confessions

floydian

- Yazar -

  1. toplam entry 2839
  2. takipçi 2
  3. puan 41250

high hopes

floydian
bulunduğumuz yerin ufkunun ötesinde yaşıyorduk gençken cazibelerin ve mucizelerin dünyasında
düşüncelerimiz başı boş geziniyordu durmaksızın ve sınır tanımada

çalmaya başladı ayrım çanı

uzun yol boyunca ve geçit’ten aşağıya doğru

hala buluşuyorlar mı kanal’da
gürültücü bir grup vardı izimizden gelen
zamanın önünde koşarak alıp götürdü düşlerimizi
geride sayısız küçük yaratığı, bizi bağlamaya çalışan yeryüzüne

ağır ağır çürüyerek tükenen bir yaşama
çimler daha yeşildi

işık daha parlaktı

dostlarla çevrili

harika geceler

ötesine bakıyoruz geride bıraktığımız köprülerin kızaran korlannın

bir an için gözümüze ilişiyor ne kadar yeşil olduğu öte yanın

ileriye atıyoruz adımlanmızı fakat düşlerimizde gerisin geri dönüyo

sürüklenerek gücü ile içimizdeki bir gelgitin

daha yükseklerde açılmış bayrak ile
eriştik baş döndürücü doruklarına düşlenen dünyanın
sonsuza dek arzu ve tutkuyla yüklü
bir açlık var daha doyurulmamış
yorgun bakışlarımız hala başı boş geziniyor ufukta

çakılıp kaldığımız halde bu yolun üzerine defalarca

çimler daha yeşildi

işık daha parlaktı

tatlar daha güzeldi

harika geceler

dostlarla çevrili

kızaran şafak sis akan su
sonsuza akan ırmak
sonsuzluga dek

lost for words

floydian
zamanımı geçiriyordum can sıkıntısı içinde

gömüldüm bir kazan dolusu kine
işkence gördüğümü ve felce uğradığımı hissettim

bunun dışındaki her şeyin bekleyebileceğini düşündüm

sen zamanını harcarken düşmanlarınla
kin ateşinin girdabına kapılmış
hayal tünelinin ötesinde gerçeklik yitip gidiyor

gecenin içindeki gölgeler gibi

kendini önlemlere adamanın
hiç yararı olmayacak
çünkü sayılabilecek hiçbir güvenlik kalmayacak

doğru olan çıkıp gidince kapıdan

görüyor musun karanlığın günlerini soldurduğunu?

doğru mu yumruklarınla yerleri dövdüğün?
soyutlanmış bir dünyaya sıkışıp kalmışsın



asma büyürken kapının üzerine doğru
bu yüzden ben açıyorum kapımı düşmanlarıma
ve soruyorum silip temizleyebilir miyiz mazimizi diye

fakat onlar siktir olup gitmemi söylüyorlar
bilirsin başarmak kolay değil

lost for words

floydian
pink floyd - the division bell albümünden.

i was spending my time in the doldrums
i was caught in a cauldron of hate
i felt persecuted and paralysed
i thought that everything else would just wait

while you are wasting your time on your enemies
engulfed in a fever of spite
beyond your tunnel vision reality fades
like shadows into the night

to martyr yourself to caution
is not going to help at all
because ther’ll be no safety in numbers
when the right one walks out of the door

can you see your days blighted by darkness?
is it true you beat your fists on the floor?
stuck in a world of isolation
while the ivy grows over the door

so i open my door to my enemies
and i ask could we wipe the slate clean
but they tell me to please go fuck myself
you know you just can’t win

keep talking

floydian
(stephan hawking) milyonlarca yıl boyunca insanoğlu tıpkı hayvanlar gibi yaşadı

sonra bir şey oldu hayal gücümüzün dizginlerini salıveren

ve öğrendik konuşmayı

bir sessiz1ik var beni kuşatan
doğru düşünebileceğimi zannetıniyorum

köşede oturacagım
kimse rahatsız edemeyecek beni

şimdi konuşmam gerekiyor sanırım ~ neden benimle konuşmuyorsun?

şimdi konuşabileceğimi zannetmiyorum ~ benimle hiç konuşmuyorsun!

sözcüklerim doğru çıkmayacak ~ ne düşünüyorsun?
sesimin boğulduğunu hissediyorum ~ ne hissediyorsun?
şimdi kendimi zayıf hissediyorum ~ neden benimle konuşmuyorsun?

fakat zayıflığımı gösteremem ~ beniırıe hiç konuşmuyorsun!
bazen merak ederim ~ ne düşünüyorsun?
buradan nereye gidiyoruz ~ne hissediyorsun?

böyle olması gerekmez
tüm yapmamız gereken konuşmayı sürdürdüğiimüzden emin olmaktır

neden benimle konuşmuyorsun ?

benimle hiç konuşmuyorsun !

ne düşünüyorsun?
ne hissediyorsun?
neden benimle konuşmuyorsun?

benimle hiç konuşmuyorsun ?

ne düşünüyorsun?
buradan nereye gidiyoruz?

sesimin boğulduğunu hissediyorum ~ şimdi nefes alamadığımı biliyorsun
hiçbir yere gitmiyoruz
hiçbir yere gitmiyoruz

böyle olması gerekmez
tüm yapmamız gereken konuşmayı sürdürdüğümüzden emin olmaktır

coming back to life

floydian
neredeydin, ben yanıp tutuşmuş ve yıkılmışken

günlerin penceremden kayıp gidişini izlerken

neredeydin, ben incinmiş ve çaresizken
çünkü söylediklerin ve yaptıkların sarıp satın alıyor beni

sen can kulağı ile dinlerken bir başkasının anlattıklarını

can atarken duyduklarına inanmak için
ben dimdik bakıyordum, içine doğru parıldayan güneşin



düşüncelere dalıp ve zamana kapılıp gittim
yaşamın tohumları ve değişimin tohumları ekilirken.

dışarıda yağmur yağdı, kopkoyu ve usul usul
ben üzerinde kafa yorarken bu tehlikeli fakat karşı konulmaz oyunun

eşsiz bir yolculuğa çıktım sessizliğimiz boyunca
anladım anın geldiğini
geçmişi yok etmek ve yaşama geri dönmek için

eşsiz bir yolculuğa çıktım sessizliğimiz boyunca.
anladım bekleyişin başladığını
ve dümdüz yola koyuldum... içine doğru parıldayan güneşin .

coming back to life

floydian
pink floyd - the division bell albümünden.

where were you when i was burned and broken
while the days slipped by from my window watching
where were you when i was hurt and i was helpless
because the things you say and the things you do surround me
while you were hanging yourself on someone else’s words
dying to believe in what you heard
i was staring straight into the shining sun

lost in thought and lost in time
while the seeds of live and the seeds of change were planted

outside the rain fell dark and slow
while i pondered on this dangerous but
i took a heavenly ride through one silence
i knew the moment had arrived
for killing the past and coming back to life

i took a heavenly ride trough our silence
i knew the waiting had begin
and headed straight... into the shining sun

take it back

floydian
sevgisi üzeriine yağıyor bir meltem yumuşaklığıyla
onun nefesini dinliyorum, denizdeki dalgalann sesini andınyor

tümüyle onu düşünüyordum, kavrularak heyecan ve arzuyla ,

karanlığa fırlatılıyorduk, yanıyordu dünya

sözünü geri alabilir, belki bir gün geri alır

bu yüzden gözlüyorum onu, yalan söylüyorum ona,
sözler veriyorum yerine getiremediğim

sonra duyuyorum onun yükselen kahkahasını, derinlerden yükselen

ve zorluyorum onu kanıtlaması için sevgisini bana, alabileceğim her şeyi alıyorum

ve sınıra itiyorum onu, görmek için sözünde durup durmayacağını
sözünü geri alabilir, belki bir gün geri alır

artık farkına vardım uyarıların, dört bir yandan haykıran
kolaydı aldırmamak onlara ve tann biliyor ki denedim
tüm kandırmacaları, yalanlara dönüştü doğrulanm
teklikeyi göremez ya da denizin yükselişini duyamaz olacak kadar

sözünü geri alabilir, bir gün geri alacak

sözünü geri alabilir, bir gün geri alacak

sözünü geri alabilir, bir gün geri alacak

take it back

floydian
pink floyd - the division bell albümünden.

her love rains down on me easy as the breeze
i listen to the breathing it sounds like the waves on the sea
i was thinking all about her, burning with rage and desire
we were spinning into darkness; & the earth was on fire

she could take it back, she might take it back some day

so i spy on her, i have lied to her, i make promises i cannot keep
then i hear her laughter rising, rising from the deep
and i make her prove her love for me, i take all that i can take
and i push her to the limit to see if she will break

she might take it back, she could take it back some day

now i had seen the warnings, screaming from all sides
it’s easy to ignore them god knows i’ve tried
all of this temptation, you know it turned my faith to lies
until i couldn’t see the danger or hear the rising tide

she could take it back, she will take it back some day

she could take it back, she will take it back some day

she will take it back; she will take it back some day

wearing the inside out

floydian
sabahtan akşama dek gözden uzak kaldım
farkında değildim bana ne olduğunun
daha sağ idim, güçbela hayatta kalabilmişim
kısacası ...yırtmışım

bir ses duyamayacaksınız
ağzımdan çıkan
çok zaman geçirdim
tersyüz edilmiş halde

tenim soğuktur.
insan dukunuşlarına
bu kanayan kalp atmıyor yeterince

mırıldandım sessizlik yeminini ve şimdi
duyamıyorum sesli düşünsem bile
işıkla söndürüldüm, geceyi yakıyorum
bürünüyorum onun karanlığına boş bir gülümseme ile

sürünüyorum gerisin geri yaşama
sinir sistemim tamamen altüst
tersyüz oluyorum

ona bir bakın şimdi
daha solgun nedense
fakat kendine geliyor
tıkanmaya başladı,
çok uzun süre geçti konuşmayalı
benim ağızımdan çıkan sözcükleri pekala duyabilir.

ve bu sözcüklerle görebiliyorum
net olarak ardından beni saran bulutların
biraz zaman tanıyın, sonra söyleyin adımı
şimdi duyabiliyoruz kendimizi yeniden

dayanıyorum güne
tüm bulutlar rüzgarla sürüklenip gitmişken
seninleyim şimdi söyleyebiliyorum adını
şimdi. duyabiliyoruz kendimizi yeniden

kıvnlmış bir köşeye
fakat hala titreşiyor ekran
sonu gelmeyen bir çöp akışı ile ... ianetlemek için bu yeri
rastlantısal görüntüler denizinde
kendini yokedici hayvan bekliyor dalgalann kırılmasını

duruyor eşikte ateşli bir öfkeye kapılmış
ve cehenneme fırlatılmış olarak o ... lanetleyecek bu yeri
çılgın gibi saldırıyor dört bir yana ve hala titreşiyor ekran
bekliyor alevlerin sönmesini

wearing the inside out

floydian
pink floyd - the division bell albümünden.

from morning to night i stayed out of sight
didn’t recognise what i’d become
no more than alive i’d barely survive
in a word...overrun

won’t hear a sound
from my mouth
i’ve spent too long
on the inside out
my skin is cold
to the human touch
this bleeding heart’s
not beating much

i murmured a vow of silence and now
i don’t even hear when i think aloud
extinguished by light i turn on the night
wear it’s darkness with an empty smile

i’m creeping back to life
my nervous system all away
i’m wearing the inside out

look at him now
he’s paler somehow
but he’s coming round
he’s starting to choke
it’s been so long since he spoke
well he can have the words right from my mouth

and with these words i can see
clear through the clouds that covered me
just give it time then speak my name
now we can hear ourselves again

i’m holding out
for the day
when all the clouds
have blown away
i’m with you now
can speak your name
now we can hear
ourselves again

he’s curled into the corner
but still the screen is flickering
with an endless stream of garbage to
...curse the place
in a sea of random images
the self-destructing animal
waiting for the waves to break

he’s standing on the threshold
caught in fiery anger
and hurled into the furnace he’ll
...curse the place
he’s torn in all directions
and the screen is still flickering
waiting for the flames to break

a great day for freedom

floydian
duvarın yıkıldığı gün
attılar kilitleri yere
ve bardaklarımızı kaldırarak, bir çığlık kopardık gelen özgürlük için

duvarın yıkıldığı gün
aptallar gemisi sonunda oturdu karaya
vaatler aydınlattı geceyi, uçan kağıt güvercinler gibi

yanımdan ayrıldığını düşledim
hiçbir sıcaklık, gurur bile kalmadı
ve ihtiyacın olduğu halde bana
çek açıktı hiçbir şey yapamayacağım senin için

şimdi yaşam değerini yitiriyor günden güne
dostlar ve komşular çekip gittikçe
ve bir değişim var, pişmanlık duyulda bile, geri döndürülemez

şimdi sınırlar yer değiştiriyorlar çöl kumları gibi
uluslar yıkarlarken kanlanmış ellerini
sadakatten, tarihten, tonlarında grinin

davulların sesine uyandım
müzik çaldı, sabah güneşi içeri aktı
döndüm ve baktım sana
ve artakalan acının dışında her şey kayıp gitti... kayıp gitti

poles apart

floydian
biliyor muydun?...her şeyin bu kadar ters gideceğini senin için
ve anlamış mıydın her şeyin bu kadar
doğru olacağını benim için
niye söyledik sana öyleyse
her zaman altın çocuk olduğunu
ve hiç yitirmeyeceğini gözlerindeki o ışığı

hey sen... hiç farkına varmış mıydın neye dönüşeceğinin
ve anlamış mıydın yanlızca ben olmadığını kaçtığının
yoksa her zaman bildiğin halde hiç rahatsız etmedi mi seni
körlere yol göstermek, ben bakarken gözlerindeki çelikten dışarı

yağmur yağdı usul usul, tüm damların üstüne bilinmezliğin
seni düşündüm ve yılların ve tüm üzüntüleri geride bıraktığım
yoksa sen biliyor muydun?

hiç düşünmemiştim yitireceğini gözlerindeki o ışığı

poles apart

floydian
pink floyd - the division bell albümünden.

did you know...it was all going to go so wrong for you
and did you see it was all going to be so right for me
why did we tell you then
you were always the golden boy then
and that you’d never lose that light in your eyes

hey you...did you ever realise what you’d become
and did you see that it wasn’t only me you were running from
did you know all the time but it never bothered you anyway
leading the blind while i stared out the steel in your eyes

the rain fell slow, down on all the roofs of uncertainty
i thought of you and the years and all the sadness fell away from me
and did you know...

i never thought that you’d lose that light in your eyes

what do you want from me

floydian
odada etrafına bakınırken bu gece
otur yerine ve kıs ışıkları
kanımı mı istiyorsun, gözyaşlarımı mı?
ne istiyorsun?
ne istiyorsun benden?
şarkımı söyleyeyim, daha fazla söyleyemeyene dek
tellere mi vurayım, parmaklarımın derisi soyulana dek

çok zor seni mutlu etmek
ne isytiyorsun benden.
senin bilmediğin bir şeyi bildiğimi mi sanıyorsun?
ne istiyorsun benden

vaat etmesem sana yanıtları gider miydin?
ne istiyorsun benden

dışarıda yağmurun altında mı durayım?
bir papatya tacı yapmamı mı istiyorsun senin için?
ben değilim senin ihtiyaç duyduğun
ne istiyorsun benden

elde edebilirsin her istediğini
sürüklenebilirsin, düş kurabilirsin
hatta yürüyebilirsin suyun üstünde her istediğini
sahip olabilirsin her istediğine
ruhunu satabilirsin, tüm kontrolü elegeçirmek için
gerçekten bu mu ihtiyaç duyduğun
kendinden geçebilirsin bu gece
bak içeride hiç birşey yok saklayacak
dön ve ışığa çevir yüzünü
ne istiyorsun benden

a new machine

floydian
part 1:

ben her zaman buradaydım
ben her zaman bu gözlerin ardından dışarıya baktım
sanki bir ömürden daha uzun sürmüş gibi
sanki bir ömürden daha uzun sürmüş gibi

bazen usanırım bu bekleyişten
bazen usanırım burada olmaktan
bu böyle mi oldu her zaman
hiç farklı olabilir miydi peki?

sen hiç usanır mısın bu bekleyişten?
sen hiç usanır mısın orada olmaktan?
kaygılanma, hiç kimse yaşamaz sonsuza dek
hiç kimse yaşamaz sonsuza dek

part 2:

ben her zaman burada olacağım
ben her zaman bu gözlerin ardından dışarı bakacağım
yalnızca bir ömür boyu
yalnızca bir ömür boyu
yalnızca bir ömür boyu

a new machine

floydian
pink floyd - a momentary lapse of reason albümünden.

part 1:

i have always been here
i have always looked out from behind the eyes
it feels like more than a lifetime
feels like more than a lifetime

sometimes i get tired of the waiting
sometimes i get tired of being in here
is this the way it has always been?
could it ever have been different?

do you ever get tired of the waiting?
do you ever get tired of being in there?
don’t worry, nobody lives forever,
nobody lives forever


part 2:

i will always be in here
i will always look out from behind these eyes
it’s only a lifetime
it’s only a lifetime
it’s only a lifetime

97 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol