ismini görünce içime yine bir taş oturmasına sebep olmuş çocuktur...
evet çocuktur, daha üniversite öğrencisi, elinde ne bir silah vardır ne de şiddet gibi bir niyeti, hepimizin sesini duyurmak için ses verme hakkını kullanmaktadır...
aleni cinayetlerle yaşanan ölümlerden beni en çok etkileyenidir. sokak arasında kıstırılması, şerefsizlerin ellerinden bir anlık kurtulması ve tek başına olan bu çocuğun başına yeniden hep birlikte çullanmaları ve en acısı ..."öldüm artık vurmayın..."
benim yüreğim fotoğraflarını görmeye dayanamazken annesi ne yapıyor, nasıl yaşıyor düşünemiyorum...
katillerine gelince, hiçbir şey olacağını düşünmüyorum onlara maalesef, yargılamanın bir manası yok, nihai durumları şimdiden belli.
ölüm tehlikesi altındaki ali ismaili eve gönderip, tekmeleyen polise istirahat veren doktoru ise küfür ve sövme kültürü yüksek arkadaşlara bırakıyorum, allah kimseyi hipokratı mezarında ters çeviren bu ahlaksızların eline düşürmesin...
görüldüğü gibi giden canın karşılığında yapabildiğimiz tek şey küfür ve dua etmek, bunlardan başka yol kalmadı memlekette...
iki farklı başlık olarak algılayıp, "uzattım aşkımız başladı" kısmını münferit bir başlık zannedip "ergenler mi geldi ki buraya da" diye düşünmeme sebep olmuş başlıktır.
11 yaşındaki kızımın gayet soğuk kanlılıkla karşılayacağını bana şimdiden bildirdiği olaydır.
sohbet sırasında geçen konuşmaya göre;
"sen benim annemsin, dünyadaki en kıymetlimsin ama bir gün öldüğünde arkandan ancak bir süre ağlayabilirim, sonuçta benim de bir hayatım var, belki o zaman kendi çocuklarım olacak, yasını tutarak yaşayamam, hayata devam edeceğim ama sen hep kalbimde yaşayacaksın..."
nasıl büyüttüm ben bu çocuğu ya rabbim, benim gibi realist bir bünye oldu çıktı...
sohbet sırasında geçen konuşmaya göre;
"sen benim annemsin, dünyadaki en kıymetlimsin ama bir gün öldüğünde arkandan ancak bir süre ağlayabilirim, sonuçta benim de bir hayatım var, belki o zaman kendi çocuklarım olacak, yasını tutarak yaşayamam, hayata devam edeceğim ama sen hep kalbimde yaşayacaksın..."
nasıl büyüttüm ben bu çocuğu ya rabbim, benim gibi realist bir bünye oldu çıktı...
genelde inasnaların olayları abartmak için kullandığı bir deyimdir. söz konusu olayın hayatı etkileyecek derecede önemli olduğunu ifade eder.
bana sorarsanız bu derece öneme sahip hiçbir olay yoktur fani insan hayatında, ne demiş atalarımız "olursa bayram, olmazsa ramazan"
bana sorarsanız bu derece öneme sahip hiçbir olay yoktur fani insan hayatında, ne demiş atalarımız "olursa bayram, olmazsa ramazan"
ne demiş nazım...
"rakı!!! bu meret öyle bir merettir ki, acıyla içilir, tatlıyla içilir, neşeyle içilir, ağlayarak içilir, kavunla içilir, peynirle içilir, ikisi beraber çok güzel içilir, yemekle içilir, suyla içilir, susuz içilir, sodayla içilir, şalgamla içilir... ama, işte bir tek salakla içilmez...."
tanım : muhabbeti güzel insanlarla içilmesi gereken içkidir.
"rakı!!! bu meret öyle bir merettir ki, acıyla içilir, tatlıyla içilir, neşeyle içilir, ağlayarak içilir, kavunla içilir, peynirle içilir, ikisi beraber çok güzel içilir, yemekle içilir, suyla içilir, susuz içilir, sodayla içilir, şalgamla içilir... ama, işte bir tek salakla içilmez...."
tanım : muhabbeti güzel insanlarla içilmesi gereken içkidir.
harika bir ajda pekkan şarkısıdır.
http://www.youtube.com/watch?v=OeOfxjgExXk
http://www.youtube.com/watch?v=OeOfxjgExXk
(bkz: ağlarsa anam ağlar)
aşağıdakileri düşündüren başlıktır:
- hangi sevgiliyle ilk dans edilen müzik? ilk mi, son mu, en mi vs.?
- ben neden hiçbirini hatırlamıyorum?
- acaba hiçbiriyle hiç ilk dans etmedim mi bak onu da hatırlamadım.
- neden romantizme bu kadar uzağım, bak yine kendimi kötü hissettim...
- hangi sevgiliyle ilk dans edilen müzik? ilk mi, son mu, en mi vs.?
- ben neden hiçbirini hatırlamıyorum?
- acaba hiçbiriyle hiç ilk dans etmedim mi bak onu da hatırlamadım.
- neden romantizme bu kadar uzağım, bak yine kendimi kötü hissettim...
hayvan sevgisinin illa ki olması gerektiği ya da hayvan sevmeyenlerin insan da sevemeyeceği gibi inançları olmayan birisiyim. hatta birçok hayvandan hazzetmem, büyük bir kısmından da korkarım. ancak nefret edip bunu eziyetle dile getirmenin de bir manası yok.
11 yaşındaki kedim öleli henüz iki hafta oluyor, hastalandığında ben tatildeydim, komşuma bırakmıştım, yaşlılık kaynaklı hastalığı sebebiyle bir kaç gün içerisinde beslenemez hale geldi, ağzından besin verirken fotoğraflarını gönderdiler ki hala etkisinden kurtulabilmiş değilim, çektiği acı her halinden belliydi, başını kaldıramıyordu, içimdeki acıyı anlatamam...onunla birlikte canım yandı benim de...
bu yaratığın küçücük yavruyu alıp yerden yere fırlatıp üzerine basmasını ve hiçbir şey hissetmemesini anlayabilmem mümkün değil, kimler canını yaktıysa gitsin onların üzerine bassın, onlara gücün yetmiyorsa ne istersin küçücük yavru kediden...
bunu yine psikolojik sorunlarla açıklayan psikologlar çıkacak, hiç kusura bakmasınlar, her türlü insafsızlığın adı psikolojik sorun oldu, ne güzel demiş atalarımız:
adını vermiş deliye, g.tünü vermiş çalıya
11 yaşındaki kedim öleli henüz iki hafta oluyor, hastalandığında ben tatildeydim, komşuma bırakmıştım, yaşlılık kaynaklı hastalığı sebebiyle bir kaç gün içerisinde beslenemez hale geldi, ağzından besin verirken fotoğraflarını gönderdiler ki hala etkisinden kurtulabilmiş değilim, çektiği acı her halinden belliydi, başını kaldıramıyordu, içimdeki acıyı anlatamam...onunla birlikte canım yandı benim de...
bu yaratığın küçücük yavruyu alıp yerden yere fırlatıp üzerine basmasını ve hiçbir şey hissetmemesini anlayabilmem mümkün değil, kimler canını yaktıysa gitsin onların üzerine bassın, onlara gücün yetmiyorsa ne istersin küçücük yavru kediden...
bunu yine psikolojik sorunlarla açıklayan psikologlar çıkacak, hiç kusura bakmasınlar, her türlü insafsızlığın adı psikolojik sorun oldu, ne güzel demiş atalarımız:
adını vermiş deliye, g.tünü vermiş çalıya
bugün evlere şenlik bir örneği ile müşerref olduğum erkek cinsidir.
boşanma davası açan karısına duruşma sırasında, hakimin önünde yalvar yakar olup "boşanmak istemiyorum, seni çok seviyorum" diye salya sümük ağladığı akşam başka bir kadınla nişanlanıp, bu nişanın fotoğraflarını facebook ve instagramda paylaşan zeka ve ahlak örneği bir arkadaştır kendisi.
böylece hem cümle aleme rezil olmuş hem de daha önce aldatmış olduğu karısının manevi tazminat talep hakkını arttırmıştır.
kendisini bu kadar akıllı ve uyanık zannedip de, zan aşamasını geçememek kötü olsa gerek...
boşanma davası açan karısına duruşma sırasında, hakimin önünde yalvar yakar olup "boşanmak istemiyorum, seni çok seviyorum" diye salya sümük ağladığı akşam başka bir kadınla nişanlanıp, bu nişanın fotoğraflarını facebook ve instagramda paylaşan zeka ve ahlak örneği bir arkadaştır kendisi.
böylece hem cümle aleme rezil olmuş hem de daha önce aldatmış olduğu karısının manevi tazminat talep hakkını arttırmıştır.
kendisini bu kadar akıllı ve uyanık zannedip de, zan aşamasını geçememek kötü olsa gerek...
birinci sınıftayken anayasa hukuku uygulama derslerimize girerdi.
sürekli öğrencileri aşağılardı, bir şey sorardı, cevap veren kişi kendisiyle aynı fikirde de olsa mutlaka rencide etmeden duramazdı.
hiç unutmam bir keresinde "hepiniz kafası çalışmayan eşşeklersiniz" demişti. olaya bak, hukuk fakültesine gelmişsin, birinci sınıfsın, hak, hukuk adalet zaten ancak kitaptan öğreniyorsun, karşına hoca diye çıkan adam bu...
kısacası, hiç birinden hiçbir şey olmaz bunların, zihniyetleri belli, solcu diye geçinen ama öncelikle insanlıkla alakası olmayan kimseler.
sürekli öğrencileri aşağılardı, bir şey sorardı, cevap veren kişi kendisiyle aynı fikirde de olsa mutlaka rencide etmeden duramazdı.
hiç unutmam bir keresinde "hepiniz kafası çalışmayan eşşeklersiniz" demişti. olaya bak, hukuk fakültesine gelmişsin, birinci sınıfsın, hak, hukuk adalet zaten ancak kitaptan öğreniyorsun, karşına hoca diye çıkan adam bu...
kısacası, hiç birinden hiçbir şey olmaz bunların, zihniyetleri belli, solcu diye geçinen ama öncelikle insanlıkla alakası olmayan kimseler.
telefon konuşmam iznim haricinde, bilişim ortamında alenen deşifre edildiğinden ciddi bir manevi tazminat alabileceğimi de düşünüyorum mesela şu an, öğren, tanı, bil...ayağını denk al, ha ha ha...
ismini her duyduğumda artist zannettiğim politikaci.
keloğlan mizacında bir adamın parti başkanlığı yapabileceğini düşünmek zaten abesti, independencea katılıyorum, yeni mi aklınıza geldi?
işbu entri vd. kendimden üçüncü şahıs olarak bahsedecek kadar şizofren olmadığımdan kurallara aykırı içerik barındıracaktır. ceo isterse silebilir, dükkan kendisinin, söz küsmeyeceğim.
dünya gazetesinin özel isteği üzerine yazmış olduğum makaleleri sizlerle paylaşıp üzerine bir de dedikodu malzemesi oluyorum ya, daha ne diyeyim, yıldıramayacaksınız fakat beni, onurlu mücadeleme devam edeceğim.
tamam ya link atarım bundan sonra...
dünya gazetesinin özel isteği üzerine yazmış olduğum makaleleri sizlerle paylaşıp üzerine bir de dedikodu malzemesi oluyorum ya, daha ne diyeyim, yıldıramayacaksınız fakat beni, onurlu mücadeleme devam edeceğim.
tamam ya link atarım bundan sonra...
carrefourun internet üzerinden alışveriş imkanı sağlayan sisteminin adıdır.
alış verişe ayıracak vaktim olmaması, eve taşıma sorununu ortadan kaldırması ve gereksiz alış verişe mahal vermemesi sebebiyle bütün alışverişlerimi bu sistem üzerinden yapmaktayım.
genel olarak memnunum ama şimdiye kadar listenin tamamının geldiği hiç olmadı, hep bir eksik oluyor.
yine de carrefour senal market ve migros sanal market süperman gibi bir şey benim için, çok seviyorum kendilerini.
alış verişe ayıracak vaktim olmaması, eve taşıma sorununu ortadan kaldırması ve gereksiz alış verişe mahal vermemesi sebebiyle bütün alışverişlerimi bu sistem üzerinden yapmaktayım.
genel olarak memnunum ama şimdiye kadar listenin tamamının geldiği hiç olmadı, hep bir eksik oluyor.
yine de carrefour senal market ve migros sanal market süperman gibi bir şey benim için, çok seviyorum kendilerini.
ibraname uygulamada işçi ve işveren ilişkisi sona edilirken sıkça kullanılan bir sözleşmedir. ibraname alacaklı durumunda bulunan işçinin borçlu durumundaki işverene karşı sahip olduğu bir veya birden fazla alacağını ortadan kaldıran sözleşme olarak tanımlayabiliriz.
bk. madde 420 den önce ibraname konusundaki boşluklar yargıtay içtihatları ile giderilmekteydi. yargıtay içtihatları ile düzenlenen yasa boşluğunun büyük bölümü bk madde 420 ile düzenlenmiş ve açıklığa kavuşmuştur.
bk madde 420 ile ibranamenin sözleşme olduğu açıkça yer almıştır. yine madde ile ibranamenin şekli içeriği, ödemenin banka aracılığı ile eksiksiz yapılması gerektiği, hakkın gerçek tutarını ihtiva etmeyen ibra sözleşmelerinin ve beyanın makbuz niteliğinde olduğu, işçinin diğer yakınlarının düzenlediği ibranamelerin bile bk 420’ deki şartlara haiz olması gerektiği gibi pek çok hususta düzenlemeye yer verilmiştir. kısaca belirttiğimiz bk madde 420 ile ibranamenin düzenlenmesine ilişkin şartları incelediğimizde ibranamenin geçerliliğinin bir takım düzenlemelere tabi olduğu görülmektedir. şöyle ki ;
işçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olarak yapılması şekil şartına bağlanmıştır.
diğer bir şart ise ibra konusu alacağın türü ve miktarının tek tek sayılması ve belirtilmesi gerekliliğidir. bu şekilde düzenlenmeyen ibranameler geçerli sayılmayacaktır.
ibranamede belirtilen işçi tarafından hakkedilen tutarın banka aracılığı ile noksansız olarak yatırılması gerekir. bankaya noksansız olarak yatırılmamış ve veya ödemeden sonra düzenlenen ibranameler ise geçersizdir.
ibranameninim düzenlenme zamanı olarak ise sözleşmenin sona ermesinden itibaren en az bir aylık sürenin geçmesi gerekir. söz konusu şart ile iş sözleşmesi düzenlemeden önce veya hemen sonra ibraname alma yoluna gidilmesi önlenmek istenmiştir.
ibraname düzenlenirken bk 420 ile getirilen şartlara uyulmaması halinde ise ibranameler kesin olarak hükümsüz olacaktır. kesin olarak hükümsüz olan ibranamelere karşı ise işçinin alacak talep hakkı devam edecektir.
ibranamenin tutar içermesi ve tutarın gerçek alacağı göstermemesi halinde ise ibraname hükümsüz ancak makbuz niteliğindedir. işçinin hakkettiği tutarın tam olarak ödenmemesi halinde makbuz niteliğindeki ibraname, işçinin ödenmeyen veya eksik ödenen tutarı istemesine engel teşkil etmeyecektir.
bk madde 420’ den önce yargıtay içtihadı ile düzenlenen ibranamenin işçinin alacağının tamamını içermemesi halinde makbuz niteliğinde olması, işçinin alacaklarının tek tek sayılması gerekliliği gibi hususların düzenlediği açıkça ortadadır.
ibranamenin sözleşmenin feshinden itibaren bir aylık sürenin geçmesi ile düzenlenmesi gerektiğine ilişkin bk madde 420, uygulama açısından yenidir ve düşündürücüdür. bir ay sonra düzenlenecek bir ibraname açısından işverenin ibranamedeki tutarı işçiye ne zaman ödemesi gerektiğine ilişkin belirli bir düzenleme getirmemesi nedeni ile hiç şüphesiz her iki taraf içinde uygulamada zorluklar meydana gelecektir.
işveren açısından ise ibranamenin makbuz niteliğinde sayılmasına ilişkin düzenleme ise işverenin yaptığı ödemeyi tekrar yapmayacağı içinde önemli ve faydalı ve kolaylık sağlayıcı niteliktedir.
bir türlü atlatılamayan ve ülkemizde de etkileri büyük ölçüde görülen küresel ekonomik kriz ile ülkemizin içerisinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar birleşince kredi borçları başta kredi kartı borçları olmak üzere ödenemez hale gelmiştir.
çalışmasının karşılığında elde ettiği ücret gelirinden başka imkanı bulunmayan işçiler, krizden en fazla etkilenen kesim olarak karşımıza çıkmaktadır. işçinin emeği karşılığında hak etmiş olduğu ücret geliri, borcun ödenmemesi nedeniyle icra takibi tehdidi altında kalmakta, sonuç olarak da işyerlerine maaşın belirli bir kısmının haczedilmesini öngören maaş haczi yazıları gitmekte, zaten başka kazanç kaynağı olmayan işçinin bir de almakta olduğu ücretin 1/4’lük kısmı haczedilerek icra dairesine ödenmektedir. maaşına haciz konulan işçinin iş sözleşmesinin feshedilmesi işin başka bir boyutunu oluşturmakla, burada maaş haczinin iş sözleşmesinin feshine neden olması incelenecektir.
maaşı haczedilen işçinin iş sözleşmesi feshedilebilir mi?
iş kanunu’nun 18. maddesinde düzenlenen ve iş sözleşmesinin fesih sebeplerinden olan “geçerli nedenler”; iş kanununun 25. maddesi gereğince haklı nedenle derhal feshe (kıdemsiz ve ihbarsız feshe) neden olacak ağırlıkta bulunmamakla birlikte, işyerinin normal işleyişini ve yürüyüşünü bozan, iş görme borcunun gerektiği şekilde yerine getirilmesini engelleyen ve işyerindeki uyumu olumsuz yönde etkileyen hallerdir. işçinin sosyal açıdan olumsuz bir davranışı, toplumsal ve etik açıdan onaylanmayacak bir tutumu, işyerindeki üretim ve iş ilişkisi sürecine herhangi bir olumsuz etki yapmıyorsa geçerli sebep sayılamaz. başka bir anlatımla, iş ilişkisinin sürdürülmesinin işveren açısından önemli ve makul ölçüler içerisinde beklenemeyeceği durumlarda, fesih için geçerli nedenin bulunduğu kabul edilmelidir.
bu noktada, işçinin maaşına haciz konulmasının işyerinde olumsuzluklara yol açıp açmadığı ve giderek iş sözleşmesinin feshi için bir “geçerli neden” oluşturup oluşturmadığı hususu önem kazanmaktadır. zira, maaşa haciz konulması bir geçerli neden olarak kabul edilirse, bu takdirde işçinin işe iade hakkı bulunmadığı sonucu doğacak ve işçinin iş sözleşmesinin feshedilmesi hukuken korunmuş olacaktır.
uygulamada, işverenlerin maaşı haczedilen işçinin iş sözleşmesini geçerli nedenle feshettiği görülmektedir. bu durumda işçiye ödenmesi gereken kıdem ve ihbar tazminatları da ne yazık ki icra ve iflas kanunu hükümleri gereği, borcu tamamlanana kadar icra dairesine ödenmelidir. varılan noktada, işçinin maaşına haciz konulmuş, bu sebeple işten çıkartılmış, üstelik kıdem ve ihbar tazminatlarının önemli bir kısmı da (genellikle de tamamı) borca mahsuben icra dairesine yatırılmış, işinden olan işçi bir de beş parasız kalmıştır.
burada menfaatler dengesini sağlamak gerçekten zordur. bir tarafta, borçlarını tek kazanç kaynağı olan ücret geliriyle ödeyemeyen işçi bulunmaktadır. bu işçinin maaşına haciz konulması, işyerinde bu olayın öğrenilmesi ruhsal durumunu olumsuz yönde etkilemektedir. diğer tarafta, maaşına haciz konulan işçinin isteksiz, moralsiz ve verimsiz çalışması nedeniyle zarar gören ve iş kaybına maruz kalan, üstelik bu gibi maaş haczi yazıları nedeniyle muhasebe ve personel uygulamaları yükü artan işveren bulunmaktadır. verimsiz bir işçinin iş sözleşmesinin sürdürülmesi beklenemeyeceğinden, işveren açısından belli bir süre sonra iş sözleşmesinin feshi yoluna gitmesi kaçınılmaz bir hal alacaktır.
yargıtay ne düşünüyor?
bu tabloda mahkemeler de menfaatler dengesini sağlamakta güçlük çekmektedirler. yargıtayımız yerleşik görüş olarak işçinin maaşına haciz konulması nedeniyle iş sözleşmesinin feshedilmesini kaideten bir “geçerli neden” olarak kabul etmektedir. bununla birlikte, dengeyi sağlamak adına haciz konulmasını başlı başına bir fesih sebebi saymamakta, maaş haczinin işyerinde olumsuzluklara yol açmasını, objektif bir bakış açısı altında işyerinin örneğin muhasebe veya hukuk servisinde önemli zaman kaybına neden olacak şekilde çalışma sürecinin veya işyeri organizasyonunun olumsuz yönde etkilenmesini de aramaktadır. ancak bu şartların varlığı halinde işçinin maaşına haciz konulmasını, geçerli bir fesih nedeni olarak kabul etmektedir.
maaşına haciz konulan işçiyi gelirinden yoksun bırakacak şekilde iş sözleşmesinin sona erdirilmesi olgusuna koşulsuz bir şekilde üstünlük tanınmamalı, diğer taraftan da, maaşına haciz konan işçinin verimsiz çalışmasının yanı sıra muhasebesel anlamda işverene ek yükler yüklenmesine sebep olması da göz ardı edilmemelidir. maaşına haciz konan işçinin bu durumunu düzeltebilmesi için imkanlar araştırılmalı, düzelmesi mümkün değilse o zaman iş sözleşmesinin sona erdirilmesi yoluna gidilmeli ve işyerindeki çalışma düzeninin korunması amaçlanmalıdır.
yargıtayımızın yerleşik görüşü dengeyi sağlama çabası açısından isabetli olmakla birlikte, fesih öncesi aradığı şartlar bakımından eleştiriye açıktır. şöyle ki:
yargıtayımızın, işçinin maaşına haciz konulmasını başlıbaşına fesih sebebi olarak kabul etmemesi isabetlidir. gerçekten, maaşına haciz konulan işçinin bir de işsiz bırakılmasını işçinin korunması ilkesi ve 4857 sayılı iş kanunu’nun amacı ve ruhuyla bağdaştırmak mümkün değildir. diğer taraftan, maaşına haciz konulan işçinin ilelebet istihdam edilmesinin işverenden beklenmesi de doğru olmayacaktır.
yargıtayımız kararlarında maaş haczinin fesih sebebi olarak kabul edilmesini, ancak bu durumun işyerindeki üretim ve iş ilişkisi sürecine herhangi bir olumsuz etkide bulunması şartına bağlamıştır. bu olumsuz etkiyi de, objektif bir bakış açısı altında işyerinin, örneğin muhasebe veya hukuk servisinde önemli zaman kaybına neden olması şeklinde açıklamaya çalışmaktadır. keza, “davalı işverenin muhasebe servisinde görevli çalışan, mesaisini davacı işçinin borçları ve hakkındaki icra işlemleri nedeni ile bu işlemlere harcamıştır, işverenin büyük bir işletme olarak bu işlemler için personel istihdam etme zorunluluğu yoktur. keza hakkında icra takibi ve borcu çok olan personelin çıkarılması, işyerinde olumsuzluklara yol açma olgusuna göre eşitlik ilkesine aykırılık teşkil etmez.” diyerek maaş haczinin ancak muhasebesel ya da hukuksal anlamda iş yükünü artırması halinde işyerinde olumsuzluklara yol açtığını belirtmektedir.
maaş haczi yazılarına verilen cevaplar ve uygulamaların muhasebenin ya da avukatların iş yükünü artırdığını ve bu durumun işyerinde olumsuz etki yarattığını söylemek doğru olmayacaktır. önemli olan, işçinin içinde bulunduğu durum nedeniyle performansında bir azalmaya sebep olup olmadığı, işyerinde verimin düşmesine yol açıp açmadığı ve davranışlarında bir olumsuzluk bulunup bulunmadığına bakmak gerekecektir. çünkü işçinin maaşına haciz konmasının, borcun biran önce ödenmesi için işçiyi daha verimli çalışmaya yönlendirecek bir etkisi de bulunmaktadır. zaten borç altındaki işçinin, bir de işini kaybetmemek için daha bir canla başla çalışması, işini kaybetmemek için daha dikkatli davranması hayatın olağan akışına daha uygun düşmektedir. bu nedenle maaş haczinin fesih sebebi olarak kabul edilebilmesi için, işçinin verimsizliği ve davranışlarında olumsuzlukların aranması daha hakkaniyetli bir çözüm olacaktır.
yargıtayımız kararlarında, maaşına haciz konulan işçinin iş sözleşmesinin feshinden önce ihtar çekilerek, borç durumunu düzeltmesi konusunda uyarılması gerektiğini belirtmektedir. kararlarda örneğin, “dosya içeriğine göre davalı şirket genel müdürlüğünce ücret ve diğer alacakları üzerine haciz konulan personelin durumlarını düzeltmeleri konusunda 16.3.2004 ve 10.1.2007 tarihli iki adet genelge yayınlandığı, işverenin özellikle hakkında icra takibi ve borcu çok olan işçilerin iş sözleşmesinin feshi yoluna gittiği, genel bir uygulama yapmadığı, davacıya da iş sözleşmesi feshedilmeden önce çalışma huzuru ve verimliliğin sağlanması açısından ücreti üzerindeki hacizleri 2 aylık süre içerisinde kaldırılması gerektiği yönünde uyarıda bulunulduğu, buna rağmen davacı ücreti üzerindeki hacizleri kaldırmaya yönelik işlem yapmadığı sabittir.” denilerek işveren tarafından yapılan fesihler geçerli kabul edilmekte ve işe iade talepleri reddedilmektedir (yarg. 9. hd’nin 02.02.2009 tarih ve 2800/9800e, 2009/1012k sayılı kararı).
oysa işçinin borçlarını kapatması için ihtar verilmesi bir çözüm değildir. zaten işçinin borçlarını kapatabilmesi imkanı olsa, maaşına haciz uygulanmasının devam etmesini istemeyecektir. işçiye ihtar verilerek, üstelik örnekteki kararda yazılı şekilde, iki ay gibi kısa bir süre verilmesi gerçekçi değildir. bu nedenle, yargıtayımızın söz konusu ve buna benzer kararlarına katılmadığımızı belirtmeliyiz.
çözüm ne olmalı?
maaşına haciz konan işçi, borcunu kapatmak için başka bir gelir kaynağına ihtiyaç duymaktadır. zaten hakkında icra takibi yapılan işçiye hiçbir bankanın kredi vermeyeceği de bir gerçektir. burada yapılması gereken; işçiye durumunu düzeltmesi için ihtar vermek yerine, işverenin iyi ilişkiler içerisinde olduğu bankadan, işvereni külfet ve yükümlülük altına sokmayacak şekilde, borcu tutarında veya önemli bir kısmı tutarında kredi kullandırılmasını sağlamaya çalışmak, bu suretle maaş üzerindeki haczin kaldırılmasını sağlayarak işçiye düzenli bir ödeme planı hazırlaması için uygun zemini oluşturmaktır. işverenin ticari ilişki içerisinde bulunduğu bankaya nüfuzunu kullanmak suretiyle işçiye kredi sağlanabildiği bilinmektedir. banka, iyi ilişkiler çerçevesinde yetkiler dahilinde bu gibi kredi kullanımlarına müsaade edebilmektedir. işverenlerin, bu gibi imkanları değerlendirmesini aramak daha gerçekçi bir çözüm olabilir.
diğer yandan, işvereni buna mecbur tutmak da doğru olmayacaktır. özellikle ödemeleri konusunda ihmalkar davranan işçi için işverenin nüfuzunu kullanması ya da aracı olması, işvereni ileride zor durumda bırakabilir. bu nedenle, işverenin işçiye yardımcı olması konusunda aranacak kriterleri esnek bir şekilde belirlemekte yarar bulunmaktadır. bu çözüm yolunu, yargıtayımızın belirlediği diğer esaslarla birleştirerek feshin geçerliliğinin denetlenmesini, daha uygun bir çözüm olarak görmekteyiz.
sonuç olarak; maaşına haciz konan işçiye öncelikle ihtar verilerek durumunu düzeltmesi konusunda uyarılmalı, bu konuda bankadan kredi alınması gibi kaynak yaratmak konusunda işçiye yardımcı olunmalı, muhasebe ve hukuk bölümlerinin iş yükünün arttığı kriteri yerine işçinin maaş haczi nedeniyle veriminde, performansında düşüş ve davranışlarında olumsuzluklar olup olmadığına bakılarak feshin geçerli olduğuna karar verilmeli ve bu esaslara göre sonuca gidilmelidir.
diğer taraftan, bankalara da iş düşmektedir. çok sayıda alacaklısı ve yüksek miktarda borcu olan işçinin ücretin 1/4’üyle bu borçları ödemesi mümkün değildir. eğer gayrimenkul sahibi de değilse, bankaların borçlarını tahsil etmesi hiç mümkün hale gelmeyecektir. bu nedenle, borçların tamamı kadar kredi sağlanmalı ve bunu vadeye yayarak tek bir taksit ödemesi haline getirilerek ödeme imkanı yaratılmalıdır. bu takdirde, borcun tahsil kabiliyeti de artırılmış olacak, ayrıca, istihdamın sürekliliğiyle iş barışı ve verimlilik artışı da sağlanmış olacaktır.
çalışmasının karşılığında elde ettiği ücret gelirinden başka imkanı bulunmayan işçiler, krizden en fazla etkilenen kesim olarak karşımıza çıkmaktadır. işçinin emeği karşılığında hak etmiş olduğu ücret geliri, borcun ödenmemesi nedeniyle icra takibi tehdidi altında kalmakta, sonuç olarak da işyerlerine maaşın belirli bir kısmının haczedilmesini öngören maaş haczi yazıları gitmekte, zaten başka kazanç kaynağı olmayan işçinin bir de almakta olduğu ücretin 1/4’lük kısmı haczedilerek icra dairesine ödenmektedir. maaşına haciz konulan işçinin iş sözleşmesinin feshedilmesi işin başka bir boyutunu oluşturmakla, burada maaş haczinin iş sözleşmesinin feshine neden olması incelenecektir.
maaşı haczedilen işçinin iş sözleşmesi feshedilebilir mi?
iş kanunu’nun 18. maddesinde düzenlenen ve iş sözleşmesinin fesih sebeplerinden olan “geçerli nedenler”; iş kanununun 25. maddesi gereğince haklı nedenle derhal feshe (kıdemsiz ve ihbarsız feshe) neden olacak ağırlıkta bulunmamakla birlikte, işyerinin normal işleyişini ve yürüyüşünü bozan, iş görme borcunun gerektiği şekilde yerine getirilmesini engelleyen ve işyerindeki uyumu olumsuz yönde etkileyen hallerdir. işçinin sosyal açıdan olumsuz bir davranışı, toplumsal ve etik açıdan onaylanmayacak bir tutumu, işyerindeki üretim ve iş ilişkisi sürecine herhangi bir olumsuz etki yapmıyorsa geçerli sebep sayılamaz. başka bir anlatımla, iş ilişkisinin sürdürülmesinin işveren açısından önemli ve makul ölçüler içerisinde beklenemeyeceği durumlarda, fesih için geçerli nedenin bulunduğu kabul edilmelidir.
bu noktada, işçinin maaşına haciz konulmasının işyerinde olumsuzluklara yol açıp açmadığı ve giderek iş sözleşmesinin feshi için bir “geçerli neden” oluşturup oluşturmadığı hususu önem kazanmaktadır. zira, maaşa haciz konulması bir geçerli neden olarak kabul edilirse, bu takdirde işçinin işe iade hakkı bulunmadığı sonucu doğacak ve işçinin iş sözleşmesinin feshedilmesi hukuken korunmuş olacaktır.
uygulamada, işverenlerin maaşı haczedilen işçinin iş sözleşmesini geçerli nedenle feshettiği görülmektedir. bu durumda işçiye ödenmesi gereken kıdem ve ihbar tazminatları da ne yazık ki icra ve iflas kanunu hükümleri gereği, borcu tamamlanana kadar icra dairesine ödenmelidir. varılan noktada, işçinin maaşına haciz konulmuş, bu sebeple işten çıkartılmış, üstelik kıdem ve ihbar tazminatlarının önemli bir kısmı da (genellikle de tamamı) borca mahsuben icra dairesine yatırılmış, işinden olan işçi bir de beş parasız kalmıştır.
burada menfaatler dengesini sağlamak gerçekten zordur. bir tarafta, borçlarını tek kazanç kaynağı olan ücret geliriyle ödeyemeyen işçi bulunmaktadır. bu işçinin maaşına haciz konulması, işyerinde bu olayın öğrenilmesi ruhsal durumunu olumsuz yönde etkilemektedir. diğer tarafta, maaşına haciz konulan işçinin isteksiz, moralsiz ve verimsiz çalışması nedeniyle zarar gören ve iş kaybına maruz kalan, üstelik bu gibi maaş haczi yazıları nedeniyle muhasebe ve personel uygulamaları yükü artan işveren bulunmaktadır. verimsiz bir işçinin iş sözleşmesinin sürdürülmesi beklenemeyeceğinden, işveren açısından belli bir süre sonra iş sözleşmesinin feshi yoluna gitmesi kaçınılmaz bir hal alacaktır.
yargıtay ne düşünüyor?
bu tabloda mahkemeler de menfaatler dengesini sağlamakta güçlük çekmektedirler. yargıtayımız yerleşik görüş olarak işçinin maaşına haciz konulması nedeniyle iş sözleşmesinin feshedilmesini kaideten bir “geçerli neden” olarak kabul etmektedir. bununla birlikte, dengeyi sağlamak adına haciz konulmasını başlı başına bir fesih sebebi saymamakta, maaş haczinin işyerinde olumsuzluklara yol açmasını, objektif bir bakış açısı altında işyerinin örneğin muhasebe veya hukuk servisinde önemli zaman kaybına neden olacak şekilde çalışma sürecinin veya işyeri organizasyonunun olumsuz yönde etkilenmesini de aramaktadır. ancak bu şartların varlığı halinde işçinin maaşına haciz konulmasını, geçerli bir fesih nedeni olarak kabul etmektedir.
maaşına haciz konulan işçiyi gelirinden yoksun bırakacak şekilde iş sözleşmesinin sona erdirilmesi olgusuna koşulsuz bir şekilde üstünlük tanınmamalı, diğer taraftan da, maaşına haciz konan işçinin verimsiz çalışmasının yanı sıra muhasebesel anlamda işverene ek yükler yüklenmesine sebep olması da göz ardı edilmemelidir. maaşına haciz konan işçinin bu durumunu düzeltebilmesi için imkanlar araştırılmalı, düzelmesi mümkün değilse o zaman iş sözleşmesinin sona erdirilmesi yoluna gidilmeli ve işyerindeki çalışma düzeninin korunması amaçlanmalıdır.
yargıtayımızın yerleşik görüşü dengeyi sağlama çabası açısından isabetli olmakla birlikte, fesih öncesi aradığı şartlar bakımından eleştiriye açıktır. şöyle ki:
yargıtayımızın, işçinin maaşına haciz konulmasını başlıbaşına fesih sebebi olarak kabul etmemesi isabetlidir. gerçekten, maaşına haciz konulan işçinin bir de işsiz bırakılmasını işçinin korunması ilkesi ve 4857 sayılı iş kanunu’nun amacı ve ruhuyla bağdaştırmak mümkün değildir. diğer taraftan, maaşına haciz konulan işçinin ilelebet istihdam edilmesinin işverenden beklenmesi de doğru olmayacaktır.
yargıtayımız kararlarında maaş haczinin fesih sebebi olarak kabul edilmesini, ancak bu durumun işyerindeki üretim ve iş ilişkisi sürecine herhangi bir olumsuz etkide bulunması şartına bağlamıştır. bu olumsuz etkiyi de, objektif bir bakış açısı altında işyerinin, örneğin muhasebe veya hukuk servisinde önemli zaman kaybına neden olması şeklinde açıklamaya çalışmaktadır. keza, “davalı işverenin muhasebe servisinde görevli çalışan, mesaisini davacı işçinin borçları ve hakkındaki icra işlemleri nedeni ile bu işlemlere harcamıştır, işverenin büyük bir işletme olarak bu işlemler için personel istihdam etme zorunluluğu yoktur. keza hakkında icra takibi ve borcu çok olan personelin çıkarılması, işyerinde olumsuzluklara yol açma olgusuna göre eşitlik ilkesine aykırılık teşkil etmez.” diyerek maaş haczinin ancak muhasebesel ya da hukuksal anlamda iş yükünü artırması halinde işyerinde olumsuzluklara yol açtığını belirtmektedir.
maaş haczi yazılarına verilen cevaplar ve uygulamaların muhasebenin ya da avukatların iş yükünü artırdığını ve bu durumun işyerinde olumsuz etki yarattığını söylemek doğru olmayacaktır. önemli olan, işçinin içinde bulunduğu durum nedeniyle performansında bir azalmaya sebep olup olmadığı, işyerinde verimin düşmesine yol açıp açmadığı ve davranışlarında bir olumsuzluk bulunup bulunmadığına bakmak gerekecektir. çünkü işçinin maaşına haciz konmasının, borcun biran önce ödenmesi için işçiyi daha verimli çalışmaya yönlendirecek bir etkisi de bulunmaktadır. zaten borç altındaki işçinin, bir de işini kaybetmemek için daha bir canla başla çalışması, işini kaybetmemek için daha dikkatli davranması hayatın olağan akışına daha uygun düşmektedir. bu nedenle maaş haczinin fesih sebebi olarak kabul edilebilmesi için, işçinin verimsizliği ve davranışlarında olumsuzlukların aranması daha hakkaniyetli bir çözüm olacaktır.
yargıtayımız kararlarında, maaşına haciz konulan işçinin iş sözleşmesinin feshinden önce ihtar çekilerek, borç durumunu düzeltmesi konusunda uyarılması gerektiğini belirtmektedir. kararlarda örneğin, “dosya içeriğine göre davalı şirket genel müdürlüğünce ücret ve diğer alacakları üzerine haciz konulan personelin durumlarını düzeltmeleri konusunda 16.3.2004 ve 10.1.2007 tarihli iki adet genelge yayınlandığı, işverenin özellikle hakkında icra takibi ve borcu çok olan işçilerin iş sözleşmesinin feshi yoluna gittiği, genel bir uygulama yapmadığı, davacıya da iş sözleşmesi feshedilmeden önce çalışma huzuru ve verimliliğin sağlanması açısından ücreti üzerindeki hacizleri 2 aylık süre içerisinde kaldırılması gerektiği yönünde uyarıda bulunulduğu, buna rağmen davacı ücreti üzerindeki hacizleri kaldırmaya yönelik işlem yapmadığı sabittir.” denilerek işveren tarafından yapılan fesihler geçerli kabul edilmekte ve işe iade talepleri reddedilmektedir (yarg. 9. hd’nin 02.02.2009 tarih ve 2800/9800e, 2009/1012k sayılı kararı).
oysa işçinin borçlarını kapatması için ihtar verilmesi bir çözüm değildir. zaten işçinin borçlarını kapatabilmesi imkanı olsa, maaşına haciz uygulanmasının devam etmesini istemeyecektir. işçiye ihtar verilerek, üstelik örnekteki kararda yazılı şekilde, iki ay gibi kısa bir süre verilmesi gerçekçi değildir. bu nedenle, yargıtayımızın söz konusu ve buna benzer kararlarına katılmadığımızı belirtmeliyiz.
çözüm ne olmalı?
maaşına haciz konan işçi, borcunu kapatmak için başka bir gelir kaynağına ihtiyaç duymaktadır. zaten hakkında icra takibi yapılan işçiye hiçbir bankanın kredi vermeyeceği de bir gerçektir. burada yapılması gereken; işçiye durumunu düzeltmesi için ihtar vermek yerine, işverenin iyi ilişkiler içerisinde olduğu bankadan, işvereni külfet ve yükümlülük altına sokmayacak şekilde, borcu tutarında veya önemli bir kısmı tutarında kredi kullandırılmasını sağlamaya çalışmak, bu suretle maaş üzerindeki haczin kaldırılmasını sağlayarak işçiye düzenli bir ödeme planı hazırlaması için uygun zemini oluşturmaktır. işverenin ticari ilişki içerisinde bulunduğu bankaya nüfuzunu kullanmak suretiyle işçiye kredi sağlanabildiği bilinmektedir. banka, iyi ilişkiler çerçevesinde yetkiler dahilinde bu gibi kredi kullanımlarına müsaade edebilmektedir. işverenlerin, bu gibi imkanları değerlendirmesini aramak daha gerçekçi bir çözüm olabilir.
diğer yandan, işvereni buna mecbur tutmak da doğru olmayacaktır. özellikle ödemeleri konusunda ihmalkar davranan işçi için işverenin nüfuzunu kullanması ya da aracı olması, işvereni ileride zor durumda bırakabilir. bu nedenle, işverenin işçiye yardımcı olması konusunda aranacak kriterleri esnek bir şekilde belirlemekte yarar bulunmaktadır. bu çözüm yolunu, yargıtayımızın belirlediği diğer esaslarla birleştirerek feshin geçerliliğinin denetlenmesini, daha uygun bir çözüm olarak görmekteyiz.
sonuç olarak; maaşına haciz konan işçiye öncelikle ihtar verilerek durumunu düzeltmesi konusunda uyarılmalı, bu konuda bankadan kredi alınması gibi kaynak yaratmak konusunda işçiye yardımcı olunmalı, muhasebe ve hukuk bölümlerinin iş yükünün arttığı kriteri yerine işçinin maaş haczi nedeniyle veriminde, performansında düşüş ve davranışlarında olumsuzluklar olup olmadığına bakılarak feshin geçerli olduğuna karar verilmeli ve bu esaslara göre sonuca gidilmelidir.
diğer taraftan, bankalara da iş düşmektedir. çok sayıda alacaklısı ve yüksek miktarda borcu olan işçinin ücretin 1/4’üyle bu borçları ödemesi mümkün değildir. eğer gayrimenkul sahibi de değilse, bankaların borçlarını tahsil etmesi hiç mümkün hale gelmeyecektir. bu nedenle, borçların tamamı kadar kredi sağlanmalı ve bunu vadeye yayarak tek bir taksit ödemesi haline getirilerek ödeme imkanı yaratılmalıdır. bu takdirde, borcun tahsil kabiliyeti de artırılmış olacak, ayrıca, istihdamın sürekliliğiyle iş barışı ve verimlilik artışı da sağlanmış olacaktır.
hiç kullanmadığım çağın icatlarından biridir.
ama hakkını yememeliyim, alt komşuma ihtarname gönderirken çok işime yaramışlığı vardır, ismini ve soy ismini bir türlü doğrultamadığımdan girip linkedinden almıştım açık ismi. bence ebeveynler bu isimleri koyarken biraz daha düşünceli olmalılar...
yukarıdaki bilgiyi gördükten sonra kullanma ihtimalimin kalmadığını söylememe gerek yok zannımca.
ama hakkını yememeliyim, alt komşuma ihtarname gönderirken çok işime yaramışlığı vardır, ismini ve soy ismini bir türlü doğrultamadığımdan girip linkedinden almıştım açık ismi. bence ebeveynler bu isimleri koyarken biraz daha düşünceli olmalılar...
yukarıdaki bilgiyi gördükten sonra kullanma ihtimalimin kalmadığını söylememe gerek yok zannımca.
civcivlerin kıpır kıpır, vik vik hallerinden kaynaklı olarak insanların kalabalık ve yoğun zamanlarını anlatmak için kullandıkları deyimdir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?