(bkz: her şey geçer hayat kalır)
tam alacakken kamera şakası olabilir fobisine kapılınabilecek hadise.
..hayatın boyunca birlikteliklerinde mutlu olama inşallah
..birgün yolda giderken bişey düşürdüğünü görüp de eğilince, düşenin çükünün olduğunu görürsün inşallah
..birgün yolda giderken bişey düşürdüğünü görüp de eğilince, düşenin çükünün olduğunu görürsün inşallah
(bkz: yedi uyuyanlar masalı)
(bkz: yedi uyuyanlar masalı)
biraz kekredir derler buranın suyu
beşe beş dayanakları vardır duvarlarının
çünkü toprak kayar uyku zamanı
taş yerinde değil düşerken ağırdır nasıl
ki ağrı’da dipsiz kuyular
yedi uyuyanlar mağarada
telefon sesini duyarlar da
üşenirler açmaya yedi uyuyormuşgibiyapanlar
mağarada
pamuk prenses çözmüş sorununu üvey annesiyle
ayna fişteklemiyor güzellik meselesini
-ayna ayna! söyle bana, benden güzeli var mı dünyada?
-vallahi pamuk prenses var ama onun da yatağı kötü diyorlar...
kendini cüce zannedemiyor
uyuyor çünkü yedi andavallılar
biraz kekredir derler buranın masalları
prens geliyor gerçi öpemiyor fakat
uyku kokan ağızları
ve aradan yıllaaaaar yıllaaar geçiyor...
derken uyanıyor yedi’den biri
hassiktir diyor amma uyumuşum be...
çıkıyor kahvaltılık birşeyler almaya
dömüyor fakat...
ve derler ki altı keriz uyumaktadır hala
ege’de
turistik bir mağarada...
yılmaz erdoğan
beşe beş dayanakları vardır duvarlarının
çünkü toprak kayar uyku zamanı
taş yerinde değil düşerken ağırdır nasıl
ki ağrı’da dipsiz kuyular
yedi uyuyanlar mağarada
telefon sesini duyarlar da
üşenirler açmaya yedi uyuyormuşgibiyapanlar
mağarada
pamuk prenses çözmüş sorununu üvey annesiyle
ayna fişteklemiyor güzellik meselesini
-ayna ayna! söyle bana, benden güzeli var mı dünyada?
-vallahi pamuk prenses var ama onun da yatağı kötü diyorlar...
kendini cüce zannedemiyor
uyuyor çünkü yedi andavallılar
biraz kekredir derler buranın masalları
prens geliyor gerçi öpemiyor fakat
uyku kokan ağızları
ve aradan yıllaaaaar yıllaaar geçiyor...
derken uyanıyor yedi’den biri
hassiktir diyor amma uyumuşum be...
çıkıyor kahvaltılık birşeyler almaya
dömüyor fakat...
ve derler ki altı keriz uyumaktadır hala
ege’de
turistik bir mağarada...
yılmaz erdoğan
rock the nations da sahne almıştır hem de gecenin birimiydi ikisi miydi öle bişiysiydi işte. insanlar içmekten sıçmaktan bunalmış çayıra bağa bostana yayılmışken bu grubun çıkmasıyla dört bir taraftan cinsi erkek olan gruplar sahneye doğru kıyasıya bir mücedele içersinde yetiştikten sonra sahnedeki hatunu ağızlarından salyalar akarak izlemişlerdir. 26 temmuz çarşamba günü de konseri varmış.
cinsel organıyla düşünen yurdum erkeğinin dul kadının ’nasılsa geçiş serbest’ diye iğrenç bi tanımlamayla ırzına geçme isteğini dile getirmiş söz öbeği.
(bkz: sevgili genclik )
öyle parçalandım ki ömrümde segiyle öfke arasında
sevgimi öfke vurdu
öfkemi sevgi kaçırdı
içim parçalandı arada
bir de bigün baktım gökyüzüne, bir bayram gecesi
bir kestane fişeği açmış yedi rengimden
yağıyorum çocukların üstüne
can yücel
ankara üniversitesi siyasal öğrencilerinin solcu tayfasının okulun içindeki bitki bitmiş yerde takıldıkları yerin adı.
olumse korktun savassa hep kactin
vur kendini korkularda hadi al
sen bir suydun sen bir ilactin
hoscakal canimin ici, hoscakal
hoscakal gozumun nuru, hoscakal
sen bir suydun sen bir ilactin
hoscakal iki gozum, hoscakal
hoscakal canimin ici, hosca kal
yoruma sığmayacak kadar güzel bir şarkı.
vur kendini korkularda hadi al
sen bir suydun sen bir ilactin
hoscakal canimin ici, hoscakal
hoscakal gozumun nuru, hoscakal
sen bir suydun sen bir ilactin
hoscakal iki gozum, hoscakal
hoscakal canimin ici, hosca kal
yoruma sığmayacak kadar güzel bir şarkı.
-isa’dan sonra xx. yy.-
yaşarken de söyledim kimse bilmeyebilir bunu,
fatiha suresi kadar eski,
günlerin çarmıhında isa kadar yaslıyım
ve tanrılar kadar çok yaşadım
kimse bilmeyebilir...
daha kırlangıçları yalancı bir dünyada yaşıyorum;
dağları yıkılan, dalları kırılan bir dünyada.
kayıp suretler için fotoğraflara koşuyorum
kimse bilmeyebilir...
günlerin çarmıhında
küle savruldum, ayrılıkları saydım,
bir hançer sapladım nevrozlu bir sevgiye;
kan bile damlamadı, yürüyüp gittim.
yüzüme yalancı bir sevinç iliştirdim...
ii
fal bakan çingeneler esmerdi, yalancıydı,
dönmeyecektin!
belki kuruyacaktım,
belki çarpa çarpa akacaktım o denizlere;
intiharlara aktığım gibi o denizlere,
bilmeyecektin!
çıkıp sina dağına o denizlerle
ibranice konuşacak, iblis’i kovacaktım;
iblis’i
kovmak
belki,
yarısını dünyanın
kovmak demekti...
iii
bir gülün bir odayı,
bir leşin bir semti kokuttuğu kentlerde,
bir ömür,
çarpar,
akar
da nasıl eskitir yatağını
kimse bilmeyebilir...
tanıktım,
yargıç
ve sanık;
yürüyüp gittim…
yüzüme yalan bir mutluluk iliştirdim:
günlerin çarmıhında isa gibiydim…
iv
günlerin çarmıhında
seni ağrıyan yanlarımla sevdim,
tutuklu kollarımla;
yokluğunda burada yıllar verdim.
yokluğuna
burada!
herkes bilecek bunu; tabancaya gerek yoktur…
tabancaya gerek yoktur!
sen haklı bir cinayetsin günlerin duvağında:
h e r ö m ü r k e n d i g e n ç l i ğ i n d e n v u r u l u r...
yılmaz odabaşı
(bkz: bileklerimde bayat bir intihar )
geliyormuşum;
pencerelerde yaz
ve bileklerimde bayat bir intihar
oysa ölünecek bir şey yokmuş,
gidince sen,
yaşanacak bir şey olmadığı kadar
yanıyormuşum;
vardığım yere bırakıp kendimi.
atlasında yeryüzünün
çılgın
ve çirkin
ve hüzünle oyalanan.
yüreğimde kül tadı nice yangından kalan...
ölüyormuşum;
senin saçların uzuyormuş üstelik.
ölünce ben, cıgarayı da bırakıp taksit ödüyormuşsun.
bedenin tecritmiş geçliğinden,
ikisi de yalnızmış,
geceler öpüyormuş memelerinden...
bense geçliğimi pazarlıksız
ve hızla geçtiğimden;
bugünler saçlarımla birlikte şiir yazmayı da kısa
kestiğimden,
piç kalmış aşklarla avutup kendimi,
bileklerimde bayat bir intiharın dikiş izleri,
gelip geçmiş yılların diş izleri ömrümde,
neşter ve gül’müş hayat.
gülüyor...gülüyor...gülüyormuşum...
yılmaz odabaşı
pencerelerde yaz
ve bileklerimde bayat bir intihar
oysa ölünecek bir şey yokmuş,
gidince sen,
yaşanacak bir şey olmadığı kadar
yanıyormuşum;
vardığım yere bırakıp kendimi.
atlasında yeryüzünün
çılgın
ve çirkin
ve hüzünle oyalanan.
yüreğimde kül tadı nice yangından kalan...
ölüyormuşum;
senin saçların uzuyormuş üstelik.
ölünce ben, cıgarayı da bırakıp taksit ödüyormuşsun.
bedenin tecritmiş geçliğinden,
ikisi de yalnızmış,
geceler öpüyormuş memelerinden...
bense geçliğimi pazarlıksız
ve hızla geçtiğimden;
bugünler saçlarımla birlikte şiir yazmayı da kısa
kestiğimden,
piç kalmış aşklarla avutup kendimi,
bileklerimde bayat bir intiharın dikiş izleri,
gelip geçmiş yılların diş izleri ömrümde,
neşter ve gül’müş hayat.
gülüyor...gülüyor...gülüyormuşum...
yılmaz odabaşı
tek kelimeyle ağlatacak şarkılardandır.dinlenesidir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?