hayatımda beni ağlatacak kadar korkutmuş olan şeylerin tartışmasız en komik görünümlü ve aslında en masum olanı...
fakat bu masum görünümünün yanında; vagonlar elmanın içinden geçerken öyle rahatsız edici bir ses çıkıyordu ki, babamın kucağında olmam bile zırıl zırıl ağlamamı engellemeye kar etmemişti...
yıllar sonra sunay akının dizelerinde karşıma çıktığında ise etkileyiciliği korkunçluğundan değil, bu kadar güzel bir şiirin içinde kendisine yer bulmuş olduğundandı...
"
kabuğunu koparmadan
ne bir elmayı soyabildim
ne de iyileştirebildim bir yaramı
ama karşıma çıkınca
kızmadım hiç elma kurduna
bendim çünkü bıçağı saplayan
onun yurduna.."
kendisinin doğum günü kutlamalarına bu cümlemle dahil olduğum hoşsohbet insan...
kişinin vereceği askeri mücadele memleketin bağımsızlığına kast etmiş dış güçlere karşı durmak yerine kapitalizme, sömürüye hizmet edecekse; en azından kişi öyle olacağına samimi bir şekilde inanıyorsa kullanılması gerekli olan bir haktır...
korku adlı parçası vicdani ret mevzusunun neden tercih edilebileceğine dair doneler taşır...
ofsayt...
(bkz: go homeun ulan)
zamanında türkiye’den almanya’ya işçi olarak gidip orayı acı vatan bellemiş kişiler ve o kişileri takip eden kuşaklar bütünü...
kültürler arası gel-gitlerden dolayı büyük bir ikilem içinde olurlar genellikle...
ne yazık ki; mercedes alıp köye dönmek, tüylü fötr şapka takmak gibi semboller hep bu kişilerin üzerine yapıştırılmıştır...
almanya’da türk, türkiye’de alamancı olmaları toplumsal yaşamlarını etkiler ve kimi zaman bu durum bu kişilerin önünü tıkar...
fakat olumlu tarafları da vardır bu hadisenin...
şokella’nın bile bir kahvaltı lüksü olduğu dönemlerde nutella tüketiminin dibine vuranlar yine onlardır...
memlekete geldiklerinde eşe dosta getirdikleri almanya standartlarında dandik sayılacak hediyelerle türkiye’de kral da olabilirler...
kültürler arası gel-gitlerden dolayı büyük bir ikilem içinde olurlar genellikle...
ne yazık ki; mercedes alıp köye dönmek, tüylü fötr şapka takmak gibi semboller hep bu kişilerin üzerine yapıştırılmıştır...
almanya’da türk, türkiye’de alamancı olmaları toplumsal yaşamlarını etkiler ve kimi zaman bu durum bu kişilerin önünü tıkar...
fakat olumlu tarafları da vardır bu hadisenin...
şokella’nın bile bir kahvaltı lüksü olduğu dönemlerde nutella tüketiminin dibine vuranlar yine onlardır...
memlekete geldiklerinde eşe dosta getirdikleri almanya standartlarında dandik sayılacak hediyelerle türkiye’de kral da olabilirler...
eskiden toplum zabıtası olarak anılan, polis teşkilatındaki birimlerden biri...
birim ismi itibari ile türk kamilinin çevik ve kuvvetli olduğunu bildirir...
atatürkün sporcularda aradığı özellikleri polislere uyarlarsak; zeki olma, çevik olma ve ahlaklı olma niteliklerinden sadece birine, çevik olma niteliğine sahiptirler...
birim ismi itibari ile türk kamilinin çevik ve kuvvetli olduğunu bildirir...
atatürkün sporcularda aradığı özellikleri polislere uyarlarsak; zeki olma, çevik olma ve ahlaklı olma niteliklerinden sadece birine, çevik olma niteliğine sahiptirler...
akabinde gelişecek olaylar lost dizisini gece yarısı kuşağına iter ve dizi sittin sene prime time göremez...
ülkemizde en uzun süre futbol oynamış yabancılardan biridir... (emin olmamakla birlikte bu rekorun andre kona’da olduğunu düşünüyorum)
türkiye 1.ligi’ndeki kariyeri adana demirspor ile başlamış, ardından sırasıyla gaziantepspor, ankaragücü, vanspor, siirt jetpaspor, denizlispor ve diyarbakırspor’da oynamıştır...
adana demirspor’da oynadığı yıllarda halamın karşı apartmanında oturmakta olan futbolcunun gün içinde antrenmanlarını terasta karşı apartmanlardaki meraklı gözlerin gözetiminde sürdürebilme gibi bir imkanı mevcuttu...
bir denizlispor - adana demirspor maçında adana demirspor’un lacivert ağarlıklı formasıyla gecenin karanlığında çok zor görülen siyahi futbolcu için denizlili taraftarlardan birinin "sabun koverin kafasına da ağarsın" dediği rivayet edilir...
(bkz: arap sabunu)
türkiye 1.ligi’ndeki kariyeri adana demirspor ile başlamış, ardından sırasıyla gaziantepspor, ankaragücü, vanspor, siirt jetpaspor, denizlispor ve diyarbakırspor’da oynamıştır...
adana demirspor’da oynadığı yıllarda halamın karşı apartmanında oturmakta olan futbolcunun gün içinde antrenmanlarını terasta karşı apartmanlardaki meraklı gözlerin gözetiminde sürdürebilme gibi bir imkanı mevcuttu...
bir denizlispor - adana demirspor maçında adana demirspor’un lacivert ağarlıklı formasıyla gecenin karanlığında çok zor görülen siyahi futbolcu için denizlili taraftarlardan birinin "sabun koverin kafasına da ağarsın" dediği rivayet edilir...
(bkz: arap sabunu)
bu maçı alıcaz adlı kitabı ile futbol sosyolojisi tabirine uygun bir iş çıkarmış olan kozanlı sosyolog, gazeteci, tribüncü...
gençler deplase olunuz adlı yazısı deplasmana dair tecrübeleri olan herkesin okumasını önerdiğim bir yazıdır...
gençler deplase olunuz adlı yazısı deplasmana dair tecrübeleri olan herkesin okumasını önerdiğim bir yazıdır...
en azından derslerimin olduğu günlerde içerisinde bulunmam gereken fakat epey zamandır kapısından içeri girmediğim, büyük bir kampüse sahip olan bir ülkü bayındır çiftliği...
artık sadece bir dizi ülkü bayındır protestosundan ibaret olan şenlikler...
vurguları, ses tonu, duruşu ve bakışı ile bir spor haberi sunumundan çok daha fazlasını verebilen güzel insan...
olayın tribün boyutu düşünüldüğünde deplasman daha çok bağırıp daha az duyulmaktır...
her daim gönül telimizi titreten, ceza yayının köşesinden çekilen 5 şutun 3ünün gol olduğu, ufak ufak adamlarla oynanan dev oyun...
bilmeyenlere "talaş böreğine benziyor işte" diye tarif ettiğim şey...
yaşadığı süre boyunca içinde bir şeylere dair isyanlar büyütmüş, fakat isyanlarının yüreğindeki güzelliklere sirayet edip onları çürütmesine izin vermemiş, isyanıyla, umuduyla, tavrıyla duruşuyla, sesiyle ve şair ceketiyle kendini sevdirmiş, güzel karadenizin bizden insanı...
"hepsi mi katı prensiplere sahip olur" dedirten, prensiplerinin katılığından dolayı sorunlar yaşasak da kendileriyle her zaman iyi ilişkiler kurabilmiş olduğumu düşündüren, genelde açık tenli, sarı saçlı ve renkli gözlü olan insanlar...
sosyalizm ile ilgili mantıklı laflar eden ve bu ülkeye dair umutlarını belirterek, rektörüne bazı konularda serzenişlerde bulunan bir öğrenciye "bunları savunuyorsan kübaya git" demek gibi içinde fikir olmayan boş bir eleştiri getirebilecek kadar yetersiz bir gazeteci...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?