suphe

iski’ye torpil ile girmeye çalışan istanbul’luları üzecek açıklamadır.

serbest soyadı çağrışımı ile bana bambaşka bir insanı hatırlattı nedense.
(bkz: albert camus)

sözlükte bulunan ya da bulunma ihtimali olan sapıkları, bayan yazarları özel mesaj ile cinsel anlamda ciddi olarak rahatsız eden ya da etme eğilimi olan yazarları tespit ederek yüce bir görev edindiğini düşündüğüm ve bayan olduğunu sanmadığım güzel bir insan. vizyon sahibi insanlar bulunduğu her ortamı olumlu anlamda değiştirmiştir ve bu mecranın daima temiz, amacına riayet eden bir oluşum olarak kalabilmesini bu tip insanlar sağlayacaktır.

beşiktaş’ımızın ligin ilk yarısında olduğu gibi ilk 4 haftayi yenilmeden kapattığı periyodun son halkası olan bursaspor karşılaşmasını da kazanarak aynı tarifeyi ligin ikinci yarısında da devam ettirdiği maçtır.

sliding doors filminde gyweneth paltrow’un sevgilisi rolünde oynayan işe yaramaz sözde yazarın, gyweneth paltrow’a dinlemeyi hiç sevmediğini dile getirdiği ancak onu aldattığı kadın ile sevişirken yakalandığı anda radyoda şarkısı çalan ingiliz pop sanatçısı.

bu tarihte bulduğu sevgilisi ile bir gelecek hayalleri kuruyorsa eğer, nişan ve düğün gibi önemli günleri de 14 şubat’ a denk getirebilirse dünyanın tasarruf dalında en başarılı erkeği olacaktır.

ülkemizde hibe destek programları kapsamında yatırımcılara çeşitli sektörlerde destek veren kurumdur. %75 ab ve %25 t.c katkılı bu hibelerden faydalanmak için yaklaşık 2 ayda bir çağrı dönemi açılarak yatırım düşünen şahıs ya da tüzel işletmeler projelerini tkdk’ ya teslim ederek gerekli prosedürleri tamamlamaktadırlar. oldukça sancılı ve zor bir süreç olan bu zaman diliminde yatırımcılara baştan sona danışmanlık yapan firmalar da bulunmaktadır.
sitesi şu şekildedir;http://www.tkdk.gov.tr/basvuru.aspx

kendisinin sorduğu sorunun ardından recep tayyip erdoğan’ın suratında beliren 10 saniyelik mavi ekran görülmeye değerdir.

justin timberlake’ in başrolünde oynadığı sağlam bir amerikan filmidir. konusu ise, insanlarin yaşam sürelerinin sağlıklarına değil de para ile satın alınan ve zamanın doldurulmuş olduğu tüplere bağlı olmasıdır. damardan enjekte edilen zamanı biten insan yeni tüp satın alamaz veya bulamazsa ölecektir. tabi ki zaman mafyası da vardır bu ülkede. ve olaylar gelişir. tavsiye edilir şahsımca.

yazarlarin hayat üzerine dusunduklerini bu baslik altında şiirsel ifadeler ile dillendirdikleri bir mecra oluşturalım istedim. tek şart var, uzun ya da kısa olsun, yazilan misralarin ilk ve son cümlesi " bir nefes kadar bağlısın hayata" olmalıdır. mesela benim şu şekilde;

bir nefes kadar bağlısın hayata..
ister bir atom profesörü ol,
ister bir aktör
istersen bir köle ol,
istersen bir kral..
en iyi yemekleri ye,
en güzel kadınlarla yat,
24 saat yetmese de sana,
bir nefes kadar bağlısın hayata..

beşiktaş’ ımızın 3 puanı ilk yarıda bulduğu 3 golle aldığı maçtır. erteleme maçında goller ise hugo almeida, pedro franco ve veli kavlak’ tan gelmiştir.

eğer anneniz ingilizce biliyor ise bir çılgınlık yapıp, çalan alarmı kapatarak yanınıza gelerek hadi kalk oğlum diyen annenize wake me up when september ends diyebilirsiniz. anneniz de bir anestezi uzmanı çağırır belki kimbilir.
tabi bunun aynısını ingilizce bilmeyen bir babaya da yapabilirsiniz ama aynı tepkiyi alacağınızı sanmıyorum. anneniz bu sefer de bir acil servis ekibi çağırabilir belki kimbilir.

kasetleri yakında piyasaya sürülerek obama’nın koltuğu ile oynanacaktır. amerika’ dan ilgili konuda bir diğer örnek için;
(bkz: bill clinton)

ülkemizin cahil kesimidir ne yazık ki, tek iletişim aracı televizyon olan köylerimizdeki insanlarımızdır. tüm medya gücünü (alo fatih elinde bulunduran bir iktidar partisinin, halkı tarafsız bir şekilde düşünmeye sevk etmesi zaten beklenemezdi. dini islam olan bir ülkeye yüzlerce cami yaparsan, çeşme olmayan mahallelere çeşme kurarsan, otobüsü olmayan bir köye otobüs ayarlarsan milletimiz bunu bir hizmet sayar ve "adamlar çalışıyo yaa" diye diye oyunu büyük bir güven ile verir. çünkü bizim insanımızın cahiliyeti tahsil derecesine bakmaz, tembel bir insan topluluğu olmamızın getirileri bunlardır işte.. bu dolaylı yoldan da olsa bir nevi sürü psikolojisidir. bizim milletimiz kolay para peşindedir, bu yüzdendir ki iddaa bayilerinin dolup taşması..
futbol ile uyutulan bir erkek cinsi ile izdivaç programları ile uyutulan kadın cinsini ve sosyal medya diye nitelendirilen facebook, twitter gibi beyin göçüne yardım eden araçlar oldukça ülkemizin geleceğinin iyi yada kötü oluşu, "ece"nin yeni aldığı elbiseden ya da "emre"nin jilet gibi ayakkabı fotografları kadar çekici gelmiyor insanımıza tabiki..
"muhtaç olduğunuz kudret damarlarınızdaki asil kanda mevcuttur" demişti o güzel insan ama..

yüce atatürk’ümüzün kuruculuğunu yaptığı, altı ok politikasından çok uzun süredir ayrılarak sadece ve sadece etkiye tepki stratejisiyle hareket eden ana muhalefet partisidir.
adalet ve kalkınma partisi’ nin ülkemizde bu denli tutulmasının ve destekçisinin artmasının sebebi kendi başarıları değil, cumhuriyet halk partisi’nin başarısızlığı ve pasif siyaset politikasıdır. ülkenin farkındalık bilincine sahip kesimi, hitap edeceği ve yönleneceği bir parti arayışındalar, bu arayışta en büyük aday kuşkusuz cumhuriyet halk partisi ancak onlar ne yazık ki elini taşın altına koyarak haksızlıklara ve yolsuzlukları ortadan kaldırmak için direnç göstereceğine, elini taşın üstüne koyanlara en ufak bir kuvvet uygulayamıyor. yazımın başında da dediğim gibi pasif siyaset atılımları ile bir yerlere varmak, bir şeyler kazanmak istemeyen bir parti oldu cumhuriyet halk partisi. umarım bilinçli hareket etmeyi düşünmeye başlarlar, aksi takdirde izmir dahil bütün kalelerini kaybederek bu ülkede figüran rolüne bürüneceklerdir.
örneğin; recep tayyip erdoğan bugün siyah dediyse, kemal kılıçdaroğlu gidip beyazı bilinçsizce savunmamalıdır. siyah’ ın neden siyah olduğunu, beyazın neden beyaz olmadığını araştırmalıdır.
(bkz: ah nerede)

orhan pamuk’un ülkemizde hak ettiği değeri göremeyen eserlerinden sadece biri. çok şirin de bir kitap kapağına sahiptir ayrıca.

uzun zamandır üzerine uzun uzun düşündüğüm bir konu olarak zihnimde yankılanan durumdur. bizim insanımız enterasan insanlar arasında başları çekmektedir bu konuda. üniversite sonrasını baz alir isek, tahsilini tamamladigi bölüm uzerine en ufak bir arastirma yapmasi, makale okuması onerilmiyor cevresi tarafindan. ornegin bir muhendislik ogrencisinin tum hayati boyunca basarili bir kariyeri olmamasi icin en ufak bir sebep bulunmuyor, bunun icin tek bir kriter bulunmakta, kendini gelistirmek.
meslegiyle ilgili gerek cizim programlari ogrenilebilir gerekse tecrubelerin karsilik beklenmeden paylasildigi faydali siteler arastirilip elbette ki bulunabilir ama bizim insanimiza sosyal paylasim siteleri cok daha cekici gelmekte ne yazik ki.
tum bunlar acikca ortadayken ulkenin cehaleti uzerine konusmak biraz komik kaciyor acikcasi.

(bkz: masumiyet müzesi)

"gitmek, gitmek, gitmek, gitmek isterim hep" dizeleri ile daima yüreğimizin derinliklerinde bir şeyleri uyandırmış olan tezer özlü’nün incecik kitabıdır..
bana kalır ise bu kitap kesinlikle gece okunmalıdır, zira bu sebeptendir ki etki derecesi katlanmaktadır. intihar etmek isteyen bünyelere birebir olduğu çevrelerce bilinmektedir.
saygılar.

güvenli internet adı altında türkiye halkına sunulan ve yaşayan bireylerin seçme özgürlüğü bulunan bir sistem ise sorun teşkil etmeyecek olan yasadır. ancak sorgusuz sualsiz sadece hitap ettikleri kitlenin menfaatlerine yönelik bir görüş ile düzenlenen ve ilgili site sahiplerinin kapıları çalınmadan uygulanacak olan bir yasa ise, eleştiri kaldıramayan ve verdikleri zararın farkındalığına sahip bünyelerin bir süreliğine kendini rahatlatma yöntemi olarak kalacaktır.
saygılar.