şairin toplumsal olanı yansıtmada kullandığı mizah ve ironi, poetikasının en önemli unsurlarından olup. sözcük oyunlarıyla ulaştığı dil ustalığı ise imgelerle yoğrulmuş şiirine yeni anlamlar katan bir soz dizilimi gibidir.
(bkz: can baba)
can yücel
anladım ve gitmek dizelerine imza atmış büyük yazar/şair. geçmiş yıllarda kaybettiğimiz bu insandan akıllara yerleşmiş binlerce cümle zikredilmeye devam etmektedir yaşamın içinde.
olumunun 8. yildonumunde (12 agustos 1999) datca’daki mezarinin ba$inda duzenlenen bir torenle anildi. biz de saygiyla aniyoruz, topragi bol olsun.
kovalamayin beni yataga
hic uykum yok daha
lafiniza kari$acagim
ortaligi dagitacagim
televizyonu kapatacagim
aycicegi resmi yapacagim daha
basparmagima $iir okuyacagim, islik calacagim
daha cok i$im var
gecenizi karartacagim
kutahya vazonuzu kiracagim
vakitsiz yatirmayin beni
daha cok erken
can yücel
kovalamayin beni yataga
hic uykum yok daha
lafiniza kari$acagim
ortaligi dagitacagim
televizyonu kapatacagim
aycicegi resmi yapacagim daha
basparmagima $iir okuyacagim, islik calacagim
daha cok i$im var
gecenizi karartacagim
kutahya vazonuzu kiracagim
vakitsiz yatirmayin beni
daha cok erken
can yücel
...anla$iliyor ki ben
acayip bir termik santralim
$iirler osurarak yeni gazlarla...
can yucel - gezintiler
acayip bir termik santralim
$iirler osurarak yeni gazlarla...
can yucel - gezintiler
kendisinin cevirdigi shakespeare soneleri artık shakespeare sonesi olmaktan cikmistir. bu hem iyidir hem kotudur. iyidir; mukemmel soneler bir de boylesine iyi bir sair tarafından revize edilmis hale gelir. kotudur; sonelerin revize edilmeye ihtiyacı yoktur ve shakespearein ozgonlugu yok olur.
"(bkz: tuhaf)
ördek çükü gibi bir şey bu hayat
tuhaflığı ölümden geliyor,
daha doğrusu doğmaktan."
gibi dizeleri yazabilecek kadar hayatı iyi bilen, bir o kadar da alkolik can.
(bkz: can baba).
(bkz: ördek çükü)
ördek çükü gibi bir şey bu hayat
tuhaflığı ölümden geliyor,
daha doğrusu doğmaktan."
gibi dizeleri yazabilecek kadar hayatı iyi bilen, bir o kadar da alkolik can.
(bkz: can baba).
(bkz: ördek çükü)
gittğim olmadi hiç
> > gitmek bugünlerde herkes gitmek istiyor. küçük bir sahil kasabasina,bir
> > baska
> > ülkeye,daglara, uzaklara... hayatindan memnun olan yok. kiminle
konussam
> > ayni
> > sey... her seyi, herkesi birakip gitme istegi. öyle yanina almak
> > istedigi üç
> > sey falan yok. bir kendisi. bu yeter zaten. her seyi, herkesi
götürdün
> > demektir. keske kendini birakip gidebilse insan. ama olmuyor. hadi
> > kendimize
> > raziyiz diyelim, öteki de olmuyor. yani her seyi yüzüstü birakmak göze
> > alinamiyor. böyle gidiyor iste. bir yanimiz kalk gidelim, öbür
>yanimiz
> > "otur diyor.otur diyen kazaniyor. o yan kalabalik zira. is, güç,
> > sorumluluk, çoluk çocuk, aile, güvende olma duygusu... en kötüsü
> > aliskanlik.
> > aliskanligin verdigi rahatlik,monotonlugun dogurdugu bikkinligi
yeniyor.
> > kaliyoruz. kus olup uçmak isterken agaç olup kök saliyoruz.
>evlenmeler...
> > bir
> > çocuk daha dogurmalar... borçlara girmeler... isi büyütmeler...bir
köpek
> > bile
> > bizi uçmaktan alikoyabiliyor. misal, ben... kapidaki rexi birakip
> > gidemiyorum.
> > degil bu sehirden gitmek, ki sokak öteye tasinamiyorum. alip götürsem
> > gelmez
> > ki... bütün sokagin köpegi oldugunun farkinda. herkes onu, o herkesi
> > seviyor.hangi birimizle gitsin? sirtinda yumurta küfesi olmak diye
>bir
> > deyim
> > vardir;evet, sirtimizda yumurta küfesi var hepimizin. kendi imalatimiz
> > küfeler.
> > ama egreti de yasanmaz ki bu dünyada. ölüm var zira. ölüme inat
tutunmak
> > lazim.
> > inadina kök salmak lazim. bari ufak kaçislar yapabilsek. var tabii
> > yapanlar. ama
> > az. sadece kaymak tabakasi. hepimiz kaçabilsek... bütçe, zaman,
keyif...
> > denk
> > olsa. gün içinde mesela...küçücük gitmeler yapabilsek. ne mümkün. sabah
> > 09.00,
> > aksam 18.00. sonra baska mecburiyetler. sikisip kaldik. sirf yeme,
içme,
> > barinmanin bedeli bu kadar agir olmamali. hayatta kalabilmek için bir
>ömür
> > veriyoruz. bir ömür karsiligi bir ömür yani. ne saçma. bahar midir bizi
>bu
> > hale
> > getiren? galiba. ben her bahar ásik olmam ama her bahar gitmek
> > isterim.gittigim
> > olmadi hiç. ama olsun...
> > istemek de güzel.
> > can yücel
> > gitmek bugünlerde herkes gitmek istiyor. küçük bir sahil kasabasina,bir
> > baska
> > ülkeye,daglara, uzaklara... hayatindan memnun olan yok. kiminle
konussam
> > ayni
> > sey... her seyi, herkesi birakip gitme istegi. öyle yanina almak
> > istedigi üç
> > sey falan yok. bir kendisi. bu yeter zaten. her seyi, herkesi
götürdün
> > demektir. keske kendini birakip gidebilse insan. ama olmuyor. hadi
> > kendimize
> > raziyiz diyelim, öteki de olmuyor. yani her seyi yüzüstü birakmak göze
> > alinamiyor. böyle gidiyor iste. bir yanimiz kalk gidelim, öbür
>yanimiz
> > "otur diyor.otur diyen kazaniyor. o yan kalabalik zira. is, güç,
> > sorumluluk, çoluk çocuk, aile, güvende olma duygusu... en kötüsü
> > aliskanlik.
> > aliskanligin verdigi rahatlik,monotonlugun dogurdugu bikkinligi
yeniyor.
> > kaliyoruz. kus olup uçmak isterken agaç olup kök saliyoruz.
>evlenmeler...
> > bir
> > çocuk daha dogurmalar... borçlara girmeler... isi büyütmeler...bir
köpek
> > bile
> > bizi uçmaktan alikoyabiliyor. misal, ben... kapidaki rexi birakip
> > gidemiyorum.
> > degil bu sehirden gitmek, ki sokak öteye tasinamiyorum. alip götürsem
> > gelmez
> > ki... bütün sokagin köpegi oldugunun farkinda. herkes onu, o herkesi
> > seviyor.hangi birimizle gitsin? sirtinda yumurta küfesi olmak diye
>bir
> > deyim
> > vardir;evet, sirtimizda yumurta küfesi var hepimizin. kendi imalatimiz
> > küfeler.
> > ama egreti de yasanmaz ki bu dünyada. ölüm var zira. ölüme inat
tutunmak
> > lazim.
> > inadina kök salmak lazim. bari ufak kaçislar yapabilsek. var tabii
> > yapanlar. ama
> > az. sadece kaymak tabakasi. hepimiz kaçabilsek... bütçe, zaman,
keyif...
> > denk
> > olsa. gün içinde mesela...küçücük gitmeler yapabilsek. ne mümkün. sabah
> > 09.00,
> > aksam 18.00. sonra baska mecburiyetler. sikisip kaldik. sirf yeme,
içme,
> > barinmanin bedeli bu kadar agir olmamali. hayatta kalabilmek için bir
>ömür
> > veriyoruz. bir ömür karsiligi bir ömür yani. ne saçma. bahar midir bizi
>bu
> > hale
> > getiren? galiba. ben her bahar ásik olmam ama her bahar gitmek
> > isterim.gittigim
> > olmadi hiç. ama olsun...
> > istemek de güzel.
> > can yücel
datça’da gidip görülesi bir mezarı vardır.annenin karnından esinlenilmiş yuvarlak bir mezar taşı,cenin kabartmalı,göbek bağı ayak ucuna kadar uzanır ve ayak ucunda bir kase vardır,ceninin tam göbek kısmında bir delik,delikten can baba’nın en sevdiği şarabı dökersiniz kordondan ayak ucuna kadar gider şarap kasede birikir bir kısmı,bir kısmı da ağzına gittiği söylenir.eğer durumunuz iyiyse bir kaç şişe şarap fazla alınıp gidilir, ne ismi ne ölüm yılı ne ruhuna el fatiha yazmayan sadece ayak ucunda mermerde ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi yazan ve imzası olan mezarına, mezarın etrafına bırakırsınız durumu olmayanlar gelir can baba ile şarap içerler datçanın her yerine manzarası olan tepede.
en sevdiğim şairdir. argonun bu kadar yakıştığı bir insanı daha görmek mümkün olmaz herhalde. hem yazdığı güzel şiirlerle hem yaptığı güzel çevirilerle hem de hazır cevaplılığı ile kalbimdeki şairler bölümünün başkanıdır
yasamin en tatsiz tarafi sona eris seklidir.
süphesiz ki yasami tersten yasamak daha güzel, hatta
mükemmel olurdu. nasil mi ? camide uyaniyorsunuz.
bir tahta sandik içersinde, herkes karsinizda saf durmus,
iyiliginize dua ediyor ve tüm haklar helal edilmis vaziyette. tabuttan dogruluyorsunuz, yasli, olgun ve agirbasli olarak.
herkes etrafinizda, büyük bir itibar, iltifatlar, çocuklar , torunlar hepsi hazir.
arabaniza kurulup evinize gidiyorsunuz.
dogar dogmaz devlet size maas
bagliyor, aylik veya üç ayda bir maasinizi aliyorsunuz.
ne güzel, hazir maas, hazir ev...altmisli yaslara kadar hersey garanti,huzur içinde yasiyorsunuz.
sagliginiz gittikçe düzeliyor, kaslar güçleniyor, kuvvetleniyorsunuz. birgün çalismak istiyorsunuz ve ise ilk basladiginiz gün size hosgeldin hediyesi olarak bir plaket ve altin kol saati veriyor patronunuz..
ve genel müdürlük veya bunun gibi yüksek bir makamdan, tecrübeli bir insan
olarak ise basliyorsunuz. herkes karsinizda elpençe divan...
vücudunuzda da bazi hosa giden hareketler de basliyor. gittikçe zayifliyor forma giriyorsunuz. diger hormonal aktiviteler artiyor, fevkalade.....
aman ne güzel günler basliyor...
derken birgün patron size artik üniversiteye gitsen daha iyi olur diyor...
bu arada babaniz ortaya çikmis, "fazla çalistin" diyor. "artik eve dön, isi birak, okumaya basla, harçiligin benden olsun..."
keyfe bakar misiniz ?
okudugunuz dersler gittikçe kolaylasiyor. ekmek elden, su gölden bir dönem
basliyor. partiler, diskotekler,kizlarin sayisi artiyor.
derken anne ve babaniz sizi götürüp getirmeye basliyor, araba kullanma
derdi de yok artik... günün birinde sizi okuldan da aliyorlar, "evde otur, keyfine bak, oyuncaklarinla oyna" diyorlar...
mamaniz agziniza veriliyor, zaman zaman altinizi bile temizliyorlar, hatta bu durum aliskanlik yaratiyor ve hiç tuvalet kullanmamaya basliyorsunuz.
derken anneniz birgün size süt verme kararini aliyor ve baska bir keyifli dönem basliyor.
mama artik heryerde, her an ve en taze seklinde hazir. bir gün karanlik ilik ve sicak bir ortama giriyorsunuz.
beslenmek için agzinizi açmaya dahi gerek yok, bir kordondan besleniyor,
sicacik, yumusacik, gürültü ve patirtisiz bir ortamda yasiyorsunuz.
kuculuyor, kuculuyor, ufacik bir hücre halini aliyorsunuz. ve günün birinde müthis keyifli bir orgazm ile hayatiniz bitiyor....
can yücel
süphesiz ki yasami tersten yasamak daha güzel, hatta
mükemmel olurdu. nasil mi ? camide uyaniyorsunuz.
bir tahta sandik içersinde, herkes karsinizda saf durmus,
iyiliginize dua ediyor ve tüm haklar helal edilmis vaziyette. tabuttan dogruluyorsunuz, yasli, olgun ve agirbasli olarak.
herkes etrafinizda, büyük bir itibar, iltifatlar, çocuklar , torunlar hepsi hazir.
arabaniza kurulup evinize gidiyorsunuz.
dogar dogmaz devlet size maas
bagliyor, aylik veya üç ayda bir maasinizi aliyorsunuz.
ne güzel, hazir maas, hazir ev...altmisli yaslara kadar hersey garanti,huzur içinde yasiyorsunuz.
sagliginiz gittikçe düzeliyor, kaslar güçleniyor, kuvvetleniyorsunuz. birgün çalismak istiyorsunuz ve ise ilk basladiginiz gün size hosgeldin hediyesi olarak bir plaket ve altin kol saati veriyor patronunuz..
ve genel müdürlük veya bunun gibi yüksek bir makamdan, tecrübeli bir insan
olarak ise basliyorsunuz. herkes karsinizda elpençe divan...
vücudunuzda da bazi hosa giden hareketler de basliyor. gittikçe zayifliyor forma giriyorsunuz. diger hormonal aktiviteler artiyor, fevkalade.....
aman ne güzel günler basliyor...
derken birgün patron size artik üniversiteye gitsen daha iyi olur diyor...
bu arada babaniz ortaya çikmis, "fazla çalistin" diyor. "artik eve dön, isi birak, okumaya basla, harçiligin benden olsun..."
keyfe bakar misiniz ?
okudugunuz dersler gittikçe kolaylasiyor. ekmek elden, su gölden bir dönem
basliyor. partiler, diskotekler,kizlarin sayisi artiyor.
derken anne ve babaniz sizi götürüp getirmeye basliyor, araba kullanma
derdi de yok artik... günün birinde sizi okuldan da aliyorlar, "evde otur, keyfine bak, oyuncaklarinla oyna" diyorlar...
mamaniz agziniza veriliyor, zaman zaman altinizi bile temizliyorlar, hatta bu durum aliskanlik yaratiyor ve hiç tuvalet kullanmamaya basliyorsunuz.
derken anneniz birgün size süt verme kararini aliyor ve baska bir keyifli dönem basliyor.
mama artik heryerde, her an ve en taze seklinde hazir. bir gün karanlik ilik ve sicak bir ortama giriyorsunuz.
beslenmek için agzinizi açmaya dahi gerek yok, bir kordondan besleniyor,
sicacik, yumusacik, gürültü ve patirtisiz bir ortamda yasiyorsunuz.
kuculuyor, kuculuyor, ufacik bir hücre halini aliyorsunuz. ve günün birinde müthis keyifli bir orgazm ile hayatiniz bitiyor....
can yücel
(bkz: sevgi duvarı)
sevgi duvarı
sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa
kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
dilimizde akşamdan kalma bir küfür
salonlar piyasalar sanat sevicileri
derdim günüm insan arasına çıkarmaktı seni
yakanda bir amonyak çiçeği
yalnızlığım benim sidikli kontesim
ne kadar rezil olursak o kadar iyi
kumkapı meyhanelerine dadandık
önümüzde altınbaş, altın zincir, fasulye pilakisi
ardımızda görevliler, ekipler, hızır paşalar
sabahları açıklarda bulurlardı leşimi
öyle sıcaktı ki çöpcülerin elleri
çöpcülerin elleriyle okşardım seni
yalnızlığım benim süpürge saçlım
ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi
baktım gökte bir kırmızı bir uçak
bol çelik bol yıldız bol insan
bir gece sevgi duvarını aştık
dustuğum yer öyle açık seçik ki
başucumda bi sen varsın bi de evren
saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
yalnızlığım benim çoğul türkülerim
ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi
can yücel
sevgi duvarı
sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa
kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
dilimizde akşamdan kalma bir küfür
salonlar piyasalar sanat sevicileri
derdim günüm insan arasına çıkarmaktı seni
yakanda bir amonyak çiçeği
yalnızlığım benim sidikli kontesim
ne kadar rezil olursak o kadar iyi
kumkapı meyhanelerine dadandık
önümüzde altınbaş, altın zincir, fasulye pilakisi
ardımızda görevliler, ekipler, hızır paşalar
sabahları açıklarda bulurlardı leşimi
öyle sıcaktı ki çöpcülerin elleri
çöpcülerin elleriyle okşardım seni
yalnızlığım benim süpürge saçlım
ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi
baktım gökte bir kırmızı bir uçak
bol çelik bol yıldız bol insan
bir gece sevgi duvarını aştık
dustuğum yer öyle açık seçik ki
başucumda bi sen varsın bi de evren
saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
yalnızlığım benim çoğul türkülerim
ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi
can yücel
hersey sende gizli şiiriyle okurlarına hayatı özetleyen sairdir.
mükemmel hayal gücü olan insan. yazısını okudugunuzda neden böyle söyledigimi anlayacaksınız...
> can yücel’ den yaşamın en tatsız tarafı sona eriş seklidir...
şüphesiz ki yaşamı tersten yaşamak daha güzel, hatta mükemmel olurdu. nasıl mı?
cami’de uyanıyorsunuz.bir tahta sandık içerisinde, herkes
> karşınızda saf durmuş, iyiliğinize duaediyor ve tüm haklar helal
> edilmiş vaziyette tabuttan doğruluyorsunuz,yaşlı, olgun, ve ağırbaşlı
> olarak. herkes etrafınızda, büyük bir itibar, iltifatl ar, çocuklar
> torunlar hepsi hazır.arabanıza kurulup evinize gidiyorsunuz.doğar
> doğmaz devlet size maaş bağlıyor, aylık veya üç ayda bir maaşınızı
> alıyorsunuz.ne güze l, hazır maaş, hazır ev...altmışlı yaslara kadar
> garanti, huzur içinde yaşıyorsunuz. sağlığınız gittikçe düzeliyor,
> kaslar güçleniyor, kuvvetleniyorsunuz.bir gün çalışmak istiyorsunuz
> ve ise ilk başladığınız gün size hoş geldin hediyesi olarak bir
> plaket ve altın kol saati veriyor patronunuz.. ve genel müdürlük veya
> bunun gibi yüksek bir makamdan tecrübelibir insanolarak ise
> başlıyorsunuz.herkes karsınızda el pençe diva n... vücudunuzda da
> bazı hoşa giden hareketler de başlıyor.gittikçe zayıflıyor forma
> giriyorsunuz.diğer hormonal aktiviteler artıyor, fevkalade.....aman
> ne güzel günlerbaşlıyor... derken bir gün patron size artık
> üniversiteye gitsen daha iy i olur diyor.bu arada babanız ortaya
> çıkmış, ’fazla çalıştın’ diyor ’artık eve dön, işibırak, okumaya
> basla, harçlığın benden olsun...’keyfe bakar mısınız?okuduğunuz
> dersler gittikçe kolaylaşıyor. ekmek elden, su gölden bir dönem
> başlıyor.partiler, diskotekler, kızların sayısı artıyor.derken anne
> ve babanız sizi götürüp getirmeye başlı yor, araba kullanmaderdi de
> yok artık....günün birinde sizi okuldan da alıyorlar, ’evde otur,
> keyfine bak, oyuncaklarınla oyna’ diyorlar.mamanız ağzınıza
> veriliyor, zaman zaman altınızı bile temizliyorlar, hattabu durum
> alışkanlık yaratıyor ve hiç tuvaletkullanmamaya başlıyorsunuz.derken
> anneniz bir gün size süt verme kararını alıyor ve başka bir keyifli
> dönem başlıyor.mama artık her yerde, her an ve en taze şeklinde
> hazır.bir gün karanlık ılık ve sıcak bir ortama giriyorsunuz.
> beslenmek içinağzınızı açmaya dahi gerek yok, bir kordondan
> besleniyor, sıcacık, yumuşacık, gürültü ve patırtısız bir ortamda
> yaşıyorsunuz.küçülüyor, küçülüyor, ufacık bir hücre halini
> alıyorsunuz.veeeeee....en güzeli deeee......günün birinde müthiş
> keyifli bir geceyle hayatiniz bitiyor...
can yücel
> can yücel’ den yaşamın en tatsız tarafı sona eriş seklidir...
şüphesiz ki yaşamı tersten yaşamak daha güzel, hatta mükemmel olurdu. nasıl mı?
cami’de uyanıyorsunuz.bir tahta sandık içerisinde, herkes
> karşınızda saf durmuş, iyiliğinize duaediyor ve tüm haklar helal
> edilmiş vaziyette tabuttan doğruluyorsunuz,yaşlı, olgun, ve ağırbaşlı
> olarak. herkes etrafınızda, büyük bir itibar, iltifatl ar, çocuklar
> torunlar hepsi hazır.arabanıza kurulup evinize gidiyorsunuz.doğar
> doğmaz devlet size maaş bağlıyor, aylık veya üç ayda bir maaşınızı
> alıyorsunuz.ne güze l, hazır maaş, hazır ev...altmışlı yaslara kadar
> garanti, huzur içinde yaşıyorsunuz. sağlığınız gittikçe düzeliyor,
> kaslar güçleniyor, kuvvetleniyorsunuz.bir gün çalışmak istiyorsunuz
> ve ise ilk başladığınız gün size hoş geldin hediyesi olarak bir
> plaket ve altın kol saati veriyor patronunuz.. ve genel müdürlük veya
> bunun gibi yüksek bir makamdan tecrübelibir insanolarak ise
> başlıyorsunuz.herkes karsınızda el pençe diva n... vücudunuzda da
> bazı hoşa giden hareketler de başlıyor.gittikçe zayıflıyor forma
> giriyorsunuz.diğer hormonal aktiviteler artıyor, fevkalade.....aman
> ne güzel günlerbaşlıyor... derken bir gün patron size artık
> üniversiteye gitsen daha iy i olur diyor.bu arada babanız ortaya
> çıkmış, ’fazla çalıştın’ diyor ’artık eve dön, işibırak, okumaya
> basla, harçlığın benden olsun...’keyfe bakar mısınız?okuduğunuz
> dersler gittikçe kolaylaşıyor. ekmek elden, su gölden bir dönem
> başlıyor.partiler, diskotekler, kızların sayısı artıyor.derken anne
> ve babanız sizi götürüp getirmeye başlı yor, araba kullanmaderdi de
> yok artık....günün birinde sizi okuldan da alıyorlar, ’evde otur,
> keyfine bak, oyuncaklarınla oyna’ diyorlar.mamanız ağzınıza
> veriliyor, zaman zaman altınızı bile temizliyorlar, hattabu durum
> alışkanlık yaratıyor ve hiç tuvaletkullanmamaya başlıyorsunuz.derken
> anneniz bir gün size süt verme kararını alıyor ve başka bir keyifli
> dönem başlıyor.mama artık her yerde, her an ve en taze şeklinde
> hazır.bir gün karanlık ılık ve sıcak bir ortama giriyorsunuz.
> beslenmek içinağzınızı açmaya dahi gerek yok, bir kordondan
> besleniyor, sıcacık, yumuşacık, gürültü ve patırtısız bir ortamda
> yaşıyorsunuz.küçülüyor, küçülüyor, ufacık bir hücre halini
> alıyorsunuz.veeeeee....en güzeli deeee......günün birinde müthiş
> keyifli bir geceyle hayatiniz bitiyor...
can yücel
leman dergisinde ilk yazdığı gün metin üstündağ kendisini derginin son sayfasına koyunca metini aramış ve "beni derginin kıçına koyanın gelir kıçına koyarım" diye duygularını en güzel şekliyle belirtebilmiş güzel insandır.
"ben hayatta en çok babamı sevdim" şiirini okurken insanın boğazına birşeyler düğümlenir. hele ki insanın babası dönemeyecek kadar uzaktaysa...
yalnızlığa dayanırım da , bir başınalığa asla
yaşlanmak hoş değil , duvarlara baka baka
bir dost göz arayışıyla
saat tıkırtısıyla
korkmam , geçinip gideriz biz mutlulukla ,
ama ;
’’ günün aydın , akşamın iyi olsun ’’ diyen biri olmalı
bir telefon sesi , çalmalı ara sıra da olsa kulağımda
yoksa , zor değil , hiç zor değil ,
demli çayı bardakta karıştırıp ,
bir başına yudumlamak , doyasıya
ama ; ’’ çaya kaç şeker alırsın ..? ’’
diye soran bir ses olmalı ya ara sıra...
yaşlanmak hoş değil , duvarlara baka baka
bir dost göz arayışıyla
saat tıkırtısıyla
korkmam , geçinip gideriz biz mutlulukla ,
ama ;
’’ günün aydın , akşamın iyi olsun ’’ diyen biri olmalı
bir telefon sesi , çalmalı ara sıra da olsa kulağımda
yoksa , zor değil , hiç zor değil ,
demli çayı bardakta karıştırıp ,
bir başına yudumlamak , doyasıya
ama ; ’’ çaya kaç şeker alırsın ..? ’’
diye soran bir ses olmalı ya ara sıra...
(bkz: çok sevmek)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?