günümüzde hem yargıç hem de savcı görevini üstlenerek yargılama yapan ve yargılamasını sanığa kendi duymak istedikleri cümleyi bir şekilde yargılamayı sonlandırmamayı prensip edinen, sanıktan bu "itiraf"ı alamasa bile yine kendi inanmak istediklerini karar diye ilan eden ve bu kararı çevresine ilan eden tüm mahkemelerin sembolü niteliğindeki tarihi olgudur. bu tip mahkemelerin unutmaması gereken, sanık bile en sonunda dayanamayıp "dünya yuvarlak değil düzdür" dese bile dünyanın dönmeye devam edeceğidir...
e-posta yerine e-mail deme alışkanlığımızdan vazgeçemediğimiz için postacının getirdiği postalar posta kutusuna konmaktayken, elektronik ortamda bize gönderilen postalar mail boxta birikmektedir...
ben varım efendim sabaha kadar da olmaya devam ederim...
sesinin düzgün çıktığı ilk fırsatta israile allah belanı versin şarkısını armağan etmeye çalışması ve bunu da tüm agresifliğiyle gerçekleştirmesi sebebiyle anlık da olsa düzelmiş sesinin ayarını yine bozmuştur. kendisine geçmiş olsun der; hastalığını yanında yaren olarak duran kişiye bulaştırmamasını dileriz...
fenerbahçe numaralı tribününde yer edinmiş olan "kill for you" grubu mensuplarınca çok iyi bilinen bir isim.
kişileri "kafasının dışına göre değil içine göre" değerlendirmek gerektiğinden hareketle aslında varılmaması gereken, lakin bu sarışın milletinin kafasının dışını değiştirip güzelleştirmek için yaptığı masrafın, harcadığı çabanın yarısını bile kafasının içi için göstermemesi sebebiyle genel kabul görmeye mahkum gibi gözüken önerme.
öncelikle (bkz: resmi tarih)
baktıysanız sonra hatırlayınız ki "tarihi güçlüler ve galipler yazar." hele ki yeni kurulmuş bir devlet, kendi milli tarihini oluşturma çabası içerisindeyse devlet politikası temeli oturtulurken bazı husuların hiç yaşanmamış gibi geçiştirilmesi de doğaldır. fakat bu ancak o zaman dilimi içerisinde o anın şartlarında kabul edilebilir bir olgudur. bir militar devletten fazlası haline geloebildiysek bu durumd akendimizle de yüzleşebilmemiz gerekir. sonuçta bir reel gerçek ve bu gerçeğin iki tarafı vardır. bu taraflar, gerçekleri kendi bakış açılarından sunacaklardır. konunun tarafı olmayan bireylere ise körükörüne bir tarafın fanatiği olmaksızın öne sürülen argüman neyse onu okuyup kendine uygun düşen fikre katılmasıdır...
baktıysanız sonra hatırlayınız ki "tarihi güçlüler ve galipler yazar." hele ki yeni kurulmuş bir devlet, kendi milli tarihini oluşturma çabası içerisindeyse devlet politikası temeli oturtulurken bazı husuların hiç yaşanmamış gibi geçiştirilmesi de doğaldır. fakat bu ancak o zaman dilimi içerisinde o anın şartlarında kabul edilebilir bir olgudur. bir militar devletten fazlası haline geloebildiysek bu durumd akendimizle de yüzleşebilmemiz gerekir. sonuçta bir reel gerçek ve bu gerçeğin iki tarafı vardır. bu taraflar, gerçekleri kendi bakış açılarından sunacaklardır. konunun tarafı olmayan bireylere ise körükörüne bir tarafın fanatiği olmaksızın öne sürülen argüman neyse onu okuyup kendine uygun düşen fikre katılmasıdır...
benden olan intikamını alırken belden aşağı ya da arkadan çalışmayacağına inandığım kişi.
taraftar olmayı başarıya endeksleyen bir kişinin ortaya attığı bir önermedir. halbuki bir grup kişiler bir taraftaysa birtakım kişiler de başka tarafta olacaktır bundan daha doğal, bundan daha insan yapısına uygun bir durum olamaz. herkesin aynı takımı, aynı kişiyi vs. desteklemesi kadar abuk bir durum olamaz, çünkü bu duruma mücadelenin anlamı kalmaz; rekabet diye bir şey kalmaz. ve ayrıca cümlede adı geçen takımın bir taraftarı olarak bu cümleye karşı argüman olarak bu cümleyle aklısıra dalga geçen fakat bunu yaparken seviyesizleşen, kelime seçimini "düzeyli" biçimde gerçekleştren kişiler fenerbahçeli olmasınlar. zaten bu gerçekleşse de yine herkes fenerbahçeli olmayacaktır, çünkü en azından ben bu kişilerle aynı tarafın destekçisi olmayacağımdır...
edit: entry yazıldıktan sonra 15 saniye içinde eksi oy alarak bir rekor kırmıştır. oyu verenin ellerine yüreğine sağlık demek gelmiştir içimden...
edit: entry yazıldıktan sonra 15 saniye içinde eksi oy alarak bir rekor kırmıştır. oyu verenin ellerine yüreğine sağlık demek gelmiştir içimden...
kırmızı-beyaz formalarıyla seneler sonra premier leaguee teşrif etmiş takımdır. bu seneki premier league maceralarının renkdaşları sunderlandin geçen seneki macerası gibi geçmemesini temenni ederiz...
ah ulan şimdi bunun yerine jenna jamesonla öpüşüo olucaktım var ya...
2. ligde neredeyse oynamadık takım bırakmayacak olan, oynadığı her takımda da golcülüğünü konuşturan ve o takımın süper lige çıkmasında büyük pay sahibi olan, ama ne hikmetse süper lige çıkardığı takımla ertesi sezonun başında anlaşamayıp 2. ligde yeni bir maceraya yelken açan golcüdür. süper ligde de oynamış olduğu takımlar mevcut olsa da kadro olarak 2. ligde üst düzey olan bir takımın süper ligde zayıf kalmasının etkisiyle olsa gerek 2. ligdeki başarısını süper ligde gösteremediği görülür. bursaspor, çaykur rizespor, diyarbakırspor, elazığspor, hatayspor, malatyaspor formalarını çeşitli dönemlerde giymişliği bulunmaktadır.
tecrübenin yenilen kazıkların toplamı olduğunu kazık yiye yiye öğrenen birisi olarak hayata dair kendi kendine dikte emteye karar verdiği birtakım hususları sözlükle paylaşmak isteyen kişidir. paylaşır çünkü ola ki bu kendine söylediklerini bir an unutacak olur; o halde arkasında sözüne ilişkin somut delil bırakmayı ve bu somut delil sayesınde bunların kendisine hatırlatılmasını temenni eder.
1. önce çuvaldızı kendine batıracaksın. iğneyi batırmanın kolay çuvaldızı batırıp acısını hazmetmenin zor olduğunu unutmayacaksın.
2. sana iğne batırmaya kalkanlara birinci prensibini bir şekilde öğretmeye çalışacaksın.
3. asla kimseyi kendin gibi bilmeyeceksin. senin gibi davramadılar diye de kimseyi yargılamayacaksın.
4. fırlamalık gerektiren ortamlardan uzak duracak, kendi karakterini bilecek, dışardan nasıl algılanırsan algılan özünde duygusal bir insan olduğunu unutmayacaksın. bu yüzden de duygularının istismar edilme ihtimalini hep önplanda tutacak, insanlarla yüzgöz olmaktan mümkün olduğunca kaçınacaksın.
5. ne kendini deliliğe vuracak, ne de ruhunda beslediğin deliyi insanlara anlatmaya çalışacaksın. bileceksin ki senin insanlara önceden "ben deliyim" demen, sen delirdiğinde "aaa deliymiş bu" deyip seni dışlamalarına engel olmayacaktır. seni insanların üç seneden evvel hazmedemeyeceklerini, ayrıca bu kadar süre sana tahammül gösteren insan sayısının da vücudundaki parmak sayısından daha fazla olmayacağını, fakat hazmedenin de senin tadından hiç pişman olmayacağını gözden kaçırmayacaksın. seni herşeye rağmen sevebilenlerin kıymetini bileceksin.
6. alkolü kesinlikle sakinleştirici, rahatlatıcı bir etmen olarak kullanmayacak; alkolün bu anlamda üzerinde yalnızca sinirliliğini tetikleyip seni kontroldışı hale getireceğini unutmayacaksın.
7. elmayla armudu karıştırmadığın gibi sinirini bozan kişi ve ortamlardan ayrılıp başka kişi ve ortamların yanına gittiğinde önceden kalma sinirini yeni katıldığın yere taşımayacak; sağduyunu muhafaza etmenin bir şekilde bir yolunu bulacaksın. olayları bağımsız ele alacak, o an bir şekilde "yapman gereken"in ne olduğunu tespit edip ona göre hareket etmeye çalışacaksın.
8. tükürdüğünü yalamayacaksın , gururundan vazgeçmeyecek, kendin için en üst olgu olarak gururunu korumaya devam edeceksin; fakat bunu yaparken gurur budalası olmayacaksın. hayatta her alanda olduğu üzere burada da bir sınır olduğunu ve bu sınırın aşılmaması gerektiğini unutmayacaksın.
9. kimseye kin beslemeyecek, sana karşı artniyetli olan kişilere bile hakkını helal edebilecek hümanizmi edinmeye bakacak; kimsenin de hakkını yemeyecek; bu dünyadan üzerinde kul hakkı ile göçmeyeceksin.
10. bu entry deki listeye bundan sonra da daha çoooook maddeler eklenmesi gerektiğini unutmayacak, her daim kendine bu hatırlatmaları yapmaya deva edecek, bundan asla gocunmayacak, başta kendine olmak üzere kimseye olan saygını yitirmemeye bakacaksın. dolayısıyla da bu entry i saygılarını sunarak bitireceksin...
1. önce çuvaldızı kendine batıracaksın. iğneyi batırmanın kolay çuvaldızı batırıp acısını hazmetmenin zor olduğunu unutmayacaksın.
2. sana iğne batırmaya kalkanlara birinci prensibini bir şekilde öğretmeye çalışacaksın.
3. asla kimseyi kendin gibi bilmeyeceksin. senin gibi davramadılar diye de kimseyi yargılamayacaksın.
4. fırlamalık gerektiren ortamlardan uzak duracak, kendi karakterini bilecek, dışardan nasıl algılanırsan algılan özünde duygusal bir insan olduğunu unutmayacaksın. bu yüzden de duygularının istismar edilme ihtimalini hep önplanda tutacak, insanlarla yüzgöz olmaktan mümkün olduğunca kaçınacaksın.
5. ne kendini deliliğe vuracak, ne de ruhunda beslediğin deliyi insanlara anlatmaya çalışacaksın. bileceksin ki senin insanlara önceden "ben deliyim" demen, sen delirdiğinde "aaa deliymiş bu" deyip seni dışlamalarına engel olmayacaktır. seni insanların üç seneden evvel hazmedemeyeceklerini, ayrıca bu kadar süre sana tahammül gösteren insan sayısının da vücudundaki parmak sayısından daha fazla olmayacağını, fakat hazmedenin de senin tadından hiç pişman olmayacağını gözden kaçırmayacaksın. seni herşeye rağmen sevebilenlerin kıymetini bileceksin.
6. alkolü kesinlikle sakinleştirici, rahatlatıcı bir etmen olarak kullanmayacak; alkolün bu anlamda üzerinde yalnızca sinirliliğini tetikleyip seni kontroldışı hale getireceğini unutmayacaksın.
7. elmayla armudu karıştırmadığın gibi sinirini bozan kişi ve ortamlardan ayrılıp başka kişi ve ortamların yanına gittiğinde önceden kalma sinirini yeni katıldığın yere taşımayacak; sağduyunu muhafaza etmenin bir şekilde bir yolunu bulacaksın. olayları bağımsız ele alacak, o an bir şekilde "yapman gereken"in ne olduğunu tespit edip ona göre hareket etmeye çalışacaksın.
8. tükürdüğünü yalamayacaksın , gururundan vazgeçmeyecek, kendin için en üst olgu olarak gururunu korumaya devam edeceksin; fakat bunu yaparken gurur budalası olmayacaksın. hayatta her alanda olduğu üzere burada da bir sınır olduğunu ve bu sınırın aşılmaması gerektiğini unutmayacaksın.
9. kimseye kin beslemeyecek, sana karşı artniyetli olan kişilere bile hakkını helal edebilecek hümanizmi edinmeye bakacak; kimsenin de hakkını yemeyecek; bu dünyadan üzerinde kul hakkı ile göçmeyeceksin.
10. bu entry deki listeye bundan sonra da daha çoooook maddeler eklenmesi gerektiğini unutmayacak, her daim kendine bu hatırlatmaları yapmaya deva edecek, bundan asla gocunmayacak, başta kendine olmak üzere kimseye olan saygını yitirmemeye bakacaksın. dolayısıyla da bu entry i saygılarını sunarak bitireceksin...
duyguları ve sinirleri yerlerinden sökülüp atıldıktan sonra piyasaya sürülen tiplerin oluşturduğu modeldir. bu modele dahil olan kişiler, en fazla da kendisinin anlayışla karşılanmamasını anlayışla karşılar.
akordeonyla ve şapkasıyla birlikte bir dönem ortaya çıkmış, fakat duyulduğu anda kim olduğunu ayırt ettirecek sesine rağmen şu anda kaybolup gitmiştir. kendisinden haber alanların en kısa zamanda bu adamın nerde olduğunu bildirmesi rica olunur...
(bkz: bir ciguli vardı noldu ona)
(bkz: bir ciguli vardı noldu ona)
adam gibi, bir adın kalmalı, bırakıp gittiğin kadarız, bir şey söyle, kaldırımlar, öylesine sevmiştim ve sensiz yarim isimli albümlere sahip kişidir. kendi şiirleri kadar başkaca şairlerin şiirlerini de melodik olarak seslendirmektedir. başkalarına ait şiirlerin ibrahim sadriye ait gibi gözükmesi hem şiirleri seslendirmekte ibrahim sadrinin özgün bir tarz yakalaması hem de kıyıda köşede kalmış bir şiirin ya da şarkının söyleyene ait olduğu algısına kapılmaya meyilli dinleyici kitlesinin bulunmasındandır...
sözlüğün yeterli bilgisel altyapıya sahip olmamasını ortaya koyan durum. çünkü sözlük üyesi olmayan yani herhangi bir sözlükte yazmaksızın sadece okuyucu olarak bir sözlüğü takip eden kişi bakımından bir başlık hakkında nerde ne denmiş bakılmak istenip bu başlık googlea yazıldığında sözlüğünüzün ismi herhangi bir şekilde geçmiyorsa ve bu yazı ve yazar miktarı bakımından azımsanmayacak bir platformda gerçekleşiyorsa bu durumda bir yerlerde bazı aksaklıklar var demektir. doğrusu burada içinde olmam münasebetiyle okuduğumda anlık olarak güldüğüm-eğlendiğim bir çok entry okumama rağmen bana düşünsel bazda bir şeyler katan, yani bilgi ve/veya yorum içeren, çok az sayıda yazı görmem, bunları yazanların da yine sınırlı olması, açıkçası pek de içime sinmemekte...
trafik polislerinin sürücülerin alkollü olup olmadığını tespit etmekte başvurdukları cihaz.
alkollü bir şekilde araba kullanırken çevirmeye yakalandığınızda bir bahane yaratılıp bir şekilde alkolmetreye karşı gerçekleştirilmemesi gereken eylem; zira oraya bir kere üflendi mi mahkum olunacak yaptırımdan artık kaçış yoktur.
eski yugoslavya dağıldıktan sonra dağılan bu devletin sportif başarılarını sırbistan kadar sürdürebilmiş olması, hatta bireysel anlamda kariyerlerini en yukarı taşıyan sporcuların genelde hırvatlardan çıkması tesadüf değildir; eski yugoslavyanın demografik yapısında hırvatların nasıl bir önem taşıdığını ortaya koyar. gerek coğrafik konumu gerekse de batı avrupa devletleriyle ilişkileri sebebiyle eski yugoslavya devletlerinden avurpaya en yüzü dönük olanıdır.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?