kitabın türkçe ye çevrilmiş hali için;
(bkz: sana gül bahcesi vadetmedim)
i never promised you a rose garden
güzel bir şarkı...
i beg your pardon
i never promised you a rose garden
along with the sunshine
theres gotta be a little rain sometime
when you take you gotta give
so live and let live
and let go oh oh oh oh
i beg your pardon
i never promised you a rose garden
i could promise you things like big diamond rings
but you dont find roses growin on stalks of clover
so you better think it over
well, if sweet talking you could make it come true
i would give you the world right now on a silver platter
but what would it matter
so smile for a while and lets be jolly
love shouldnt be so melancholy
come along and share the good times while we can
i beg your pardon
i never promised you a rose garden
along with the sunshine
theres gotta be a little rain sometime
i beg your pardon
i never promised you a rose garden
i could sing you a tune
and promise you the moon
but if thats what it takes to hold you
id just as soon let you go
but theres one thing i want you to know
youd better look before you leap
still waters run deep
and there wont always be someone there to pull you out
and you know what im talking about
so smile for a while and lets be jolly
love shouldnt be so melancholy
come along and share the good times while we can
i beg your pardon
i never promised you a rose garden
along with the sunshine
theres gotta be a little rain sometime.....
i beg your pardon
i never promised you a rose garden
along with the sunshine
theres gotta be a little rain sometime
when you take you gotta give
so live and let live
and let go oh oh oh oh
i beg your pardon
i never promised you a rose garden
i could promise you things like big diamond rings
but you dont find roses growin on stalks of clover
so you better think it over
well, if sweet talking you could make it come true
i would give you the world right now on a silver platter
but what would it matter
so smile for a while and lets be jolly
love shouldnt be so melancholy
come along and share the good times while we can
i beg your pardon
i never promised you a rose garden
along with the sunshine
theres gotta be a little rain sometime
i beg your pardon
i never promised you a rose garden
i could sing you a tune
and promise you the moon
but if thats what it takes to hold you
id just as soon let you go
but theres one thing i want you to know
youd better look before you leap
still waters run deep
and there wont always be someone there to pull you out
and you know what im talking about
so smile for a while and lets be jolly
love shouldnt be so melancholy
come along and share the good times while we can
i beg your pardon
i never promised you a rose garden
along with the sunshine
theres gotta be a little rain sometime.....
henüz bir kaç sayfasını okumuşken, uzandığım yerde uyuyakalmamın ardından parçalanmış bir ruh içerikli garip kabuslarla uyanmama sebep olmuş kitap. (uyuyakalmamın nedeni kitap değil. yorgundum biraz. bir bira attıktan sonra okurken ağırlık çöktü.)
neredeyse iki senedir kitaplığımda okunacaklar bölümünde duruyordu; bugün başladım okumaya ve bana yaptığına bak. peki ben pes eder miyim? tabii ki hayır! ruhum paramparça da olsa o kitap okunacak!
sonrasında detaylı bilgi için yine gelirim.
neredeyse iki senedir kitaplığımda okunacaklar bölümünde duruyordu; bugün başladım okumaya ve bana yaptığına bak. peki ben pes eder miyim? tabii ki hayır! ruhum paramparça da olsa o kitap okunacak!
sonrasında detaylı bilgi için yine gelirim.
elime alıp da tutulduğum, nadir eserler arasında yerini almış kitap. ha çok mu özel bir zevke sahip, pek mi beyaz bir türküm? değilim ve yok öyle bir şey. kendimce okuduklarım arasında güzel bir yere koyduğum bir kitap olduğunu belirtip, okumamış olan kişileri okumaya teşvik edecek şekilde manipülatif bir eylem olarak buraya yazıyorum. okuyun lan işte. allah allah. tersim pistir ona göre.
neyse. konu olarak; erken yaşta uçuşa geçen bir ablanın, kanatlarından feragat edip, adından da anlaşılacağı üzere, pek de gül bahçesi olmayan dünyaya yönelmesini anlatıyor. gerçekçiliğini tartabilecek deneyime sahip değilim, ancak önsözünden alıntılayarak, gerçekçi dilinin kitabın bir roman mı yoksa günce mi gibi tartışmalara yol açtığından bahsedersek bu konuda bir fikir edinebilirsiniz belki.
2 sene kadar kitaplıkta sessizce toza bulandıktan sonra, hakettiği yeri vakur bir eda ile almıştır.
biraz da spoiler serpiştirelim araya;
-----------------------------spoiler----------------------------:
güzel bir şey gereksemeye, gerekseme baskıya ve baskı da tam bir zorbalığa dönüşmüştü. (sayfa61)
cehennem’ in eşiğine gelmiş kişilerin şeytandan ödü kopuyordu; zaten cehennemin içinde olanlar içinse şeytan özel biri değildi, yalnızca başka biriydi, o kadar. (sayfa79)
...gömülü bir yalanın iğrenç kokusunun nasıl suçlunun peşine düştüğünü, her şeyin içine sinip küf ve kokuşma yaratıncaya değin suçlunun soluduğu havayı kapladığını da iyi biliyordu.(sayfa93)
"bir süre daha bekle," dedi jacob. esther bu "bir süre-daha-bekleme"nin, jacob’ un sessizce eylemsizliğe sığınma yollarından biri olduğunu biliyordu. gözlerini kapa,sorun yok olsun ve her şey güzel-güzel olsun. bir yalandı bu. (sayfa140)
deborah ona "yitik ufuklar" adını takmıştı, çünkü venner, hiçbir zaman hiç kimseyi görmüyormuş gibiydi; sözde tedavi ettiği hastaların ötesine, sanki denize bakıyormuş gibi, uzaklara bakıyordu hep. (sayfa213)
-----------------------------spoiler----------------------------
neyse. konu olarak; erken yaşta uçuşa geçen bir ablanın, kanatlarından feragat edip, adından da anlaşılacağı üzere, pek de gül bahçesi olmayan dünyaya yönelmesini anlatıyor. gerçekçiliğini tartabilecek deneyime sahip değilim, ancak önsözünden alıntılayarak, gerçekçi dilinin kitabın bir roman mı yoksa günce mi gibi tartışmalara yol açtığından bahsedersek bu konuda bir fikir edinebilirsiniz belki.
2 sene kadar kitaplıkta sessizce toza bulandıktan sonra, hakettiği yeri vakur bir eda ile almıştır.
biraz da spoiler serpiştirelim araya;
-----------------------------spoiler----------------------------:
güzel bir şey gereksemeye, gerekseme baskıya ve baskı da tam bir zorbalığa dönüşmüştü. (sayfa61)
cehennem’ in eşiğine gelmiş kişilerin şeytandan ödü kopuyordu; zaten cehennemin içinde olanlar içinse şeytan özel biri değildi, yalnızca başka biriydi, o kadar. (sayfa79)
...gömülü bir yalanın iğrenç kokusunun nasıl suçlunun peşine düştüğünü, her şeyin içine sinip küf ve kokuşma yaratıncaya değin suçlunun soluduğu havayı kapladığını da iyi biliyordu.(sayfa93)
"bir süre daha bekle," dedi jacob. esther bu "bir süre-daha-bekleme"nin, jacob’ un sessizce eylemsizliğe sığınma yollarından biri olduğunu biliyordu. gözlerini kapa,sorun yok olsun ve her şey güzel-güzel olsun. bir yalandı bu. (sayfa140)
deborah ona "yitik ufuklar" adını takmıştı, çünkü venner, hiçbir zaman hiç kimseyi görmüyormuş gibiydi; sözde tedavi ettiği hastaların ötesine, sanki denize bakıyormuş gibi, uzaklara bakıyordu hep. (sayfa213)
-----------------------------spoiler----------------------------
robot süpürge
bebek maması
aptamil bebek maması
en ucuz klima fiyatları
klima fiyatları
dubai vize
sözlük scripti sütyenli atlet
şişli escort bursa escort bursa escort görükle escort türkçe seks hikayeleri izmir escort hatay escort izmir escort ankara escort
çankaya escort maltepe escort buca escort denizli escort denizli escort çiğli escort şirinevler escort çekmeköy escort
Anadolu Yakası Escort istanbul escort
şişli escort
esenyurt escort
beylikdüzü escort
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?