1890 - 1918 yılları arasında yaşamış ekspresyonist ressam. figürleri kırılgan, üzgün, fakir ve aynı zamanda erotik çağrışımlarda bulunmamıza sebep olan portrelerdir. yaptığı bütün resimlerde kendi ellerini, kendi bacaklarını çizdiği söylenmekte. enteresan olan hemen hemen bütün çalışmalarının sonu erotizmle bağlanması. aslında pek değişik bir hayatı yoktur. maddi olanakları iyi olan ailesinin oturduğu yerde ilkokul olmadığından teyzesi ve dayısının yanlarına gidip orada okudu. kendi ailesini ziyaretlerinde kız kardeşiyle ensest ilişkileri olduğu söylenmektedir. babası bir yıl sonra akıl hastalığından dolayı öldü. egon kendi çabalarıyla beraber gustav klimte gidip eserlerini gösterdi. eserlerinden etkilenen klimt desenlerini satın aldı ve bir çok sponsorla egonu tanıştırdı. egon 3. sınıfı bitirdikten sonra okulunu bırakıp ilk sergisini açtı. küçük çocukların erotik olan ve olmayan resimlerini yaptı. arkasından tutuklanıp 1 ay hapis cezasına çarptırıldı. askerlikte devlet tarafından hazırlanan sergiye girdi ve çok fazla dikkat çekti. evlendiği karısı ve karnındaki çocuk gribe yenik düşüp öldükten hemen sonra aynı gripten dolayı egonda ölümü tattı. birçok eleştirmene göre özgün stilini tam geliştirmeden 28 yaşında ölen genç ressamlardan biri oldu.
ceza almasının sebebi küçük çocukların erotik resimlerini yapmasımı, yoksa küçük çocukları taciz etmesimi bilemiyoruz fakat o dönem içerisinde küçük çocukları taciz ettiği ve bundan dolayı ceza aldığı söylenmekte.
hala etkisinde olduğum ve sürekli resimlerini incelediğim ressamlardan biridir. enteresan gelen şey resimlerinde insanın iç dünyasını üzüntüsüyle, enerjisiyle, acısıyla hastalıklıymış gibi yansıtmasıdır. tabi birde bunları erotizmle yoğurması. eğer yaşamış olsaydı nasıl resimler yapardı acaba
resimlerini buradan görebilirsiniz.http://www.egon-schiele.net/
viyana sezession grubununun kurucularından biri olup ilk başkan olarak başa geçen klimt viyana ünüversitesi için tıp, felsefe ve hukuk adlı tablolar yapmıştır. yaptığı tablolarda erotizm ve karamsarlığı işlemiş bundan dolayıda resimleri geri çevrilmiştir.
etkilediği, etkilendiği ve aynı zamanda desteklediği ressam egon schieledir.
resimlerinde çoğu zaman kadın bedenini naif bir erotizmle işleyen klimtin en ünlü tablosu öpücüktür. bununla beraber bilinen diğer tablolarıda yaşam ve ölüm, danae ve beethoven frizinden ayrıntıdır.
duvarımda tablolarının bulunmasını istediğin ressamlardan biridir.
etkilediği, etkilendiği ve aynı zamanda desteklediği ressam egon schieledir.
resimlerinde çoğu zaman kadın bedenini naif bir erotizmle işleyen klimtin en ünlü tablosu öpücüktür. bununla beraber bilinen diğer tablolarıda yaşam ve ölüm, danae ve beethoven frizinden ayrıntıdır.
duvarımda tablolarının bulunmasını istediğin ressamlardan biridir.
çocukluğumda ağzımdan düşürmediğim i dont like the drugs adlı parçaya sahip adam.
aşık olduğu adamdan doğan çocuğunu yıllarca araması sonucunda girdiği hapisanede işkenceci olan adamın tecavüzüyle ikiz çocuklara hamile kalır. bunları doğurur ve hapisaneden çıkar. yıllar sonra şans eseri öğrendiği ve çocuklarının peşine düştüğü gerçek dehşet vericidir. tecavüz eden kişi aslında aşık olduğu adamdan doğurduğu çocuk, yani tecavüz sonucunda doğan çocukların babasıdır.
ben anlatmak, filan falan demek istemiyorum. sonum geldi olric. kendime yeni bir önsöz yazmak istiyorum. yeni bir dil yaratmak istiyorum. beni kendime anlatacak bir dil. çok denediler, efendimiz. allahtan ne denediklerini bilmiyorum, olric. hiçbir geleneğin mirasçısı değilim. olmaz diyorlar. isyan ediyorum. az gelişmiş bir ülkenin fakir bir kültür mirası olurmuş. bu mirası reddediyorum olric. ben karagöz filan değilim. herkes birikmiş bizi seyrediyor. dağılın! kukla oynatmıyoruz burada. acı çekiyoruz. kapı kapı dolaşıp dileniyoruz. son kapıya geldik. insaf sahiplerine sesleniyoruz. ey insaf sahipleri! ben ve olric sizleri sarsmaya geldik. dünya tarihinde eşi görülmemiş bir duygululukla ve kendini beğenmişçesine ve sanki bizden önce birşey söylenmemişçesinegil lerden olmaktan korkmadan kapınızı yumrukluyoruz. dilenciler krallığının en küstah soylusu olarak kişiliğimizi burnunuza dayıyoruz. dinden imandan çıktık. deli dervişler gibi saldırıyoruz. açın kapıyı! biz geldik! korkudan dudağınız uçuklamasın.
1884 doğumlu rus yazar çeşitli hikayeler ve biz adlı romanı yaratıcısıdır. yazdığı çeşitli hikayelerden na kuliçkah (çok uzaklarda)yüzünden yargılandı. gorkinin de dikkatini çekip çeşitli iltifatlar aldı. ursula k. le guin biz adlı roman için şimdiye kadar yazılmış en iyi bilim kurgu romanı olduğunu söyledi. bu romanın 1984 kitabının esin kaynağı olduğu söylenir aynı zamanda. ufak bir alıntıyı paylaşalım o halde.
kendimi duyumsuyorum. ama sadece içine kirpik kaçan göz, şişmiş parmak veya çürük diş kendini duyumsar, bireysel varlığının bilincine varır. sağlıklı göz veya parmak ya da diş varlarmış gibi görünmezler. yani gayet açık, değil mi? kendi kendinin bilincine varmak hastalıktır.
kendimi duyumsuyorum. ama sadece içine kirpik kaçan göz, şişmiş parmak veya çürük diş kendini duyumsar, bireysel varlığının bilincine varır. sağlıklı göz veya parmak ya da diş varlarmış gibi görünmezler. yani gayet açık, değil mi? kendi kendinin bilincine varmak hastalıktır.
sakin, eğlenceli, akıllı en önemlisi tanıdığımdan dolayı hala mutluluk duyduğum insan.
hoş geldin.
hoş geldin.
genelde bugün değilde yarını düşünürüz. (bkz: yarın ne giysem) akşamdan karar verilir, kıyafet başucuna konur, sabah giyinilir ve çıkılır. tabi bazen sabah vazgeçip ne giysem telaşıyla dakikalarını dolap karşısında geçirdikten sonra işe geç kalma telaşı ile koşarak yollarada düşebiliriz. ikiside yapamayacak kadar geç kalındıysa eğer ele ilk geçen üste geçirilip aynı şekilde sokaklara kendimizi atarız.
insan olmak ne zor. neden doğal olunmalı diyerekten çıplak yaşamıyoruz ki.
insan olmak ne zor. neden doğal olunmalı diyerekten çıplak yaşamıyoruz ki.
çok çok eskilerde tayfunun sahip olduğu, yakın zamanda devrettiği bar. kadiköydeki rock barların arasında en iyi müziklere, en iyi çalışanlara sahip olan yerdi. ah birde tarifini hiç alamadığım karabiberli votkası ile votkayı sevmememe sebep olmuştu. şimdi belli müşterilere sahip, sakin bir yer olmuş. herşey eskiden güzeldi yada güzel geliyordu.
sanırım biz büyüdük ve kirlendi dünya.
sanırım biz büyüdük ve kirlendi dünya.
altı veya yedi yıl önce izlediğim, tekrardan perdeler açılana kadar hatırlayamadığım oyunun yönetmenliğini ve oyunculuğunu üstlenen kişi.
yargı adlı oyun savaş sırasında nazilere tutsak düşmesiyle ve sovyetlerin yaklaşması üzerine almanların kaçıp, tutsak rus subaylarını kapalı bir hücrede aç ve susuz bırakmaları, onlarında sağ kalabilmek için kura çekmeleri sonucu birbirlerini çiğ çiğ yemelerini anlatan barry collins tarafından yazılmış bir oyundur. çevirisi enver özene aittir. oyunu izlerken düşünmeden geçemeyeceğimiz şeyleri bende düşündüm herkes gibi. öyle bir yerde, öyle bir durumda olsaydık bozulmaması için deriden kan torbası yapıp kanları içer, dişlediğimiz etlerden sonra kemikleri sıyırırmıydık. evet efendim yaşama içgüdüsü, on dakika daha yaşayabilme isteği insana herşeyi yaptırabilir dedirten oyun.
aslında oyun iyidir, oyuncu ise oyunu en iyi sergileyebilecek bir oyuncudur. fakat yaşlılığının verdiği şeyden mi, yoksa dün oynama isteği olmadığından mı bilemem önceden izlediğim kadar iyi bir oyunculuk göremedim. belkide ben dün bu kadar ağır bir oyunu izleyecek kadar sakin değildim.
yargı adlı oyun savaş sırasında nazilere tutsak düşmesiyle ve sovyetlerin yaklaşması üzerine almanların kaçıp, tutsak rus subaylarını kapalı bir hücrede aç ve susuz bırakmaları, onlarında sağ kalabilmek için kura çekmeleri sonucu birbirlerini çiğ çiğ yemelerini anlatan barry collins tarafından yazılmış bir oyundur. çevirisi enver özene aittir. oyunu izlerken düşünmeden geçemeyeceğimiz şeyleri bende düşündüm herkes gibi. öyle bir yerde, öyle bir durumda olsaydık bozulmaması için deriden kan torbası yapıp kanları içer, dişlediğimiz etlerden sonra kemikleri sıyırırmıydık. evet efendim yaşama içgüdüsü, on dakika daha yaşayabilme isteği insana herşeyi yaptırabilir dedirten oyun.
aslında oyun iyidir, oyuncu ise oyunu en iyi sergileyebilecek bir oyuncudur. fakat yaşlılığının verdiği şeyden mi, yoksa dün oynama isteği olmadığından mı bilemem önceden izlediğim kadar iyi bir oyunculuk göremedim. belkide ben dün bu kadar ağır bir oyunu izleyecek kadar sakin değildim.
hiç bir zaman dinlemeyeceğimiz, dinlettirmeyeceğimiz bir şarkıdır.
insanı hüzünlendiren harika bir şarkı.
ölümcük hastalik umutsuzluk - sören kierkegard
derin uykunun söylevi - jean cocteau
nietzsche üzerine- georges bataille
bir meçhulün güncesi- jean cocteau
nietzsche ve kisirdöngü- piere klosowski
nihilizim ve materyalizm - fredrick copleston
varoluşun anlami - m. mukadder yakupoğlu
van gogh-antonin artaud
şairin kani -edip cansever
virüs saldiriyor- wendy barnaby
derin dünya devleti - atilla akar
medya denetimi - noam chomsky
soğuk savaş ve üniversite - noam chomsky
hayatimizdaki ince şeylere dair - ahmet inam
dünya sinema sanayii- giovanni scognamillo
deliliğin arifesinde- hölderlin
daktiloya çekilmiş yazilar- nilgün marmara
cesur yeni dünyayi ziyaret -aldous huxley
dostluk üzerine- marcus tullius cicero
tinsel kriz- paul valery
korku ve titreme-sören kierkegaard
açlik sanatçisi- franz kafka
fragmanlar- immanuel kant
yan değiniler- ludwig wittgenstein
fikirler ve tercihler- albert einstein
deliliğe övgü- erasmus
yaşam bilgeliği üzerine aforizmalar - arthur schopenhauer
gelecekteki ilkel- john zerzan
hiçbiryer’den haberler- william morris
toplumsal anarşizm mi yaşam tarzi anarşizm mi - murray bookchin
emek sibernetik ve toplum - norbert wienner
yeryüzünün lanetlileri - frantz fanon
çikiş hattina doğru - çoşkun adali
sosyolojik düşünmek - zygmunt bauman
ses ve öfke - faulkner
yeraltı dergisinin okunması gereken kitaplar listesine bir kaçtane de ben ekledim. çok iyi kitaplar yer almakta listede.
derin uykunun söylevi - jean cocteau
nietzsche üzerine- georges bataille
bir meçhulün güncesi- jean cocteau
nietzsche ve kisirdöngü- piere klosowski
nihilizim ve materyalizm - fredrick copleston
varoluşun anlami - m. mukadder yakupoğlu
van gogh-antonin artaud
şairin kani -edip cansever
virüs saldiriyor- wendy barnaby
derin dünya devleti - atilla akar
medya denetimi - noam chomsky
soğuk savaş ve üniversite - noam chomsky
hayatimizdaki ince şeylere dair - ahmet inam
dünya sinema sanayii- giovanni scognamillo
deliliğin arifesinde- hölderlin
daktiloya çekilmiş yazilar- nilgün marmara
cesur yeni dünyayi ziyaret -aldous huxley
dostluk üzerine- marcus tullius cicero
tinsel kriz- paul valery
korku ve titreme-sören kierkegaard
açlik sanatçisi- franz kafka
fragmanlar- immanuel kant
yan değiniler- ludwig wittgenstein
fikirler ve tercihler- albert einstein
deliliğe övgü- erasmus
yaşam bilgeliği üzerine aforizmalar - arthur schopenhauer
gelecekteki ilkel- john zerzan
hiçbiryer’den haberler- william morris
toplumsal anarşizm mi yaşam tarzi anarşizm mi - murray bookchin
emek sibernetik ve toplum - norbert wienner
yeryüzünün lanetlileri - frantz fanon
çikiş hattina doğru - çoşkun adali
sosyolojik düşünmek - zygmunt bauman
ses ve öfke - faulkner
yeraltı dergisinin okunması gereken kitaplar listesine bir kaçtane de ben ekledim. çok iyi kitaplar yer almakta listede.
anlatılan kapitalizmdir ve bu senin hikayendir.
kitabın sloganınıda yazmalıyım.
kitabın sloganınıda yazmalıyım.
robert tressellin inşaat işçilerini harikulade ifade ettiği kitap. kapitalist sistemde işçi ile patronun ilişkisi, işçi ile işçinin ilişkisi aynı zamanda bunların içinde din ilişkilerini sorgulattıran kitap.
kitabın arka sayfasındaki yazıda şöyle der işçilerin yeni bir düzen kurma konusunda ne kadar aciz, bilinçsiz ve baştan yenik olduklarını tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. baştan yenikler çünkü sistemin kalıpları yetmezmiş gibi, dinin itaat vaaz eden öğretiler de onları cendereye almış. bu kölelik zincirlerini kıramadıkları gibi, çabaladıkça yoksulluk batağına daha çok batıyorlar.
okumalı ve okutturmalısınız.
kitabın arka sayfasındaki yazıda şöyle der işçilerin yeni bir düzen kurma konusunda ne kadar aciz, bilinçsiz ve baştan yenik olduklarını tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. baştan yenikler çünkü sistemin kalıpları yetmezmiş gibi, dinin itaat vaaz eden öğretiler de onları cendereye almış. bu kölelik zincirlerini kıramadıkları gibi, çabaladıkça yoksulluk batağına daha çok batıyorlar.
okumalı ve okutturmalısınız.
evet azizim. ben hayallerin arkasina gizlenmis olan hayaletleri ariyorum. ne yazik ki bulamiyorum. tam olarak bulamiyorum demek de yanlis. bunu nasil anlatacagimi bilmiyorum.
işte öylesi bir yaşam önümüzden geçip gidiyor.sen kendi duvarlarının gerisine çekiliyorsun. o, kendi duvarlarının gerisine çekiliyor. bir başka kentte,bir başka ülkede. herkes bir başka kentte. herkes başka bir dili konuşuyor ya da anlamaya çalışıyor. aynı dili konuşan iki kişi yok. her sözü, insanın kendisi için söylediğine inanıyorsun. her söylenen söz, bir biçimde insanın kendi kendini onaylaması. karşısındakine bir şey anlatmak istese de, gene kendi gerçeğini, bilmişliğini ya da doğru algılayışını kanıtlamak için söylenen sözler. bir bedenin üzerinde dolaşan her el, kendi bedenini okşamak istercesine dolaşıyor öteki beden üzerinde. doyum içinde ayrılacağını sandığın bu yaşamdan, zaman zaman algılıyorsun ki, hiç de doyumla ayrılmayacaksın. hiç yaşanmamış gibi.
2008 yılı şubat ayında bana çarpıp oniki kırığıma sebep olan otomobil markası.
çoğu abazanın yaptığı ama ayıpladığı eylem.
ülkedeki abazan oranını ele alırsak epey geniş sonuçlar vereceğinide unutmamalı.
ülkedeki abazan oranını ele alırsak epey geniş sonuçlar vereceğinide unutmamalı.
tam ismi, pablo diego jose francisco de paula juan nepomuceno maria de los remedios cipriano de la santisima trinidad ruiz y picassodur. bu ismi yazmayı geçtik söylemek bile benim açımdan imkansız. gelmiş geçmiş en iyi ressamlar arasında yer alır.
arkadaşının intiharından sonra mavi ve gri tonlarda resimler yapmış ve mavi dönem olarak adlandırılmıştır. en çok sevdiğim dönemide mavi dönemidir. pembe dönemlerini bi o kadar harikadır.kubizmin temellerini atan ressamlardan biridir aynı zamanda.
bazı sitelerde ya da bazı forumlarda picassonun bazı ressamlar gibi açlık ve sefaletin kucağında resim yaptığı söylenmekte. bunu kesinlikle reddediyorum. tabiki sadece ben değil. picasso yaşarken kendi başarılarının meyvelerini topladı. hatta picasso öncesinde hiçbir ressam yaşarken başarılarının meyvelerini toplayamadı. yaşarken resimlerini en pahalıya satan ressam olduğuda söylenir aynı zamanda. picasso açlık çekmiş, sefaletin kucağında resim yapmaya çalışmış bir ressam değildir bildiğim kadarıyla. bu yüzden o dönem içerisinde o ana kadar meyvelerini toplayan tek ressam diye geçer. 50 yaşında bilinen aynı zamanda tablolarını satan biriydi.
şan şöhret budur dedirten durum budur.
arkadaşının intiharından sonra mavi ve gri tonlarda resimler yapmış ve mavi dönem olarak adlandırılmıştır. en çok sevdiğim dönemide mavi dönemidir. pembe dönemlerini bi o kadar harikadır.kubizmin temellerini atan ressamlardan biridir aynı zamanda.
bazı sitelerde ya da bazı forumlarda picassonun bazı ressamlar gibi açlık ve sefaletin kucağında resim yaptığı söylenmekte. bunu kesinlikle reddediyorum. tabiki sadece ben değil. picasso yaşarken kendi başarılarının meyvelerini topladı. hatta picasso öncesinde hiçbir ressam yaşarken başarılarının meyvelerini toplayamadı. yaşarken resimlerini en pahalıya satan ressam olduğuda söylenir aynı zamanda. picasso açlık çekmiş, sefaletin kucağında resim yapmaya çalışmış bir ressam değildir bildiğim kadarıyla. bu yüzden o dönem içerisinde o ana kadar meyvelerini toplayan tek ressam diye geçer. 50 yaşında bilinen aynı zamanda tablolarını satan biriydi.
şan şöhret budur dedirten durum budur.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?