlusun bunu insanlara.
çok mutluyuz zor da olsa ses getirmiş olmaktan.
diğer herkes yeşil,
gördün mü listeyi?
ilahi bir başlangıç bu,
bir deve dönüştürebilir eğer ekip olarak kendimizi toplarsak.
ve söyledik mi oyunun adını sana, evlat,
biz ona işin kaymağını yemek deriz.
uzaklara gideceksin, yükseklerde uçacaksın,
hiçbir zaman ölmeyeceksin, eğer uğraşırsan başaracaksın;
sevecekler seni.
eh, ben her zaman derin bir saygı besledim sana,
ve bunu sana tüm içtenliğimle söylüyorum.
orkestra olağanüstü, tam düşündüğüm gibi.
ah aklıma gelmişken sorayım pink hangisi?
ve söylediler mi sana oyunun adını, evlat,
biz ona işin kaymağını yemek deriz.
şok olduk.
haberini aldık satışın.
bir albüm çıkarmalısın,
borçlusun bunu insanlara.
çok mutluyuz zor da olsa ses getirmiş olmaktan.
diğer herkes yeşil,
gördün mü listeyi?
ilahi bir başlangıç bu,
bir deve dönüştürebilir eğer ekip olarak kendimizi toplarsak.
ve söyledik mi oyunun adını sana, evlat,
biz ona işin kaymağını yemek deriz.
hoşgeldin evlat, hoşgeldin makineye.
nerelerdeydin? tamam biz biliyoruz nerelerde olduğunu
petrol hattındaydın zaman öldürüyordun,
oyuncaklarla ve izcilik faliyetleriyle
bir gitar satın aldın kendine, cezalandırmak için anneni
ve sevmedin okulu,
ve kimsenin budalası olmadığını,
bu yüzden hoşgeldin makineye.
hoşgeldin evlat, hoşgeldin makineye.
neler düşledin?
tamam biz söyledik sana neler düşleyeceğini.
büyük bir yıldız düşledin, sıkı gitar çalardı,
her zaman lüks restoranlarda yerdi.
jaguarını sürmeye bayılırdı.
bu yüzden hoşgeldin makineye.
nerelerdeydin? tamam biz biliyoruz nerelerde olduğunu
petrol hattındaydın zaman öldürüyordun,
oyuncaklarla ve izcilik faliyetleriyle
bir gitar satın aldın kendine, cezalandırmak için anneni
ve sevmedin okulu,
ve kimsenin budalası olmadığını,
bu yüzden hoşgeldin makineye.
hoşgeldin evlat, hoşgeldin makineye.
neler düşledin?
tamam biz söyledik sana neler düşleyeceğini.
büyük bir yıldız düşledin, sıkı gitar çalardı,
her zaman lüks restoranlarda yerdi.
jaguarını sürmeye bayılırdı.
bu yüzden hoşgeldin makineye.
yalnız başınıza ya da ikişer ikişer
sizi gerçekten seven birileriyle
yürüyün duvarın dışında bir aşağı bir yukarı
bazılarınız el ele
bazılarınız toplanmış grup halinde
allahın cezaları ve düzenbazlar
kafa tutuyorlar
ve onlar her şeylerini yüklediklerinde size
bazılarınız sendeleyip düşüyor, herşeye rağmen kolay değil
yüreğinizi korumak çılgın heriflere karşı
duvar
sizi gerçekten seven birileriyle
yürüyün duvarın dışında bir aşağı bir yukarı
bazılarınız el ele
bazılarınız toplanmış grup halinde
allahın cezaları ve düzenbazlar
kafa tutuyorlar
ve onlar her şeylerini yüklediklerinde size
bazılarınız sendeleyip düşüyor, herşeye rağmen kolay değil
yüreğinizi korumak çılgın heriflere karşı
duvar
pink floyd - the wall albümünden.
outside the wall (waters) 1:42
all alone, or in twos,
the ones who really love you
walk up and down outside the wall.
some hand in hand
and some gathered together in bands.
the bleeding hearts and artists
make their stand.
and when theyve given you their all
some stagger and fall, after all its not easy
banging your heart against some mad buggers wall.
"isnt this where...."
outside the wall (waters) 1:42
all alone, or in twos,
the ones who really love you
walk up and down outside the wall.
some hand in hand
and some gathered together in bands.
the bleeding hearts and artists
make their stand.
and when theyve given you their all
some stagger and fall, after all its not easy
banging your heart against some mad buggers wall.
"isnt this where...."
günaydın sayın solucan yargıç,
adalet ortaya çıkaracaktır ki,
şu anda önünüzde duran tutuklu,
suçüstü yakalanmıştır duygularını açığa vururken.
açığa vururken insan doğasına ait duygularını.
ayıp
bu kadar la kalmıyor.
okul müdürünü çağırın!
her zaman söylemiştim onun adam olmayacağını,
ve sonuç olarak sayın yargıç.
eğer izin verselerdi istediğimi yapmama,
ben onu döve döve adam ederdim.
fakat elimde değildi.
allahın cezaları ve düzenbazlar,
onun cinayeti şüphe uyandırmadan işlemesine izin verdiler.
bırakın onu bugün pataklayayım.
tavan arasındaki çılgın oyuncaklar, ben çılgınım.
bilyelerimi alıp götürmüş olmalılar.
davalının karısını çağırın
seni küçük pislik şimdi boka battın.
umarım fırlatıp atarlar anahtarı.
benimle daha sık konuşmalıydın
fakat hayır, ille kendi bildiğini
okuman gerekiyordu, hiç yıktığın
ev oldu mu son zamanlarda?
yalnızca beş dakika için, sayın solucan yargıç
onu ve beni yalnız bırakın.
bebeğim!
gel annene bebeğim, izin ver seni
kollarıma alayım
saygı değer efendim, hiç istemedim onun
başının belaya girmesini
neden beni terk etmek zorunda kaldı?
sayın solucan yargıç bırakın evine götüreyim onu
çılgın, gökkuşağının üstünde, bir çılgınım ben
pencerelerde parmaklıklar
bir kapı olmalıydı duvarda
içeri girdiğimde
çılgın gökkuşağının üstünde, bir çılgın o
mahkemenin elindeki deliller
tartışma götürmez, hiç gerek yok
jürinin odasına çekilmesine
bunca yıllık yargıçlığım süresince
daha önce hiç duymadım
bundan daha fazla hak edeni
tüm yasaları çiğnemekten dolayı cezalandırmayı
onlara acı çektirme yolun,
zarif karına ve annene,
kusmaya zorluyor beni
fakat dostum açığa vurdun
en derin korkunu
ben de seni mahkum ediyorum
benzerlerinin önünde
duvarı yıkmaya.
adalet ortaya çıkaracaktır ki,
şu anda önünüzde duran tutuklu,
suçüstü yakalanmıştır duygularını açığa vururken.
açığa vururken insan doğasına ait duygularını.
ayıp
bu kadar la kalmıyor.
okul müdürünü çağırın!
her zaman söylemiştim onun adam olmayacağını,
ve sonuç olarak sayın yargıç.
eğer izin verselerdi istediğimi yapmama,
ben onu döve döve adam ederdim.
fakat elimde değildi.
allahın cezaları ve düzenbazlar,
onun cinayeti şüphe uyandırmadan işlemesine izin verdiler.
bırakın onu bugün pataklayayım.
tavan arasındaki çılgın oyuncaklar, ben çılgınım.
bilyelerimi alıp götürmüş olmalılar.
davalının karısını çağırın
seni küçük pislik şimdi boka battın.
umarım fırlatıp atarlar anahtarı.
benimle daha sık konuşmalıydın
fakat hayır, ille kendi bildiğini
okuman gerekiyordu, hiç yıktığın
ev oldu mu son zamanlarda?
yalnızca beş dakika için, sayın solucan yargıç
onu ve beni yalnız bırakın.
bebeğim!
gel annene bebeğim, izin ver seni
kollarıma alayım
saygı değer efendim, hiç istemedim onun
başının belaya girmesini
neden beni terk etmek zorunda kaldı?
sayın solucan yargıç bırakın evine götüreyim onu
çılgın, gökkuşağının üstünde, bir çılgınım ben
pencerelerde parmaklıklar
bir kapı olmalıydı duvarda
içeri girdiğimde
çılgın gökkuşağının üstünde, bir çılgın o
mahkemenin elindeki deliller
tartışma götürmez, hiç gerek yok
jürinin odasına çekilmesine
bunca yıllık yargıçlığım süresince
daha önce hiç duymadım
bundan daha fazla hak edeni
tüm yasaları çiğnemekten dolayı cezalandırmayı
onlara acı çektirme yolun,
zarif karına ve annene,
kusmaya zorluyor beni
fakat dostum açığa vurdun
en derin korkunu
ben de seni mahkum ediyorum
benzerlerinin önünde
duvarı yıkmaya.
pink floyd - the wall albümünden.
the trial (waters, bob ezrin) 5:16
good morning, worm your honor.
the crown will plainly show
the prisoner who now stands before you
was caught red-handed showing feelings
showing feelings of an almost human nature;
this will not do.
call the schoolmaster!
i always said hed come to no good
in the end your honor.
if theyd let me have my way i could
have flayed him into shape.
but my hands were tied,
the bleeding hearts and artists
let him get away with murder.
let me hammer him today?
crazy,
toys in the attic i am crazy,
truly gone fishing.
they must have taken my marbles away.
crazy, toys in the attic he is crazy.
you little shit youre in it now,
i hope they throw away the key.
you should have talked to me more often
than you did, but no! you had to go
your own way, have you broken any
homes up lately?
just five minutes, worm your honor,
him and me, alone.
baaaaaaaaaabe!
come to mother baby, let me hold you
in my arms.
mlud i never wanted him to
get in any trouble.
whyd he ever have to leave me?
worm, your honor, let me take him home.
crazy,
over the rainbow, i am crazy,
bars in the window.
there must have been a door there in the wall
when i came in.
crazy, over the rainbow, he is crazy.
the evidence before the court is
incontrivertable, theres no need for
the jury to retire.
in all my years of judging
i have never heard before
of someone more deserving
of the full penaltie of law.
the way you made them suffer,
your exquisite wife and mother,
fills me with the urge to defecate!
"hey judge! shit on him!"
since, my friend, you have revealed your
deepest fear,
i sentence you to be exposed before
your peers.
tear down the wall!
the trial (waters, bob ezrin) 5:16
good morning, worm your honor.
the crown will plainly show
the prisoner who now stands before you
was caught red-handed showing feelings
showing feelings of an almost human nature;
this will not do.
call the schoolmaster!
i always said hed come to no good
in the end your honor.
if theyd let me have my way i could
have flayed him into shape.
but my hands were tied,
the bleeding hearts and artists
let him get away with murder.
let me hammer him today?
crazy,
toys in the attic i am crazy,
truly gone fishing.
they must have taken my marbles away.
crazy, toys in the attic he is crazy.
you little shit youre in it now,
i hope they throw away the key.
you should have talked to me more often
than you did, but no! you had to go
your own way, have you broken any
homes up lately?
just five minutes, worm your honor,
him and me, alone.
baaaaaaaaaabe!
come to mother baby, let me hold you
in my arms.
mlud i never wanted him to
get in any trouble.
whyd he ever have to leave me?
worm, your honor, let me take him home.
crazy,
over the rainbow, i am crazy,
bars in the window.
there must have been a door there in the wall
when i came in.
crazy, over the rainbow, he is crazy.
the evidence before the court is
incontrivertable, theres no need for
the jury to retire.
in all my years of judging
i have never heard before
of someone more deserving
of the full penaltie of law.
the way you made them suffer,
your exquisite wife and mother,
fills me with the urge to defecate!
"hey judge! shit on him!"
since, my friend, you have revealed your
deepest fear,
i sentence you to be exposed before
your peers.
tear down the wall!
aaaah ulasamazsın simdi bana
aaaah önemli de degil nasıl çabaladıgın
hosçakal zalim dünya, hersey bitti
yürü
ve burada, duvarımın arkasındaki kömürlükte oturmuş
beklerken solucanların gelmesini
burada, yanıbasında duvarımın, mükemmel bir soyutlanma yasamdan
beklerken solucanların gelmesini
beklerken ağaçların kuru dallarını kesmeyi.
beklerken kenti temizlemeyi
beklerken solucanları izlemeyi
beklerken kara gömleği (neo-faşistlerin giydiği gömlek) giymeyi
beklerken cılız süpürgeotlarını temizlemeyi
beklerken onların pencerelerini paramparça etmeyi
ve kapılarını tekmelemeyi.
beklerken son çareyi
gerginliği güçlendirmek için.
beklerken solucanları izlemeyi.
beklerken duşları açmayı
ve fırınları yakmayı
beklerken kraliçeleri ve zencileri
kızılları ve yahudileri
beklerken solucanları izlemeyi
ister misin ingilterenin
tekrar hüküm sürmesini dostum?
tek yapman gereken izlemektir solucanları
ister misin zenci kuzenlerimizi
tekrar evlerine postalamayı dostum?
tek yapman gereken izlemektir solucanları
aaaah önemli de degil nasıl çabaladıgın
hosçakal zalim dünya, hersey bitti
yürü
ve burada, duvarımın arkasındaki kömürlükte oturmuş
beklerken solucanların gelmesini
burada, yanıbasında duvarımın, mükemmel bir soyutlanma yasamdan
beklerken solucanların gelmesini
beklerken ağaçların kuru dallarını kesmeyi.
beklerken kenti temizlemeyi
beklerken solucanları izlemeyi
beklerken kara gömleği (neo-faşistlerin giydiği gömlek) giymeyi
beklerken cılız süpürgeotlarını temizlemeyi
beklerken onların pencerelerini paramparça etmeyi
ve kapılarını tekmelemeyi.
beklerken son çareyi
gerginliği güçlendirmek için.
beklerken solucanları izlemeyi.
beklerken duşları açmayı
ve fırınları yakmayı
beklerken kraliçeleri ve zencileri
kızılları ve yahudileri
beklerken solucanları izlemeyi
ister misin ingilterenin
tekrar hüküm sürmesini dostum?
tek yapman gereken izlemektir solucanları
ister misin zenci kuzenlerimizi
tekrar evlerine postalamayı dostum?
tek yapman gereken izlemektir solucanları
pink floyd - the wall albümünden.
waiting for the worms (waters) 3:56
"eins, zwei, drei, alle!"
ooooh, you cannot reach me now
ooooh, no matter how you try
goodbye, cruel world, its over
walk on by.
sitting in a bunker here behind my wall
waiting for the worms to come.
in perfect isolation here behind my wall
waiting for the worms to come.
were {waiting to succeed} and going to convene outside brixton
town hall where were going to be...
waiting to cut out the deadwood.
waiting to clean up the city.
waiting to follow the worms.
waiting to put on a black shirt.
waiting to weed out the weaklings.
waiting to smash in their windows
and kick in their doors.
waiting for the final solution
to strengthen the strain.
waiting to follow the worms.
waiting to turn on the showers
and fire the ovens.
waiting for the queens and the coons
and the reds and the jews.
waiting to follow the worms.
would you like to see britannia
rule again, my friend?
all you have to do is follow the worms.
would you like to send our colored cousins
home again, my friend?
all you need to do is follow the worms.
waiting for the worms (waters) 3:56
"eins, zwei, drei, alle!"
ooooh, you cannot reach me now
ooooh, no matter how you try
goodbye, cruel world, its over
walk on by.
sitting in a bunker here behind my wall
waiting for the worms to come.
in perfect isolation here behind my wall
waiting for the worms to come.
were {waiting to succeed} and going to convene outside brixton
town hall where were going to be...
waiting to cut out the deadwood.
waiting to clean up the city.
waiting to follow the worms.
waiting to put on a black shirt.
waiting to weed out the weaklings.
waiting to smash in their windows
and kick in their doors.
waiting for the final solution
to strengthen the strain.
waiting to follow the worms.
waiting to turn on the showers
and fire the ovens.
waiting for the queens and the coons
and the reds and the jews.
waiting to follow the worms.
would you like to see britannia
rule again, my friend?
all you have to do is follow the worms.
would you like to send our colored cousins
home again, my friend?
all you need to do is follow the worms.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?