confessions

floydian

- Yazar -

  1. toplam entry 2839
  2. takipçi 2
  3. puan 41250

wots uh the deal

floydian
pink floyd - obscured by clouds albümünden.

wots...uh the deal (waters, gilmour) 5:07

heaven sent the promised land
looks alright from where i stand
cause i’m the man on the outside looking in

waiting on the first step
show where the key is kept
point me down the right line because it’s time

to let me in from the cold
turn my lead into gold
cause there’s chill wind blowing in my soul
and i think i’m growing old

flash the readies
wot’s...uh the deal?
got to make to the next meal
try to keep up with the turning of the wheel.

mile after mile
stone after stone
turn to speak but you’re alone
million mile from home you’re on your own

so let me in from the cold
turn my lead into gold
cause there’s chill wind blowing in my soul
and i think i’m growing old

fire bright by candlelight
and her by my side
and if she prefers we will never stir again

someone said the promised land
and i grabbed it with both hands
now i’m the man on the inside looking out

hear me shout "come on in,
what’s the news and where you been?"
cause there’s no wind left in my soul
and i’ve grown old

the gold it s in the

floydian
pink floyd - obscured by clouds albümünden.

the gold it’s in the... (waters, gilmour) 3:07

come on, my friends,
let’s make for the hills.
they say there’s gold but i’m looking for thrills.
you can get your hands on whatever we find,
because i’m only coming along for the ride.

well, you go your way,
i’ll go mine.
i don’t care if we get there on time.
everybody’s searching for something, they say.
i’ll get my kicks on the way.
over the mountains, across the seas
who knows what will be waiting for me?
i could sail forever to strange sounding names.
faces of people and places don’t change.

all i have to do is just close my eyes
to see the seagulls wheeling on those far distant skies.
all i want to tell you, all i want to say
is count me in on the journey.
don’t expect me to stay.

burning bridges

floydian
pink floyd - obscured by clouds albümünden.

burning bridges (wright, waters) 3:29

bridges burning gladly
merging with the shadows,
flickering between the lines.
stolen moments floating softly on the air,
borne on wings of fire and climbing higher.

ancient bonds are breaking,
moving on and changing sides.
dreaming of a new day,
cast aside the other way.
magic visions stirring,
kindled by and burning flames rise in her eyes.

the doorway stands ajar,
the walls that once were high.
beyond the gilded cage,
beyond the reach of ties.
the moment is at hand.
she breaks the golden band.

echoes

floydian
yukarıda havada asılı duruyor albatros
ve yuvarlanan dalgaların derinliklerinde
mercan kayalıkların labirentlerinde
uzak bir zamanın yankısı
kumsala vuruyor ağlamaklı
ve herşey yeşil ve denizin altında

ve kimse göstermedi bize karayı
ve kimse bilmiyordu nerede ya da neden olduğunu
fakat birşey kıpır kıpırdı ve birşey çabalıyor
ve başlıyordu ışığa doğru tırmanmaya

sokaktan geçen yabancılar
raslantıyla karşılaşır iki ayrı bakış
ve ben ’sen’im ve gördüğüm şeyse ’ben’
ve elinden tutuyorum seni
ve yol gösteriyorum karada
ve yardım ediyorsun bana daha iyi anlayabilmem için

ve kimse seslenmiyor bize ilerlememiz için
ve kimse kapatmaya zorlamıyor gözlerimizi
ve kimse konuşmuyor ve kimse çabalamıyor
ve kimse uçmuyor güneşin etrafında

her sabah açılan gözlerimin önüne geliyorsun capcanlı
çağırarak ve kışkırtarak beni kakmaya
ve duvarımdaki pencereden
içeri akıyor güneş ıığının kanatlarında
sabahın bir milyon parlak elçisi

ve kimse ninniler söylemiyor bana
ve kimse yumdurmuyor gözlerimi
ve ben de açıyorum pencerelerimi
ve sesleniyorum sana gökyüzü boyunca

seamus

floydian
mutfaktayım
seamus, yani köpeğim ise dışardaydı
işte ben mutfaktaydım
seamus, benim yaşlı tazım dışarıdaydı
bilirsin işte güneş usulca batıyordu
ve benim yaşlı tazım yere oturup ağladı

seamus

floydian
pink floyd - meddle albümünden.

seamus (waters, wright, mason, gilmour) 2:15

i was in the kitchen,
seamus, that’s the dog, was outside.
well, i was in the kitchen,
seamus, my old hound, was outside.
well, the sun sinks slowly
but my old hound just sat right down and cried.

san tropez

floydian
uzanırken bir şilteye
kayıyorum kenarında aşağıya san tropez’deki bir sedirin
kırarken bir dalı kumun üzerinde bir tuğla ile
sürüklenirken bir dalga ile eski bir sedyenin peşinden
uyurken yapayalnız karanlığın uğultusunda
kuma yazılmış aşkımdan geri kalanlar
düşlerimin derinliklerinde ve ben hala duyuyorum onun seslenişini
yalnızsan eğer, eve döneceğim

yurduna geri dönen güvercin
rüzgara kapılıp gitti ve uçağın üzerine yağan yağmur
gümüş kaşığı olmayan bir evde doğan ben (zengin doğmamak anlamında)
şampanya içiyorum zengin ve cömert bir iş adamı gibi
beklemek yerine havanın kırılmasını
toparlayacağım darmadağın olmuş düşüncelerimi
rüzgarla hız kazanmış yeni bir güne doğru
yalnızsan eğer eve döneceğim

ve duracağım bir süre kırdaki çiti aşan merdivenin başında
ve dinleyeceğim onların söylediklerini
altın aramak için kazarak elimdeki bir deliği
aç o kitabı, bir gözat orada anlatılanlara
beni aşağıya sürüklüyorsun deniz kıyısındaki o yere
bana seslenen o yumuşak sesini duyuyorum telefonda
buluşalım diyen, geç vakitte
ve yalnızsan eğer, geri döneceğim

san tropez

floydian
pink floyd - meddle albümünden.

san tropez (waters) 3:43

as i reach for a peach
slide a rind down behind
the sofa in san tropez.
breakin’ a stick
with a brick on the sand.
ridin’ a wave
in the wake of an old sedan.

sleepin’ alone in the
drone of the darkness,
scratched by the sand that
fell from my love,
deep in my dreams and i
still hear her callin’
"if you’re alone,
i’ll come home."

backward and homebound,
the pigeon, the dove,
gone with the wind
and the rain, on an airplane.
owning a home
with no silver spoon,
i’m drinking champagne
like a good tycoon.

sooner than wait for
a break in the weather,
i’ll gather my far-flung
thoughts together.
speeding away
on the wind to a new day.
and if you’re alone
i’ll come home.

and i pause for a while
by a country style
and listen to the things they say.
diggin’ for gold
with a hoe in my hand.
open a book
take a look at the way things stand.

and you’re leading me down
to the place by the sea.
i hear your soft voice
calling to me.
making a date for
later by phone
and if you’re alone
i’ll come home.

fearless

floydian
tepenin tırmanılamayacak kadar dik olduğunu söylüyorsun, tırmanırken
beni denerken görmek istediğini söylüyorsun, tırmanırken
yeri sen sapta, zamanını ben belirleyeceğim
ve tırmanacağım tepeye kendi yöntemlerimle
yalnızca bir süre bekle doğru günün gelmesini
ve ben yükselirken ağaç çizgisinin ve bulutların üstüne
aşağıya bakacağım duyunca sesini
senin bugünkü sözlerinin

korkusuzca kalabalığa baktı budala, gülümseyerek
zalim sulh hakimi arkasını dönüyor, kaşlarını çatarak
ve kim o tacı takan ahmak
kuşkusuz kendi yöntemlerinle
ve her gün doğru olan gündür
sen yükselirken onun altındaki korku çizgilerinin üstüne
aşağıya bakacaksın duyunca sesini kalabalıktaki yüzlerin

fearless

floydian
pink floyd - meddle albümünden.

fearless (waters, gilmour) 6:08

you say the hill’s too steep to climb
climb it.
you say you’d like to see me try
climbing.

you pick the place and i’ll choose the time
and i’ll climb
that hill in my own way.
just wait a while for the right day.
and as i rise above the tree lines and the clouds
i look down, hearing the sound of the things you’ve said today.

fearlessly the idiot faced the crowd
smiling.
merciless the magistrate turns ’round
frowning.

and who’s the fool who wears the crown?
and go down,
in your own way
and every day is the right day
and as you rise above the fear-lines in his brow
you look down, hearing the sound of the faces in the crowd.

a pillow of winds

floydian
kuştüyü bir yatak sarmalıyor beni
yumuşatarak sesleri
uykulu anlarımda sarılırken yanına sevgilimin
o hafifçe nefes alıyor ve sönüyor mum

gece olduğunda kilitliyorsun kapıyı
kitap düşüyor yere
karanlık inerken ve karanlık yuvarlanırken
mevsimler değişiyor, ılınıyor rüzgar

şimdi baykuş uyanıyor, şimdi uyanıyor kuğu
yeni bir düşe dal diğeri bitti
kırlar yemyeşil, soğuk bir yağmur
yağıyor altın biş şafakta

ve yerin altında derinlerde, sabahın erken sesleri
ve iniyor aşağıya doğru
uyku vakti uyanırken yanına sevgilimin
o hafifçe nefes alıyor
ve ben havalanıyorum bir kuş gibi
sisin içinde ilk ışıklar dokunurken göğe
ve inerken gecenin rüzgarları.

a pillow of winds

floydian
pink floyd - meddle albümünden.

a pillow of winds (waters, gilmour) 5:13

a cloud of eiderdown
draws around me
softening a sound.
sleepy time, and i lie,
with my love by my side,
and she’s breathing low.

and the candle dies.

when night comes down
you lock the door.
the book falls to the floor.
as darkness falls
the waves roll by,
the seasons change
the wind is wry.

now wakes the hour
now sleeps the swan
behold the dream
the dream is gone.
green fields are calling
it’s falling, in a golden door.

and deep beneath the ground,
the early morning sounds
and i go down.
sleepy time, and i lie,
with my love by my side,
and she’s breathing low.

and i rise, like a bird,
in the haze, when the first rays
touch the sky.

and the night wings die.

biding my time

floydian
pink floyd - relics albümünden.

biding my time (waters) 5:16

wasting my time,
resting my mind
and i’ll never pine
for the sad days and the bad days
when we was workin’ from nine to five.
and if you don’t mind
i’ll spend my time
here by the fire side
in the warm light and the love in her eyes.
and if you don’t mind
i’ll spend my time
here by the fire side
in the warm light of her eyes

julia dream

floydian
pink floyd - relics albümünden.

julia dream (waters) 2:35

sunlight bright upon my pillow
lighter than an eiderdown
will she let the weeping willow
wind his branches round
julia dream, dreamboat queen, queen of all my dreams
every night i turn the light out

waiting for the velvet bride
will the scaly armadillo
find me where i’m hiding
julia dream, dreamboat queen, queen of all my dreams
will the misty master break me
will the key unlock my mind
will the following footsteps catch me
am i really dying
julia dream, dreamboat queen, queen of all my dreams

fat old sun

floydian
gökteki tombul güneş alçalırken,
yaz gecesi kuşları sesleniyorlar.
yaz, yılın gök gürültüsü mevsimi,
kulaklarımdaki müziğin sesi.

uzakta çalan çanlar, yeni biçilmiş çimler,
öyle güzel kokuyor ki
nehir kıyısında el ele tutuşup,
havalara uçur beni ve yere ser.

ve eğer oturursan,
sakın ses çıkarma.
ayaklarını yerden yukarı kaldır.
ve eğer işitirsen ılık gecenin inişini
oldukça tuhaf bir zamandan gelen gümüşi sesi,
şarkı söyle bana, şarkı söyle bana.

gökteki tombul güneş alçalırken,
yaz gecesi kuşları sesleniyorlar.
kulaklarımda çocuk kahkahaları,
yitiyor son güneş ışığı.

ve eğer oturursan,
sakın ses çıkarma.
ayaklarını yerden yukarı kaldır.
ve eğer işitirsen ılık gecenin inişini
oldukça tuhaf bir zamandan gelen gümüşi sesi,
şarkı söyle bana, şarkı söyle bana.

fat old sun

floydian
pink floyd - atom heart mother albümünden.

fat old sun (gilmour) 5:23

when the fat old sun in the sky is falling
summer evenin’ birds are calling
summer’s thunder time of year
the sound of music in my ears
distant bells, new mown grass
smells so sweet
by the river holding hands
roll me up and lay me down
and if you sit don’t make a sound
pick your feet up off the ground
and if you hear as the warm night falls
the silver sound from a time so strange
sing to me, sing to me
when that fat old sun in the sky is falling
summer evenin’ birds are calling
children’s laughter in my ears
the last sunlight disappears
and if you sit don’t make a sound
pick your feet up off the ground
and if you hear as the warm night falls
the silver sound from a time so strange
sing to me, sing to me
when that fat old sun in the sky is falling

summer 68

floydian
gitmeden önce birşeyler söylemek istermisin?
heralde tam olarak kendini nasıl hissettiğini anlatmak istersin.
hoşçakal diyoruz merhaba demeden önce
senden pek de hoşlanmıyorum aslında,
aldırmam gereksiz gitmene.
yalnızca altı saat önce karşılaştık,
müzik çok gürültülüydü.
senin yatağından geldim bugün ve allah’ın belası bir yılı bitirdim.
ve bilmek istiyorum nasıl hissediyorsun kendini?
nasıl hissediyorsun kendini?

tek sözcük bile söylemedik, ışıklar korkusuzca yanıp duruyordu
zaman zaman gülümsüyordun ama ne gerek vardı buna?
çok önceden hissettim soğuğunu doksan beşteki dünyanın
arkadaşlarım sıcak güneşin altındalardı,
keşke ben de orada olsaydım
yarın, bir başka şehri, senin gibi bir başka kızı getirecek
zamanın var mı gitmeden önce o kızla karşılaşmak için?
yalnızca söyle bana nasıl hissediyorsun kendini?
nasıl hissediyorsun kendini?

hoşçakal, umarım gelir beklediğin kız
bir günlük bir aşkı yaşadığım

summer 68

floydian
pink floyd - atom heart mother albümünden.

summer ’68 (wright) 5:28

would you like to say something before you leave
perhaps you’d care to state exactly how you feel
we said good-bye before we said hello
i hardly even like you, i shouldn’t care at all
we met just six hours ago, the music was too loud
from your bed i gained a day and lost a bloody year
and i would like to know
how do you feel, how do you feel, how do you feel?

not a single word was said, delights still without fears
occasionally you showed a smile but what was the need
i felt the cold far too soon - the wind of ’95
my friends are lying in the sun, i wish that i was there
tomorrow brings another town and another girl like you
have you time before you leave to greet another man
just you let me know
how do you feel, how do you feel, how do you feel?

good-bye to you
charlotte kringles too
i’ve had enough for one day

if

floydian
eğer bir kuğu olsaydım, giderdim.
eğer bir tren olsaydım, geç kalırdım.
ve eğer iyi bir adam olsaydım,
seninle şu andakinden daha sık konuşurdum.

eğer uyuyacak olsaydım, düş görürdüm.
eğer korkmuş olsaydım, saklanırdım
eğer delirirsem ne olur beynime elektrik verme

eğer ay olsaydım serin olurdum.
eğer iktidarda olsaydım eğilirdim
eğer iyi bir adam olsaydım,
anlardım dostlar arasındaki boşlukları.

eğer yalnız olsaydım ağlardım
ve eğer seninle olsaydım, evde ve esenlikte olurdum
ve eğer delirirsem, yine de izin verecek misin oyuna katılmama?

eğer bir kuğu olsaydım, giderdim.
eğer bir tren olsaydım, geç kalırdım.
ve eğer iyi bir adam olsaydım,
seninle şu andakinden daha sık konuşurdum.

102 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol