rapunzelkibritsatar

tam bir rezalet olan durumdur. biraz şansınız varsa erken fark edersiniz. yıllar önce evde babamla yalnız yaşadığımız günlerde basmıştı. ağlaya ağlaya temizlemiştim evi. düşmanımın başına.

atatürk tarafından çocuklara armağan edilen, her yıl kutlanan uluslararası türk ulusal bayramı. çocukların ölmediği, evlendirilmediği, çalıştırılmadığı, tecavüze uğramadığı, kıyıya vurmadığı; tek gayelerinin oyun oynamak olduğu bir dünyada kutlamak dileği ile bayramımız kutlu olsun.

olmayan haldir. rimel sürerken kaşlar yukarıya kaldırılır. bu şekilde gözler irileşir ve daha kolay sürülür. kaşların yukarı kalkmasıyla, dudaklar aralanır. çünkü amaç yüzü germektir. kadının her hareketinden anlam çıkarmaya çalışan, insan erkekleri de konuşur.

bu dünyanın gam yükünü çekmiş kişidir. elinde şarabı ile dünya sikime minare götüme edalarında dolaşır. bazen para isteyen tiplerine de denk gelinebilir. kınamayalım kim bilir ne hikayesi vardır.



videoda ki kişi şarapçıların zirvesidir. "fatih öldü, o öldü, bu öldü; ben yaşıyorum" sözü her zaman içimi burkar.
(bkz: kenan komutan)

ostim minibüs şoförüdür. ostim göbeğe kadar efendi efendi gelirler. göbekte yolcuların büyük bölümü iner. sanayinin iç taraflarına girince, beyefendi oraların kralı olur. hemen camı hafif açar ve sigarasını ateşler. dumanını savura savura sanayinin içinde yol alır.

bir kaç sefer uyarmayı düşündüm kendilerini. daha sonra bunun beni rahatsız etmediği, sırf bir kural diye böyle rahat beyleri kırmanın anlamsız olduğu kanısına vardım. sabahın yedisinde ben yaşamak için bir sebep ararken; sigarasını yakıp, "entel misin dantel misin çikolata sevgilim" dinleyen beyefendiye sevgiler.

insanların gündelik hayatta yaptıkları eylemleri, sadece kadınlar üzerinden başlık açarak yorumlama hastalığı.

bir eylemdir. kimisi kötü amaçlarla uygular, kimisi iyi amaçlarla. bu bir cinsiyete mal edilebilecek, hele ki mal edilerek; o cinsiyet hakkında tüme varım yapılacak bir olay değildir.

yaptığı eylemi yanlış bulduğun bir kadının isminin başlığını aç, altına yaz bunu. bizde evet harbiden öyle yapıyor bu hanımefendi diyelim. ama sen gelir bunu tüm cinsiyete mal edersen eksi puanını alırsın.

kadınlara karşı yapılan pozitif ayrımcılığa da karşıyım. yahu bizde birer bireyiz. doğrumuz olur, yanlışımız olur. eleştirirsiniz ama bunu tüm cinsime mal edemezsiniz.

türlü türlü genellemelere maruz kalan kızdır. en yaygın genelleme, bu kızların olgun erkeklerle takılmasıdır. o erkeği babaları yerine koyuyorlarmış. bundan sebep midir bilmem, bende yaşıtım erkeklere pek ilgi duymam. eski takıldığım beyle aramızda 12 yaş vardı. ama alemlere daldığım adamı da babam yerine koymam. hem iyi kötü bir babam var. bir şekilde geçiniyoruz.

not: olgun beyler gelen kutumu şenlendirebilir.

müslüm gürses'in, ikimizin yerine adlı eserinden bir kuple. anlam bütünlüğü şöyledir;
"sen üzülme gülüm incinme
canımın içi iki gözüm sakın küsme
bana hediye bırak bütün kederleri
ben ağlarım ikimizin yerine".

oldukça vurucu bir cümle olmasına rağmen benim için daha vurucu cümleler de barındırır şarkı.

"bilirsin aslında adaletsizliğini
istemezdin hani sen de bittiğini
ama kendinden yanadır ya hep yürek
feda edip aşkı korur ya kendini"

veyahut;

"gurur sandım aslında ümitsizliğimdi"

vakti zamanında pek dinlerdim. şimdi canım isteyince dinleyebileceğim rahata erdim. ben niye ağlayayım ikimizin yerine? herkes kendi yerine ağlasın. saygılar baba.

"sürmek için ehliyet alınsın" yorumlarına maruz kalan makyaj malzemesidir. yahu bir kadın ilk zamanlar kötü sürecek, zamanla düzeltecek anlamıyorlar bunu. eyeliner çekmek kendi içinde bir sanattır. eline malzemeyi alan şak diye çekemez bunu. yamuk olacak, biri başka öbürü başka olacak tabii ki ilk zamanlar. kadının eli alıştıkça düzelecek bu durum. şuan tek seferde eyeliner sürmeyi, ağlayan panda gibi gezdiğim günlere borçluyum. kolaya kaçıp ilk seferde güzel çekmek isteyenler; kaşık veya bant yöntemini kullanabilir. gerçi artık aparatları çıkıyor bunların. bunun bize haksızlık olduğunu da düşünmüyor değilim.

bir teselli cümlesi. genelde dış görünüşü beğenilmeyen erkeklere karşı kullanılır. ama her zaman öyle olmayabilir. zira bu gözler ne yakışıklı olmayan sempatikler gördü, ortamın göz bebeği idiler. birde bunun yakışıklı yerine güzel kelimesiyle ifade edileni vardır, can yakar. tarafıma da "aslında çokta güzel değilsin sadece sempatiksin" denilerek kullanılmıştır. en azından durup dururken söylenmesi, üzerinde düşünüldüğü anlamı taşır. bu da dikkat çektiği anlamına gelip, ego okşamasına neden olabilir. laf arasında veya soru üzerine söyleniyorsa işte o özgüven eksikliğine neden olabilir.

bu devirde dış görünüş prim yapıyor olsa bile, kullanımı geçicidir. (bkz: yaşlanmak) hepimiz kendimizi hissettiğimiz kadar yakışıklı-güzeliz. ben mesela turuncu ruj aldım sürünce pek güzel hissediyorum.

insanların okuması, bilgilenmesi için "münasip" eserlerin toplandığı liste. tabii ki pratik zekalı yurdum insanı buna da bir çözüm bulmuş ve "100 temel eser özetleri" adında bir kitap çıkarmışlardır.

gerçi bugün ki sınav sisteminde bir kitabın ne içerdiği değil, hangi dönemde ne için yazıldığı soruluyor. onlar da haklı bir yerde.

benimde dahil olduğum, sözlüğün genelini barındıran grup. öyle başlıklar oluyor ve öyle entryler giriliyor ki zaman zaman sözlüğü forum gibi kullanıyoruz. hatta bir tık daha abartıp üstteki yazara soru niteliğinde entry girenler bile oluyor. bu da sözlüğün kalitesini düşürdüğü gibi yazma hevesi de bırakmıyor.

tanım girme konusunda gerçekten başarılı olan ve dikkatimi çeken tek kişi @125bpm dir. gerçekten tebrik ederim.

troll değil. onedioda gördüm, dilime dolandı.

insanın kaygılı olduğu veya özgüven eksikliği hissettiği zamanlarda, ilgi ihtiyacı sebebiyle; etraftakilere yakınması olarak yorumladığım başlık.

yahut içsel olarak kişi kendi kendine de yapabilir bunu. yalnız içsel olan da kişi, sorduğu sorulara yine kendi cevap vereceği için, bir kısır döngü oluşabilir.

karşınızda sizi anlayacak ya da en azından dinleyecek biri varsa ona sayıklamak daha iyidir. en azından kustuktan sonra ki hafifliğe ulaşabilirsiniz.

dün berbat geçen bir günün ardından, buluştuğum arkadaşıma bende bir kaç sayıklama da bulundum. en can alıcısı hamsterımın ölümünü detaylı olarak birazda gözyaşlarıyla anlattım. en son "veteriner bulamadım, bulsam böyle olmazdı" dediğimde, cevap olarak "sıkma canını benim tanıdık veteriner var, yarın götürürüz" dedi. sadece yüzüne bakakaldım. o da bana bakakaldı. bir kaç saniye süren sessizlikten sonra "öldü" diyebildim.

işte insanlar böyle sözlük. bu bakımdan nevrotik sayıklamalarımızı da, kendi içimizde yapsak daha iyi olur belki.

(bkz: başlık entry uyumsuzluğu)

(bkz: tuvalete giden kızın amacı)
(bkz: yemek yiyen kızın amacı)
(bkz: su içen kızın amacı)

kızımızın amacı popüler olan bir uygulamayı kullanmak, arkadaşlarıyla fotoğraflarını paylaşmaktır. ha başka amaç ile kullanan yok mudur? vardır. ama bunu kadın-erkek olarak ayırmak saçmalıktır. instagram kullanan insanın amacı de, yazalım. kız nedir yani? neden sürekli üstümüzden bir tespit yapılma çabası var. bir bırakın artık kadınlar hakkında kategoriler oluşturmayı. bu nedir arkadaş.

"ya türk değilim ya da kız değilim" diye düşünmeme sebep olan video.

hande altaylı'nın 2012 yılında yayınlanan kitabı. kitap daha sonra tv dizisine dönüştürüldü fakat isim sakıncalı bulunduğu için, "merhamet" adıyla yayınlandı.

çocukları cinsel istismarda bulunmakla suçlanan öğretmen muharrem büyüktürk'ün, 508 yıl 3 ay hapis cezasına mahkum edildiği dava. kısacası cezasını çekecek susun artık diyorlar. ucu büyüklerimize dokununca, bir dava tek celsede kapanabiliyormuş. (bkz: öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler)

insanların işine, ailesine, dostlarına, sevgilisine kısacası eline geçen herhangi bir şeye tutunarak yaşadığı hayatı; bazen tutunmayı reddederek, bazen tutunacak bir yer bulamayarak sonuçta boşluğa düşerek yaşamaktır.

bazen tutunuşlarına kıskanarak bakmakla birlikte; genel olarak komik bulurum. "ne için" sorusunu kendime yıllardır sormama rağmen, bir cevap alamadım. hal böyle olunca insanların en iyiyi yakalamak için çabalaması, bana komik geliyor. tutunanlar olarak çoğunluk olan bu grubun karşısında, biz azınlık oluyoruz. hiçbir tutunamayan da gidip diğer bir tutunamayana, tutunmak istemiyor.

herkesin kendi dışında güvenebileceği, sığınabileceği birine ihtiyaç duyduğu zamanlar oluyor. aciziyetimiz de burada başlıyor. ömrüm boyunca birine ihtiyaç duymamak için kendimle savaştım. genelde hep yenik düştüm. yinede bu baştan bitik savaşı kendi içimde hep devam ettiririm. tek amacım tutunamayan mertebesinden çıkıp, tutunmayan mertebesine yükselmek. bundan sebep insanları amaç olarak değil, araç olarak görüyorum. bir insanı amaç olarak gördüğüm an ise, onu bir daha görmemek için elimden geleni yapıyorum. her yeni hayal kırıklığını sevinçle karşılıyorum. onların sayesinde olmak istediğim kişi olacağım, biliyorum. güçlü olmak için yalnız olmak gerekiyor belki de.

sigmund freud'dan bir alıntı;
"güç ve güveni hep dışımda aradım. ama bunlar insanın içinden gelir. ve her zaman oradadırlar. özgüvenmek, özüne güvenmek. bunlar insanı egoist yapmadığı sürece bir insanda bulunması gerek önemli unsurlardır.her şey bizim elimizde, bu her zaman böyleydi. neyi nasıl düşünmek istiyorsak öyle düşündük, ne kadar duymak istiyorsak o kadar duyduk, ne kadar görmek istediysek o kadar gördük. bize göre bardak ya dolu ya da boş olmalıydı. hiçbir şeyi olduğu gibi kabul edemedik, kabullenemedik. anlatıldığı kadarını anlamadık ama buna rağmen her seferinde üzüldük, bedbaht olduk. işte bunun sebebi güvensizlikti çünkü eğer kendimize ve gücümüze inansaydık her şeyi anlatıldığı kadar anlar, gösterildiği kadar görürdük."

suskunlar dizisinin abd uyarlaması. nbc kanalında yayınlanıyor ve oyuncu kadrosunda; david lyons, michael raymond-james, larenz tate, demetrius grosse, claire van der boom var. karakter ve oyuncu uyumu mükemmel olmuş bence. neler olacağını bildiğiniz için her saniyesini merakla takip ediyorsunuz. sarı karakteri yine gönlümü fethetti.

takoz irfan siyahi

çok beğendim. gurur duydum doğrusu. yinede eksik bir yan var. mesela çocuklara saldırdıkları anda kulaklarım, nereden bileceksinizi aradı direkt. umarım bir bölümde, birazdan kudurur deniz patlatırlar da, bende mutlumsu olurum.

http://deadline.com/2014/09/carol-mendelsohn-david-hudgins-game-of-silence-turkish-format-nbc-production-commitment-831566/