aşk

20 /
mitili
-cogu ki$i tarafindan varligina inanilmasa da- aslinda "sadece birlikte olunamadigi zaman" ya$adigi gercektir. "ya$atildigi" demiyorum cunku istemdi$i, tamamen goreceli bir $ey. sacmalik.
independence
amerika’nin irak’i i$galine benzer.once turlu vaatlerle kalbi i$gal eder, ardindan yurekte ta$ ustunde ta$ birakmaz ve bir sure sonra arkasinda koskocaman bir enkaz birakarak ceker gider.
zekirbelli
insanın her yaşadığına iliştirdiği ataç gibidir bu hadise,oysa aşk başlangıcını almış ama "sonlanmamış" olandır,aşkı tasvir için maziden aldığın her örnek sonu gelmemesi umud edilen aşkın sadece girizgahıdır gerisi hikaye.sevdiğim her kim varsa bugün bana ait değilse aşkı yaşadığımı düşünmem benim ilizyonumdur.
armour
iki kişilik olmayandır. yalnızken yaşanan kavuşmayı bekleme sürecidir. beklerken gönlünde, gözünde büyütmektir. beklenen gelince geçecektir. zannetmektir.
elma sekeriiii
duygunun oldugu her yerde a$k vardir.
allaha duydugun a$k, sevgiline duydugun, ailene duydugun vs vs vs....hepsi ayridir,ama özünde aynidir:
vazgecemeyecegini bilmektir...
melankomik
çocukken, çok kutsaldı sanki aşk. ayrılık acısının ne demek olduğunu bilmeden ayrılık şarkıları dinlerdim severek. aşk için her şey yapılır sanırdım. öyle okumuştum çünkü romanlarda, öyle izlemiştim filmlerde, şarkılarda öyleydi aşk. bilmiyordum gurur kelimesinin anlamını, ihanet ise sadece bir kelimeydi sözlüklerde gördüğüm. sonra aşklarımız, çok masum aşklardı galiba, hiç ayrılmayacakmışız gibi severdik severken. sonra aşk için ölündüğünü, aşkla dalga geçildiğini öğrendim. ilk yalanımızı söylediğimiz günden beri artık masum da değildik. en azından insanlara güvenmemeyi öğrendim, kimseyi seveme(z)dim ki her şeyimi feda edebilecek, her şeyi göze alabilecek kadar. küçük aşklarım oldu zaman zaman, hayranlıklarım, sevgilerim, heyecanlarım oldu. hepsinin birbirinden farklı yönleri vardı ama değişmeyen tek şey hepsinin sonunda acı olmasıydı. ve istediği hiçbir şeyin istediği gibi gerçekleşmeyeceğini bilen çocuk kalbim hepsinin üstünde hayali bir sevgili hediye etti yavaş yavaş bana. kimsenin onun kadar güzel, onun kadar zeki, onun kadar esprili, onun kadar beni sevecek olduğuna inanamadığım.. ve hayal değil miydi sonuçta işte. gurur yok, yalan yok, öfke yok, hırs yok. sadece aşk, teslimiyet.. sonra..sonra onunla karşılaştım bir gece vakti. saatlerce konuştuk büyülenmişçesine. saatlerce bakıştık. sanki o da beni arıyordu, tuhaftı, beni anlıyordu. sevgilim, her şeyim, rüyalarımdayken; hayatım, rüya oldu. kocaman bir rüyayı yaşadım çok uzun zaman. hiç uyanmadan.. yeniden çocuk oldum. masallarda uçurtmalar uçurdum yine. tekrar sevdim hiç bitmeyecekmiş gibi, yeniden unuttum herkesi, her şeyi. öyle bir unutuştu ki bu, unutmanın anlamını unutturan. sonra yeniden gururu gördüm ben, kara bir güneş gibi suni çocukluğuma aniden doğan, yeniden vefasızlığı gördüm, umursa(n)mazlık en acımasız askerleriyle işkence etti içimdeki hayalperestlere, umut ırmaklarım da kuruduktan sonra, yeniden tanıştım intikam için bekleyen yalanlarla. en güzel rüyanın kâbusa dönüşmesiyle uyanmak gibiydi. nasıl anlatayım, çok güvenip, hayatın boyunca biriktirdiğin bütün paranı verip satın aldığın evin bir gün sen yokken yıkılması gibi bir duygu bu. (en azından içinde ben yoktum diye teselli edebilirsin kendini değil mi?) çocuklar gibi sevmiştim, ama artık çocuk değildim ki. bildiğim bütün acılardan daha yıkıcı, bütün iğrençliklerden daha iğrenç bir duyguydu. çocuklar gibi seven devler gibi acı çekermiş. ve bunu anlamak için yaşamak lazımmış. sonra aşkla dalga geçerken buldum kendimi ben de. aşıklarla dalga geçerken.. hem de çok basitti. aşk.. ve artık sevmeye çalıştığı her insanda o’nu görüyor, nefret ettiği her insanda o’ndan da nefret ediyorsa içimdeki yaralı çocuk, aşktan nefret etmekte de haklıdır herhalde. boş ver geçer diyorlar çoğu zaman. geçer tabi. ama izi kalmaz mı yaraların. sakat kaldı benim içimdeki çocuk. saçlarını okşamak için elini uzatırsa biri, tokat yiyeceğini sanacak yine, korkacak. ey aşk, ne yaptı insanlar sana ki bu kadar nefret ettin bizden?
melankomik
sigara gibi.

sigaradan bir nefes alıp biraz bekliyor, biraz düşünüyor, sonra sigara akıllarına gelince bir nefes daha alıyor, mutlu oluyor, gül gibi geçinip gidiyor insanlar gözlemlediğim kadarıyla. ama ben sanmıyorum ki elimde sigara varken durup uzaklara bakayım, düşüneyim, illa bir nefes daha, bir nefes daha almam lazım. bitince de bir yenisini yakmam lazım. ve yanımda sadece bir adet sigara olduğunu biliyorsam da bitince mutsuz olacağımı bildiğim için içmemeye çalışırım onu.

kısacası bu kişisel entryde çok aşk acısı çektiğimi, çekmemek için ne yapmam gerektiğini de bildiğimi, ama yapamadığımı, ve dolaylı olarak da sigaraya başlamamam gerektiğini anlattım.

(bu arada sigara içen biri değilim. ama sarhoş olunca da bir paket bitiririm. yoksa sigara gerçekten iğrenç bir şey)


(bkz: entrynin sonuna dogru sacmalamaya baslamak)

(bkz: sigara icmek oldurur)

(bkz: aşk için ölmeli aşk o zaman aşk)
bb
yokken aradığımız, varken de "ulan nerden bulaştım ben buna" dediğimizdir. allah belasını versindir tabi. o ayrıdır.
20 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol