bilgi sözlük provakatör bulma servisi tarafından tereyağından kıl çekilmiş gibi bulunmuş ve yaftası hemen sırtına yapıştırılmış bir yazan arkadaşımız daha... hoca bir gün eşşekten düşmüş, ahali toplanmış başına ve sormuşlar kendisine; hoca, doktor mu çağıralım imam mı? hoca sakin sakin, ey ahali bana eşekten düşmüş birini çağırın, çünkü eşekten düşmüşün halinden ancak eşekten düşmüş anlar. kelam-ı hasıl arkadaşımız oldukça makul ve düzeyli yazılar yazmış tebrik etmek gerekirken, recm edip provakatör ilan etmek niye? ayrıca bir paradoks ki gün gibi serilir önümüze; kime ve neye göre provakasyon?
#206639
konuya geçmeden evvel yukarıdaki entrye bir daha bakıp tekrar bu sayfaya gelin... entryi okudunuz ve geldiniz; entry kötülenir doğaldır ki aynısını ben de yapıyorum ama entry kötülemenin de belirli bir raconu, bir uslubu vardır. bir entryde hoşunuza gitmeyen bir yorum veya absürd bir durum, yanlış bir kullanım, fikrinize ters bir görüş varsa kötülenir. ama yararlı veya yararsız içinde yorum olmadan salt bilgi içeren bir entry neden kötülenir. ben bu örnek gösterdiğim entryim yerine kalkıp özbek türkçesi, türkçenin bir lehçesidir deseydim bu entryde yine bu kadar kötülenir miydi acaba diye çok merak ediyorum? bir noktadan sonra vicdan çıkar ortaya; kötü ile iyi arasında çok az fark vardır; şöyle mouse imlecini hemen entry numarasının yanına getirdin mi ’iyi’ aradaki küçücük butonu atlayıp bir yanına geçtin mi ’kötü’ olur o entry. yani iyi ile kötü ekran üzerinde iki butonluk yakınlıktadır birbirine. ama insan yüreğindeki vicdan ve vicdansızlık kavramları öylesine uzak ki birbirine; aradan nehirler bile akar o mesafeden... ha bu entryi de kötülemek mi istiyorsunuz, durun size yardımcı olayım; imleci entrynin altındaki berbat butonunun üzerine getireceksiniz. ve maktulüne arkadan sıkmakta olan bir katilin sinsiliğiyle gülümseyip, basacaksınız tetiğe. tetiğe bastığınızda öyle hemen can vermiyor maktulunüz. bu sefer yeni bir pencere açılacak karşınıza yaralı yaralı o küçücük hayat penceresinde size bakacak o entry. belki hayatını kurtarmak için son bir şans tanımanızı bekliyordur sizden. ama siz yumuşamayın, o pencerede soracak size ’filanca numaralı entrye berbat layık gördünüz doğru mu’ diye, siz ’berbat ne kelime amına bile korum’ deyip maktulün yerde yatan cesedinin üzerine bir kurşun daha sıkarsınız ve bundan sonra yeaaah diye bağırırsınız artık çünkü bitmiştir işiniz size kalan yerde yatan maktulün cesedini ayağınızın ucuyla dokunmak suretiyle yaşayıp yaşamadığını kontrol ettikten sonra, o küçücük pencereyi kapatıp sözlüğün ana sayfasına dönersiniz. ve tekrardan pusuya yatıp yeni avlar peşinde koşarsınız...
konuya geçmeden evvel yukarıdaki entrye bir daha bakıp tekrar bu sayfaya gelin... entryi okudunuz ve geldiniz; entry kötülenir doğaldır ki aynısını ben de yapıyorum ama entry kötülemenin de belirli bir raconu, bir uslubu vardır. bir entryde hoşunuza gitmeyen bir yorum veya absürd bir durum, yanlış bir kullanım, fikrinize ters bir görüş varsa kötülenir. ama yararlı veya yararsız içinde yorum olmadan salt bilgi içeren bir entry neden kötülenir. ben bu örnek gösterdiğim entryim yerine kalkıp özbek türkçesi, türkçenin bir lehçesidir deseydim bu entryde yine bu kadar kötülenir miydi acaba diye çok merak ediyorum? bir noktadan sonra vicdan çıkar ortaya; kötü ile iyi arasında çok az fark vardır; şöyle mouse imlecini hemen entry numarasının yanına getirdin mi ’iyi’ aradaki küçücük butonu atlayıp bir yanına geçtin mi ’kötü’ olur o entry. yani iyi ile kötü ekran üzerinde iki butonluk yakınlıktadır birbirine. ama insan yüreğindeki vicdan ve vicdansızlık kavramları öylesine uzak ki birbirine; aradan nehirler bile akar o mesafeden... ha bu entryi de kötülemek mi istiyorsunuz, durun size yardımcı olayım; imleci entrynin altındaki berbat butonunun üzerine getireceksiniz. ve maktulüne arkadan sıkmakta olan bir katilin sinsiliğiyle gülümseyip, basacaksınız tetiğe. tetiğe bastığınızda öyle hemen can vermiyor maktulunüz. bu sefer yeni bir pencere açılacak karşınıza yaralı yaralı o küçücük hayat penceresinde size bakacak o entry. belki hayatını kurtarmak için son bir şans tanımanızı bekliyordur sizden. ama siz yumuşamayın, o pencerede soracak size ’filanca numaralı entrye berbat layık gördünüz doğru mu’ diye, siz ’berbat ne kelime amına bile korum’ deyip maktulün yerde yatan cesedinin üzerine bir kurşun daha sıkarsınız ve bundan sonra yeaaah diye bağırırsınız artık çünkü bitmiştir işiniz size kalan yerde yatan maktulün cesedini ayağınızın ucuyla dokunmak suretiyle yaşayıp yaşamadığını kontrol ettikten sonra, o küçücük pencereyi kapatıp sözlüğün ana sayfasına dönersiniz. ve tekrardan pusuya yatıp yeni avlar peşinde koşarsınız...
http://www.ulusalihanet.com adlı sitesinin sebataycı olduğunu iddia ettiği kişi;
konuyla alakasız bir edit: elektriklerin kesilmesi sebebiyle entryi tam giremedim ve her ne olduysa bu entry sadece internet sitesinin adı olarak iki defa sisteme kaydolunmuş. ol sebepten sözlükten bazı arkadaşlar haklı olarak anlam kargaşasına düşmüşler, düzeltir. özürümüzü de dileriz...
(bkz: sözlüğe entry girerken elektirigin kesilmesi)
konuyla alakasız bir edit: elektriklerin kesilmesi sebebiyle entryi tam giremedim ve her ne olduysa bu entry sadece internet sitesinin adı olarak iki defa sisteme kaydolunmuş. ol sebepten sözlükten bazı arkadaşlar haklı olarak anlam kargaşasına düşmüşler, düzeltir. özürümüzü de dileriz...
(bkz: sözlüğe entry girerken elektirigin kesilmesi)
bu kişinin intihari esnasında kesin ya ipi kopar, ya mermisi ateş almaz, ya evi zemin kattadır diye camdan da atlayamaz yada jiletleri öylesine körelmiştir ki bileklerini bile kesemez. öylesine bahtsız bir bedevidir bu zat.
içinizde bir kaygı olur her zaman ama diğer yandan da yalnızlığın verdiği o amansız esriklik olur serde. bir tarafından gece karanlığında, dışarıda olmanın verdiği korku yüreğinize çökerken öbür yandan gündüzleri binlerce kişinin ezdiği yolların, kaldırımların yegane sahibi olmanın verdiği kudret daha da bir şişirir yüreğinizi, güven verir. kendinizi gecenin robinsonu zannedersiniz, çaresiz, çıkılmaz ve onulmaz bir halde görürsünüz ama öte yandan bu şehri yeni zaptetmiş bir antikçağ komutanının muzaffer ve mağrur kanı dolanır damarlarınızda. hele bir de sigara yakarsanız gece geç saat yürüdüğünüz yolda; işte o an hayatın can damarına basmış olursunuz. korkusuyla, kaygısıyla, bir an evvel eve varayım tasasıyla da olsa yine de yaşadığınıza, var olduğunuza binlerce kez şükr-ü sema eder durursunuz...
bu ne sürat dediğim yazan arkadaşımızdır kendileri. gelişi ile gidişi bir oldu? bilgi sozluk airlines dış hatlar terminalinde kesin ahbabı vardı bunun. ondan bu kadar erken gidiş bileti buldu
küçük bir taşra ilçesinde yaşıyorsanız ve günde en az yedi defa elektiriğiniz kesiliyorsa; bu kesintiler öncesinde sizde monitöre tükürmek, mouseyi çekiştirmek, klavyeyi darp etmek gibi agresif davranışlar ortaya çıkarır. belli bir zaman sonunda alışkın olup bu türden agresif ve kaka davranışlardan sıyrılmış olacaksınız.
yeni bir yazanımızmış kendileri. ayrıca biz normal insanların ancak ağzımız, dudaklarımız ve otuziki dişimizle gerçekleştirebildiğimiz gülme eylemini zat-ı alileri kıçıyla gerçekleştirecek kadar maharetliymiş. #213421
bazen öylesine ağır bir hal alır ki bu; başladığın noktaya geri bile dönemezsin; cezbeye tutulmuş bir mevlevi dervişi gibi kendi ekseni etrafında dönüp durmak, dönüp durmak, dönüp durmaktan başka bir şey yapamazsın...
bir james joyce kahramanı, bir oğuz atay karakteri gibi... hayatta, dünyada kendisine hiç bir biçimde şans tanımamış, kendisine hiç bir şey için asla izin vermemişlerin, hayata erken atılan her tutunamayan gibi, hayattan da erken atılanların hüzünlü, yanık türküsüdür bu durum...
hiç bir zaman açılamadığınız için intiharı bile düşünemezsiniz, çünkü ne ’o’, ne de ’bir başkası’ neden intihar ettiğinizi de bilemeyecektir. bu durum bulunduğu efkarda mahkum edilmişlerin yaralı baladıdır...
ve sonra o hayat bekârlarına, yalnızlara, tutunamayanlara has o ekşimtrak, o kesif, o acıtıcı platoniklik kokusu ve korkusu...
hoşlanılan kişiye açılamamak; ölmek için intiharı seçerken bile kaçınılmaz bir yazgıyı bir kez daha düşürürür önüne koyu, mat, boz bulanık, puslu iç acıtan bakışların...
(bkz: platonik aşk)
(bkz: aradığı aşkı bulamamak)
(bkz: badak)
bir james joyce kahramanı, bir oğuz atay karakteri gibi... hayatta, dünyada kendisine hiç bir biçimde şans tanımamış, kendisine hiç bir şey için asla izin vermemişlerin, hayata erken atılan her tutunamayan gibi, hayattan da erken atılanların hüzünlü, yanık türküsüdür bu durum...
hiç bir zaman açılamadığınız için intiharı bile düşünemezsiniz, çünkü ne ’o’, ne de ’bir başkası’ neden intihar ettiğinizi de bilemeyecektir. bu durum bulunduğu efkarda mahkum edilmişlerin yaralı baladıdır...
ve sonra o hayat bekârlarına, yalnızlara, tutunamayanlara has o ekşimtrak, o kesif, o acıtıcı platoniklik kokusu ve korkusu...
hoşlanılan kişiye açılamamak; ölmek için intiharı seçerken bile kaçınılmaz bir yazgıyı bir kez daha düşürürür önüne koyu, mat, boz bulanık, puslu iç acıtan bakışların...
(bkz: platonik aşk)
(bkz: aradığı aşkı bulamamak)
(bkz: badak)
danimarka üzerinden kürtçe ağırlıklı yayın yapan müzik kanalıdır. açılımı mesopotami music channeldir
dedüksiyon günümüz biliminin en rağbet ettiği pensiptir. zihnin tümel ve genel bir önermeden tikel bir önermeye geçiş şeklinde yaptiği çıkarımdır. çesitli bilimlerde sebeplerden sonuçlara, kanunlardan olaylara, prensiplerden sonuçlara geçis yoluyla yapilir.
(bkz: enduksiyon)
biraz bulamadığı aşkın uğruna kendini kaybetmektir, bir parça kendini feda etmektir, bir nevi ömründen feragat etmektir... ömrü hep aşkı ve aşık olacağı insanı arayarak geçen ama onu asla bulamayan ve belki de hiçbir zaman bulamayacak olan, aslında aşka aşık melankoliklerin, duygu fırtınasıyla oradan oraya savrulan yalnızların, iflah olmaz romantiklerin, son mohikanların, kanırtıcı yalnızlıklarla yaşayarak, o yalnızlığı umutsuz hayallerle azaltmaya çalışanların halidir. acıdır, elzemdir, allahtan dost başına dilenmeyendir...
bilgi sözlük içerisinde belirli bir seviyede, bigiyi dozunda veren, espriyi cıvıtmadan yapabilen nadir yazarlardan. artık yazmayacak olması bilgi ailesi adına büyük bir eksiklik... bi hêviya ku agirê jiyana wê tu carî venemire...
uzun yoldan geldiği her halinden belli olan, ayağının tozu ile kürtler ve kürdi değerleri alçaltmayı ve karalamayı kendine şiyar edinmiş, değerli olacağına inandığımız yazan kişilik...
anlatılmaz, yaşanır...
eğer pcnizde yada telefonunuzda uzun zamandır göremediğiniz, hasret kaldığınız bir sevdiğinizin fotoğrafı varsa, yapılması gayet doğal olan hadise...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?