bilgi sözlük anasınıfına girdim, yeni gelenler parmak kaldırsın dedim. bu haylaz kız tınlamadı. baktım arka sırada instrument, zotac ve rumuz la kim-kiminle oynuyorlar. bırakın dedim kalemleri kağıtları. kaptım anında yazdıklarını.
şimdi burdan deşifre ediyorum efem:
kim: kim kardashian
kiminle: deniz baykal
nerede: gece çırılçıplak sözlüğe giren kızın evinde
nasıl: kaşık pozisyonunda
ne yapıyordu: bir dakika süren sevişme
kim gördü: seri eksi oy veren ibne
ne dedi: ben sana koyamadim koysun kara muratlar
bu arada aman ne sevimli şeysin sen bakiim makası aldım yanağından eflatunun. bana dil çıkardı ve tekme attı.
bir gece ansızın siz uyurken uykunuzun en derin noktasında sizi uyandıracak kadar ıssız bölgelerinizde haşin bir naiflikle dolaşırken, sanki istemiyormuş gibi kıvrıldığınızda önüne çıkan ilk mecradan yaptığı işe devam edebilen dildir.
indy nin tüm yazarları eski bir türk filmi şeridi gibi gözümün önünden geçiren entrysi(#982923)ni okumadan önce bu haylaz çocuğun sözlükte olmaması ile olması arasındaki farkı gözlemlediğimden, gelmesinin sözlük camiası ve entryleriyle zaman zaman gülen zaman zaman ağlayan bir insan olarak kendim adına sevindirici olmasının falan filan işte bir şeyler diyecektim ki, indy zaten demiş bulunmuş.
ben de bunları karalayayım dedim. saol instrumentcim.
bu arada indy nin editini:
entryde nicki gecmeyen yazarlarimiz alinmasin, onlar icin de uzunca bir entry gelecek
buraya da kaydediyorum. belli olmaz onun işi siler miler, ismi geçmeyen bir yazar olarak gözyaşlarımı ne zaman kurutacak sabırsızlıkla bekliyorum.
ben de bunları karalayayım dedim. saol instrumentcim.
bu arada indy nin editini:
entryde nicki gecmeyen yazarlarimiz alinmasin, onlar icin de uzunca bir entry gelecek
buraya da kaydediyorum. belli olmaz onun işi siler miler, ismi geçmeyen bir yazar olarak gözyaşlarımı ne zaman kurutacak sabırsızlıkla bekliyorum.
31 çeke çeke, 31 çeker gibi sevişmekten başka bir şey beceremeyen erkeğin döllenme ile biten bir sevişmesinden 13 yıl sonra yaptığı şey.
bir yıldır tozlu bir rafta beklediği için türkçe karakterleştiremediklerimizden biri olmasının beni şaşırtmadığı başlık.
tabii ki akabinde zıplayarak başlığı türkçeleştiren jedi veya mod aktivitesinden sonra şapa oturacak olan bu entrymin yılın ilk entrysini kim girecek acaba? sorusuna dikkat çekmesidir asıl amacım.
(bkz: amacından saptırılan entryler)
tabii ki akabinde zıplayarak başlığı türkçeleştiren jedi veya mod aktivitesinden sonra şapa oturacak olan bu entrymin yılın ilk entrysini kim girecek acaba? sorusuna dikkat çekmesidir asıl amacım.
(bkz: amacından saptırılan entryler)
#982647
kendisi 69 meselesinden ne anlıyor bilemem ama literatürlerden okuduğum kadarıyla o durumda spermlerin başına gelen daha çok şundan ibaret:
#506163
kendisi 69 meselesinden ne anlıyor bilemem ama literatürlerden okuduğum kadarıyla o durumda spermlerin başına gelen daha çok şundan ibaret:
#506163
#981556
kimler geldi kimler geçti sözlükten, ben kış uykusundayken bakıyım dedim, baktım da. yeni yazarımızın adı her başlığın altından çıktı karşıma. en beğenilenlerde de bir sürü entrysi var.
tebrik ettim içimden. geç de olsa hoşgeldin diyeyim dedim.
çoluk, çocuk, sağ kalan kediler hep beraber sözlükteyiz efenim.
bir dahaki sefere sözlüğe girdiğinde terliklerini getirmeseler de benim mırmırlar, en azından kucağına çıkıp mutlu mutlu mırmırlar.
kimler geldi kimler geçti sözlükten, ben kış uykusundayken bakıyım dedim, baktım da. yeni yazarımızın adı her başlığın altından çıktı karşıma. en beğenilenlerde de bir sürü entrysi var.
tebrik ettim içimden. geç de olsa hoşgeldin diyeyim dedim.
çoluk, çocuk, sağ kalan kediler hep beraber sözlükteyiz efenim.
bir dahaki sefere sözlüğe girdiğinde terliklerini getirmeseler de benim mırmırlar, en azından kucağına çıkıp mutlu mutlu mırmırlar.
(bkz: amasya elması)
hacklenmiş inci sözlüğün gaz ve toz bulutu halinde patlamasından sonra bilgi sözlüğün atmosferine yanarak giren ve sol frame e saplanan bir inci başlık/parçası.
ciddiye alınmayacak kadar boktan çok afedersiniz.
ciddiye alınmayacak kadar boktan çok afedersiniz.
öz kızına tecavüz eden orospu çocuğu baba
ölürsem beni sana gömsünler
orospu çocuğu
şut çekmeden önce kaleciyi sikmek
taşakları yanan kaleci
entrylerime gülün amınıza korum sizin
gibi başlıkları okuduktan sonra hacklenen incicilerin bilgi yi bastığını düşündüm bir an.
tanrım sen koru bizi.
ölürsem beni sana gömsünler
orospu çocuğu
şut çekmeden önce kaleciyi sikmek
taşakları yanan kaleci
entrylerime gülün amınıza korum sizin
gibi başlıkları okuduktan sonra hacklenen incicilerin bilgi yi bastığını düşündüm bir an.
tanrım sen koru bizi.
mamullerimizde domuz eti yoktur çünkü biz domuzları asmıyoruz, besliyoruz.
islami şartlarda et ve et ürünleri sattığını ispat etmek isteyen firmaların ürünün üzerine inandırıcılığı tartışılır bir şekilde yazdıkları ibare.
ben kürtçe bilmeyen bir insan doğurdum.
sanırım 1-1 berabereyiz.
sanırım 1-1 berabereyiz.
#982479
eskiden doğaya saygısız bir insandım. doğa bana bir osmanlı tokadı attı.
artık kendisine daha çok saygı duyuyorum.
eskiden doğaya saygısız bir insandım. doğa bana bir osmanlı tokadı attı.
artık kendisine daha çok saygı duyuyorum.
tanım: açılımlardan sonra yenilenmiş öğrenci andı.
türküm. demokratik açılımla kürdüm, çerkezim, çingeneyim, lazım, tatarım, gagavuzum, dadaşım.
hrant dink cinayetinden sonra ermeniyim. doğruyum. çalışkanım.
yeşil kartlıyım, ssk’lıyım, bağkur’luyum. çalışanım, emekliyim. aynı sgk çatısı altında ayrı ayrı muamele göreyim.
ilkem, sen çalış ben yiyeyim. kardeşi kardeşe düşman edeyim.
dünya sağlık örgütü’nden af dileyeyim. bebek ölümlerini ört bas edeyim. çöp tenekelerinde kesik başlarla gezeyim.
depremlerde kim vurduya gideyim. mayın tarlalarında top koştururken, koşturan ayaklarımdan olayım. sellerde istanbul’dan bursa’ya kadar sürükleneyim.
sigortalı işçi iken sigortasız arabalarda öleyim. varlığımı varlık vergisi olarak armağan edeyim.
imralı’dakine bir gün herkes fenerli olur belki ama bu memleket asla sana kalmaz diyeyim.
ne mutlu alt kimliğini bilene!
türküm. demokratik açılımla kürdüm, çerkezim, çingeneyim, lazım, tatarım, gagavuzum, dadaşım.
hrant dink cinayetinden sonra ermeniyim. doğruyum. çalışkanım.
yeşil kartlıyım, ssk’lıyım, bağkur’luyum. çalışanım, emekliyim. aynı sgk çatısı altında ayrı ayrı muamele göreyim.
ilkem, sen çalış ben yiyeyim. kardeşi kardeşe düşman edeyim.
dünya sağlık örgütü’nden af dileyeyim. bebek ölümlerini ört bas edeyim. çöp tenekelerinde kesik başlarla gezeyim.
depremlerde kim vurduya gideyim. mayın tarlalarında top koştururken, koşturan ayaklarımdan olayım. sellerde istanbul’dan bursa’ya kadar sürükleneyim.
sigortalı işçi iken sigortasız arabalarda öleyim. varlığımı varlık vergisi olarak armağan edeyim.
imralı’dakine bir gün herkes fenerli olur belki ama bu memleket asla sana kalmaz diyeyim.
ne mutlu alt kimliğini bilene!
10 kasım 2010 sabahı ilkokul ikinci sınıfa giden oğlumu okuluna bırakıp atamızı anma törenine katıldım. saat 9’u beş geçe kendini, nerden geldiğini, kimlerin kendisini buralara getirdiğini ve nereye gitmek istediğini bilen her türkiye cumhuriyeti vatandaşı gibi gözleri dolarak saygı duruşunda bulundum. çocuğumun kulağına eğildim ve:
‘neden burada toplandık biliyor musun? atatürk’ün öldüğü gündür bugün!’ diyerek onun 7.5 yaş zekasıyla daha 2-3 yaşlarından başlayarak resimlerini gösterip ‘bak oğlum bu kim?’ sorusuna ‘atatürk, anne’ cevabını alana kadar ezberlettiğim büyük atamızı anlamaya başlamasını istedim.
sonra geriye döndüm. kendi ilkokul hayatımı yokladım. sadece resimleri, çocukluğuyla ilgili birkaç anısı, yaptığı savaşların kronolojik sıralaması öğretilmiş atatürk’ü ne kadar az ve ne kadar kısır bir şekilde hafızaya aldığımızı hatırladım.
oğlum da her sabah bizim bundan otuz sene önce yaptığımız gibi ‘türk’üm, doğruyum, çalışkanım’ andıyla okula başlıyor. ama onun; türk’lüğün tartışma konusu haline getirilmiş, doğruluğun sadece cetvellerde bulunan bir özellik haline indirgenmiş, çalışkanlığın ise japon toplumuna mal edilmiş; ‘üstümüze ne kadar az alınırsak o kadar başkaları çalışır biz yeriz’ düzeninde bir geleceğe doğru büyüdüğünü görüyorum.
bizim ilkokula başlayışımızın üzerinden koskoca bir milenyum, bilmem kaç tane eurovision yenilgisi, bir kaç tane kuyruklu yıldız, 11 eylül saldırısı, 12 eylül darbesi, 13 ekim ankara’nın başkent oluşu, 17 ağustos depremi, ikinci köprü, ali rıza binboğa’nın “öğretmen öğretir a b c” şarkısı geçmiş olmasına rağmen milli eğitimimiz, tabiri caizse hâlâ bıraktığımız yerde otluyor.
hâlâ sabahları aynı andımız. sadece ‘yasam’ yerine ‘ilkem’ dedirtiyorlar çocuklara. demek ki geçen yıllar içinde bu and’dan sadece yasama-yürütme kurumu alınmış üzerine. ama hiç kimse lojmanlarını, makam odalarını ve arabalarını yenilediği titizlikle son model bir şeyler söyletmek derdinde olmamış çocuklara.
hâlbuki doğmuş ve doğacak olan çocuklarının diyetini yeterince ödemiş bir nesil olarak bizden sonra gelenlerin andımız okumalarına gerek yoktu bence. aksine, gençlikten anladıkları sadece 13-17 yaş grubu olan, sadece görüntüsü yetişkin bazı kanun yapıcı ve uygulayıcıların, her sabah memleketi soktukları halden dolayı, atatürk’ün gençliğe hitabesi’ni özür metni olarak okumaları gerekir mesaiye başlamadan önce. ama şöyle bir düzelterek:
‘memleketimizin kanla teslim alınmış topraklarını, şirketlerini, deniz kenarındaki arsalarını o savaştığımız dış güçlere, kan değil ama para karşılığı verdik, kusura bakma cumhuriyet’i bu kadar koruyabildik, beceremedik atam!’
mesela şu konumda ilköğretim için de yeni bir and yazılabilir. başında moda deyimle
‘updated and’
diye bağırabilir ey türk gençliğim birinci vazifesi olarak her sabah.
atam ne güzel demiş biz olayı sapıttırmadan önce:
“bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümid etmediği bir müstesna mevcudiyetin tecellisine, yüksek sahna oldu. bu sahna yedibin senelik, en aşağı, bir türk beşiğidir. beşik tabiatın rüzgarları ile sallandı; beşiğin içindeki çocuk tabiatın yağmurları ile yıkandı. o çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı; onları tabiatın babası tanıdı, onların oğlu oldu. bir gün o tabiat çocuğu tabiat oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu; türk oldu. türk budur. yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir.”
mustafa kemal atatürk
işte okullarda her sabah bu söyletilmelidir. yoksa elli senelik andımız’da ‘yasam’ yerine ‘ilkem’ dedirtmek, öğrencileri coplamak, sınavlara hile hurda karıştırmak, herkese kitap dağıtıyoruz derken özel okulları devlet okullarından ayrı tutmak değildir ‘muasır medeniyet seviyesi’ne erişmek beyler bayanlar!
‘neden burada toplandık biliyor musun? atatürk’ün öldüğü gündür bugün!’ diyerek onun 7.5 yaş zekasıyla daha 2-3 yaşlarından başlayarak resimlerini gösterip ‘bak oğlum bu kim?’ sorusuna ‘atatürk, anne’ cevabını alana kadar ezberlettiğim büyük atamızı anlamaya başlamasını istedim.
sonra geriye döndüm. kendi ilkokul hayatımı yokladım. sadece resimleri, çocukluğuyla ilgili birkaç anısı, yaptığı savaşların kronolojik sıralaması öğretilmiş atatürk’ü ne kadar az ve ne kadar kısır bir şekilde hafızaya aldığımızı hatırladım.
oğlum da her sabah bizim bundan otuz sene önce yaptığımız gibi ‘türk’üm, doğruyum, çalışkanım’ andıyla okula başlıyor. ama onun; türk’lüğün tartışma konusu haline getirilmiş, doğruluğun sadece cetvellerde bulunan bir özellik haline indirgenmiş, çalışkanlığın ise japon toplumuna mal edilmiş; ‘üstümüze ne kadar az alınırsak o kadar başkaları çalışır biz yeriz’ düzeninde bir geleceğe doğru büyüdüğünü görüyorum.
bizim ilkokula başlayışımızın üzerinden koskoca bir milenyum, bilmem kaç tane eurovision yenilgisi, bir kaç tane kuyruklu yıldız, 11 eylül saldırısı, 12 eylül darbesi, 13 ekim ankara’nın başkent oluşu, 17 ağustos depremi, ikinci köprü, ali rıza binboğa’nın “öğretmen öğretir a b c” şarkısı geçmiş olmasına rağmen milli eğitimimiz, tabiri caizse hâlâ bıraktığımız yerde otluyor.
hâlâ sabahları aynı andımız. sadece ‘yasam’ yerine ‘ilkem’ dedirtiyorlar çocuklara. demek ki geçen yıllar içinde bu and’dan sadece yasama-yürütme kurumu alınmış üzerine. ama hiç kimse lojmanlarını, makam odalarını ve arabalarını yenilediği titizlikle son model bir şeyler söyletmek derdinde olmamış çocuklara.
hâlbuki doğmuş ve doğacak olan çocuklarının diyetini yeterince ödemiş bir nesil olarak bizden sonra gelenlerin andımız okumalarına gerek yoktu bence. aksine, gençlikten anladıkları sadece 13-17 yaş grubu olan, sadece görüntüsü yetişkin bazı kanun yapıcı ve uygulayıcıların, her sabah memleketi soktukları halden dolayı, atatürk’ün gençliğe hitabesi’ni özür metni olarak okumaları gerekir mesaiye başlamadan önce. ama şöyle bir düzelterek:
‘memleketimizin kanla teslim alınmış topraklarını, şirketlerini, deniz kenarındaki arsalarını o savaştığımız dış güçlere, kan değil ama para karşılığı verdik, kusura bakma cumhuriyet’i bu kadar koruyabildik, beceremedik atam!’
mesela şu konumda ilköğretim için de yeni bir and yazılabilir. başında moda deyimle
‘updated and’
diye bağırabilir ey türk gençliğim birinci vazifesi olarak her sabah.
atam ne güzel demiş biz olayı sapıttırmadan önce:
“bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümid etmediği bir müstesna mevcudiyetin tecellisine, yüksek sahna oldu. bu sahna yedibin senelik, en aşağı, bir türk beşiğidir. beşik tabiatın rüzgarları ile sallandı; beşiğin içindeki çocuk tabiatın yağmurları ile yıkandı. o çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı; onları tabiatın babası tanıdı, onların oğlu oldu. bir gün o tabiat çocuğu tabiat oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu; türk oldu. türk budur. yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir.”
mustafa kemal atatürk
işte okullarda her sabah bu söyletilmelidir. yoksa elli senelik andımız’da ‘yasam’ yerine ‘ilkem’ dedirtmek, öğrencileri coplamak, sınavlara hile hurda karıştırmak, herkese kitap dağıtıyoruz derken özel okulları devlet okullarından ayrı tutmak değildir ‘muasır medeniyet seviyesi’ne erişmek beyler bayanlar!
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?