(bkz: tartısmadaki sonuc)
eşitlik dendi, kardeşlik ve sonsuz barış: ne heyecanlı. eşitlik düşüncesi bir ideoloji olabilir mi? çok büyük savunucuları çıktı, beyazlar içinde savundular. siyasete bulaştı, eşit insana platform ve haklar düşünüldü. ah çok etkileyici ve iç titretici, gerçek bir hedefe döndü ve bunu söyleyenler o kadar kaptırdı ki kendini egoları tatmin şeklini bu tür bir yolda buldu. özünden itibaren eşit olmayan, düşünmeyen insan sonra nasıl eşit olabilirdi ki? yüksek kültürden biri nasıl bir güdüyle düşer yollara? eşitliği neden isteriz? çok büyük çıkarlar olmalı ya da çok acı çekiyor olmalıyız, yüreğimizde atan yırtık bir kalp olmalı, bir şey var ki, doğduğu an eşit müfredata iye olmayan insan buna nasıl zorunlu tutulur, daha iyi olma adına?
kanun önünde kişiler arası farkın olmaması
bazen gerçek tek bir kelime ve en önemlisi sunulan engeldedir, engel ise tercihtir…
anlardan ibaret bir ilişkide, ilişkinin üstünde gördüğün beyaz elbise temizlik değil, kefendir çoğu kez. bunu anlar bittiğinde fark eder yaşayanlar.
farklılık varsa, sanırım bu onu ortaya koymamakla başlardı. böyle bir şey gerçekten farklı olurdu
insan utkusuyla, kibrine vakıf olmaz, o çoğu çıkıntılarının başlarını daha küçükken vermiştir zaten
bilgiçlerin aforizmalarını dile getirmesini saglayacak baslık
insanda kuvvetli olarak tek geliştirilmesi gereken egosu, salt kendi olumudur, bu atalarından veya aile, çevre… yapısından farklı olarak her açılarının değerini kendi el yazısıyla yazmalı ve zamanla kazımalıdır. değer verilirken ilk bakılması gereken sevgi anlayışı ve onun uygulanmasıdır. bunun içinde aile, çevre, aşk… kısaca yaşam vardır. atalardan kalanlar ve bunun üstünden elde edilen rant en tembel ve adaletsiz haktır, düşünürün dediği gibi’’büyük ve iyi atalar zincirine iye olmuş bir insanla dost olunmaya çalışılmalıdır. zira o kişide o nitelikleri taşıyor olmalıdır. eğer soy devamında bir kişide dahi yetisinde, gücünde veya asilliğinde bir bozukluk varsa o kişiden bir bozulma beklenebilir…’’yerine; kendi içsel zenginliğine ulaşmış ya da en azından bu potansiyele gebe birini bulduğumuz takdirde dost olmalıyız! kişisel olmayan her yaklaşım ırkçılıktır bir nevi ve onun kadar soğuk ve içindeki yaşarlı dondurur niteliktedir. bu kine ve uzaklaşmaya neden olur. her kopuk toplum bunu yaşar bireyleri, grupları arasında…
su an itibariyle tekrar düşündüğüm kavram,mutluluğun nedenini bazı düşünürler cahilliğe indirgemediler mi?bilgi acımıdır gercekten? sunu demişti nietzsche’’bir asker öldüğünde ondan cok onu izleyenler acı ceker’’ acının ta kendisi bilme,görmedir o halde...montaigne de bir filozofun insanlar arasına girdikce agladıgından bahsediyordu bir denemesinde,erasmusta aynı nedeni savunur hatta tanrının dahi biligiyi lanetlediğini savlar,ozaman mutluluğa derin bir uyku ya da körlük diyebilirmiyiz?
(bkz: sevgiliye yazılmış yazılar)
din bir inanıştır aramızdaki fark değil.sosyal yasantı içinde iyi bir inançlı ile hiç inanmayan veya türleri arasında fark yoktur ve laik düzende fark olamaz herkes hukuk önünde eşittir.bizlere iyi ve güzelliği anlatan biri bunu kendi diniylemi yapacak?günümüz de en büyük rant olan dinle mi?din vicdandır ve herkesin vicdanı kendi ile ilgilidir.insanlara güzellik vaazları verenler din güzeldir diyenler aynı zaman da geleceği bu teokratik fikirle boyarlar bu boya siyahtır alınlarımıza insanaların baslarına giydikleri feslerdir.okullar kurdu ki bunun sonucunda bu kadar globelleşmemizi sagladıysa sözüm ona buna dur diyen basta devlet abd olmalıyken nasıl yatacak yer verir bizi sözde güzel tanıtan bu insana ki actıgı okullar dünyanın büyük bölümünde varken.nasıl engellenmez ve bukadar büyük bir ekonomik güce ulasır dünya üzerinde,bu bir ideoloji değilde sevgimidir sadece!hangi büyük sevgi otorite oldu büyük yıgınlara?
bıraktım seni küçük!
kalbin bende attığı sürece nasıl anlamlı olabilirdi?
uzaktayken o kadar kırmızı ve güzel ki!
cıktıgında benim pembe yuvamdan,beni de görmüş oldun,uzaktayken ne kadar kirli rengim.
sadece sana olan bir iyiliğe inanabilirmiydin?
’’ya var olmalı ya da ölmeli’’ diye özetlediğin felsefende hala yasatıyorsan beni,bizler zaten seytanla olan dansımızı daha huzurlu yasıyoruz demek.
cık ve git!tamam işte,korkma ve kendi asosyal tavrında büyü,ilk gün ışığına baktığında unutma ki yine ilk ölümün olacak!buna da şükür
kalbin bende attığı sürece nasıl anlamlı olabilirdi?
uzaktayken o kadar kırmızı ve güzel ki!
cıktıgında benim pembe yuvamdan,beni de görmüş oldun,uzaktayken ne kadar kirli rengim.
sadece sana olan bir iyiliğe inanabilirmiydin?
’’ya var olmalı ya da ölmeli’’ diye özetlediğin felsefende hala yasatıyorsan beni,bizler zaten seytanla olan dansımızı daha huzurlu yasıyoruz demek.
cık ve git!tamam işte,korkma ve kendi asosyal tavrında büyü,ilk gün ışığına baktığında unutma ki yine ilk ölümün olacak!buna da şükür
burda sözlük yazarlarımızın sevgililerine veya ayrılıklarına dair yazılarını görmeyi umdugum baslık,bir edebiyat baslığı ve isteği
(bkz: mazhar alanson)
temel vejeteryanmış,kurban bayramında agac kesmiş
bir müzik gibi hep gercek mi diye beni paranoyak eden inandırıcılığını zamanın süslü yolların da zora sokmuş dikenli kaldırım
özü sözü bir olmayan zatlara takılan sıfattır
albert einstein insanlar en az iki yüzlüdür diyordu,yasamanın bir gerekliliği gibi önümüze sunulan bu riyakarlık tablosu acınası insan istekleri ve sürekli yemek,içmek isteyen kene müsfetteleri sözümona zekiler ve kazanclılar,bu zekanın adı tilkilik ve bizler birer ayak uyduranlar olarak buna katkılarımız bizi de büyük oyuncular ve ikiyüzlüler yapıyor.o halde einstein haklı...belki de insanların ikiyüzlü olmadığı takdir de onlara saf ve yenilesi insancıklar olarak bakıyoruzdur,buna tesfik eden bizler kendi pusularımızda ölümü agzımızdan melankoli diye çıkarıp ikiyüzlülüğü kusuyoruz hem kendimizin hem insanların
albert einstein insanlar en az iki yüzlüdür diyordu,yasamanın bir gerekliliği gibi önümüze sunulan bu riyakarlık tablosu acınası insan istekleri ve sürekli yemek,içmek isteyen kene müsfetteleri sözümona zekiler ve kazanclılar,bu zekanın adı tilkilik ve bizler birer ayak uyduranlar olarak buna katkılarımız bizi de büyük oyuncular ve ikiyüzlüler yapıyor.o halde einstein haklı...belki de insanların ikiyüzlü olmadığı takdir de onlara saf ve yenilesi insancıklar olarak bakıyoruzdur,buna tesfik eden bizler kendi pusularımızda ölümü agzımızdan melankoli diye çıkarıp ikiyüzlülüğü kusuyoruz hem kendimizin hem insanların
(bkz: opeth)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?