1990 çıkışlı violator albümü dahil, depeche modeun yapmış olduğu şarkılar ve çıkartmış olduğu albümler içinde, belki de en çok ses getireni olan; uçuran şarkı.
under pressure şarkısındaki bas girişleri en iyi 50 bas girişi arasında birinci kabul edilmiş, her ne kadar roger taylor tarafından pek ilgi görmese de beste anında, sonradan fırtınalar koparan another one bites the dust gibi bir şarkıya da imza atmış, queen adlı efsanevi grubun basçısı, işini arada derede kalmış gibi görünse de, en temiz şekilde yapanlardan. tam ismi, john richard deacon olup, 19 ağustos 1951 doğumludur.
8 temmuz 1961 ingiltere doğumlu, depeche mode grubunun üyesi olan ve keyboardlardan sorumlu kişi. aynı şekilde, cool takılması, sessiz sedasız işini yapması bakımından, kendisini hep john deacon ile özdeşleştirmişimdir. zira, işini hakkıyla yapmaktadır.
enjoy the silence gibi bir, şarkı ve müzik aleminin olmazsa olmazına imza atmış, 23 temmuz 1961 doğumlu karizmatik söz yazarı, beste yaparı, gitar çaları.
(bkz: dave gahan)
(bkz: andrew fletcher)
(bkz: depeche mode)
(bkz: dave gahan)
(bkz: andrew fletcher)
(bkz: depeche mode)
1990 senesinde çıkarmış oldukları, mükemmel ve eşsiz benzerlikteki violator albümü ile hayatıma girdikten sonra, bir daha çıkmayan, sevmeyenlerin hiç sevmediği, fakat sevenlerinin de delisi olduğu, 80lerden kalma, ve de eski gücünü hala koruyan nadir gruplardan olma başarısını yakalayabilmiş synth pop yapan grup. dave gahan solistliğinde, grubun diğer üyeleri de, martin l gore ve andy fletcherdır. sözler de, genellikle martin l goreun elinden hayat bulur kendilerine.
gerçek ismi, ya da isminin uzun şekliyle david gahan, 1962 essex doğumlu, - yamuluyorsam düzeltin ki - 1980 senesinde, depeche mode grubuna dahil olmuş ve de bir daha sevenlerinin kalbinden çıkmamış, en iyi sahne performansı olan sololardan birisi olan, sahnede enjoy the silenceı deli gibi söyleyen, eskinin uyuşturucu problemlisi, şimdinin genç delikanlısı.
her türlü altyazıyı rahatlıkla bulabileceğiniz, forum fasilitesi de bulunan, divx severler için vazgeçilmesi zor olan site.
sokratesin ironi ile birlikte kullandığı, ve temelinde kişilere sorular sorarak, bilmediği bir şeyin aslında kendisi tarafından bilindiğine dair kanaat getirmek gibi bir düşünce yatan yöntem.
inceden inceden dalga geçme sanatı. ayrıca herkesin bir şeylerini düşünen sokrates de, bu savını doğrulayabilmek için, maiotik yoluyla bu düşünceyi birleştirmiştir.
şarkı söylüyorum, sanatçıyım diye geçiniyorum, orada burada çıkıyorum, polemiklere dalıyorum, bol bol ekranlarda gözükmeye devam ediyorum, iki gram selülit gösteriyorum, abazan kültürüne kırmızı nokta malzemesi oluyorum, salak insanların beni izlemesi ve de abuk şarkılarıma şaplak atmaları sonucunda, çöplüğümde yaşamaya devam ediyorum adlı lerzanizm felsefi akımın kurucusu, bugünlerde her daim araştırmalarıyla (!) ön planda olan, büyük (!) şahsiyet...
(bkz: ironi )
(bkz: ironi )
depremin şiddetini değil büyüklüğünü ölçen, muhtemelen soyadı richter olan, herhangi bir alman bilim adamınca bulunmuş alettir..
her defasında, leon filminin sonundaki haliyle dinleyebilmek için, filmini açtığım parça.
-----------------------------spoiler----------------------------:sonunda öyle bir vuruyor ki, iliklerimden, vücudumun tümünü saran tüylerimden, nadiren çıkan sakallarıma kadar bütünümü etkiliyor.. ama, hangi versiyonu.. leon filminin sonunda, mathildanın, leonun bitkisini yere serdiği versiyonu.. o şekilde, yanınızda bir de, melankolik bunalımlı düşünceleriniz eşlik ediyorsa bu sahneye, bu şarkının üzerinizdeki yıkım gücü ve de yapmış olduğu tahribat, dünyada icat edilmiş hiçbir richter olcegi nce ölçülemez.. -----------------------------spoiler----------------------------
bir de girişteki, gitarın o sesi, sadece sakallarınızın ya da, bir dahaki kesişinize kadar uzamaması muhtemel olmayan kıllarınızın, sert bir şekilde vücudunuzdan ya da derinizden kalkışı gibidir, ama bu kalkış zengin kalkışıdır; haber verilmez size. işte böyle bir şarkıdır, ki farklı farklı anlamlar yükler bünyeye.
-----------------------------spoiler----------------------------:sonunda öyle bir vuruyor ki, iliklerimden, vücudumun tümünü saran tüylerimden, nadiren çıkan sakallarıma kadar bütünümü etkiliyor.. ama, hangi versiyonu.. leon filminin sonunda, mathildanın, leonun bitkisini yere serdiği versiyonu.. o şekilde, yanınızda bir de, melankolik bunalımlı düşünceleriniz eşlik ediyorsa bu sahneye, bu şarkının üzerinizdeki yıkım gücü ve de yapmış olduğu tahribat, dünyada icat edilmiş hiçbir richter olcegi nce ölçülemez.. -----------------------------spoiler----------------------------
bir de girişteki, gitarın o sesi, sadece sakallarınızın ya da, bir dahaki kesişinize kadar uzamaması muhtemel olmayan kıllarınızın, sert bir şekilde vücudunuzdan ya da derinizden kalkışı gibidir, ama bu kalkış zengin kalkışıdır; haber verilmez size. işte böyle bir şarkıdır, ki farklı farklı anlamlar yükler bünyeye.
bas gitarın gözümüze gözümüze sokulmayıp, kulaklarımızın pasını aldığı, sting in boaattııll deyişine hasta olunan, eğlenceli denilebilecek bir the police şarkısıdır.
the police in bas gitaristi ve de vokalisti olarak sting in olduğu zamanlardan kalma, hoş bir the police şarkısı.. gayet eğlenceli olup dinlenesidir..
sözlerini de kopyalayayım da, gün gelip de, kimse yazmadıysa ya da şarkı sözünü girmediyse hemen gireyim diyen kişi bana gıcık kapsın;
though ive tried before to tell her
of the feelings i have for her in my heart
every time that i come near her
i just lose my nerve
as ive done from the start
every little thing she does is magic
everything she do just turns me on
even though my life before was tragic
now i know my love for her goes on
do i have to tell the story
of a thousand rainy days since we first met
its a big enough umbrella
but its always me that ends up getting wet
every little thing she does is magic
everything she do just turns me on
even though my life before was tragic
now i know my love for her goes on
i resolve to call her up a thousand times a day
and ask her if shell marry me in some old fashioned way
but my silent fears have gripped me
long before i reach the phone
long before my tongue has tripped me
must i always be alone?
every little thing she does is magic
everything she do just turns me on
even though my life before was tragic
now i know my love for her goes on
every little thing she does is magic
everything she do just turns me on
even though my life before was tragic
now i know my love for her goes on
sözlerini de kopyalayayım da, gün gelip de, kimse yazmadıysa ya da şarkı sözünü girmediyse hemen gireyim diyen kişi bana gıcık kapsın;
though ive tried before to tell her
of the feelings i have for her in my heart
every time that i come near her
i just lose my nerve
as ive done from the start
every little thing she does is magic
everything she do just turns me on
even though my life before was tragic
now i know my love for her goes on
do i have to tell the story
of a thousand rainy days since we first met
its a big enough umbrella
but its always me that ends up getting wet
every little thing she does is magic
everything she do just turns me on
even though my life before was tragic
now i know my love for her goes on
i resolve to call her up a thousand times a day
and ask her if shell marry me in some old fashioned way
but my silent fears have gripped me
long before i reach the phone
long before my tongue has tripped me
must i always be alone?
every little thing she does is magic
everything she do just turns me on
even though my life before was tragic
now i know my love for her goes on
every little thing she does is magic
everything she do just turns me on
even though my life before was tragic
now i know my love for her goes on
the police zamanından kalma, safi bir bas parçası olup, sözleri bir bakıma acıklı olsa da, müziği de ortalama hızda olan, gayet sağlam, kült the police şarkısı.
king of pain, message in a bottle, every little thing she does is magic gibi şarkıların aksine insanı başka bir yana koyan parça; melodisi ile bir bakmışsınız sizi, endonezya’ya oradan hindistan’a, birden alıp da misir’a oradan da ingiltere’ye sürükleyip, sonradan da, bitti mi rüyadan, uyanmanıza sebebiyet verebilen nadir şarkılarından birisi, yegane karizma melodinin döndüğü, büyüleyici sting parçası, shape of my heart ile birlikte en sevdiğim sting parçası.
tabii ki, fragile ’ı da unutmamak gerek...
sözlerini de yazalım da, bir yanı eksik kalmasın;
a thousand years, a thousand more,
a thousand times a million doors to eternity
i may have lived a thousand lives, a thousand times
an endless turning stairway climbs
to a tower of souls
if it takes another thousand years, a thousand wars,
the towers rise to numberless floors in space
i could shed another million tears, a million breaths,
a million names but only one truth to face
a million roads, a million fears
a million suns, ten million years of uncertainty
i could speak a million lies, a million songs,
a million rights, a million wrongs in this balance of time
but if there was a single truth, a single light
a single thought, a singular touch of grace
then following this single point , this single flame,
the single haunted memory of your face
i still love you
i still want you
a thousand times the mysteries unfold themselves
like galaxies in my head
i may be numberless, i may be innocent
i may know many things, i may be ignorant
or i could ride with kings and conquer many lands
or win this world at cards and let it slip my hands
i could be cannon food, destroyed a thousand times
reborn as fortune’s child to judge another’s crimes
or wear this pilgrim’s cloak, or be a common thief
i’ve kept this single faith, i have but one belief
i still love you
i still want you
a thousand times the mysteries unfold themselves
like galaxies in my head
on and on the mysteries unwind themselves
eternities still unsaid
till you love me
tabii ki, fragile ’ı da unutmamak gerek...
sözlerini de yazalım da, bir yanı eksik kalmasın;
a thousand years, a thousand more,
a thousand times a million doors to eternity
i may have lived a thousand lives, a thousand times
an endless turning stairway climbs
to a tower of souls
if it takes another thousand years, a thousand wars,
the towers rise to numberless floors in space
i could shed another million tears, a million breaths,
a million names but only one truth to face
a million roads, a million fears
a million suns, ten million years of uncertainty
i could speak a million lies, a million songs,
a million rights, a million wrongs in this balance of time
but if there was a single truth, a single light
a single thought, a singular touch of grace
then following this single point , this single flame,
the single haunted memory of your face
i still love you
i still want you
a thousand times the mysteries unfold themselves
like galaxies in my head
i may be numberless, i may be innocent
i may know many things, i may be ignorant
or i could ride with kings and conquer many lands
or win this world at cards and let it slip my hands
i could be cannon food, destroyed a thousand times
reborn as fortune’s child to judge another’s crimes
or wear this pilgrim’s cloak, or be a common thief
i’ve kept this single faith, i have but one belief
i still love you
i still want you
a thousand times the mysteries unfold themselves
like galaxies in my head
on and on the mysteries unwind themselves
eternities still unsaid
till you love me
özelikle annenin belirgin bir biçimde baskın olması durumunda da, çocuğun öyle ya da böyle ped almaya gitmesiyle sonuçlanan ve de çocuğun eciş bücüş olmasına sebebiyet veren dramdır. zira, çocuk annesinden bir bir talimatları aldıktan sonra, nasıl yedirdim la gururuma, nası taşırım ben onu şinci gibilerinden düşüncelerin arasında, mahalle bakkalı kasabı, ve de muhtarı akabinde de, kahvesinin önünden geçerken, kıvrım kıvrım olur. gerçi, bu dramın sahibi çocukluktan çıkmış, geceleri arkadaş tayfası ile kahveye pişpirik atmaya giden, o el senin, bu el benim diye takılan bıçkın 18-20 arası delikanlıdır, fakat yine de, annesinin git oğlum ped al, git oğlum yoğurt al, git yarın günüm var zırt al pırt al isteklerini geri çeviremeyen kişidir...
$aka lan $aka. günümüzde, erkeğin de, kadının da eşit olduğu ön görülürse, toplumda bir iki tane dangalak, aaa, bak denyoya ped almış, eve gidince g.tüne de takar la bu şinci diyecek diye, ped almamak yanlıştır efendim. yeri geldiğinde, hatun tayfası da, ben markete, eczaneye gidiyorum derken, sizin karıcım, giderken bi kutu klasik okey al, gelince bi güzel zikicem isteklerinize karşılık verebilmelidir. (biraz dandirik bir örnek oldu, ama idare edin işte.)
$aka lan $aka. günümüzde, erkeğin de, kadının da eşit olduğu ön görülürse, toplumda bir iki tane dangalak, aaa, bak denyoya ped almış, eve gidince g.tüne de takar la bu şinci diyecek diye, ped almamak yanlıştır efendim. yeri geldiğinde, hatun tayfası da, ben markete, eczaneye gidiyorum derken, sizin karıcım, giderken bi kutu klasik okey al, gelince bi güzel zikicem isteklerinize karşılık verebilmelidir. (biraz dandirik bir örnek oldu, ama idare edin işte.)
bu kelime, bir de gözleri fal taşı gibi açılmak şeklinde kullanılmaktadır, ki buradaki anlamında da, birden dikkatli duruma geçmeyi belgelemektedir anlam olarak.
yakın zamanda isimlerini barbar turizm, artık koduğumuzsunuz! olarak değiştirmesi gereken marka (!) seyahat firması. zira, özellikle gece yolculuklarında, öyle bir kasap şoförleri vardır, ki insan uyuklayarak devam ettiği yolculuğundaki ruh halini birden değiştirip, en az 10 saat sürecek yol esnasında, gözleri fal taşı gibi açılmış şekilde geçirebilir.
1979 senesinde kurulmuş olan, spandau ballet adlı grubun, belki de en bilindik parçası olan, duyulduğu andan itibaren, aa, bak ben bu şarkıyı biliyodum sanki! dedirten hoş, tam 80leri andıran şarkıdır, ki özellikle vokaldeki tony hadleyin sesi de, aşırı derecede, ben dave gahanım demektedir..
sözleri de şöyledir efenim parçanın;
thank you for coming home
ım sorry that the chairs are all worn
ı left them here ı could have sworn
these are my salad days
slowly being eaten away
just another play for today
oh but ım proud of you,but ım proud of you
theres nothing left to make me feel small
luck has left me standing so tall
gold
always believe in your soul
youve got the power to know
youre indestructable
always believe in,because you are
gold
glad that youre bound to return
theres something ı could have learned
youre indestructable,always believe in
after the rush has gone
ı hope you find a little more time
remember we were partners in crime
ıts only two years ago
the man with the suit and the pace
you know that he was there on the case
now hes in love with you,hes in love with you
and my love is like a prison wall
but you could leave me standing so tall
gold
always believe in your soul
youve got the power to know
youre indestructable
always believe in,because you are
gold
glad that youre bound to return
theres something ı could have learned
youre indestructable, always believe in...
sözleri de şöyledir efenim parçanın;
thank you for coming home
ım sorry that the chairs are all worn
ı left them here ı could have sworn
these are my salad days
slowly being eaten away
just another play for today
oh but ım proud of you,but ım proud of you
theres nothing left to make me feel small
luck has left me standing so tall
gold
always believe in your soul
youve got the power to know
youre indestructable
always believe in,because you are
gold
glad that youre bound to return
theres something ı could have learned
youre indestructable,always believe in
after the rush has gone
ı hope you find a little more time
remember we were partners in crime
ıts only two years ago
the man with the suit and the pace
you know that he was there on the case
now hes in love with you,hes in love with you
and my love is like a prison wall
but you could leave me standing so tall
gold
always believe in your soul
youve got the power to know
youre indestructable
always believe in,because you are
gold
glad that youre bound to return
theres something ı could have learned
youre indestructable, always believe in...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?