tayfa75

http://tinyurl.com/4npe7cf adresinden konser görüntüleri eşliğinde izlenebilir.

fethullah gülen ile ilgili dünya basınına yönelik, araştırılması ve daha iyi bilgilendirmeleri yönünde yeni bir anons yayınlamışlar.

http://tinyurl.com/7rnfl2h

pek iyi bir çekim kalitesi olmasa da şu adrestenhttp://tinyurl.com/bo7bsn8 kulak verip, diziyi izleyenler de hatıralarını canlandırabilir.

sözleri;

we got it together didn’t we
we definately got our thing together don’t we baby
isn’t that nice
i mean really, when you really sit and think about it
isn’t it really, really nice
i could easily feel myself slipping more and more away to
that simple world of my own
nobody but you and me
we got it together baby

my first, my last, my everything
and the answer, to all my dreams
you’re my sun, my moon, my guiding star
my kind of wonderful, that’s what you are

i know there’s only, only one like you
there’s no way, they could have made two
you’re, you’re all im living for
your love i’ll keep for ever more
you’re the first, you’re the last, my everything

in you, i’ve found so many things
a love so new only you, could bring

can’t see you if you, you’ll make me feel this way
you’re like a first morning dew, on a brand new day

i see, so many ways that i, can love you
’till the day i die...

you’re my reality, yet im lost in a dream
you’re the first, my last, my everything


i know there’s only, only one like you
there’s no way, they could have made two
girl you’re my reality, but i’m lost in a dream
you’re the first, you’re the last, my everything

bir barry white klasiği. kendisi ile tanışmamıza, ally mcbeal’ daki john cage vesile olmuştur.

peter macnicol’ ün ally mcbeal’ da canlandırdığı arızalı avukat karakter. barry white’ tan you’re my first my last my everything’ e olan takıntısı ile keyif verirdi. güzel günlerdi.

ally mcbeal’ da vardı sanırım böyle bir hadise ve konuyu en güzel işleyenlerden biriydi hatırımda kaldığına göre. gerçi orada artık fiziken kadın olmuştu(ve yamulmuyorsam da house’ un lisa cuddy’ siydi). john cage aşık oluyordu kendisine.

vay be benim gibi bir balık hafızadan beklenmeyecek bir performans.

2011 de rob lurie tarafından, yeniden beyaz perdeye -güne uyarlanarak- aktarılmış. afişinde everyone has a beaking point göze çarpıyor. ve film boyunca o kırılma noktası hiç gelmeyecek sanıyorsunuz; ta ki gelene kadar. dustin hoffman’ ın başrolde olduğu ilk filmin imdb deki görsellerine bakınca kimi sahneleri birebir gözünüzde canlanıyor. kırılma noktasındaki kurgu, ilk çıtırtısından, parçaların birbirlerinden ayrı noktalara savrulmasına kadar ustaca tasarlanıp, perdeye aktarılmış. true blood’ daki çekici kötü adamımız eric northman’ ı burada da kötü adam rolünde izliyoruz. ama bu filmden sonra kafanızdaki çekiciliğini yitirebilir, hazırlıklı olun.

cahil cesareti dedikleri şeyin yıkıcı bir tanımına bu filmde şahit olacaksınız.

bir de bsplayer’ ın otomatik indirdiği alyazılar da iyiydi, belirtmeden geçmeyelim.

-----------------------------spoiler----------------------------:

mutlu sonları sevmeyenler için üzülerek bildiriyorum ki iyiler kazanıyor sonunda. ama ne pahasına? ne kadar mutlu bir son olarak değerlendirilebilir? izleyince siz karar verin.

-----------------------------spoiler----------------------------

redd’ in yeni klip parçası. yayınlayacak kanal bulurlarsa o kanalı alnından öpmek gerek.

süt verir.
o sütü biz fakirler bulursak içeriz; indy gibi beyaz türkler de yıkanmak için kullanırlar.

elime alıp da tutulduğum, nadir eserler arasında yerini almış kitap. ha çok mu özel bir zevke sahip, pek mi beyaz bir türküm? değilim ve yok öyle bir şey. kendimce okuduklarım arasında güzel bir yere koyduğum bir kitap olduğunu belirtip, okumamış olan kişileri okumaya teşvik edecek şekilde manipülatif bir eylem olarak buraya yazıyorum. okuyun lan işte. allah allah. tersim pistir ona göre.

neyse. konu olarak; erken yaşta uçuşa geçen bir ablanın, kanatlarından feragat edip, adından da anlaşılacağı üzere, pek de gül bahçesi olmayan dünyaya yönelmesini anlatıyor. gerçekçiliğini tartabilecek deneyime sahip değilim, ancak önsözünden alıntılayarak, gerçekçi dilinin kitabın bir roman mı yoksa günce mi gibi tartışmalara yol açtığından bahsedersek bu konuda bir fikir edinebilirsiniz belki.

2 sene kadar kitaplıkta sessizce toza bulandıktan sonra, hakettiği yeri vakur bir eda ile almıştır.

biraz da spoiler serpiştirelim araya;

-----------------------------spoiler----------------------------:

güzel bir şey gereksemeye, gerekseme baskıya ve baskı da tam bir zorbalığa dönüşmüştü. (sayfa61)

cehennem’ in eşiğine gelmiş kişilerin şeytandan ödü kopuyordu; zaten cehennemin içinde olanlar içinse şeytan özel biri değildi, yalnızca başka biriydi, o kadar. (sayfa79)

...gömülü bir yalanın iğrenç kokusunun nasıl suçlunun peşine düştüğünü, her şeyin içine sinip küf ve kokuşma yaratıncaya değin suçlunun soluduğu havayı kapladığını da iyi biliyordu.(sayfa93)

"bir süre daha bekle," dedi jacob. esther bu "bir süre-daha-bekleme"nin, jacob’ un sessizce eylemsizliğe sığınma yollarından biri olduğunu biliyordu. gözlerini kapa,sorun yok olsun ve her şey güzel-güzel olsun. bir yalandı bu. (sayfa140)

deborah ona "yitik ufuklar" adını takmıştı, çünkü venner, hiçbir zaman hiç kimseyi görmüyormuş gibiydi; sözde tedavi ettiği hastaların ötesine, sanki denize bakıyormuş gibi, uzaklara bakıyordu hep. (sayfa213)

-----------------------------spoiler----------------------------

bülent ortaçgil eşliğindehttp://fizy.com/#s/1lcfcl adresinden kulak verebileceğiniz parça.

online uyeler

independence (jedi) [msg] [kim]
epikuros (moderator) [msg] [kim]
tayfa75 (2. nesil bilgic) [msg] [kim]
with all my love (4. nesil bilgic) [msg] [kim]
burasi istanbul haci (5. nesil bilgic) [msg] [kim]
trouble (5. nesil bilgic) [msg] [kim]
darkside (5. nesil bilgic) [msg] [kim]
eshkiya (5. nesil bilgic) [msg] [kim]
mudo (5. nesil bilgic) [msg] [kim]
marchandiz (5. nesil bilgic) [msg] [kim]

$u anda yonetimden

1 jedi,
1 moderator,
1 bot(genelde gorunmez bu),

uyelerden ise

0 gammaz,
8 bilgic,
0 comez,

uyelerden toplam 10 ki$i sozlukte at ko$turuyorlar.

ayrica

$u anda bilgi sozluk’u 15 ki$i okuyor.

mezarını görene kadar kandığımız,ölü doğmuş vaatlerin şehri.
çocukluğumuzda, kıçımıza kaçan tuzunu hala çıkaramadığımız denizin şehri.
kapital endeksli yaşamın, taşı toprağı altın şehri.
yen ya da yenil şehri.
öl ya da öldür şehri.
bilgiyi silah diye kuşananların şehri.
günün güneşli saatlerinde, zihinlerinde gecenin karanlığını taşıyan zombilerin şehri.
etlerini, ruhları ile satanların şehri.
bir tek kafası güzellerin şehri.
ne kadar isterdim aşkın demek; ama paranın ve gücün şehri.
kendine aşık edebilmek için, hancıyı sikip, yolcuya gülen şehir.

biliyorum ki sen büyüksün istanbul; zira pehlivanlar da yenilgiye doyar.

kendisi whisky denen meretten hazetmez. bacardi ile de kötü anıları vardır(karda alçak sürünme gibi). bu sebepledir ki jb & redbull sipariş etmiştir. son bir kaç aydır bira, rakı ve şarap ile yaptığı idman ve alıştırmalar sonucu; belki bir ihtimal yarım şişeyi devirme potansiyeli bulunmaktadır.

gönlü ister ki indy hazretleri de geceye renk katsın ve tanık olsun, ama maalesef minarenin kılıfı "iş yemeği" adı ile taçlandırılmıştır.

madrugada parçası.

you were at my door
i heard you knockin’, but i didn’t care at all
i had been in all night, just starin’ at the wall
i didn’t really want to see you anymore

comin’ from the road
you took your coat off and you threw it on the floor
you said i can’t believe you wanna hurt me so
i said i’m not supposed to be like this you know
well i just had to let you go

what’s on your mind
when you’re lost in time
what’s on your mind, tell me why
why does it have to be this way?

you were in that dream
that i was dreamin’ i was dreamin in a dream
your nylon dress and i was floatin’ back downstream
i wanted love to come and swallow everything
ohh

everything it’s real
sooner or later, doesn’t matter how you feel
you slammed that door shut on the night of glass and steel
i cannot blame you for believing what you believe
well i just had to let you go

what’s on your mind
when you’re lost in time
what’s on your mind, tell me why
why does it have to be this way?
why do you always stay
miles away, and to steps behind
where the past is still livin’
beautiful and forgiven
do you not see
that you live in a dream
hey

what’s on your mind
when you’re lost in time
what’s on your mind, tell me why
why does it have to be this way?

what’s on your mind
when you’re lost in time
what’s on your mind, tell me why
why does it have to be this way?

what’s on your mind
when you’re lost in time
what’s on your mind, tell me why
why does it have to be this way?

bir müşterinin daveti ile 1 chivas, 2 bacardi’ ye meze olacak maçtır. artık biz mi maçı seyrederiz yoksa zeki müren’ mi aşka gelir bize katılır? ben hiç bilemedim şimdi.

http://tinyurl.com/blu2dob adresinden kulak verebileceğiniz şarkı.

sözü ve müziği şefik gürmeriç’ e ait, sema moritz’ in ekho albümünde seslendirdiği şarkısıdır.

o güzel benim olan, eskisinden yabancı
gönlümdeki bu sevda hiç dinmeyen bir acı

ruhumun kederinden, gözlerimle yaşla dolu
inliyorum derinden bana bilmem ne oldu

en candan arkadaşım, ruhumu saran gece
ben kime bağlanmışım, ağlıyorum gizlice

kimsesiz karanlıklar, derdime şifa verir
kalbimdeki yaralar, daha çok daha derin

(kartonetinden)

nasıl bir şey olduğunu merak edenlerinhttp://tinyurl.com/7dwfo3z adresinden kulak verebileceği nadide eser.