cehalete bilinemezin doğasını açıklayan umut ve korkunun kızı"dır.
ambrose bierce şeynatın sözlüğü kitabından.
din
açiklanamayani açiklamak için insanlarin yaraticiliklarini zorladigi konu. ancak bu mantiga aykiri/uygun açiklamalar, tasvirler, düşünceler giderek insanlara yetmemektedir ve insanlar inançlarini yitirmektedir. sonuç olarak, insanlar geli$tikçe, sorguladikça, bilinmeyene dair bilgiler onlara yetersiz, saçma gelecek ve onlari yeni arayi$lara itecektir.
sömürüldüğünde dünyanın en tehlikeli şeyi
adam gibi uygulandığında ise dünyanın en tatlı şeyi
bkz:dil
adam gibi uygulandığında ise dünyanın en tatlı şeyi
bkz:dil
dinleri tanrının yarattığı warsayılır..kültürünü de insanlar kendileri yaratırlar..heryerde ayrı kültür wardır..heryerde ayrı inançlar..sonra kültür din haline gelir, sonra inanılacak tanrı kendi kültürüne göre..şimdi kim kimi yarattı??
yığınların daha basit bir şekilde yönetilebilmesine olanak sağlayan,doğmatik bilgilerden oluşmuş,ilahi bir yönünü de vurgulayarak korku unsurunun oluşmasına zemin hazırlayarak egemenlik kurma yöntemlerinden biri,ve en çok kullanılanıdır.
din, insanları saadet-i ebediyyeye yani sonsuz saadete, huzura götürmek için allahü teala tarafından peygamberleri vasıtasıyla gösterilen yol demektir. isteyen inanmakta, isteyen de inanmamakta serbesttir. kimsenin de kimseyi inanmaya veya inkara zorlaması gibi bir hakkı yoktur.
kimi afyondur demiş, kimi bambaşka bişeydir demiş. kişisel olarak din konusundaki fikirlerim nacizane şöyledir ki; mutluluk yoludur. evet, bir örnekle göz atmaya ne dersiniz?
şimdi küçük bir çocuk düşleyin. 10 yaşında olsun bu küçük çocuk. varsayalım ki ebeveynleri ölmüş olsun. eğer bu çocuğ allah inancı, ahiret inancı verilmemişse, ebeveynlerin ölümüne ne gözle bakar bir düşünün. "annem ve babam yok oldu!" aman allahım... 10 yaşındaki küçük bir çocuk için hayat ne kadar da acımasızlaşır değil mi? annesi ve babası yok olmuştur o çocuğun bir daha da asla bulamayacaktır onları. durum ne kadar fecidir! çocuğu düşleyin, nasıl bir psikoloji içindedir sizce?
şimdi bir de diğer taraftan bakalım olaya... eğer çocuğa allah ve ahiret inancı verilmiş ise çocuk şöyle düşünecekti: "annem ve babam cennete gittiler, orada buradakinden daha rahat yaşarlar. ben de ileride onların yanına gideceğim, onlar beni bekliyorlar." evet. benim bile içimden bir yaşama isteği geldi.
şimdiiii, bu allaha ve ahirete olan inancın sadece ve sadece dünyadaki faydalarından yanlızca bir tanesidir. dünyadaki faydalarının ahirettekilerin yanında koskocaman bir "hiç" olduğu göz önüne alındığında ve dünyada bile bu küçük örnekle "din" in ne kadar önemli olduğu görülüyorsa, işin aslını varın siz düşünün.
evet, başta dediğim gibi, ben dinim sayesinde mutlu oluyorum. yaptığım her hareketin izlendiğinin bilincindeyim ve bu sebepten yanlış birşey yapmamaya çalışıyorum. yanlış birşey yapmadığım için de mutlu oluyorum hem de insanların saygısını kazanıyorum. ne yani kötü bir şey mi yapıyorum ben?
eklemem gereken bir nokta vardır, o da şudur ki, günümüzde maalesef "din" üzerinden prim yapan siyasi örgütler, partiler, şunlar bunlar vardır. dindar olmaya çalışmanın bunlarla götten bacaktan hiçbir alakası da yoktur. bir dindar olarak tüm bu nları tasvip etmediğimi hatta ve hatta şiddetle karşılarında olduğumu beyan eder, hepinizin de gözlerinden öperim. bu da böyle bilinsin.
kimi afyondur demiş, kimi bambaşka bişeydir demiş. kişisel olarak din konusundaki fikirlerim nacizane şöyledir ki; mutluluk yoludur. evet, bir örnekle göz atmaya ne dersiniz?
şimdi küçük bir çocuk düşleyin. 10 yaşında olsun bu küçük çocuk. varsayalım ki ebeveynleri ölmüş olsun. eğer bu çocuğ allah inancı, ahiret inancı verilmemişse, ebeveynlerin ölümüne ne gözle bakar bir düşünün. "annem ve babam yok oldu!" aman allahım... 10 yaşındaki küçük bir çocuk için hayat ne kadar da acımasızlaşır değil mi? annesi ve babası yok olmuştur o çocuğun bir daha da asla bulamayacaktır onları. durum ne kadar fecidir! çocuğu düşleyin, nasıl bir psikoloji içindedir sizce?
şimdi bir de diğer taraftan bakalım olaya... eğer çocuğa allah ve ahiret inancı verilmiş ise çocuk şöyle düşünecekti: "annem ve babam cennete gittiler, orada buradakinden daha rahat yaşarlar. ben de ileride onların yanına gideceğim, onlar beni bekliyorlar." evet. benim bile içimden bir yaşama isteği geldi.
şimdiiii, bu allaha ve ahirete olan inancın sadece ve sadece dünyadaki faydalarından yanlızca bir tanesidir. dünyadaki faydalarının ahirettekilerin yanında koskocaman bir "hiç" olduğu göz önüne alındığında ve dünyada bile bu küçük örnekle "din" in ne kadar önemli olduğu görülüyorsa, işin aslını varın siz düşünün.
evet, başta dediğim gibi, ben dinim sayesinde mutlu oluyorum. yaptığım her hareketin izlendiğinin bilincindeyim ve bu sebepten yanlış birşey yapmamaya çalışıyorum. yanlış birşey yapmadığım için de mutlu oluyorum hem de insanların saygısını kazanıyorum. ne yani kötü bir şey mi yapıyorum ben?
eklemem gereken bir nokta vardır, o da şudur ki, günümüzde maalesef "din" üzerinden prim yapan siyasi örgütler, partiler, şunlar bunlar vardır. dindar olmaya çalışmanın bunlarla götten bacaktan hiçbir alakası da yoktur. bir dindar olarak tüm bu nları tasvip etmediğimi hatta ve hatta şiddetle karşılarında olduğumu beyan eder, hepinizin de gözlerinden öperim. bu da böyle bilinsin.
uhrevi kurallar bütünü olarak algınır ki öyledir. velakin bir sınıflamanın genel adı olmasıda gerçekten çok talihsiz bir davranış olur. ki maroniler ve cizvitleri din başlığı altında toplamak bir fille küçük bir farfenin aynı aileye mensup olduğunu savunmak gibi.
elfce: sessiz.
islama göre insanı doğruya dünya ve ahiret saadetine ulaştırmak için allahın peygamberler vasıtasıyla insanlara ulaştırdığı ilahi kanundur.
alman standart enstitüsü ( deutsches institut für normung e.v.)
marx derki:
din ezilen kitlelerin inlemesi, onlar için bir tür sığınaktır.kalpsiz bir dünyanın kalbi, ruhsuz bir dünyanın ruhu ve halkın afyonudur
din ezilen kitlelerin inlemesi, onlar için bir tür sığınaktır.kalpsiz bir dünyanın kalbi, ruhsuz bir dünyanın ruhu ve halkın afyonudur
öğreti
insani daha iyi daha ahlakli daha olumlu bir insan yapmak icin gerekli ahlaksal örgeti ve kurallar bütünü.. sayet yasadiginiz din sizi daha iyi bir insan yapmiyorsa biryerle bir yanlislik oldugu kesin
kitlelerin afyonudur. neden böyledir? dört büyük dinin çıkış ve kabul ediliş noktalarına bir bakalım:
kronolojik sıra ile...
musevilik:
mısırın ortasında baskı altında kalmış bir toplumun kaçışı için yaratılmış bir dindir. musa çevresine toplamıştır israiloğullarını, firavuna karışı gelip kaçmaktır niyeti vaad edilmiş topraklara. kaçarken elbet bir şekilde kendinden büyük bir güce sığınma gereksinimi duymuşlardır. al sana musevilik.
hristiyanlık:
çıktıktan yaklaşık 300 sene sonra kabul edilmiş bir din olmasının nedeni nedir acep? sakın, romadaki kölelerin ayaklanmaları ve bundan korkan imparatorun bu dini onlara bir teselli olarak göstermesi olmasın? hani, siz bu hayatta eziliyorsunuz ama sabredin, bekleyin, güzel günler sizi bekliyor diye? aman canım olur mu öyle şey?
ayrıca orta çağ avrupasında kilisenin yükselen bir değer olması da o zamanki üretim politikaları ve derebeyliklerle kesinlikle bir ilgisi yoktur, kıçınızdan sebepler uydurmayın.
müslümanlık:
arapların aradığı çıkış noktası müslümanlıktır. muhammedin etrafına toplanan müminler önce medineyi sonra mekkeyi almış, sonra da kuzeye ve batıya yönelmişlerdir. bir çeşit başlatıcı etken, katalizördür müslümanlık arapların yayılmaları için.
ve sen olarak ilahi bir din olmayan hinduizm:
şüphesiz kast sistemiyle dinler arasında en büyük afyondur. yok neymiş, benden üst kastlar varmış ama ben bu kastlara karşı gelmeyeymişim, karşı gelirsem bir dahaki hayatımda daha alt kastlardan ya da hatta bir hayvan olarak doğabilirmişim. sabredecekmişim, bekleyecekmişim, güzel günler görecekmişiz, güneşli günler.
inanan inanır, inanmayan inanmaz. zaten evren dinlerin de söylediği gibi düalite üzerine kurulmuştur. inanan kardeşlerimize sabır ve cennetler, inanmayanlara da inanlara karşı saygı temenni etmekteyiz. tekrar gözden geçirelim:
(bkz: kafirun suresi)
kronolojik sıra ile...
musevilik:
mısırın ortasında baskı altında kalmış bir toplumun kaçışı için yaratılmış bir dindir. musa çevresine toplamıştır israiloğullarını, firavuna karışı gelip kaçmaktır niyeti vaad edilmiş topraklara. kaçarken elbet bir şekilde kendinden büyük bir güce sığınma gereksinimi duymuşlardır. al sana musevilik.
hristiyanlık:
çıktıktan yaklaşık 300 sene sonra kabul edilmiş bir din olmasının nedeni nedir acep? sakın, romadaki kölelerin ayaklanmaları ve bundan korkan imparatorun bu dini onlara bir teselli olarak göstermesi olmasın? hani, siz bu hayatta eziliyorsunuz ama sabredin, bekleyin, güzel günler sizi bekliyor diye? aman canım olur mu öyle şey?
ayrıca orta çağ avrupasında kilisenin yükselen bir değer olması da o zamanki üretim politikaları ve derebeyliklerle kesinlikle bir ilgisi yoktur, kıçınızdan sebepler uydurmayın.
müslümanlık:
arapların aradığı çıkış noktası müslümanlıktır. muhammedin etrafına toplanan müminler önce medineyi sonra mekkeyi almış, sonra da kuzeye ve batıya yönelmişlerdir. bir çeşit başlatıcı etken, katalizördür müslümanlık arapların yayılmaları için.
ve sen olarak ilahi bir din olmayan hinduizm:
şüphesiz kast sistemiyle dinler arasında en büyük afyondur. yok neymiş, benden üst kastlar varmış ama ben bu kastlara karşı gelmeyeymişim, karşı gelirsem bir dahaki hayatımda daha alt kastlardan ya da hatta bir hayvan olarak doğabilirmişim. sabredecekmişim, bekleyecekmişim, güzel günler görecekmişiz, güneşli günler.
inanan inanır, inanmayan inanmaz. zaten evren dinlerin de söylediği gibi düalite üzerine kurulmuştur. inanan kardeşlerimize sabır ve cennetler, inanmayanlara da inanlara karşı saygı temenni etmekteyiz. tekrar gözden geçirelim:
(bkz: kafirun suresi)
toplumdan topluma biraz farklılık gösterse de çıkış sebebi kanımca toprak olan inançlar silsilesi.zira mantıklı olarak düşünürsek dinler arası catışmaların buyuk sebebi toprak içindir.suan günümüzde oldugu gibi.
çıkış sebebi insanın korkusudur. insan karanlıktan, hayvandan, doğadan, en önemlisi kendinden ve benzerlerinden; şundan, bundan kısacası bilinmeyenlerin ya da ne yapacağı belli olmayanların topundan korkmuş ve kendini koruma görevini kendinden güçlü, kuvvetli, herşeye hükmeden, yaratma yetisi olan ve arada çarpan, yüce bir varlığa vermeye gerek görmüş ve öyle de yapmıştır. bu put olmuştur, tanrı olmuştur; şu olmuştur, bu olmuştur.. önemli olan insanın beceremediği ya da beceremeyeceğini düşündüğü işleri, bilmediği ıvrı zıvrı üzerine atacağı, aslında iş yapmaktan kaçacağı, arada korkup endişelenince, bir şey olunca işte "yüce ..., sen her bir şeye kadirsin. haydi yağmur yağdır!" diye göğe, ateşe seslendiği, haykırıp istekte bulunduğu, pis işlerini yaptırdığı ve bir de sonra kendi başına bela ettiği şeye (nedir o şey bilmiyorum) "din" denir. din çıkış olarak bir "inanç" değil, "öyle bir şey olsa iyi olurdu" inancının inancıdır. sonra bu inancın inancı yerini aslında kendi yaratıcısı olan insanın kul olduğu inanca bırakmıştır.
dinin eski efendisi insan, yeni efendisi tanrıdır.
dinin eski efendisi insan, yeni efendisi tanrıdır.
vicdan kavramının oluşmasıyla ilgisi olmadığını düşündüğüm hede. dinle alakası olmayan aziz nesindi, onu yakmaya çalışan da o dici yobazlar.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?