can yücel

6 /
tandt
bülent ve rahşan ecevit’in yakın dostudur. beraber londra’da okumuşlardır. aynı odayı hatta sadece tek bir içkiye yetecek olan paralarını birleştirip aynı içkiyi paylaşmışlardır.
elma sekeriiii
kadınlar üzerine mukemmel bir analizi vardır:
buyrun okuyalım...


-----
her gün kim bilir kaç kadın görüyorum...
sokakta, vapurda, okulda, kuaförde, orda, burda...

ama olmuyor hanımlar, olmuyor!

kadınlar kadınlığı unutalı daha kaç on yıl oldu ki?

solaryuma girmeye, çıplak gezmeye, kariyer hırsıyla yüzlerini buruşturmaya başlayalı kaç on yıl oldu?
çevremde gördüğüm kadınlardan bazılarının birtakım özelliklerini seçtim.
bunlara, dizilerdeki, filmlerdeki, romanlardaki kadınların hoşuma giden özelliklerini ekledim.

gözlerimi kapadım, osmanlı zamanından kalma, hani şu afet-i devran denen kadınları düşündüm.

o nasıl bir cazibedir ki, peçelerin ardından bile erkekleri aşık eder.
bir fransız kadınının zarafetini düşündüm sonra, bir ispanyol kadınının ateşini ve bir türk köylü kızının tazeliğini..

kadının güle benzemesi gerektiğine karar verdim sonunda.

kadının hası güle benzer. rengiyle, kokusuyla, dikeniyle.

açın televizyonu, bir tane gül görüyor musunuz?
kadının hası yumuşak başlı olmaz, ama ağırbaşlı ve sıcak olur.
ağırbaşlılıktan kastım, sıkıcılık değil elbet.

şımarıklığın da hakkını verir.
ağırbaşlı tebessümleri olur bir de.

kadın yüzü dediğin mahkeme duvarına benzemeyecek.

bu tebessümler sevgidir. yumuşacık bir sevgi olur kadın yüreğinde.

kim olursa olsun, ne yaşamış olursa olsun.
erkeğini dizine yatırıp saçlarını okşamayı bilir gerçek bir kadın.

kadının hası nerede, nasıl davranacağını bilir.

insanların içinde kapris yapmaz, hır çıkarmaz; ama gerçek bir osmanlı kadını gibi, adabıyla, raconuyla istediğini alır.

dırdır etmez. çok konuşup, baskı yapıp erkeği bezdirmez.

yüz göz olmaz kadının hası.

bazen öyle bir bakar ki, hele bir de bazen öyle bir susar ki, bin tümceye bedeldir bu bakmalarla susmalar.

bu kadın üzülmeyi de bilir, ağlamayı da, kızmayı da.

ama üzmemek lazım, ayrıca kızdırmaya da gelmez.
gerçek bir kadın ezik durmaz. kambur yürümez, dimdik durur.

kendine saygısı, güveni vardır.

erkeğine can yoldaşı olur, destek olur, onu dinlemeyi bilir.
bazen utangaç olur, bazen ürkek.

soğuktan ya da yalnızlıktan korkabilir kadın.



aptal olmaz gerçek bir kadın. bön bön bakmaz adamların suratına.
hülyalı bakışları da olsa, zihni uyanık olur.
hüznü, gökten deli deli yağan yağmur gibi olur, saçlarından akar.
neşesi ise öyle renkli, öyle dağınık; saçları savrulur.

kahkahaları vardır bu kadının, çın çın eder odaların duvarlarında.
sesi güzel olur kadının, biraz buğulu... arada bir pencereye yaslar başını, sokağa dalıp gider, bir şarkı söyler.
olgunluğuyla şaşırtır erkeği.

bazen de öyle çocuk olur, öyle sağlam saçmalar ki, yine, yine şaşırtır onu.
sıkmaz kadın, bunaltmaz, yaşa yaşa bitmez.

huzur verir varlığıyla.
içmesini de bilir kadının hası.

bazı akşamlar anason kokulu tüter sofrasının sıcağı.

içli bir türkü dinler bazen, üşür, sırtına hırkasını alır.

konuşurken insanın yüzüne bakar kadın.

kibirli olmaz. kültürsüz olmaz. bomboş olmaz kafası.

dünyanın, ülkenin olaylarını bilir, anlar, söyleyecek sözü vardır.

kişiliklidir. beceriklidir.

tırnağı kırılınca üzülür, üzülür işte, profesör de olsa, sultan da olsa, boksör de olsa üzülür.
gerçek bir kadın hiçbir zaman reklam panolarındaki kızlara benzemez.
etini teşhir etmez. fosforlu bir taş gibiliği yoktur onun, loş bir cazibesi vardır.

albenisi metrelerce öteden çarpar adamı.

ne kadar örtüneceğini, ne kadar açılacağını, yerine ve zamanına göre bilir.
gerçek bir kadın paris podyumlarında yürüyen, 17. yüzyılın vebalı kadınları gibi mankenlere benzemez.

uzun saçları vardır kadının. yumuşak olur, güzel kokar.

kadının hası saçlarını ne zaman toplayacağını, ne zaman salacağını bilir.



kadına yaraşmaz soğukluk.
gerçek bir kadın göbek atmayı, gerdan kırmayı, iyi becerir; ama öyle her yerde masaların üstüne çıkıp oynamaz.

havasında oldu mu, bir oynadı mı, herkes onu izler.
kadın korunmayı sever, ama korunmaya muhtaç olmaz.

erkekler korumayı severler, ama yine de güçsüz, zavallı kadınlardan hoşlanmazlar.

güçlü kadından ise çekinirler, ona yanaşamazlar.

kadının hası bu dengeyi kurmayı bilir; gücünü erkeğin gözüne gözüne sokmaz.
has kadına naz da yakışır, kapris de.

öyle tatlı, öyle kıvamlı naz eder ki, onun nazını erkek zevkle çeker.


gerçek bir kadın şiir gibi olur, mey gibi olur, ömür gibi olur...

independence
bugun olumunun 10. yildonumu. tipki kendisinin dile getirdigi gibi ve tipki herkesin olacagi gibi;

seve seve geldi bu dunyaya, sike sike gitti.
ozee
can yücel’in gülümseten, kendi kaleminden mal beyanı;

1-avşa adasında üç daire, dört üçgen, beş dikdörtgen
2-gökyüzünde bir bulut
3-bitlis’te beş minare
4-biri yazlık, biri kışlık iki platonik sevgili
5-büro mobilyası ve çelik kapı üreten bir fabrikanın ögle üzeri yaslanıp sigara içilen beyaz duvarı
6-ıslıkla da çalınabilen dört anonim türkü
7-palandökende bir palan, iki döken
8-kastamonu’da üç kasto
9-üç fay hattı
10-bir çarşamba, iki perşembe, üç cuma
11-dünyada mekan
12-ahirette iman
13-denizde kum
14-uzayda yerçekimsizlik
15-bir çuval gazoz kapağı
16-bir kibrit kutusu sigara izmariti
17-on sekiz saç biti
18-biri ingilizce 6 adet küfür
19-yirmi tane boş, naylon poşet
20-sevenlerin kalbinde kurulmuş bir taht
21-bir sürü saç sakal, kıl,tüy,yün
22-üç ayrı parkta üç ayrı belediyeye ait üç ayrı banka reklamlı bank
23-bir ayakkabı çekeceği
24-iki büyük taş, kütlesi
25-bir adet ağaç gölgesi
26-üç kuş kanadı sesi
27-bir sürü kedi köpek
28-bir marmara denizi
29-camına yaslanıp seyredilen iki piliç çevirmeci
30-her akşam karıştırılan dört çöp bidonu
31-çalıp çalıp kaçılan beş, melodili apartman zili
32-nakit 15 kurus,
33-anne babadan kalma yarısı yasanmış bir ömür...

gabriel
kadınlar hakkında ne düşünüyorsunuz ? sorusuna;
’’düşünmüyorum s*kiyorum’’ cevabı veren ve beni benden alan 3 şairden bir tanesi..
arafatta bir cocuk
bu da öyle bir aşk

sırtımda çıplak
islak nefesin
bi gidip bi geliyor

biz senlen yatmıyoruz ki
yaşamıyoruz da
hep yarışıyoruz
sen mi ben mi
önce kim
ölümü öldürecek diye
independence
türk şiirinin aykırı sesi.


şair can yücel, 1926 yılında istanbul`da doğdu. türkiye’nin ilk milli eğitim bakanı hasan ali yücel’in oğlu olan can yücel, orta öğrenimini ankara erkek lisesi’nde tamamladıktan sonra, ankara üniversitesi dil tarih coğrafya fakültesi klasik filoloji bölümü’nde okudu. ingiltere’de cambridge üniversitesi`nde eğitimini sürdüren yücel, bir süre londra`da bbc radyosu`nda çalıştı.

türkiye`ye dönüşünde bodrum`da turist rehberliği yapan yücel, daha sonra istanbul`a yerleşti ve bağımsız çevirmen olarak yaşamını sürdürdü.

can yücel, 1945-1965 yılları arasında "yenilikler", "beraber", "seçilmiş hikayeler", "dost", "sosyal adalet", "şiir sanatı", "dönem", "yöne", "ant", "imece", "papirus" adlı dergilerde yazdı. "yeni dergi", "birikim", "sanat emeği", "yazko edebiyat" ve "yeni düşün" dergilerinde yayımladığı şiir, yazı ve çeviri şiirleri ile tanınan yücel, 1965`ten sonra siyasal konularda da ürün verdi.

ilk şiirlerini 1950 yılında "yazma" adlı kitapta toplayan can yücel, "toplumsal sorunların yarattığı izlenimlerin ağırlığından kurtulmak istermiş gibi" kimi taşlama, kimi bıçak ile işleyen duyarlılığın ağır bastığı şiirlerinde, yalın dili ve buluşları ile dikkati çekti.

ünlü dünya şairlerinden çevirdiği şiirleri biraraya getirdiği "her boydan" adlı kitabı 1959 yılında yayımlanan yücel, yapıtlarını "yazma" (1950), "sevgi duvarı" (1973), "bir siyasinin şiirleri" (1974), "ölüm ve oğlum" (1976), "şiir alayı" (1981), rengarenk (1982), "gökyokuş" (1984), "canfeda" (1987), "çok bi çocuk" (1988), "kısadevre" (1990) ve "kuzgunun yavrusu" (1990) adlı kitaplarda topladı.

cumhurbaşkanı süleyman demirel`e hakaretten yargılanan yücel, 18 nisan seçimlerinde ödp`nin izmir 1. sıra milletvekili adayı oldu. yücel, 12 ağustos 1999’da öldü.

güler yücel ile evli olan şair, iki kız babasıydı.
masaldan
"sıçmışım ortalık yerinize! aydınlanın fosforuyla kıçımın" sözünü duyduğumda mavi ekran verdiğim durumun yaratıcısı.
john maynard keynes
üç harf yanyana kaç şekilde gelir bilir misin?
aşk dersin.. sen dersin.. ben dersin..
sen ben biter biz dersin,
gün gelir git dersin..
peki dur kelimesinden haberdar değil misin?
dur demeyi bilmez misin..
git demek kolay
dur diyebilecek kadar yürekli misin..?
mouscronoise
yalnızlık öylesine bir çizgidir
iki nokta arasında kestirme
kahveyle ev
ayakların seni yürür
...sen ayaklarını yürürsün...
bağrına bir sancı yapışır
düşersin yere, kaldırırlar
bakarsın yüzlerine insanlar!...
demek ki sen hala aşıksın!...
6 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol