dün yine yapacağını yapmış, kendini tekrarlamıştır yani kafası yine güzel olmuştur. bir de adam durmuyor yahu. bira içiyor, sonra 3 duble rakı diyor ve yine biraya dönüyor. helal olsun valla.
kahve falı bakarken, size bööyle bakan, sizinle dalga geçen insandır. hayır arkadaşım, madem inanmıyorsun neden baktırıyorsun diye sorarlar adama. elbette ağzımdan bal damlamayacak. oh olsun.
şaşırtan durumdur. kime sorsam akpye oy vermiyor anasını satayım. ee nereden çıkıyor bu oylar ? haberleri duyuyoruz akpye evet basılmış oy pusulaları var diye. hadi desek her ilde oluyor, yine yüzde 50 etmez.
bu ülke özgürlüklerinin kısıtlandığını anlamıyor. belli bir yaş kesimi hariç, internetin yasaklanmasını, sınavların hileli olmasını, basın özgürlüğünü, kitapların yargılanmasını sallamıyor bile. akp sağlığa, yola yatırım yaparken eğitimden alıyor. onu bıraktım adam ülkeyi satıyor !
hal böyle olunca. yatırımcılar akp sayesinde daha fazla zengin olurken, işçi yine eziliyor, daha da fakirleşmeye devam ediyor. insanlar çıkıyor bas bas bağırıyor işimiz yok, her şey çok pahalı diye. bu kesim türkiyenin yüzde 11.9u. e kafadan gitmesi lazım zaten. he evet, pardon kömür veriyorlardı.
bu kafa yapısı böyle devam ederse, o oylar yüzde 60 da olur yüzde yüz de. her millet hakettiği şekilde yöneltilmeye mahkumdur.
bu ülke özgürlüklerinin kısıtlandığını anlamıyor. belli bir yaş kesimi hariç, internetin yasaklanmasını, sınavların hileli olmasını, basın özgürlüğünü, kitapların yargılanmasını sallamıyor bile. akp sağlığa, yola yatırım yaparken eğitimden alıyor. onu bıraktım adam ülkeyi satıyor !
hal böyle olunca. yatırımcılar akp sayesinde daha fazla zengin olurken, işçi yine eziliyor, daha da fakirleşmeye devam ediyor. insanlar çıkıyor bas bas bağırıyor işimiz yok, her şey çok pahalı diye. bu kesim türkiyenin yüzde 11.9u. e kafadan gitmesi lazım zaten. he evet, pardon kömür veriyorlardı.
bu kafa yapısı böyle devam ederse, o oylar yüzde 60 da olur yüzde yüz de. her millet hakettiği şekilde yöneltilmeye mahkumdur.
pain of salvationın be albümünden mükemmel bir parça. anlamı da "tanrı adıyla anılan" anlamına geliyormuş.
anlamı latince "kötülerin yolu" anlamına geliyormuş.
independenceın iyilik yapası geldi herhalde. bu fırsat kaçmaz. tabi önce detayları öğrenmek lazım. kura mı olacak, yarışma mı vs.
son istatistiklere göre, 2011 yılı itibariyle binde 12,8 olarak hesaplanan nüfusa artış hızı, 2019a gelindiğinde ilk kez binde 10un altına düşecek. 2019da türkiye nüfusu binde 9,9luk artış hızıyla 80 milyon 983 bin kişiye ulaşacak.
nüfus artış hızı 2025 yılına gelindiğinde binde 7,7ye gerileyecek. bu tarihte türkiye nüfusu 85 milyon 407 bin olacak.
tüikin 2011-2025 nüfus artış hızı projeksiyonlarını baz alarak geleceğe yönelik yapılan tahminlere göre, nüfus artış hızı 2033 yılına gelindiğinde binde 4,8e, 2046 yılına gelindiğinde de binde 0,1e gerileyecek ve 2046ta türkiye nüfusu 92 milyon 276 bin kişi olacak.
uzun lafın kısası, malesef uzun bir süre türk halkı 100 milyon kişi bizi izliyor diyemeyecek.
nüfus artış hızı 2025 yılına gelindiğinde binde 7,7ye gerileyecek. bu tarihte türkiye nüfusu 85 milyon 407 bin olacak.
tüikin 2011-2025 nüfus artış hızı projeksiyonlarını baz alarak geleceğe yönelik yapılan tahminlere göre, nüfus artış hızı 2033 yılına gelindiğinde binde 4,8e, 2046 yılına gelindiğinde de binde 0,1e gerileyecek ve 2046ta türkiye nüfusu 92 milyon 276 bin kişi olacak.
uzun lafın kısası, malesef uzun bir süre türk halkı 100 milyon kişi bizi izliyor diyemeyecek.
nazım hikmet ranın mavi liman şiirinin cem karaca tarafından bestelenmiş halidir. rakı ve balıkla dinlenilmesi tavsiye edilir.
cok yorgunum
beni bekleme kaptan
cok yorgunum
beni bekleme kaptan
seyir defterini baskasi yazsin
seyir defterini baskasi yazsin
cinarli kubbeli mavi bir liman
beni o limana cikaramazsin
beni o limana cikaramazsin
cinarli kubbeli mavi bir liman
beni o limana cikaramazsin
beni o limana cikaramazsin
cok yorgunum
beni bekleme kaptan
buyrun bu da linki;
http://tinyurl.com/ye2z7ee
cok yorgunum
beni bekleme kaptan
cok yorgunum
beni bekleme kaptan
seyir defterini baskasi yazsin
seyir defterini baskasi yazsin
cinarli kubbeli mavi bir liman
beni o limana cikaramazsin
beni o limana cikaramazsin
cinarli kubbeli mavi bir liman
beni o limana cikaramazsin
beni o limana cikaramazsin
cok yorgunum
beni bekleme kaptan
buyrun bu da linki;
http://tinyurl.com/ye2z7ee
grup sokakın bir şarkısıdır. hikayesi ise gerçekten acıklı;
"melek’ti küçük kadının adı ve erkek denen çömez hayvanın aklını ele geçirmişti meleğin tadı. yerdeki üç ızgaralı eski öğrenci sobasının ışığı aydınlatıyordu odayı. tek sevgi vardı odada ve de şeytanın adı. çiçeklerini açmış, çekyatın karşısındaki tozlu sehpanın üzerinde duruyordu sevgililer günü hediyesi güzel kasımpatı. o çiçeklerin arkasında saklanmış kamera, yalanı belgeleyecek bir oyuncaktı… melek yarı çıplakken, sevdiğini sandığı erkeğin çekyatında olmak istediğinden emin değilken, yani tamda 16 yaşında hala bir genç kızken yaşadı bu gizli kamera şakasını. belki erkeğin beyni de çıplaktı, belki o erkeğin beynini toplum çıplak bıraktı… cinsel bir tutkuyla internetten indirdiğim bu görüntü ile tanıştım melekle. içine almadığı için yediği tokatlarla geldim kendime. o içine aldığında bağırdı. erkek, bebeğin dünyaya giriş kapısına, sahteyi tatmış elleriyle hoyratça dokunduğunda meleğin ruhunu da aldı, hapsetti ve rahatladı. suçluluk duygusunu bastıramayan her canlı gibi meleği suçladı “neden bu yaşta benimle yattın, sen işe yaramaz bir kızmışsın” diye. melek yine bağırdı ama bu kez ben bile duyamadım o çığlığı.
filim bu sözlerle bittiğinde, sanırım melek giyindi ve dışarı çıktı. hızlı adımlarla evine gitti, külotuna baktı, artık küçük bir kadındı ve iç çamaşırını dolapta bir çekmeceye iyice sakladı, banyo yaptı ve yattı. rüyasında meleğe göründüm ona kaybetme dedim. kaybetme, son nefesini vermeden boyun eğme… senin acını ben emerim… sonra onu içime aldım, başımda müthiş bir ağrıyla uyandım. acı içimde yuvarlandı, ben acıma yalvardıkça o kocaman oldu yalvardıkça bir tümör oldu. aşağıdan, tam diyaframımın altından bastırdı, ben nefes alamadım, nefes alamadıkça da laroxyl aldım… birden içim isyana kalktı, aklım çok açıttı, acı midemi yaktı. hayalime koştum, kâbus klozetin kapağını kaldırdım ve bir şarkı kustum, adını küçük kadin koydum, artık karanlıktan korkmuyordum… "
"melek’ti küçük kadının adı ve erkek denen çömez hayvanın aklını ele geçirmişti meleğin tadı. yerdeki üç ızgaralı eski öğrenci sobasının ışığı aydınlatıyordu odayı. tek sevgi vardı odada ve de şeytanın adı. çiçeklerini açmış, çekyatın karşısındaki tozlu sehpanın üzerinde duruyordu sevgililer günü hediyesi güzel kasımpatı. o çiçeklerin arkasında saklanmış kamera, yalanı belgeleyecek bir oyuncaktı… melek yarı çıplakken, sevdiğini sandığı erkeğin çekyatında olmak istediğinden emin değilken, yani tamda 16 yaşında hala bir genç kızken yaşadı bu gizli kamera şakasını. belki erkeğin beyni de çıplaktı, belki o erkeğin beynini toplum çıplak bıraktı… cinsel bir tutkuyla internetten indirdiğim bu görüntü ile tanıştım melekle. içine almadığı için yediği tokatlarla geldim kendime. o içine aldığında bağırdı. erkek, bebeğin dünyaya giriş kapısına, sahteyi tatmış elleriyle hoyratça dokunduğunda meleğin ruhunu da aldı, hapsetti ve rahatladı. suçluluk duygusunu bastıramayan her canlı gibi meleği suçladı “neden bu yaşta benimle yattın, sen işe yaramaz bir kızmışsın” diye. melek yine bağırdı ama bu kez ben bile duyamadım o çığlığı.
filim bu sözlerle bittiğinde, sanırım melek giyindi ve dışarı çıktı. hızlı adımlarla evine gitti, külotuna baktı, artık küçük bir kadındı ve iç çamaşırını dolapta bir çekmeceye iyice sakladı, banyo yaptı ve yattı. rüyasında meleğe göründüm ona kaybetme dedim. kaybetme, son nefesini vermeden boyun eğme… senin acını ben emerim… sonra onu içime aldım, başımda müthiş bir ağrıyla uyandım. acı içimde yuvarlandı, ben acıma yalvardıkça o kocaman oldu yalvardıkça bir tümör oldu. aşağıdan, tam diyaframımın altından bastırdı, ben nefes alamadım, nefes alamadıkça da laroxyl aldım… birden içim isyana kalktı, aklım çok açıttı, acı midemi yaktı. hayalime koştum, kâbus klozetin kapağını kaldırdım ve bir şarkı kustum, adını küçük kadin koydum, artık karanlıktan korkmuyordum… "
aynı zamanda grup sokak’ın küçük kadın adlı şarkısında geçen sözdür.
"tamam içime gir
ama sigaranı söndürme
ruhuma sin ama yeterki öldürme"
"tamam içime gir
ama sigaranı söndürme
ruhuma sin ama yeterki öldürme"
2009 çıkışlı archive albümüdür. her bir parça ayrı ayrı şaheserdir benim için. mutlaka dinlenmelidir. buyrun bu da şarkı listesi;
controlling crowds
bullets
words on signs
dangervisit
quiet time
collapse/collide
clones
bastardised ink
kings of speed
whore
chaos
razed to the ground
funeral
controlling crowds
bullets
words on signs
dangervisit
quiet time
collapse/collide
clones
bastardised ink
kings of speed
whore
chaos
razed to the ground
funeral
bu olaya serdar ortaçın tepkisi şöyle olmuş,
- ilk kez mi söylediniz bu şarkıyı? yoksa daha önceki konserlerde söylemiş miydiniz?
birkaç senedir aklıma gelirse söylüyorum dev konserlerimde.
- ama neden bu şarkı, sizin için anlam ve önemi nedir?
gençlik yıllarımın şarkısı!
gençlik yıllarının şarkısını bu kadar ezberleyebildiyse serdar ortaç, buradan rockçı serpile selam olsun.
- ilk kez mi söylediniz bu şarkıyı? yoksa daha önceki konserlerde söylemiş miydiniz?
birkaç senedir aklıma gelirse söylüyorum dev konserlerimde.
- ama neden bu şarkı, sizin için anlam ve önemi nedir?
gençlik yıllarımın şarkısı!
gençlik yıllarının şarkısını bu kadar ezberleyebildiyse serdar ortaç, buradan rockçı serpile selam olsun.
yazla beraber, özellikle toplu taşıma araçlarında ter kokusunun yükselmesi, yapış yapış olmak, sivrisinek ısırıkları derken ortaya çıkan durum. artık şehir insana dar gelmeye başlar, öğrenciyseniz bilgisayar ve düzensiz uyku ile mal mal bakarsınız hayata, hiçbir amacınız kalmamıştır sanki.
oysa ki ben hep bu anı bekledim. finallerim bitecekti, ben hawaiide içkimi yudumlayacaktım. tabi, hiçbiri gerçekleşmeyecek. belki de gerçekleşir lan. fakat önce benimle gelecek, özellikle akşamları tavlasını, okeyini, batağını eksik tutmayacak bir tatil arkadaşı bulmam gerekiyor.
oysa ki ben hep bu anı bekledim. finallerim bitecekti, ben hawaiide içkimi yudumlayacaktım. tabi, hiçbiri gerçekleşmeyecek. belki de gerçekleşir lan. fakat önce benimle gelecek, özellikle akşamları tavlasını, okeyini, batağını eksik tutmayacak bir tatil arkadaşı bulmam gerekiyor.
buffalo 66 filminin soundtrackinde bulunan ve bana king crimson’ı sevdiren şarkıdır.
christina riccinin filmdeki performansı için,
http://tinyurl.com/2ff7rkh
christina riccinin filmdeki performansı için,
http://tinyurl.com/2ff7rkh
kendisi chuck palahniukun "ölüm pornosu" adlı kitabının çevirmenidir.her şeyi kabul etsek dahi polisin tutumu içler acısı. funda uncunun kendi aktardığı kadarıyla;
"bir polis ‘utanmıyor musun bunu yazmaya?’ dedi. ‘ben yazmadım, ben çevirmenim, bu benim işim; beni suçlayamazsınız’ dedim.
korkunç şeyler söyledi bana. ‘siz manken misiniz?’ dedi. ‘ne alakası var’ dedim. ‘düştün mü buraya daha önce’ dedi. tansiyonum düştü ve ağlayarak dışarı çıktım. o beyfendi daha sonra gitti."
yine dönüp dolaşıp aynı konuya geliyoruz aslında. evet acı gerçekler var. fakat bu kadar olmamalı. eminim ki o polis kitabı bile okumamıştır ki kimse zaten ölüm pornosunu alın okuyun diye milletin gözüne sokmuyor. lütfen biri çıkıp şaka yaptıklarını söylesin.
"bir polis ‘utanmıyor musun bunu yazmaya?’ dedi. ‘ben yazmadım, ben çevirmenim, bu benim işim; beni suçlayamazsınız’ dedim.
korkunç şeyler söyledi bana. ‘siz manken misiniz?’ dedi. ‘ne alakası var’ dedim. ‘düştün mü buraya daha önce’ dedi. tansiyonum düştü ve ağlayarak dışarı çıktım. o beyfendi daha sonra gitti."
yine dönüp dolaşıp aynı konuya geliyoruz aslında. evet acı gerçekler var. fakat bu kadar olmamalı. eminim ki o polis kitabı bile okumamıştır ki kimse zaten ölüm pornosunu alın okuyun diye milletin gözüne sokmuyor. lütfen biri çıkıp şaka yaptıklarını söylesin.
çinlilerin üç din (san kiano) diye sınıflandırdıkları dinlerden biri olan konfüçyüsçülük, 1912 yılına kadar çinin milli dini sayılmıştır.
konfüçyüs; "eski hakimlerin faziletleri"ne dayanan bir yolla insanlara barış ve refah getirebileceğini düşündüğü bir "siyasi sistem" geliştirmiştir. fakat hiçbir yönetici ve lider buna ilgi duymamıştır. ülkesine dönen konfüçyüs hayatının son yıllarında insanlara eğitimler vermiştir. kendisini "din adamı" olarak tanımlamamıştır. fakat öğretileri o öldükten sonra da devam edip, bir din haline gelmiştir.
konfüçyüs, tanrının emirlerinin değişmez olduğunu, bu emirleri yerine getirmeyen, tanımayan insanların erdemli insanlar olamayacağını ileri sürmüştür. önemli olan, bir yaratıcı olduğunu bilmek ve ona iman etme bilinciyle diğer insanları kötü durumdan kurtarmaktır. o yüzdendir ki, konfüçyüs, insanlara hizmet etmenin tanrıya hizmet etmek olduğunu savunmaktadır.
konfüçyüs hatalarından ders alarak doğru yolu bulan, bencil olmayan, üstün meziyetlere sahip insanları erdemli, üstün olarak nitelendirmektedir. bu doğrultuda aslında bu dinin temelinin, insanlara yardım ve kendini düşünmemek olduğunu görüyoruz. iyilik, doğruluk, adalet ve güvenilirlik; bir topluma barışı ve refahı getirecek şeylerin temelini oluşturmaktadır.
ilah olarak bir "gök tanrı" inancı hakimdir. bu gök tanrı "tien" olarak ifade edilir ve yukarıdaki tanrıdır, göğün efendisidir. gök; ruha can veren, nesnelerin yaratılmasına ve yaşatılmasına sebep olan bir varlıktır. her şeyin kökü göklerdedir. insanın kökü ise atalarıdır sözü çinlilerin atalara ve göğe olan bağlılığını açıklar nitelikte. tienin aşağısında ise hava cinleri, bulut, su, dağ cinleri gibi görünmeyen varlıklar vardır. tanrı için kullanılan diğer bir terim ise "tao"dur.
en büyük mabet yeri ise pekinde bulunan gök mabettir. atalara saygı, gök tanrıya tapınma, dua etme ve kurban verme gibi işlemler mabetlerde yapılmaktadır. ayrıca her yıl 22 aralık gece yarısından sonra başlayan törenlerde, adaklar, içkiler, yiyecekler tanrıya sunulur. sonbahar ve ilkbahar olmak üzere yılda 2 kere tanrılara hediyeler verilir. ek olarak, konfüçyüsçülükte ruhların, mezarlarda ve evlerde dolaşıldığına inanılır. bu yüzden, onlara belli aralıklarla yemek götürülmesi adettendir.
çin, tayland, tayvan, vietnam, kore, japonya, avrupa ve amerika olmak üzere konfüçyüse inanan 750.000.000 insan vardır.
konfüçyüs; "eski hakimlerin faziletleri"ne dayanan bir yolla insanlara barış ve refah getirebileceğini düşündüğü bir "siyasi sistem" geliştirmiştir. fakat hiçbir yönetici ve lider buna ilgi duymamıştır. ülkesine dönen konfüçyüs hayatının son yıllarında insanlara eğitimler vermiştir. kendisini "din adamı" olarak tanımlamamıştır. fakat öğretileri o öldükten sonra da devam edip, bir din haline gelmiştir.
konfüçyüs, tanrının emirlerinin değişmez olduğunu, bu emirleri yerine getirmeyen, tanımayan insanların erdemli insanlar olamayacağını ileri sürmüştür. önemli olan, bir yaratıcı olduğunu bilmek ve ona iman etme bilinciyle diğer insanları kötü durumdan kurtarmaktır. o yüzdendir ki, konfüçyüs, insanlara hizmet etmenin tanrıya hizmet etmek olduğunu savunmaktadır.
konfüçyüs hatalarından ders alarak doğru yolu bulan, bencil olmayan, üstün meziyetlere sahip insanları erdemli, üstün olarak nitelendirmektedir. bu doğrultuda aslında bu dinin temelinin, insanlara yardım ve kendini düşünmemek olduğunu görüyoruz. iyilik, doğruluk, adalet ve güvenilirlik; bir topluma barışı ve refahı getirecek şeylerin temelini oluşturmaktadır.
ilah olarak bir "gök tanrı" inancı hakimdir. bu gök tanrı "tien" olarak ifade edilir ve yukarıdaki tanrıdır, göğün efendisidir. gök; ruha can veren, nesnelerin yaratılmasına ve yaşatılmasına sebep olan bir varlıktır. her şeyin kökü göklerdedir. insanın kökü ise atalarıdır sözü çinlilerin atalara ve göğe olan bağlılığını açıklar nitelikte. tienin aşağısında ise hava cinleri, bulut, su, dağ cinleri gibi görünmeyen varlıklar vardır. tanrı için kullanılan diğer bir terim ise "tao"dur.
en büyük mabet yeri ise pekinde bulunan gök mabettir. atalara saygı, gök tanrıya tapınma, dua etme ve kurban verme gibi işlemler mabetlerde yapılmaktadır. ayrıca her yıl 22 aralık gece yarısından sonra başlayan törenlerde, adaklar, içkiler, yiyecekler tanrıya sunulur. sonbahar ve ilkbahar olmak üzere yılda 2 kere tanrılara hediyeler verilir. ek olarak, konfüçyüsçülükte ruhların, mezarlarda ve evlerde dolaşıldığına inanılır. bu yüzden, onlara belli aralıklarla yemek götürülmesi adettendir.
çin, tayland, tayvan, vietnam, kore, japonya, avrupa ve amerika olmak üzere konfüçyüse inanan 750.000.000 insan vardır.
hindistanda yolsuzluğa ve rüşvete karşı açlık grevi başlatan kişi.
fakat dün gece yüzlerce polis, başkent yeni delhi’deki çadıra baskın yaparak, ramdev’i gözaltına aldı. 40 bin kişinin toplandığı meydanda 23ü polis 60 kişi yaralandı. serbest bırakılan ramdev eylemlerine devam edeceğini belirtiyor.
fakat dün gece yüzlerce polis, başkent yeni delhi’deki çadıra baskın yaparak, ramdev’i gözaltına aldı. 40 bin kişinin toplandığı meydanda 23ü polis 60 kişi yaralandı. serbest bırakılan ramdev eylemlerine devam edeceğini belirtiyor.
bu geceki programın konusu "kendine zarar verme". kesinlikle duygularını rahatlıkla açıklayamayan bir toplumun en büyük yarası ve ele alınması gereken ciddi bir problem.
ismini vermek istemeyen izleyicinin durumu ise gerçekten içler acısı durumda. kadın resmen yalvarıyor, ağlıyor bana ilgi gösterilmesini istiyorum diye.
ismini vermek istemeyen izleyicinin durumu ise gerçekten içler acısı durumda. kadın resmen yalvarıyor, ağlıyor bana ilgi gösterilmesini istiyorum diye.
anlamı olmayan tek gündür bence. pazartesi haftanın ilk günüdür, başlangıçtır. salı günü tatile dört kalır, çarşamba üç... oysa ki pazar bitişi anımsatır insana. belki bencilce olacak ama öğrenci kesimi için de bir hayli sıkıcıdır. bana hep beyaz atletiyle mangal yapan amcaları, oradan oraya koşturan çocukları hatırlatır. hele sahil kesimine hiç uğranmaz. trafik de bir o kadar berbattır. nedendir bilinmez, hava da bir o kadar boğucu olur. insanın dışarı çıkası gelmez.
ayrıca pazar gününün tatil olmasının nedeni, museviliğe göre, tanrının dünyayı 6 günde yaratması ve yedinci günde dinlenmesidir.
ayrıca pazar gününün tatil olmasının nedeni, museviliğe göre, tanrının dünyayı 6 günde yaratması ve yedinci günde dinlenmesidir.
japon mitolojisinden çok çin mitolojisine özgü olmakla beraber, yılan, deve, geyik, karaca, midye, sazan, kartal, kaplan ve öküz gibi dokuz hayvanın özelliklerini taşırlar. ölümsüzlüğü, bilgeliği ve bir imparatorun kudretini simgelerler. çin mitolojisine göre, tanrı ve insanlar arasında ulaktırlar.
eskiden çinli çiftçiler ejderhaların yağmurları yöneten ilahlar olduklarına inanırlarmış. hatta hasadın gidişatının kötü olmasının nedenini ejderhaların ruh halinin kötü olmasına bağlarlarmış. efsanalere göre onlar okyanuslara, nehirlere ve göllere hükmederlermiş. hatta her nehrin koruyucu bir ejderhası olduğu da söylenir. ’çin’in dört nehri’ adlı efsane bu inanışları destekler nitelikte;
çin’de kuraklık olduğu sıralarda, insanlar yağmur için tanrıya yalvarır. dağ tanrısı, ülkenin doğu kısmında yaşayan dört büyük ejderhayı öldürür. sarı ejderha yere düşünce sarı nehir’e dönüşür. siyah ejderhanın düştüğü yerde amur akmaya başlar. uzun ejderha yangtze, inci ejderha ise inci nehrine dönüşür.
ejderhanın önemli olmasının sebeplerinden biri ise sarı imparator’un yüz yaşına geldiğinde, kendi ölümünü beklerken bir ejderhanın onu alıp ölümsüzlerin diyarına uçurmasıdır.
ejderhaların şahı ise, bedeninde diğer ejderhaların aksine hiç pul bulundurmayan, kırmızı yelesiyle chien tang’dır.
eskiden çinli çiftçiler ejderhaların yağmurları yöneten ilahlar olduklarına inanırlarmış. hatta hasadın gidişatının kötü olmasının nedenini ejderhaların ruh halinin kötü olmasına bağlarlarmış. efsanalere göre onlar okyanuslara, nehirlere ve göllere hükmederlermiş. hatta her nehrin koruyucu bir ejderhası olduğu da söylenir. ’çin’in dört nehri’ adlı efsane bu inanışları destekler nitelikte;
çin’de kuraklık olduğu sıralarda, insanlar yağmur için tanrıya yalvarır. dağ tanrısı, ülkenin doğu kısmında yaşayan dört büyük ejderhayı öldürür. sarı ejderha yere düşünce sarı nehir’e dönüşür. siyah ejderhanın düştüğü yerde amur akmaya başlar. uzun ejderha yangtze, inci ejderha ise inci nehrine dönüşür.
ejderhanın önemli olmasının sebeplerinden biri ise sarı imparator’un yüz yaşına geldiğinde, kendi ölümünü beklerken bir ejderhanın onu alıp ölümsüzlerin diyarına uçurmasıdır.
ejderhaların şahı ise, bedeninde diğer ejderhaların aksine hiç pul bulundurmayan, kırmızı yelesiyle chien tang’dır.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?