elif şafakın hamilelik sonrası döneminde yaşadığı bunalımlarını anlattığı kitap. sürekli hamile ya da yeni doğum yapanlar alıyormuş kitapçıda çalışan bir arkdaşımın söylediğine göre. cinlerden bahsediyormuş bu sembolik değilmiş, gerçekten yaşadığı şeylermiş bunlar da. öyle diyordu bir röpörtajında.
kulağa inanılmaz hoş gelen, türkçenin çok melkodik kullanıldığı bir şarkıdır. ne zaman msnden türkçeyle ilgilenen bir yabancıyla tanışsam ona bu şarkıyı yollarım ve birçoğu türkçe öğrenmeye heveslenir.
bursada bu sene ikincisi düzenlenen uluslararası film festivali. kaliteli filmler izleme olanağı sunar. sırtında sinema makinesi taşıyan bir devedir simgesi. bu sene afişlerinde "16 film 02" yazan bir plaka vardır ki gayet hoştur. 13 aralıka kadar sürecektir. konak kültürevinde, tayyare kültür merkezinde, kent müzesinde, akpınar kültür merkezinde ve burç sinemasında gösterilecektir filmler.
bir hata yapıp bir budalayla evlenen kadının güçlü, kendini tatmin edebilecek erkek ihtiyacı sonunda yaşadıkları, vicdan azapları, kocasını sevmeye çalışıp beceremeyişleri, vicdan azapları, gel gitleri, kültür ve zeka seviyesinin altında yaşamak zorunda kalmasının onu tatmin etmeyip sürüklediği bunalımlar... mutlaka okunması gerek, kimi kadınları anlamak kolaylaşacaktır.
birince katta oturduğum için apartman merdiveninin ilk basamağına basmamak.
konuşurken ellerini kollarını kontrol edemezler, her tarafa savururlar. sürekli stres halindedirler. sinirlidirler.
çok eski bir sevgiliyse eski günleri hatırlatıp yüzünüzü güldürecek, daha yakın geçmişteki bir sevgiliyse karşılıklı hırslaşma doğuran durum. ya hala önemsendiği için hiç konuşulmaz ya da önemsemiyor havası verilmek istendiği için gayet rahat gözükmeye çalışılarak konuşulur. arada birbirlerine iğnelemeler yapılır. en iyisi eski sevgiliyi ilişki bittikten sonra uzun süre görmemektir. mümkün oldukça. yoksa gereksiz kırgınlıklar doğar. uzun zamandan sonra görürseniz ve ayrılık sonrası bu tür kırgınlıkları yaşamadıysanız çok güzel bir dostluk bile başlayabilir. tabii kader ağlarını örüp sizi tesadüfen bir araya getirirse.
kaderine karşı gelemeyip "notre damıın kamburu" romanının sonunda ölen güzel kız. romanın genelini sıkılarak okumama rağmen o öldüğünde ağlamaklı olmuştum. tabii cesedine sarılarak ölen quasimado da ayrım bir durum. kafamda hep minyon yapılı, çıplak ayaklı paçavralar için bir dişilik abidesi canlanıyordu ama bu dişilik abidesi ne yazık ki salma hayekten çok farklıydı.
her para çekmesi gerektiğinde size muhtaç olan ve bu sayede sizin cebinizi dolduran, para yok yalanları söyleyemeyecek ebeveyndir.
çocuklar için azaptır. nitekim en basit şeyi öğrenmesi günler alır. en ufak bir sorun çıksa panik olur. eğer ille de öğrenmek istiyorlarsa çocuklarından istememeliler bunu.
onlara sarılma, onları öpme, onlarla uyuma isteği duyduğunuzda yaşadığınızı düşünmeye başlayacağınız durum. tehlikelidir, insanlardan kaçmaya yol açar. yani bir kitap kurdu insanlardan kaçtığı için kitap kurdu değildir, kitap kurdu olduğu için insanlardan kaçar. başa geldiği takdirde kurtulunması gereken durum.
metis yayınlarından çıkmış bir bilimkurgu kitabının adı. samuel delanyymiş yazarı. "mülksüzler"e cevap oalrak yazılmış bir kitap. mülksüzlerde sadece arz ve ay varken burada bir sürü gezegene yayılmıştır insanlar. "ikircikli bir heteretopya"ymış. cümlelerin sürekli parantezlerle bölünmesi okuma hızını düşürse de keyifli bir kitap.
annenizin özel hayatınıza saygı duymaması hatta büyük ihtimalle özel bir hayatınızın olabileceğini düşünmemesi sonucunda yapacağı eylem. üstelik bir de sms sevgiliden geliyorsa annenizin kişiliğine göre sağlam bir azara ya da bütün sülale tarafından edilecek alaylara hazır olmalısınız.
hint fakirlerinin klasik oturma şekli.
karşıdaki insana, ondan ayrılmak istediğini direk söylemek zor geldiği için karşıdakini alıştıra alıştıra söylemek için uygulanan taktiktir.
kişinin kendini teselli etme çabası sonucunda kurulan bir cümledir.
bursada eskiden rockçı şimdiyse kekan gençlerin toplanma mekanı.
ancak bir balık bayanının tahammül edebileceği duygusallığa sahip erkek.
sartreın nobel ödülü almış romanı. aklın, bir şeye inanmamanın, hiç bir şeye bağlanmamanın insanda yarattığı boşluğu ve huzursuzluğu anlatır. 20.yynin ilk yarısı savaşlarla geçtikten sonra aklın, bilimin insanlara mutluluk vermediğinin anlaşılması üzerine hayatı anlamsız bulan varoluşçuların ruh hallerini güzel anlatan bir romandır.
okuduktan sonra kafayı gömen deve kuşu gibi olmayı çok arzulamanıza ama bunu asla başaramamanıza yol açacak kitap. george amcam stalin’i eleştirmek için yazmış gerçi ama her sisteme her duruma uyarlanabilir anlattıkları. insanı paranoyak yapar. hiç bir okuduğunuza, hiç bir duyduğunuza, gördüğünüze, düşündüğünüze inanamazsınız.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?