sözleri ve çevirisi ile;
as i walk through the valley of the shadow of death
ölülerin gölgesi vadisinin içinden yürürken
i take a look at my life
hayatıma bir bakıyorum
and realize there’s nuthin left
ve hiçbir şey kalmadığını fark ediyorum
’cause i’ve been blastin’ and laughin’ so long that
çünkü o kadar uzun zamandır öldürüyor ve gülüyordum ki
even my mama thinks that my mind is gone
annem bile aklımı kaybettiğimi düşünüyor
but i ain’t never crossed a man that didn’t deserve it
ama asla bunu hak etmeyen birine karşı koymadım
he’d be treated like a punk, you know that’s unheard of
bir serseri gibi muamele görürdü, bilirsin bu duyulmamış
you betta watch how ya talking
nasıl konuştuğuna dikkat etmelisin
and where ya walking
ve nereye yürüdüğüne
or you and your homies might be lined in chalk
yoksa sen ve kankaların tebeşirle çizilebilirsiniz
i really hate to trip but i gotta lope
tökezlemekten gerçekten nefret ederim, ama koşmalıyım
as they croak, i see myself in the pistol smoke, fool
onlar nalları dikerken, kendimi tabanca dumanında görüyorum, aptal
i’m the kinda g that little homie’s wanna be like
küçük elemanların olmak istediği gibi bir gangsterim
on my knees in the night
gece dizlerimin üstünde
saying prayers in the street light
sokak ışıklarında dua ediyorum
nakarat : x2
[ been spending most our lives
hayatlarımızın çoğunu harcadık
living in a gangsta’s paradise
bir gangster cennetinde yaşayarak
keep spending most our lives
hayatlarımızın çoğunu harcamaya devam ediyoruz
living in a gangsta’s paradise
bir gangster cennetinde yaşayarak ]
they got the situation, they got me facing
onlar mevkiye sahip, beni yüzleştirdiler
i can’t live a normal life, i was raised by the stripes
normal bir yaşam süremem, usüle göre yetiştirildim
so i gotta be down with the ’hood team
bu yüzden kardeşlik takımıyla birlite olmalıyım
too much television watching, got me chasing dreams
çok fazla televizyon izlemek beni hayaller peşinde koşturuyor
i’m an educated fool with money on my mind
aklımda para ile eğitimli bir aptalım
got my tin in my hand and a gleam in my eye
elimde bir konserve kutusu ve gözümde bir parıltı var
i’m a locked out gangsta, set trippin banger
kilitli bir gangsterim, silahı tetiğe almaya ayarlıyım
and my homies is down so am arouse my anger, fool
ve dostlarım öldü, bu yüzden öfkemi uyandırıyorum, aptal
death ain’t nothing but a heart beat away
ölüm bir kalp atışından daha uzak değil
i’m living life do or die, what can i say?
yap ya da öl hayatı yaşıyorum, ne diyebilirim?
i’m twenty-three now, but will i live to see twenty-four?
şimdi yirmi üç yaşındayım, ama yirmi dördü görebilecek miyim?
the way things is going i don’t know.
işlerin gidişine bakılırsa, bilmiyorum
tell me why are we so blind to see
söyle bana neden göremeyecek kadar körüz?
that the ones we hurt are you and me?
zarar verdiklerimizin sen ve ben olduğunu?
nakarat
power and the money, money and the power
güç ve para, para ve güç
minute after minute, hour after hour
dakika dakika, saat saat
everybody’s running, but half of them ain’t looking
herkes koşuyor, ama koşanların yarısı bakmıyor
what’s going on in the kitchen?
mutfakta neler oluyor?
but i don’t know what’s cooking.
ama neyin piştiğini bilmiyorum
they say i gotta learn
öğrenmem gerektiğini söylüyorlar
but nobody’s here to teach me
ama burada bana öğretecek kimse yok
if they can’t understand , how can they reach me?
eğer anlayamıyorlarsa, bana nasıl ulaşabilirler?
i guess they can’t
sanırım yapamazlar
i guess they won’t, i guess they front
sanırım yapmayacaklar, sanırım rol yapıyorlar
that’s why i know my life is out of luck, fool!
bu yüzden hayatımda şans olmadığını biliyorum, aptal!
nakarat
tell me why are we so blind to see
söyle bana neden göremeyecek kadar körüz?
that the ones we hurt are you and me?
zarara verdiklerimizin sen ve ben olduğunu?
(bkz: esc)
"azami 20 km,yavaş !" şeklinde bir uyarı tabelası..hayal etmek güzel şey,şimdilik ;akıllı ol butonunu kurcalıyorum.
(bkz: ayar beklemek)
inner adlı grubun kusursuz şarkısı.
ps:my philosophy değil, grubun albümdeki tüm şarkı isimleri birleşik yazılmakta.
love, prepare yourself to shine
i have no other way
you should know by now
no, there’s no reason to hide
we all know you’ve got pain
we all know you’ve got pride
i really love your pride
as i see my reflection
shining from the corners of your eyes
yes, it’s my philosophy
that when i believe in you,
i believe in me, i believe in me
love, i’m tired of nostalgia,
it’s just trapped imagination
i’m happy with right now
no, it’s not that i’m afraid
of something i may find
it’s just all those designs
we put on everything
once we’ve had the experience
romanticized until it’s worth a while
my love, i want to know the truth
i want an empty room that i can scream in
don’t have to believe in
my love, i want to be myself
but not all by myself, not all by myself
yes, it’s my philosophy
that when i believe in you,
i believe in me, i believe in me
love, i don’t know how to say
it felt good to walk away
take back some of what is mine
‘cause it’s hard to see you shine
‘cause it’ hard to see you shining
when i’m here slowly dying
you know i don’t feel proud to be so selfish
i don’t really mean to bring you down
yes, it’s my philosophy
that when i believe in you,
i believe in me, i believe in
yes, it’s my philosophy
that when i believe in you,
i believe in me, i believe in
yes, it’s my philosophy
that when i believe in you,
i believe in me, i believe in me..
ps:my philosophy değil, grubun albümdeki tüm şarkı isimleri birleşik yazılmakta.
love, prepare yourself to shine
i have no other way
you should know by now
no, there’s no reason to hide
we all know you’ve got pain
we all know you’ve got pride
i really love your pride
as i see my reflection
shining from the corners of your eyes
yes, it’s my philosophy
that when i believe in you,
i believe in me, i believe in me
love, i’m tired of nostalgia,
it’s just trapped imagination
i’m happy with right now
no, it’s not that i’m afraid
of something i may find
it’s just all those designs
we put on everything
once we’ve had the experience
romanticized until it’s worth a while
my love, i want to know the truth
i want an empty room that i can scream in
don’t have to believe in
my love, i want to be myself
but not all by myself, not all by myself
yes, it’s my philosophy
that when i believe in you,
i believe in me, i believe in me
love, i don’t know how to say
it felt good to walk away
take back some of what is mine
‘cause it’s hard to see you shine
‘cause it’ hard to see you shining
when i’m here slowly dying
you know i don’t feel proud to be so selfish
i don’t really mean to bring you down
yes, it’s my philosophy
that when i believe in you,
i believe in me, i believe in
yes, it’s my philosophy
that when i believe in you,
i believe in me, i believe in
yes, it’s my philosophy
that when i believe in you,
i believe in me, i believe in me..
(bkz: bekledim de gelmedin)
houston-"arşiv"’i ne zaman kullanabileceğiz?
mum yapımında kullanılan bir madde olan parafinle hazırlanan tedavi şeklidir;yaklaşık olarak 50 derecede parafin eritiliyor ve sorunlu bölgeye direkt yada sıvılaşan parafine batırılan gazlı pedlerle uygulanıyor.
incelme ve selülit bakımı için esansı tıbbi mum olan parafin uygulanıyor. sıcak olarak kullanıldığında terleme yaparak toksin ve ödemi vücuttan atıyor.
kan dolaşımını hızlanır, cilt gözeneklerini açar ve toksinlerin dışarı atılmasını sağlar. böylelikle vücut, su kaybederek değil, parçalanmış selüloit ve yağ olarak toksinleri dışarı atar.
incelme ve selülit bakımı için esansı tıbbi mum olan parafin uygulanıyor. sıcak olarak kullanıldığında terleme yaparak toksin ve ödemi vücuttan atıyor.
kan dolaşımını hızlanır, cilt gözeneklerini açar ve toksinlerin dışarı atılmasını sağlar. böylelikle vücut, su kaybederek değil, parçalanmış selüloit ve yağ olarak toksinleri dışarı atar.
sözünün arkasında duran yazardır.
bir cezmi ersöz şiiridir;
aynaya bakma sakın
ve saçlarına dokunma.
rüzgara sesin
geceye kokun düşmesin.
sen bu bahar bir başka düşe gir
daha sığ ırmakların olsun
ve açık mavi denizin
beni unuttuğun anılarına sar
ki başka sızılara bulanayım.
aynaya bakma sakın
ve saçlarına dokunma.
rüzgara sesin
geceye kokun düşmesin.
sen bu bahar bir başka düşe gir
daha sığ ırmakların olsun
ve açık mavi denizin
beni unuttuğun anılarına sar
ki başka sızılara bulanayım.
artık daha fazla böyle yaşayamazdı. içindeki o sadece ve sadece kendisine ait olan özü ortaya çıkarmak ve onu yaşatmak istiyordu. çünkü böyle, birden fazla ve kendisinin olmayan ve gerçek mi sahte mi olduğunun ayırdına varamadığı kişilikleri taşıyordu, sıkıntılı bir yük gibi... peki, gerçek ve sadece ona ait bir özü var mıydı onun? varsa neredeydi ve kimdi o? öylesine çok maske kullanmış, öylesine çok değişik kalıplara girmiş, şekil değiştirmek zorunda kalmıştı ki, gerçek niteliğini yitirmiş olarak duruyordu. belki de hiç olmadığı korkusuna kapılıyordu arada bir. sık sık o gerçek özünü bulabilmek, ona ulaşabilmek için eve kapanıyor, günlerce hiçbir arkadaşını, yakınını aramıyordu. kendisine yeni bir koza örmeliydi ve gerçek özünü bulduğunu sanıp, ’artık insanların içine çıkabilirim, onları gerçek kişiliğimle görüp, hissedebilirim’ diye düşünüyor, yanlarına sevgi ve hasretle koşuyor, ama biraz konuştuktan sonra, konuşmanın yine kendisine ait bir öz olmadığını görüyordu. bir başkasıydı sanki o. ya da kimseye ait olmayan birinin özüydü taşıdığı. unutulmuş, tesadüfen bulunmuş ya da korkudan, kaygıdan alelacele oluşturulmuş yapma bir şeydi. o ânı kotarması için, ilişkileri geçiştirebilmek, kendini orada o an için var edebilmek için yarattığı sahte bir kişilikti sanki...
bu yüzden arkadaşlarına dostlarına sevgiyle, umutla koşar, sonra da yapma kişiliğinin yarattığı sıkıntı, tatsızlık, boşluk belli belirsiz bir kasvet duygusuyla yeniden gerçek özünü bulmak için evine, odasına dönerdi. yine olmamıştı. içindeki o gerçek öz, eğer bir ara var olmuşsa onu belki de sonsuza kadar terk etmiş, onu böyle öksüz, hep doyumsuz, geçicilik ve kenarda kalmış olma duygularıyla bırakmıştı. bu hep geçicilik duygusuna, şu anlamsızlık duygusuna daha fazla dayanamazdı. bir gün gerçek kendisiyle buluşacaktı. bu tutkuyla bekleyiş, ona geçmişte bir ara, belki çok kısa bir süre bu özle birlikte yaşadığı inancını veriyordu. ’o vardı ki ben onu böylesine çok özlüyorum’ diyordu... şimdiyse ’binlerce hiç kimseydi’. tek başına bile değildi. çünkü tek başına olmak bir sağlam varoluştu ve bakım isteyen bir şeydi. ’tek başınalık bir şans’tı.
yalnız bile olamadığı, bir hiç kimse olduğu için bu yüzden kim gerçek dostu, kim düşmanı, kim onu seven, kim katili, asla içtenlikle anlayamıyordu, algılayamıyordu. işte bu yüzden onu gerçekten sevenleri göremiyor, onu pek de ciddiye almayanlara çok yakınlık duyduğunu sanıyordu. çoğu kez sevgisinden ve nefretinden emin olamadığı için hep endişeler ve kaygılar içinde ve güvensizlik duygularıyla yaşıyordu.
hep bir doyum arıyor, ama yine hep açlık hissediyordu. kahramanlık yapmak, cesur serüvenler yaşamak istiyor, ama korkuları buna izin vermiyordu. hep o sahte kimliklerinin tümünden kurtulup çılgın ve başıboş bir aşk yaşamak istiyor, sonunda güvenli, ancak sıkıntılı, coşkusuz, tekdüze ilişkilere saplanıp kalıyordu...
bu yüzden arkadaşlarına dostlarına sevgiyle, umutla koşar, sonra da yapma kişiliğinin yarattığı sıkıntı, tatsızlık, boşluk belli belirsiz bir kasvet duygusuyla yeniden gerçek özünü bulmak için evine, odasına dönerdi. yine olmamıştı. içindeki o gerçek öz, eğer bir ara var olmuşsa onu belki de sonsuza kadar terk etmiş, onu böyle öksüz, hep doyumsuz, geçicilik ve kenarda kalmış olma duygularıyla bırakmıştı. bu hep geçicilik duygusuna, şu anlamsızlık duygusuna daha fazla dayanamazdı. bir gün gerçek kendisiyle buluşacaktı. bu tutkuyla bekleyiş, ona geçmişte bir ara, belki çok kısa bir süre bu özle birlikte yaşadığı inancını veriyordu. ’o vardı ki ben onu böylesine çok özlüyorum’ diyordu... şimdiyse ’binlerce hiç kimseydi’. tek başına bile değildi. çünkü tek başına olmak bir sağlam varoluştu ve bakım isteyen bir şeydi. ’tek başınalık bir şans’tı.
yalnız bile olamadığı, bir hiç kimse olduğu için bu yüzden kim gerçek dostu, kim düşmanı, kim onu seven, kim katili, asla içtenlikle anlayamıyordu, algılayamıyordu. işte bu yüzden onu gerçekten sevenleri göremiyor, onu pek de ciddiye almayanlara çok yakınlık duyduğunu sanıyordu. çoğu kez sevgisinden ve nefretinden emin olamadığı için hep endişeler ve kaygılar içinde ve güvensizlik duygularıyla yaşıyordu.
hep bir doyum arıyor, ama yine hep açlık hissediyordu. kahramanlık yapmak, cesur serüvenler yaşamak istiyor, ama korkuları buna izin vermiyordu. hep o sahte kimliklerinin tümünden kurtulup çılgın ve başıboş bir aşk yaşamak istiyor, sonunda güvenli, ancak sıkıntılı, coşkusuz, tekdüze ilişkilere saplanıp kalıyordu...
yazar olur olmaz, hele de yönetim offline ise; arkanızda silinecek bir sürü entry bırakmak yerine, şöyle kimler var ın üst sıralarındaki kişilerden yardım almayı deneyin ki ortalık karışmasın.kafadan "hey ben geldim ayarın kralını göreceksin ey bilgi sözlük" dalışı gereksiz gerilmelere ve sol frame kirliliğine yol açmakta.
(bkz: çığlık atmak)
(bkz: büyük ada)
duman grubunun yeniden seslendirdiği gurbet türküsünde kaan tangözeyle düet yapan basçı.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?