meşrutiyetin ilanına karşı çıkan, desteklediği(çıkmasına neden olduğu da denilebilir) 31 mart ayaklanması nedeniyle yakalanıp yargılandığı mahkemece 25 haziran 1909'da idama mahkûm edilen, 19 temmuz 1909'da ayasofya meydanı'nda cezası infaz edilen şahıs.
çıkardığı isyanda bazı nazırlar, mebuslar ve bir çok subay katledilmiştir. körüklediği alaylı-mektepli çatışması ise balkan faciasının yaşanmasının en büyük sebeplerinden biridir.
mehmet akif'in bu cani için hükmü de şöyledir:
"vahdetî muhlisiniz, elde asâ, çıktı herif,
bir alay zabit kestirdi. sebeb: "şer'i şerif"
(bkz: 31 mart'ın 90. yılında)
"hayalleri geçmiş zaman kiplerine hapsetmemek, sanırım her dilde bu çocukluk demek."
adalet ağaoğlu'nun dar zamanlar üçlemesinin ikincisi(üçlemenin diğer kitapları ölmeye yatmak ve hayır). 1970'ler türkiye'sinden bir kesit sunan romanın intihar etmeyeceksek içelim bari gibi vurucu bir cümlesi de vardır.
bilgi sözlüğe girdiği entrylerin önemli bir kısmını sahiplerinden birinin dürüm yetmezliğiyle lanetlenmesini istediği bir sözlükten taşıması nedeniyle entrylerde vuku bulacak zamansal garipliklerin hoş karşılanmasını bekleyen yazar, hoş gelmiş.
lise yıllarında yazdığım ilk yazılardan biri:
"beklemek", ömür denilen en uzun yolda iki durak arası acı bir yolculuğumuzdur. nasıl "bir çocuk doğmayı bekler, ağır bir hasta ölmeyi",biz de hep bekleriz bizden uzak olanı. birisini, birilerini, bir şeyleri... çocukken büyümeyi, sokakta arkadaşımızı, derste teneffüsü, evde misafiri, sıcakta rüzgârı, soğukta güneşi... buluruz her zaman bekleyecek bir şeyler nefes alabiliyorsak eğer. nefes alabiliyorsak eğer bekleriz en kutsalıyla bekleyişlerin, beklenenlerin en kutsalını; âşık olmayı, aşkı.
beklemek; kimi zaman yağmurlu, soğuk bir istanbul gecesinde, camile yüzümüz arasından süzülüp buğulanan, buğulandıkça tekrar tekrar dolan gözyaşı olmuştur. çaresizlikte kaybolan umutlar, saatlerce keder, kederden saatler olmuştur ay yoksulu gecede en uzun bekleyişler. nereye, niçin baktığımızdan bihaber, gözlerimizde bir bir sönerken şehrin ışıkları, örtülür üstümüze yorgan gibi lacivert gece. neden sonra irkilerek uyandığımızda anlarız sevgimizin yüceliği. çünkü biraz sonra günaydın zemberekleri çalacak olsa da boşalana kadar bekleriz. çünkü beklenenin bilsek de o gece gelmeyeceğini bekleriz. bekleriz beklenen hiç bir zaman beklemeyecek olsa da bizi.
beklemek; kimi zaman şehrin bütün gözlerine çekilen amansız bir aralık sisidir. ha geldi ha gelecektir beklenen, ya da şimdilik gelemeyecek. kalbin göğüs kafesini zorlaması, avuç içlerinin terlemesi, bitmez bir arayış içinde olma gerekliliği, bitmez bir tedirginlik... nereden ne zaman gelecek diye düşünüp düşünüp, hep "acaba?" diye duraksadığımız en acımasız bekleyiş.
beklemek; kimi zaman parıltılı bir ilkbahar sabahıdır. güneş doğmuştur ve az sonra, ayçiçekleri güneşe boynunu büker bükmez gelecektir sonunda beklenen. gelecektir ve getirecektir en neşeli duyguları gönlünce. beklemek, bahar sabahında güneşi ve sıcak bir yürekte sevgiyi, en tatlısıdır bekleyişlerin. özlemin özgür bir kuş gibi uçup gitmesidir bir nisan sabahında sevgiliye papatya toplamak.
"beklemek güzel şey, gelecekse beklenen
özlemek güzel şey, özlüyorsa özlenen."
inanıyorsan aşka, aşkına ve tabi ki kendine, sen bir bahar sabahı yalnız toplasan da papatyaları elbet seviyor çıkacaktır her birinin falında, sakın unutma.
umutlu bekleyişler…
"beklemek", ömür denilen en uzun yolda iki durak arası acı bir yolculuğumuzdur. nasıl "bir çocuk doğmayı bekler, ağır bir hasta ölmeyi",biz de hep bekleriz bizden uzak olanı. birisini, birilerini, bir şeyleri... çocukken büyümeyi, sokakta arkadaşımızı, derste teneffüsü, evde misafiri, sıcakta rüzgârı, soğukta güneşi... buluruz her zaman bekleyecek bir şeyler nefes alabiliyorsak eğer. nefes alabiliyorsak eğer bekleriz en kutsalıyla bekleyişlerin, beklenenlerin en kutsalını; âşık olmayı, aşkı.
beklemek; kimi zaman yağmurlu, soğuk bir istanbul gecesinde, camile yüzümüz arasından süzülüp buğulanan, buğulandıkça tekrar tekrar dolan gözyaşı olmuştur. çaresizlikte kaybolan umutlar, saatlerce keder, kederden saatler olmuştur ay yoksulu gecede en uzun bekleyişler. nereye, niçin baktığımızdan bihaber, gözlerimizde bir bir sönerken şehrin ışıkları, örtülür üstümüze yorgan gibi lacivert gece. neden sonra irkilerek uyandığımızda anlarız sevgimizin yüceliği. çünkü biraz sonra günaydın zemberekleri çalacak olsa da boşalana kadar bekleriz. çünkü beklenenin bilsek de o gece gelmeyeceğini bekleriz. bekleriz beklenen hiç bir zaman beklemeyecek olsa da bizi.
beklemek; kimi zaman şehrin bütün gözlerine çekilen amansız bir aralık sisidir. ha geldi ha gelecektir beklenen, ya da şimdilik gelemeyecek. kalbin göğüs kafesini zorlaması, avuç içlerinin terlemesi, bitmez bir arayış içinde olma gerekliliği, bitmez bir tedirginlik... nereden ne zaman gelecek diye düşünüp düşünüp, hep "acaba?" diye duraksadığımız en acımasız bekleyiş.
beklemek; kimi zaman parıltılı bir ilkbahar sabahıdır. güneş doğmuştur ve az sonra, ayçiçekleri güneşe boynunu büker bükmez gelecektir sonunda beklenen. gelecektir ve getirecektir en neşeli duyguları gönlünce. beklemek, bahar sabahında güneşi ve sıcak bir yürekte sevgiyi, en tatlısıdır bekleyişlerin. özlemin özgür bir kuş gibi uçup gitmesidir bir nisan sabahında sevgiliye papatya toplamak.
"beklemek güzel şey, gelecekse beklenen
özlemek güzel şey, özlüyorsa özlenen."
inanıyorsan aşka, aşkına ve tabi ki kendine, sen bir bahar sabahı yalnız toplasan da papatyaları elbet seviyor çıkacaktır her birinin falında, sakın unutma.
umutlu bekleyişler…
oyuncularının güzel performansının konunun yetersizliğine - ilgi çekici olmamasına - kurban gittiği bir başka tiyatro oyunudur. istanbul büyükşehir belediyesi şehir tiyatroları tarafından 2010 yılı programında sergilenmiştir.
kadro
yazan: neil simon
yöneten: s. bora seçkin
çeviri: bilge koloğlu
ddramaturg: hatice yurtduru
sahne tasarımı: ayhan doğan
kostüm tasarımı: nihal kaplangı
işık tasarımı: f. kemal yiğitcan
efekt tasarımı: ersin aşar
görsel tasarım ve uygulama: mustafa küçücük
oyuncular:
ezgim kılınç, derya çetinel, erhan yazıcıoğlu
-----------------
libby tucker, on altı yıldır görmediği babasının yanına geldiğinde nasıl karşılanacağını bilmiyordur. hollywood'da senaryo yazarı olan babası herbert tucker, onun sinema artisti olma hayallerine yardım edecek midir? bu karşılaşmayla başlayan geçmişin sorgulanmasına, babasının kız arkadaşı steffy ile arasındaki sorunlar da eklenince gerilim artar. genç bir kızın hayalleriyle, hayattan düş kırıklıklarından yorulmuş bir adamın birbirlerini nasıl etkilediğine ve birbirlerine nasıl ihtiyaç duyduklarına tanık olacaksınız. bu baba kız hikâyesinde içten içe sessiz sinemadan başlayarak sinemanın gelişimi, sorunları, insandaki yansımaları da işlenmekte...
kadro
yazan: neil simon
yöneten: s. bora seçkin
çeviri: bilge koloğlu
ddramaturg: hatice yurtduru
sahne tasarımı: ayhan doğan
kostüm tasarımı: nihal kaplangı
işık tasarımı: f. kemal yiğitcan
efekt tasarımı: ersin aşar
görsel tasarım ve uygulama: mustafa küçücük
oyuncular:
ezgim kılınç, derya çetinel, erhan yazıcıoğlu
-----------------
libby tucker, on altı yıldır görmediği babasının yanına geldiğinde nasıl karşılanacağını bilmiyordur. hollywood'da senaryo yazarı olan babası herbert tucker, onun sinema artisti olma hayallerine yardım edecek midir? bu karşılaşmayla başlayan geçmişin sorgulanmasına, babasının kız arkadaşı steffy ile arasındaki sorunlar da eklenince gerilim artar. genç bir kızın hayalleriyle, hayattan düş kırıklıklarından yorulmuş bir adamın birbirlerini nasıl etkilediğine ve birbirlerine nasıl ihtiyaç duyduklarına tanık olacaksınız. bu baba kız hikâyesinde içten içe sessiz sinemadan başlayarak sinemanın gelişimi, sorunları, insandaki yansımaları da işlenmekte...
- ellerini ve ayaklarını yana açmış bir insan
- askeri güc ve savaş
- meşhurluk(bkz: stardom) (bkz: celebrity)
- sosyalizm (bkz: red star)
gibi bir çok şeyin simgesi olan yıldız. ayrıca 50'ye yakın ülkenin bayrağında da 5 köşeli yıldız bulunur.
- askeri güc ve savaş
- meşhurluk(bkz: stardom) (bkz: celebrity)
- sosyalizm (bkz: red star)
gibi bir çok şeyin simgesi olan yıldız. ayrıca 50'ye yakın ülkenin bayrağında da 5 köşeli yıldız bulunur.
anayasaya aykırı olduğundan emin olduğum uygulama.
bedelli, ya da kefaretli:
soralim…
halkı sömürenler, kolay yoldan köşeyi dönenler, şımarıklıktan kırılan zengin çocukları bedelli askerlik yaparken, köylü mehmet ağa bağını bahçesini işleyen tek oğlunu davullarla zurnalarla askere gönderecek, ayşe teyze –çocuğuyla dalga geçilebileceğini düşünmeden – oğlunun eline kına yakacak. 7-8 ay sonra bir ford transit ve arkasında bir ambulans köyü şehre bağlayan yolda görülecek, mehmet ağa tarlasında tırpanına yaslanıp bakakalacak gelenlere, ayşe teyze odasından çıkamayacak, göğsünde anlatılamaz ağrılar hissedecek, önden hızlı adımlarla apoletliler, arkasından bir doktor ve iki hemşire yönelecek mehmet ağanın evine, ayşe teyze kapıyı açamayacak kahrından, mehmet ağa tüm üzüntüsünü bastırmaya çalışarak komutanın yanına gitmeye çalışacak, başaramayacak gözlerinden akan yaşları durdurmayı, “vatan sağ olsun”?
1 - bu vatanın refah seviyesi en yüksek vatandaşları kendisini refaha erdiren bu vatana hizmet etmeyi enayilik olarak görürken, en cefakar insanlarımız her gün ölecek. bu vatan kimin, bu ülke için hep fakirler mi ölecek sayın kimsesizlerin kimsesi?
yarın ya da sonraki gün bu yasa çıkacak, 130-140 bin kişi 30.000 tl verip devlete önemli bir gelir kaynağı oluşturacak ve nizamiye dahi görmeden vatani görevini tamamlayacak. bir de madalyonun öbür yüzündekiler olacak tabi… nişanlısını, eşini, çocuğunu, tek başına geçindirdiği evini, annesini, kardeşlerini bırakıp nizamiye kapısından 15 ay sonra evine dönmek üzere içeri girenler olacak. “iç güvenlik harekatını etkilemeyecek” demiş bazıları, nasıl bir yanılgı, nasıl bir düşüncesizlik!!! bu kanun, bu olay insanları zenginler ve diğerleri olarak ikiye ayırmaktan başka hiçbir şey değildir. orada canını tehlikeye atarak görevini yapmaya çalışan askerin aklından geçmeyeceğini mi sanıyorsun uğradığı bu haksızlığın, eşitsizliğin. sormayacak mı kendi kendine “bu vatanda çalışan ben, yorulan ben, sakat kalan ben, ölen ben, mutlu olan onlar, hayatın tadını çıkaran onlar. bu vatan gerçekten kimin? beni mutlu etmeyip onları mutlu eden bir vatan için neden canımı vereyim?” sorularını?
antik roma'da kölelerin özgürlüğe kavuşmak için kefaret vermesi gibi bir şey bu, yalnız hiç kölelik yapmadan, peşin peşin… anayasanın eşitlik ilkesine aykırı, anayasaya aykırı çıkarılacak olan bu kanun. vatani hizmetini yapmama şansı doğduğu için ağzı sulananlar, içinizde en ufak bir insanlık varsa karşı çıkın bu uygulamaya, ya zorunlu askerliğin kaldırılmasını isteyin(ikamesi kamu hizmeti olabilir) ya da hepiniz bu eşitsizliğe tepkinizi koyarak para için insanları paryalara ayıran bu zihniyete karşı durun ve gidin, zor da olsa vatani görevinizi yerine getirin…
bedelli, ya da kefaretli:
soralim…
halkı sömürenler, kolay yoldan köşeyi dönenler, şımarıklıktan kırılan zengin çocukları bedelli askerlik yaparken, köylü mehmet ağa bağını bahçesini işleyen tek oğlunu davullarla zurnalarla askere gönderecek, ayşe teyze –çocuğuyla dalga geçilebileceğini düşünmeden – oğlunun eline kına yakacak. 7-8 ay sonra bir ford transit ve arkasında bir ambulans köyü şehre bağlayan yolda görülecek, mehmet ağa tarlasında tırpanına yaslanıp bakakalacak gelenlere, ayşe teyze odasından çıkamayacak, göğsünde anlatılamaz ağrılar hissedecek, önden hızlı adımlarla apoletliler, arkasından bir doktor ve iki hemşire yönelecek mehmet ağanın evine, ayşe teyze kapıyı açamayacak kahrından, mehmet ağa tüm üzüntüsünü bastırmaya çalışarak komutanın yanına gitmeye çalışacak, başaramayacak gözlerinden akan yaşları durdurmayı, “vatan sağ olsun”?
1 - bu vatanın refah seviyesi en yüksek vatandaşları kendisini refaha erdiren bu vatana hizmet etmeyi enayilik olarak görürken, en cefakar insanlarımız her gün ölecek. bu vatan kimin, bu ülke için hep fakirler mi ölecek sayın kimsesizlerin kimsesi?
yarın ya da sonraki gün bu yasa çıkacak, 130-140 bin kişi 30.000 tl verip devlete önemli bir gelir kaynağı oluşturacak ve nizamiye dahi görmeden vatani görevini tamamlayacak. bir de madalyonun öbür yüzündekiler olacak tabi… nişanlısını, eşini, çocuğunu, tek başına geçindirdiği evini, annesini, kardeşlerini bırakıp nizamiye kapısından 15 ay sonra evine dönmek üzere içeri girenler olacak. “iç güvenlik harekatını etkilemeyecek” demiş bazıları, nasıl bir yanılgı, nasıl bir düşüncesizlik!!! bu kanun, bu olay insanları zenginler ve diğerleri olarak ikiye ayırmaktan başka hiçbir şey değildir. orada canını tehlikeye atarak görevini yapmaya çalışan askerin aklından geçmeyeceğini mi sanıyorsun uğradığı bu haksızlığın, eşitsizliğin. sormayacak mı kendi kendine “bu vatanda çalışan ben, yorulan ben, sakat kalan ben, ölen ben, mutlu olan onlar, hayatın tadını çıkaran onlar. bu vatan gerçekten kimin? beni mutlu etmeyip onları mutlu eden bir vatan için neden canımı vereyim?” sorularını?
antik roma'da kölelerin özgürlüğe kavuşmak için kefaret vermesi gibi bir şey bu, yalnız hiç kölelik yapmadan, peşin peşin… anayasanın eşitlik ilkesine aykırı, anayasaya aykırı çıkarılacak olan bu kanun. vatani hizmetini yapmama şansı doğduğu için ağzı sulananlar, içinizde en ufak bir insanlık varsa karşı çıkın bu uygulamaya, ya zorunlu askerliğin kaldırılmasını isteyin(ikamesi kamu hizmeti olabilir) ya da hepiniz bu eşitsizliğe tepkinizi koyarak para için insanları paryalara ayıran bu zihniyete karşı durun ve gidin, zor da olsa vatani görevinizi yerine getirin…
osmanlı devletinin son dönemlerinde devletin asli unsuru muamelesi görmeyen anadolu insanı türklüğün ne olduğunu bilmemektedir. havzalı çiftçinin "estağfurullah paşam, siz nasıl türk olursunuz?" demesi halkın türklüğe bakış açısını anlamamıza yardımcı oluyordur sanırım.
"türklüğün unutulmuş yüksek vasfı"nı yüce türk milletine hatırlatmak kurtuluş mücadelesinden sonra girdiği işler içinde en önem verdiklerinden bir tanesi olmuştur.türk tarih kurumu ve türk dil kurumunun kurulması onun bu yöndeki çalışmalara ne denli önem verdiğinin diğer göstergeleridir.
konuşmalarından birine kulak verelim:
" bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine, yüksek sahne oldu. bu sahne 7 bin senelik, en aşağı bir türk beşiğidir. beşik tabiatın rüzgarlarıyla sallandı. beşiğin içindeki çocuk tabiatın yağmurlarıyla yıkandı.o çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela, korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı; onları tabiatın babası tanıdı onların oğlu oldu. bir gün o tabiat çocuğu tabiat oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu; türk oldu. türk budur, yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir."
evet belki de bazılarının dediği gibi narsisttir. ama unutulmamalıdır ki yaradılışındaki tek mükemmeliyet - kendisinin de belirttiği gibi - türk olmasıdır.
"atatürk" soyadı kendisi tarafından istenmemiş, tbmm tarafından teklif edilmiş, verilmiştir. koskoca "anafartalar kahramanı" "gazi paşa" kendine türk demiştir, hem de atatürk. halkın zihninde türklüğe karşı hissedilen duyguların nasıl değiştiğini düşünün. halk üzerinde ttk'nın, tdk'nın kurulmasından, diğer tüm konuşmalarından bile daha faydalı etki yaptığına eminim.
hayatının her anını ülkesine ve milletine adayan bir insanın, milletinin seçtiği meclis tarafından "atatürk" gibi bir soyadı ile onurlandırılması kadar doğal bir şey olamaz.
"türklüğün unutulmuş yüksek vasfı"nı yüce türk milletine hatırlatmak kurtuluş mücadelesinden sonra girdiği işler içinde en önem verdiklerinden bir tanesi olmuştur.türk tarih kurumu ve türk dil kurumunun kurulması onun bu yöndeki çalışmalara ne denli önem verdiğinin diğer göstergeleridir.
konuşmalarından birine kulak verelim:
" bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine, yüksek sahne oldu. bu sahne 7 bin senelik, en aşağı bir türk beşiğidir. beşik tabiatın rüzgarlarıyla sallandı. beşiğin içindeki çocuk tabiatın yağmurlarıyla yıkandı.o çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela, korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı; onları tabiatın babası tanıdı onların oğlu oldu. bir gün o tabiat çocuğu tabiat oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu; türk oldu. türk budur, yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir."
evet belki de bazılarının dediği gibi narsisttir. ama unutulmamalıdır ki yaradılışındaki tek mükemmeliyet - kendisinin de belirttiği gibi - türk olmasıdır.
"atatürk" soyadı kendisi tarafından istenmemiş, tbmm tarafından teklif edilmiş, verilmiştir. koskoca "anafartalar kahramanı" "gazi paşa" kendine türk demiştir, hem de atatürk. halkın zihninde türklüğe karşı hissedilen duyguların nasıl değiştiğini düşünün. halk üzerinde ttk'nın, tdk'nın kurulmasından, diğer tüm konuşmalarından bile daha faydalı etki yaptığına eminim.
hayatının her anını ülkesine ve milletine adayan bir insanın, milletinin seçtiği meclis tarafından "atatürk" gibi bir soyadı ile onurlandırılması kadar doğal bir şey olamaz.
"erkekler ve kadınlar aşk edimi denen şeyde çabucak birbirlerini yutarlar ya da iki kişilik uzun bir alışkanlık geliştirirler." albert camus, veba
loreena mckennitt'in ellerinde değerini bulan enstrüman.
haftalardır yapılan savaşlarda yenilgi yüzü görmemiştir sim. yenen olmamıştır kendisini ama bileneni çoktur. yine ikiye karşı bir yapılan bir savaşta düşmanını bozguna uğratan sim'im ağzından şu sözler dökülür:
- alayınız toplansanız yenemezsiniz. nihahahaha...
(konuşmalar, dalga geçmeler, yüksekten sallamalar) yeni bir kapışma planlanır. bir hafta sonra aynı gün, sim yanında bir dostuyla 6 düşmana karşı mücadele verecektir, rakipler oldukça kuvvetlidir, öyleki düşman son oyunda yanında olan arkadaşını bile takıma dahil etmemiştir. ama elde iki koz vardır, görüşmelerden iki taviz koparılmıştır:
- savaşın ne zaman başlayacağına sim karar verecek o ana kadar kimse keşif faaliyetlerinde bulunmayacak(savaşın başlama zamanı 15 dakika önceden bildirilecektir)
- oyun ayarlarını sim yapacaktır.
uykusuz geçen geçeler, rüyalara giren savaşlar, paladinler... akla bir fikir gelir.
adım adım sıralayalım bu taktiği.
- oyun ayarlarından harita arena, boyut giantic seçilir, team lock kapatılır.
- oyun başladıktan sonra sadece işçi ve trade card üretilir ve yine sadece ekonomi alanında teknoloji geliştirilir(140 işçi 60 trade card). aynı işlemi dost ülkeniz de yapar.
- yaklaşık 2 saat sonra aoe tarihinde görülmemiş bir ekonomik büyüklüğe ulaşılır.
- dost ülkeniz savaşta kullanmayı düşündüğünüz askerlerin (benim için - ispanyollar - paladinler ve atlı tüfekçiler) researchlerini yaparlar(convert edilememe özelliği geliştirilmemelidir.)
- surlardan aşadığaki şekil oluşturulur:
______________________________________________________
|. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . |
|(sizin inşaa ettiğiniz kapı) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .|(dost ülkenin inşaa ettiği kapı)
|. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . |
|. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . |
|. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . |
---------------------------------------------------------------------------------------
______________________________________________________
|. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . |
|(sizin inşaa ettiğiniz kapı) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .|(dost ülkenin inşaa ettiği kapı)
|. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . |
|. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . |
|. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . |
---------------------------------------------------------------------------------------
______________________________________________________
|. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . |
|(sizin inşaa ettiğiniz kapı) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .|(dost ülkenin inşaa ettiği kapı)
|. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . |
|. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . |
|. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . |
---------------------------------------------------------------------------------------
.
.
.
- öncelikle 70-80 kadar işçi öldürülür ve yerine rahip(30), kamikaze(40) ve mancınık(20) üretilir. rahiplerin toplu convertlerde sadece birinin gücünün düşmesini sağlayan geliştirme ile 2x hızlı geri dolum geliştirmeleri yapılmalıdır.
- kaynaklar dost ülkeye verilir ve dost ülke diplomasi ayarlarından düşman olarak seçilir.
- artık yapmanız gereken şey basittir, dostunuz asker üretip misyonerlik bölgesine yollayacak, rahipleriniz onu convert edecek ve bu sayede nüfus sınırına takılmadan istediğiniz kadar büyük bir ordu kurabileceksinizdir. dikkat etmeniz gereken bir diğer husus da o askerlerinizi o bölgeden kısa zaman aralıklarıyla çekmenizdir, yoksa gelen askerleri convert edilmiş askerler öldürür, yazık olur.
- bu arada puan tablosunda isminizin yanında acayip işaretler çıkmaya başlayacak puanınız çok hızlı bir şekilde yükselecektir. düşmanlarınız homurdanacak, ne olduğunu anlayamayacaklar, meraktan dudaklarını kemireceklerdir.
- kısa zamanda öyle bir ordu oluşacaktır ki sadece destek için üretilen atlı tüfekçileri(450-500 cıvarında)bile numaralandırabilmek mümkün olmayacaktır.
- yanyana duran paladinlerinizi izlemek için en yüksek çözünürlüklü ekranda bile 2 kare geçmeniz gerekecektir. (toplam paladin sayısı da 1000 den az değildir.)
- savaşın 15 dk. sonra başlayacağı haber verilir.
- savaş başlar. düşmanların her iki ülkeye yaptığı saldırı kısa sürede(3-4 dakika) bittikten sonra ordular yürüyüşe geçer. yıldırım harbi doktrini uygulanır. bir taraftan düşmanların sur dışındaki kale, stable, baraks gibi yapıları yıkılırken, diğer taraftan town center a doğru yürüyüş başlar, kapılar kamikazelerle patlatılır. daha siz ilk ülkeyi işgal ederken düşmanlarınız oyundan çekilmeleri sizi mutlu edecektir, zaten önemli olan da budur, savaşmadan kazanmak.
- alayınız toplansanız yenemezsiniz. nihahahaha...
(konuşmalar, dalga geçmeler, yüksekten sallamalar) yeni bir kapışma planlanır. bir hafta sonra aynı gün, sim yanında bir dostuyla 6 düşmana karşı mücadele verecektir, rakipler oldukça kuvvetlidir, öyleki düşman son oyunda yanında olan arkadaşını bile takıma dahil etmemiştir. ama elde iki koz vardır, görüşmelerden iki taviz koparılmıştır:
- savaşın ne zaman başlayacağına sim karar verecek o ana kadar kimse keşif faaliyetlerinde bulunmayacak(savaşın başlama zamanı 15 dakika önceden bildirilecektir)
- oyun ayarlarını sim yapacaktır.
uykusuz geçen geçeler, rüyalara giren savaşlar, paladinler... akla bir fikir gelir.
adım adım sıralayalım bu taktiği.
- oyun ayarlarından harita arena, boyut giantic seçilir, team lock kapatılır.
- oyun başladıktan sonra sadece işçi ve trade card üretilir ve yine sadece ekonomi alanında teknoloji geliştirilir(140 işçi 60 trade card). aynı işlemi dost ülkeniz de yapar.
- yaklaşık 2 saat sonra aoe tarihinde görülmemiş bir ekonomik büyüklüğe ulaşılır.
- dost ülkeniz savaşta kullanmayı düşündüğünüz askerlerin (benim için - ispanyollar - paladinler ve atlı tüfekçiler) researchlerini yaparlar(convert edilememe özelliği geliştirilmemelidir.)
- surlardan aşadığaki şekil oluşturulur:
______________________________________________________
|. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . |
|(sizin inşaa ettiğiniz kapı) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .|(dost ülkenin inşaa ettiği kapı)
|. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . |
|. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . |
|. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . |
---------------------------------------------------------------------------------------
______________________________________________________
|. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . |
|(sizin inşaa ettiğiniz kapı) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .|(dost ülkenin inşaa ettiği kapı)
|. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . |
|. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . |
|. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . |
---------------------------------------------------------------------------------------
______________________________________________________
|. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . |
|(sizin inşaa ettiğiniz kapı) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .|(dost ülkenin inşaa ettiği kapı)
|. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . |
|. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . |
|. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . |
---------------------------------------------------------------------------------------
.
.
.
- öncelikle 70-80 kadar işçi öldürülür ve yerine rahip(30), kamikaze(40) ve mancınık(20) üretilir. rahiplerin toplu convertlerde sadece birinin gücünün düşmesini sağlayan geliştirme ile 2x hızlı geri dolum geliştirmeleri yapılmalıdır.
- kaynaklar dost ülkeye verilir ve dost ülke diplomasi ayarlarından düşman olarak seçilir.
- artık yapmanız gereken şey basittir, dostunuz asker üretip misyonerlik bölgesine yollayacak, rahipleriniz onu convert edecek ve bu sayede nüfus sınırına takılmadan istediğiniz kadar büyük bir ordu kurabileceksinizdir. dikkat etmeniz gereken bir diğer husus da o askerlerinizi o bölgeden kısa zaman aralıklarıyla çekmenizdir, yoksa gelen askerleri convert edilmiş askerler öldürür, yazık olur.
- bu arada puan tablosunda isminizin yanında acayip işaretler çıkmaya başlayacak puanınız çok hızlı bir şekilde yükselecektir. düşmanlarınız homurdanacak, ne olduğunu anlayamayacaklar, meraktan dudaklarını kemireceklerdir.
- kısa zamanda öyle bir ordu oluşacaktır ki sadece destek için üretilen atlı tüfekçileri(450-500 cıvarında)bile numaralandırabilmek mümkün olmayacaktır.
- yanyana duran paladinlerinizi izlemek için en yüksek çözünürlüklü ekranda bile 2 kare geçmeniz gerekecektir. (toplam paladin sayısı da 1000 den az değildir.)
- savaşın 15 dk. sonra başlayacağı haber verilir.
- savaş başlar. düşmanların her iki ülkeye yaptığı saldırı kısa sürede(3-4 dakika) bittikten sonra ordular yürüyüşe geçer. yıldırım harbi doktrini uygulanır. bir taraftan düşmanların sur dışındaki kale, stable, baraks gibi yapıları yıkılırken, diğer taraftan town center a doğru yürüyüş başlar, kapılar kamikazelerle patlatılır. daha siz ilk ülkeyi işgal ederken düşmanlarınız oyundan çekilmeleri sizi mutlu edecektir, zaten önemli olan da budur, savaşmadan kazanmak.
ekonomi abanan imparatorların, savaş tanrılarının, barışçıl diplomatların komutası altında dur durak bilmeden, yemeden içmeden çalışıp odun toplayan, altın çıkaran, tarla ekip biçen, üniversite kuran ve yaşamlarının sonuna kadar kesintisiz hizmet veren köylülerdir.
entrylerimizi farklı bir zamanda göndermek için kaydetmemizi sağlayan ve entry görünümünü etkilemeden link verebileceğimiz eklentiler beklediğimiz sözlük.
japon sarkıcı, söz yazarı, piyanist. renai shahsin adlı şarkısı dinlenmeye değer.
1985 yılında akademiyi birincilikle bitirerek görevine başlamıştır. 2002 yılına kadar sicili hep 100 olmuş, sürekli maaş ödülleri ve takdirler almıştır. birçok suç örgütünün çökertilmesinde katkısı olmuştur. tek hatası emniyet içindeki f tipi yapılanma içinde yer almak yerine devletin yanında yer alması olmuş, 2002'deki iktidar değişikliği ile devresinin en parlak geleceğe sahip polisi olmasına rağmen kariyeri bitirilmiştir.
bugün hakkında açılan davaların hepsi lehinde sonuçlansa da tekrar mesleğine dönememiştir.
bugün hakkında açılan davaların hepsi lehinde sonuçlansa da tekrar mesleğine dönememiştir.
"dünya iyinin ödüllendirilip kötünün cezalandırıldığı bir yer değildir."
colin semper
"the world is not a place where good is rewarded and devil is punished"
colin semper
"the world is not a place where good is rewarded and devil is punished"
"dünya iyinin ödüllendirilip kötünün cezalandırıldığı bir yer değildir."
colin semper
"the world is not a place where good is rewarded and devil is punished"
colin semper
"the world is not a place where good is rewarded and devil is punished"
salyangoza ters binen şekspiriyle, mızıkçı çocuk tiplemesiyle, korkak rambosuyla, soykarılarıyla vs.vs. çok güzel bir müzikal.
soykarılar o kadar güzel performans sergiliyorlar ki bazen haluk bilginer'i bile ikinci plana itiyorlar.
zaman zaman tempo düşüyor oyunda, aynı hayatımızın bazı dönemlerinde olduğu.
güzel bir söz duyuyorsunuz, sonra bir başkasını, ondan sonra yeni bir tanesini, hepsi aklımda kalsın istiyorsunuz ama olmuyor, çoğunu unutuyorsunuz.
"delilik? : düşündüğü her şeyi dile getirme eşiği"
"kendine karşı dürüst olan
sahtekarlık yapamaz başkasına"
soykarılar o kadar güzel performans sergiliyorlar ki bazen haluk bilginer'i bile ikinci plana itiyorlar.
zaman zaman tempo düşüyor oyunda, aynı hayatımızın bazı dönemlerinde olduğu.
güzel bir söz duyuyorsunuz, sonra bir başkasını, ondan sonra yeni bir tanesini, hepsi aklımda kalsın istiyorsunuz ama olmuyor, çoğunu unutuyorsunuz.
"delilik? : düşündüğü her şeyi dile getirme eşiği"
"kendine karşı dürüst olan
sahtekarlık yapamaz başkasına"
cemal kutay'ın ikinci meşrutiyetin ilanı- 31 mart ayaklanması arasındaki olayları incelediği kitap. tam adı " laik cumhuriyet karşısında derviş vahdetiler cephesi - 31 mart'ın 90. yılında" şeklinde
kitabın en dikkat çekici yeri önsözün hemen sonunda yer alıyor:
"lütfeni sahifeleri açmadan önce...
izninizle açıklayayım: elinizdeki kitab; esas konusu olan 31 mart 1325(13 nisan 1909) da, meşrutiyeti yıkmayı hedef almış kanlı-kinli gericilik ayaklanmasının 84'üncü yıl dönümü 13 nisan 1993 günü yayınlanacaktı.
çok yönlü, usta makyajlı gizli/açık kuruluşların, o geri dönüş'ün mirasına sahib çıkma yolunda olduklarını isbatlıyarak;
ve tarihin asıl vazifesinin böylece hizmet olduğuna ömrünü vakfetmiş emektarın uyarısı olarak benim imkanlarımın dışındaki sebeblerle yayınlanması gecikmiştir.
"yayınlansaydı ne değişecekti?" diyebilirsiniz.
hayır!..
bugün ortada " - ben uyarı vazifemi yaptım" tesellisini aşan tehlike var: atatürk'ün laik cumhuriyetini sandıktan çıkarak yıkma hazırlığındadırlar, ve, yarıyolu aşmışlardır. sivas olaylarıyla yeni aşamasına erişen pervasız ve gözü dönmüş komplo hedefine yürüyor: temel dayanakları da kaynaklarının sisler arasına itilmiş meçhul olması...
elinizdeki kitabda arkasına saklanılan bu irsiyyetin ibretli yapısıyla tanışabileceğinizi söylyeb,l,yorum.
son satıra geldiğinizde hüküm sizin... - c.k. "
kitabın en dikkat çekici yeri önsözün hemen sonunda yer alıyor:
"lütfeni sahifeleri açmadan önce...
izninizle açıklayayım: elinizdeki kitab; esas konusu olan 31 mart 1325(13 nisan 1909) da, meşrutiyeti yıkmayı hedef almış kanlı-kinli gericilik ayaklanmasının 84'üncü yıl dönümü 13 nisan 1993 günü yayınlanacaktı.
çok yönlü, usta makyajlı gizli/açık kuruluşların, o geri dönüş'ün mirasına sahib çıkma yolunda olduklarını isbatlıyarak;
ve tarihin asıl vazifesinin böylece hizmet olduğuna ömrünü vakfetmiş emektarın uyarısı olarak benim imkanlarımın dışındaki sebeblerle yayınlanması gecikmiştir.
"yayınlansaydı ne değişecekti?" diyebilirsiniz.
hayır!..
bugün ortada " - ben uyarı vazifemi yaptım" tesellisini aşan tehlike var: atatürk'ün laik cumhuriyetini sandıktan çıkarak yıkma hazırlığındadırlar, ve, yarıyolu aşmışlardır. sivas olaylarıyla yeni aşamasına erişen pervasız ve gözü dönmüş komplo hedefine yürüyor: temel dayanakları da kaynaklarının sisler arasına itilmiş meçhul olması...
elinizdeki kitabda arkasına saklanılan bu irsiyyetin ibretli yapısıyla tanışabileceğinizi söylyeb,l,yorum.
son satıra geldiğinizde hüküm sizin... - c.k. "
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?