bilgiçlerin şiirleri

14 /
melankomik
elime bir harita geçince ilk baktığım,
senin olduğun şehir olur.
geçtiğimiz yerler,
aramızdaki mesafe...
ve yine ilk sen gelirsin aklıma,
bir hikaye duysam bir yerde,
iki kişiyle ilgili.
dalıp gider bazen gözlerim sonsuzluğa.
seni düşünürken bulurum kendimi.
en ilgisiz şeylerin seni hatırlatması bir yana;
bütün rüyalarımda mutlaka sen de olursun.
hiçbir şey yapmasan da,
bir kenara oturur durursun..
en küçük mutluluklarımı bile
seninle paylaşmak için beklerim.
birazcık canım sıkılsa
seni arar yine gözlerim.
birini güzel bulduysam eğer
sana benziyordur mutlaka.
bütün kırmızı saçlılar
güzel olacak değil ya..
sonra sadece sen sevdiğin için
sevdiğim olur bir şehri,
bir şarkıyı, bir rengi..
içimden gelmeyen bir şey söylemedim hiç sana.
hatta içimden gelip de söyleyemediklerim oldu.
"canım" diyemeyip yuttuğum yumru...
canım, her şeyim..
susuşlarım hep seninle doldu.
ela gözlerinde, dünya kayboldu...

niphredil
kırmızının en koyusu,
cennetlerin en güzeli,
şimdi ne olsam,
ne olsam da hatırlasan hep beni..
zarfını açmadığın mektupların oldum bazen,
hiçbir zaman çalınmayacak notaların oldum,
dört tekerlekli bisikletin oldum, hani beş yaşındayken tepetaklak düştüğün,
her allah’ın sabahı işe giderken gördüğün “çıkmaz sokak” ın oldum
geceleri kapattığın perdelerin oldum,
sabahları masandaki soğumuş, acı kahven oldum,
bazen mumun oldum,
eridim, kayboldum...
sonra birden her şeyin oldum..
takmaya kıyamadığın kol düğmelerin oldum,
kulağında benzersiz bir melodi oldum,
buraları terk etmeden önce sen,
güneşin, ayın, meleğin oldum...


wereyda
/tül tenine kül kelebekteki dokunu$larım/

sonra biri parmağını $ıklatırdı bir $ey ba$lardı
yağmur olurdu gözya$ı kusan adam
gölgelerin, omurgası kırık bir cümle gibi
yerle$tiği paragrafa özne olmayı reddederdi

sanırım temmuz’du ya da girmeyi reddetmi$tik yaza
yazarak ölüyordum ben sen öleyazıyordun sanki sonra
avucumda bir kristal serçe
bulduğun gün
(saat tarih an)
güle küs, geceye pus gibi iniyorken
aklım çıkıyorken sonra yerinden -ki yersizdir-
sabaha asimptot gibi dü$en elyazılarını okurken belirsiz
ve benden ve senden ve bizden oldukça bağımsız
belirtisiz bir nesne olmayı kabulleniyordu adam
ve gül tenine mül eleten gözlerini
dü$ürüyordu tam da yüklemin kapı önüne

"yine aldandınız" diyordu eros..

^..3 ağustos 2007
muğla..^
niphredil
gülümse bana!
gülümse de unuttur herşeyi...
sen, gülümse, sönsün içimdeki sensizlik!
bitsin bu akıl almaz bekleyiş,
özlem...
gülmüse bana hadi durma!
gözlerin gülümsesin ki, çıkarıp atayım kalbimin deli gömleğini,
hiçbir zaman bulamayacağım bir yerlere saklayayım paramparça yalnızlıklarımı...
sen bana gülümserdin eskiden
ben...
ben tutamazdım ellerini, heyecanlanırdım,
gözlerim fısıldardı seni nasıl sevdiğimi,
belki anlamazdın, ya da anlamak istemezdin,
şimdi öyle bir tüneldeyim ki ne başı var ne de sonu...
bilmiyorum bir düş olabilir bu,
uyandığım yerde yarım bıraktığım,
eksik..
sen..
sitivreyvaugin
bir akmaya görsün zaman
su gibi duru
gökyüzü gibi ferah
ve uzanıp gider sonsuzluğa
insanın hep özlemini duyduğu sonsuzluğa
kazır tırnaklarıyla yeryüzünü
çözmek için sırrı ve gizemi
yada tırmanır gökyüzüne
ulaşmak ister yıldızlara
hatta ve hatta tanrı katına
bir akmaya görsün zaman
kaybolur bütün izler
teker teker
ama işte o an
bir durmaya görsün zaman
herşey dingin
herşey durağan
gece kadar karanlık
ölüm gibi sessiz
sonrası zaten esrarengiz
sacragorath
biraz artistlik olacak ama idare ediverin,
painfullness should’nt be my destiny
god please show some mercy to me
i’ve to try it again
’cause i feel very much lonely
onununkoru
iplerle bağladığım isyanımı azat etme vakti.
savurup, rüzgara yoldaş ettiğim tüm kekeme susuşlarım,
yerçekimine inat asılı kalıyor dudaklarımda.
kağıttan kanatlarında tek bir adres
teslim süresi bir nefes alımlık
verişi yok...
kepez
bu aşk bana acı veriyor sevdiğim.
gel,al,götür ve sil bendeki seni
belki kolay olmayacak
bendeki seni silmen ama...

bu aşk bana acı veriyor sevdiğim.
gel,al,götür ve sil bendeki seni

geldin,aldın,götürdün ve sildin bendekı seni
ama o an ben öldüm sevdigim,
bendeki seni,sendeki beni tamamen öldürdün...


seyduna
anason kokan düşler kurulur fıçıdan bozma masalarında meyhanelerin,
peçete-kâğıt ortaklığıyla cümleler yazılır aşka dair
ki adı şiir olarak geçecektir literatürlere!

ihanet damgalıdır bütün sevmeler.
katili yılanlardır bütün iyi niyetlerin
ki onlar koynunda beslenmiştir!

artık saati yüz amerikan dolarıdır aşkın, uluslararası ilişkilerde,
kırılan kalpler tamir edilir x yıldızlı otellerde…
hepimizhiciz
heyhat!!


bedenimi daha da aç bırakmak istiyorum.....
zihnime yapılan işkenceleri protesto için.....

akıp gidiyor her şey....
tıpkı bundan önce zihnime nakşedilenler gibi....
yitik bir ezgi kaplıyor tüm benliğimi...

heyhat yaşam...
nedir bizi bu noktaya sürükleyen....
nedir tüm yaşantımızı bir değirmen taşı gibi döven..

tam bu noktada ipi kaçırıyoruz...
ucunu bile yakalama hevesi olmadan.....
mossa
hadi bir defa daha bak,
küçük kız...
bir damla göz yaşı daha dök,
karanlığa...
bir dilek tut,
sanki gerçekleşirmiş gibi...
bir defa daha yenil,
sanki hiç yenilmemiş gibi...
mossa
kadın çığlıklarıyla uyandım
gecenin soğukluğundan kaçtığım sıcak yatağımda.
kadınlar sarmıştı her bir yanımı
$en $akrak kadınlar...

her birinin yanında ince,uzun adamlar
hepsinde de malum üçgen vücutlar
ağızlarında birer pipo
kollarında benim $en $akrak kadınlar...

hayalüstü bir geceydi
verizimden yoksun insanlarla dolu
bir düştü ya da benimkisi
ya da hepsi sadece birer alegori...

hepsi dönüyor ba$ımın etrafında
yeri göğü kaplayan çığlıklarıyla
çığlık gibi kahkaha atan kadınlar
ve hepsinin yanında susku,ince,uzun adamlar...




kepez
bu siirleri bana yazdıran sensin
bu şiirleri hayata tanıtan sen.

yaşanmadan şiir yazılmaz,
ben seninle yasayarak yazıyorum.
sen bunun farkında değilsin,
çünkü senden habersiz,seni yasıyorum.

inan bunu birtek ben biliyorum.
sana söyleyemem,bende o cesaret yok
olsada,
sende vıcdan yok...
elma sekeriiii
elma $ekeriiii: göz ya$larim kalbimin bentlerini yikar yar sen olmayinca, aslinda senleyken de sensizlige ali$tim ben.

x: varmi$sin yokmu$sun hic farketmiyor ki bu yarali kalbimde.

ggs: avutur beni tütün ve bir kac hüzünbaz nagme.

incem ben: hüzün altinda yürürdük saatlerce, el ele.

assassin: hüzünün hüzün degil,artik hafizam kayip...

greyfurt: odalar kuculdu,sensizlik bana ayip.

elma $ekeriiii: duvarlarla konu$an bir ben, bir de bana bakan lacivert bir cift göz, kayip...

mossa: ne yapabilirm bilmiyorum, gitsem mi kalsam mi her $ey kapkaranlik...

x: irtifa kaybeden ucuslarda yere cakilmi$ken imgeler,ipi koptu sensizligin.gel dedim,yeter.gözlerim yollarda durmadan seni bekledim.

ggs: bekledikce agladim, agladikca özledim seni.gozumden dokulen ya$lar yere dokuldukce elleirni aradi tenim, gözlerini sordu gözlerim.gözümden dü$en ya$lar...

incem ben: kokunu istedi nefesim, varligini istedi bedenim.

assassin: seni istedim hep ama seni kaybetti beynim.

elma sekeriiii: ellerimden parmagima ulasti tutkun, bir damla terimde sakladim yoklugunu. yoklugun varligimin en buyuk nedeni oldu,tenin yuregimin hasreti...

mossa: gecelerce beklenmedik medcezirlerde buldum kendimi, kaybolup gitmeyi diledim bazen.bazen ise bu bitmek tükenmek bilmeyen hasreti yikmak icin sava$mayi...

x: ben sana a$ik degilim, ben sana bagliyim.tipki deniz kiyisindaki iki martinin baki$lari arasindaki zaman kadar sürede sevdim seni.ben ne istiyorum bunu bilmiyorum,ama tek istedigim gözlerindeki dökülen ya$lar olmak.

ggs: ve simdi sana olan duygularimi tutamaz hale geldim.senin yoklugunda kalem yolda$im, kagit karde$im oldu.

incem ben: bilerek mi yanina almadin, basinin yastikta biraktigi cukuru?

assassin: ben yolladim cukuru, sen bilmedin huyumu suyumu

greyfurt: sensizken her animdi hiclik,sen bozdun oyunu.

elma $ekeriiii:
hiclik,
ben ve sen...
yalnizlik oyunundaki zarlari yorgun ellerim tutamiyor sevgili.
oynamiyorum artik,
biter burda
yokuz artik...











onununkoru
doğumgünü şarkısıydı mırıldandığım
cesareti yoktu dilimin
gözlerimden gözlerine gönderdiğim ışıltıydı notası
iyi ki doğdun demekti boynuna asılı kalışım
iyi ki benimsin...
mutlu yıllara sevdiceğim.
kirlisakal
nokta, ip ucu

nokta boyutsuz varlık, sonsuzluğu anlatırken, her cümlelerin sonunda
bu bir oyun mudur ? hilesi mi hayatın, edebiyatın dilbazlığı mı ?
her sona sonsuzluk gelmesi tesadüfmü ki!
yoksa büyük bir ipin ucu
imlâ bile hatılatırken bitmez’i bu son arayışı,
büyük bir yalan mı
bileşik
ânlar kümesi, ya da algıların oyunu...
an(lamaz)lar!

nokta o
huuuu
her şeyin başlangıcı ve kâdir son
sahi varsak, tutsak iki nokta arasındaki nedir ?
bulabilir miyiz ikincisini ?
o da mı yalan!
ya üçüncüsü...

ya olursa!? belki yakalayacağımız bir nokta
evet sadece bir nokta, yutarsa bütün elemanlarını
velice delirip
delice genişleyip,
bir nokta yutarsa
"ben"i dahi
.
kraken
sessizligin sensizliginde,
gölgeler içinde yürürken sen,
geçmişin gizemli kalıntıları
çarpar yüzüme...

kalbimin derinliklerinde hüzün
gözlerimde yaşlar
yapmacık bir gülümsemeyle
bana bakan bakışlar

gene yalnızım gene ben
sönmüş bir ateşin küllerinden
hüzünle aglayarak
neden ben
tandt
bir insanın kaç kere cenazesi kalkabilir ki ?
kaç kere son yolculuğuna uğurlanabilir ?
eğer ki canınızdan bir parçaysa
eğer ki kalbinizden bir yerlerden kopup gidiyorsa ,
içinizden her gece cenazesini kaldırırsınız
her gece kendinizi daha bir yalnız hissedersiniz
her gece mıhlanıp kalırsınız yerinize onu uğurlarken son yolculuğuna
her gece anlamsızlaşır biraz daha hayat
düşünürsünüz yaşamın dengesini
bir yerlerde cenaze varken,
elbette başka bir yerde düğün var
siz ağıt yakarken birileri halay çekiyor...
acılara katlanmayı öğrenmişsinizdir,
kolay kolay koymaz hiç bir acı
ölümü bile sevme nedeniniz vardır belkide artık

bir insanın kaç kere cenazesi kalkabilir ki ?
eğer ki canınızdan bir parçaysa
eğer ki kalbinizden bir yerlerden kopup gidiyorsa,
siz ölene kadar hergün...

ve son kez beraber kalkar cenazeniz...
14 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol