(bkz: komünist manifesto)
zamanında cem karacanın çok güzel yorumalmışlığı olan bir konstantin simonov şiiri.
"bekle beni,
bekle beni, geleceğim
tek bir haber bile çıkmasa uzaklardan,
saçma da olsa bekleyişin,
yalnız sen olsan bile
bekleyen beni...
bırak beklemekten usanmış dostlarım
öldüğümü sansınlar benim
içme anılar gibi acı
içme sakın o şaraptan
bütün gücünle bekle,
karlar tozarken bekle,
ortalık ağarırken,
kimseler beklemezken
soğuk sıkıntılarla ağırlaşan
yağmurlar içinde...
bekle yine,
bekle,bekle beni
bekle beni,bekle beni
bekle beni,geleceğim."
"bekle beni,
bekle beni, geleceğim
tek bir haber bile çıkmasa uzaklardan,
saçma da olsa bekleyişin,
yalnız sen olsan bile
bekleyen beni...
bırak beklemekten usanmış dostlarım
öldüğümü sansınlar benim
içme anılar gibi acı
içme sakın o şaraptan
bütün gücünle bekle,
karlar tozarken bekle,
ortalık ağarırken,
kimseler beklemezken
soğuk sıkıntılarla ağırlaşan
yağmurlar içinde...
bekle yine,
bekle,bekle beni
bekle beni,bekle beni
bekle beni,geleceğim."
gerçekten de direnmekte olan kalemlerin işi.
bu da manifestolarıymış:
"kalemlerimiz çok mu kuvvetli sanıyorsunuz? değil.
sizlerden çok mu farklıyız? hayır.
peki aslında aynıysak neden yazıyoruz ne ye yada nelere karşı direnme eylemini gerçekleştirmek istiyoruz?
sadece farkındayız!.
ölenlerin, öldürülenlerin, cüzdan hükümetlerinin, rant uğruna yaşadığı toprakları satanların, emperyalizmin, kapitalizmin, olası komplo teorilerinin, kardeşi kardeşe kırdıranların, türbanı bayrak olarak kullananların, bizim gibi düşünmeyen bizden değildir diye düşünenlerin, laiklik kavramını bir türlü çözememiş olanların, tarafsız yayın yapamayan yazılı ve görsel medyanın, tarafsız yayın yapabildiği için engellenmeye çalışılanların, siyasal islam saçmalığının, güdülmeye çalışıldığımızın, özgürlüğümüzün seçim sandıkları başında kendi elimizden alındığının, "onlar"’ın ne anlatmaya çalıştıklarının, susmamamız gerektiğinin, belki de en önemlisi sizlerin orada olduğunuzun ve popüler kültür saçmalığının içinde kaybolup gittiğinizin farkındayız.
farkında olabilmeniz, düşünebilmeniz, özgürce ve beraber yaşayabilmemiz için direniyoruz.
farklı ideolojilerin fikirlerini benimsemiş olabilirsiniz, farklı kültürlerde yetişmiş olabilirsiniz, farklı bir coğrafyada büyümüş olabilirsiniz, silah kullanmayı kalem kullanmaya tercih etmiş olabilirsiniz, düşünmek yerine konuşmayı tercih etmiş olabilirsiniz. laz, çerkez, kürt, ermeni, süryani olabilirsiniz, radikal islamcı, milliyetçi, sosyal demokrat, liberal olabilirsiniz. emperyalist olabilirsiniz ya da kapitalist olabilirsiniz..
ne olursanız olun, neye inanırsanız inanın, neyi savunursanız savunun ancak; voltaire’nin bir sözünden hareketle söyle diyebiliriz ki; savunduğunuz hiç bir düşünceyi savunmuyor, yaptıklarınızı onaylamıyoruz ancak inandıklarınızı söyleyebilmeniz ve özgürce yaşayabilmeniz için canımızı veririz."
not: yeni tanıştığım bu oluşumun sadece manifestosunu okumuş ve bir kaç makale başlığına bakmış biri olarak buradan kendilerini tebrik ediyor, alkışlıyorum. üyeleri tarafından ışığın gösterilme amacı güdüldüğü bu oluşuma ulaşmak için:
http://www.direnenkalemler.com
bu da manifestolarıymış:
"kalemlerimiz çok mu kuvvetli sanıyorsunuz? değil.
sizlerden çok mu farklıyız? hayır.
peki aslında aynıysak neden yazıyoruz ne ye yada nelere karşı direnme eylemini gerçekleştirmek istiyoruz?
sadece farkındayız!.
ölenlerin, öldürülenlerin, cüzdan hükümetlerinin, rant uğruna yaşadığı toprakları satanların, emperyalizmin, kapitalizmin, olası komplo teorilerinin, kardeşi kardeşe kırdıranların, türbanı bayrak olarak kullananların, bizim gibi düşünmeyen bizden değildir diye düşünenlerin, laiklik kavramını bir türlü çözememiş olanların, tarafsız yayın yapamayan yazılı ve görsel medyanın, tarafsız yayın yapabildiği için engellenmeye çalışılanların, siyasal islam saçmalığının, güdülmeye çalışıldığımızın, özgürlüğümüzün seçim sandıkları başında kendi elimizden alındığının, "onlar"’ın ne anlatmaya çalıştıklarının, susmamamız gerektiğinin, belki de en önemlisi sizlerin orada olduğunuzun ve popüler kültür saçmalığının içinde kaybolup gittiğinizin farkındayız.
farkında olabilmeniz, düşünebilmeniz, özgürce ve beraber yaşayabilmemiz için direniyoruz.
farklı ideolojilerin fikirlerini benimsemiş olabilirsiniz, farklı kültürlerde yetişmiş olabilirsiniz, farklı bir coğrafyada büyümüş olabilirsiniz, silah kullanmayı kalem kullanmaya tercih etmiş olabilirsiniz, düşünmek yerine konuşmayı tercih etmiş olabilirsiniz. laz, çerkez, kürt, ermeni, süryani olabilirsiniz, radikal islamcı, milliyetçi, sosyal demokrat, liberal olabilirsiniz. emperyalist olabilirsiniz ya da kapitalist olabilirsiniz..
ne olursanız olun, neye inanırsanız inanın, neyi savunursanız savunun ancak; voltaire’nin bir sözünden hareketle söyle diyebiliriz ki; savunduğunuz hiç bir düşünceyi savunmuyor, yaptıklarınızı onaylamıyoruz ancak inandıklarınızı söyleyebilmeniz ve özgürce yaşayabilmeniz için canımızı veririz."
not: yeni tanıştığım bu oluşumun sadece manifestosunu okumuş ve bir kaç makale başlığına bakmış biri olarak buradan kendilerini tebrik ediyor, alkışlıyorum. üyeleri tarafından ışığın gösterilme amacı güdüldüğü bu oluşuma ulaşmak için:
http://www.direnenkalemler.com
"...başa filozoflar geçmez, ya da baştakiler felsefe yapmazlarsa, insanlığın acıları asla sona ermeyecektir."
’platonun ütopyası’ olarak da anılan, sokrates ve platon için ideal olan, sözde ’ideal devlet’ tanımının yapıldığı eser.
platon’un (ve dolayısıyla hocası sokrates’in) ideal devletine göre toplum üçe ayrılmalıdır: işçiler, askerler ve yöneticiler. işçi sınıfı çalışıp üreterek devlet için kazanırken, askerler devletin varlığını koruma göreviyle yükümlüdürler. yöneticilerse adlarından da anlaşılabileceği gibi devleti ve bu yolla tüm toplumu yönetirler. herkes devlet için vardır kısaca, devletse herkes için . askerin de, işçinin de, yöneticinin de sahip olması gereken bazı vasıf ve erdemler vardır ve bunlar da belirtilmiştir platon tarafından.
not: 12 eylül darbesinden sonra kendisini devlet başkanı ilan eden kenan evren, platon’un ’devlet’ adlı bu kitabını okumuş ve bu eserden feyzalmaya çalışmıştır. ama bence bu konuda başarılı olamamıştır kenan paşa, çünkü kendisi ne filozoftur, ne de felsefe yapabilmektedir. (#564658)
platon’un (ve dolayısıyla hocası sokrates’in) ideal devletine göre toplum üçe ayrılmalıdır: işçiler, askerler ve yöneticiler. işçi sınıfı çalışıp üreterek devlet için kazanırken, askerler devletin varlığını koruma göreviyle yükümlüdürler. yöneticilerse adlarından da anlaşılabileceği gibi devleti ve bu yolla tüm toplumu yönetirler. herkes devlet için vardır kısaca, devletse herkes için . askerin de, işçinin de, yöneticinin de sahip olması gereken bazı vasıf ve erdemler vardır ve bunlar da belirtilmiştir platon tarafından.
not: 12 eylül darbesinden sonra kendisini devlet başkanı ilan eden kenan evren, platon’un ’devlet’ adlı bu kitabını okumuş ve bu eserden feyzalmaya çalışmıştır. ama bence bu konuda başarılı olamamıştır kenan paşa, çünkü kendisi ne filozoftur, ne de felsefe yapabilmektedir. (#564658)
sokrates’in tarihteki en önemli öğrencisinin büyükbabasının adı. kendisine de bu ad verilmiştir, fakat kendisi ’platon’ ya da ’eflatun’ olarak bilindiğine göre demek ki sıkça kullanmamış ’aristokles’ adını.
(bkz: thomas samuel kuhn)
türkiyenin ilk ultima online sunucularındandı. kapandı gitti, ama ondan iyisi asla gelmedi bir daha. çok üzülmüştük o gittiğinde, ama aslında iyi de olmuştu, çekip giderek bizi de kurtarmıştı bir hastalıktan. gidişiyle tekrar yaşama merhaba dememizi sağlamıştı, fakat onunla tanışmamızla da yaşama hoşçakal demiştik bir süre. bize olan borcunu ödemişti bir anlamda. şimdi sadece tatlı bir anı, o kadar. hatta hatırlanınca belki de üzen bir anı, boşa geçen zamanların bir sembolü olduğu için. yine de, olsun... o bir taneydi.
"...the story is over when the crowds are gone."
http://www.darkvenue.com
"...the story is over when the crowds are gone."
http://www.darkvenue.com
(bkz: darkvenue)
1929 vantaa doğumlu finlandiyalı filozof. boston üniversitesi’nin felsefe profesörlüğünü yapmaktadır. eserleri dokuz ayrı dile çevrilmiştir.
(bkz: şeytani belirlenimsizlik)
(bkz: melekvari belirlenimsizlik)
(bkz: epistemic logic)
(bkz: şeytani belirlenimsizlik)
(bkz: melekvari belirlenimsizlik)
(bkz: epistemic logic)
matrisler satır ve sütunlardan oluşan iki boyutlu dizilerdir. tek satır veya sütundan oluşurlarsa vektör veya dizi adını alırlar.
bir matrisin herhangi bir elemanının bulunduğu satır ve sütun silinerek elde edilen matrisin işaretli determinantı o elemanın kofaktörü olarak adlandırılır. bu işlem bütün elemanlar için tekrarlanıp yerine konulursa elde edilen yeni matris ’kofaktör matris’ olarak adlandırılır.
(bkz: şahları da vururlar)
dayak vakti gelmiş de geçmekte olan kimselerin, bu gecikmeden kaynaklanan artan kaşınmaları sonucu "dayak vakitleri kaldırılınca, boş vakitlerimizi lisede namaz vakti ile geçiriyoruz, geçirtiyoruz. ne yapalım?" şeklinde kendilerini anlatma çabaları olarak patlak vermiş aktivite saati. madem bu kadar istekliler, her demokratik hukuk devletindeki gibi bu istekleri yerine getirilmeli, bu kimseler için devlet ’tekkede dayak vakti’ ayarlamalıdır.
hata kesinlikle bizdedir, onlar suçlanamaz... eğer bir meşgalesi olmazsa çocuğun, enerjisini böyle salak saçma şeylere yöneltir. o enerjiyi almak, bu yolla kaşıntılarını gidermek lazım.
hata kesinlikle bizdedir, onlar suçlanamaz... eğer bir meşgalesi olmazsa çocuğun, enerjisini böyle salak saçma şeylere yöneltir. o enerjiyi almak, bu yolla kaşıntılarını gidermek lazım.
sadece başlıkları alt alta okuyarak hangisinde adını görebileceğimi, hangisinin sahibinin o olduğunu tahmin edebildiğim bilgiçtir kendisi.
örneğin:
yaban kedisi · (1)
bozkir kedisi · (1)
denizkedisi · (1)
kediyaladi · (1)
kedigozu · (1)
kedibasti · (1)
kediayagi · (1)
kedi bali · (1)
yukarıdaki örnekte de görüldüğü gibi başlıklara bir göz gezdirildiği ve ardından "hangi deli yapar böyle bir şeyi?" diye sorulduğu zaman, verilebilecek tek cevap "mad"dir.
#426981
örneğin:
yaban kedisi · (1)
bozkir kedisi · (1)
denizkedisi · (1)
kediyaladi · (1)
kedigozu · (1)
kedibasti · (1)
kediayagi · (1)
kedi bali · (1)
yukarıdaki örnekte de görüldüğü gibi başlıklara bir göz gezdirildiği ve ardından "hangi deli yapar böyle bir şeyi?" diye sorulduğu zaman, verilebilecek tek cevap "mad"dir.
#426981
kendisini bulduğu ilk yükseklikten atmasının dünya ve insanlık için iyi olacağı yolundaki düşüncelerimi #562965 entrysi ile kesinleştirmiş şahısımsıdır.
yazdıklarını severek okuduğum bilgiç.
çok yüzlü kimse.
herhangi bir benzerliğe sahip olmadıkları için farkları saymaya gerek yoktur. terör korku salma amacı güder, anarşiyse korkunun temeli, kökü olduğunu varsaydığı otoriteyi yıkma amacı... en büyük farkları budur herhalde.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?