şarkı çok mükemmel falan değil ama nedense üst üste dinletiyor arkadaş. bugün 45 kere dinleyince bir girdi girme gereği duydum şarkı hakkında. vokalist hatun çok tatlı, şeker.
eskiden hakikaten de satanizm baskınları yapıldığını anımsayıp güldüğüm pasajdır. reklam yapmak gibi olmasın nadir sahaf gerçekten iyidir. ama doğru, aslıhan okuma kitabı konusunda daha iyidir, akmarda test kitaplarına ağırlık vermiş durumda çoğu kitapçı.
komiktir. materyalistler elbette ki maneviyatı yok saymaz, sadece madde üstü şeylerin nesnel dünyada yeri olmadığını söylerler. ruhtur, cindir, peridir vesaire var olmadığını, hisler gibi diğer manevi şeylerinse var olduğunu ama elbetteki gerçekliği olmadığını söylerler.(işte bidiğiniz somut-soyut ayrımı) idealistler tarafından tarihte maddeye düşkünlük diye gösterildi ya da adnan oktar gibi insanlar tarafından öyle manipule edildi diye 21.yüzyılda hala bunu böyle bilmek ayıptır ayrıca. kaldı ki bunu iddia eden birine "cemal süreya o şiirleri nasıl yazdı o zaman?" diye sormak bile yeterlidir. dünyada hissetmeden yaşayabilen tek bir insanın dahi var olduğunu düşünebilmek ileri derece bir hayal gücüne sahip olmayı gerektirir ki zaten tüm bu yanılgının sebebi odur sanırsam.
çok iyi bir müzisyen olmasının yanı sıra, çok da iyi bir yazar olduğunu ya da olabileceğini düşündüğüm kişi. henüz "beautiful losers"ı tam olarak okuyabilmiş değilim, bir türlü edinemedim çünkü kitabı. ama aklımda yer eden çok güzel cümleleri var.
akpnin ikiyüzlü "ahlak" anlayışının kanıtıdır işte. zamanında rezil olmamak için bilmemkim geliyor diye zürafa sokaktaki genelevler yöneticiler tarafından boyatılır, arada 3-5 tane yalandan baskın yapılır, bu kişiler serbest bırakıldıktan sonra alın verin ekonomiye can verin mantığıyla desteğe devam edilir, sonra milletin uçkurunun denetim derdine düşen devlet porno sitelere yasağı çakar.
ayrıca yukarıdaki girdiye dokunmadan geçemeyeceğim kimse kusra bakmasın.
"devlet genelev kurumundaki imkanları iyileştirmek ve denetimleri arttırmak, çalışan emekçilerin haklarını korumakla yükümlüdür."
gülsem mi ağlasam mı bilemedim şu cümlelere..birinci sorunsal, "çalışan emekçiler". çok uzun bir tartışma olacağından tanımın kendisi hakkında tartışmayacağım ama, devlet "emekçiler"in maruz kaldığı iş şartlarına, ölümlere kılını kıpırdatmazken, kadın ticaretinin kalitesizliğinin derdine düşemeyeceğim açıkçası. kadının pazarlanması,alınıp satılması klasik cümlelerle "kadını bir meta olarak kullanıp bunun üzerinden kar sağlayan" pezevenklerin iş koşullarının iyileştirilmesi gereğini savunan zihniyete diyecek bir şey bulamıyorum. demokratik devlet anlayışı buymuş demek.. vay canına. "bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler" anlayışı demokratik devlet demek değildir, lütfen bunu yutmayınız.
ayrıca yukarıdaki girdiye dokunmadan geçemeyeceğim kimse kusra bakmasın.
"devlet genelev kurumundaki imkanları iyileştirmek ve denetimleri arttırmak, çalışan emekçilerin haklarını korumakla yükümlüdür."
gülsem mi ağlasam mı bilemedim şu cümlelere..birinci sorunsal, "çalışan emekçiler". çok uzun bir tartışma olacağından tanımın kendisi hakkında tartışmayacağım ama, devlet "emekçiler"in maruz kaldığı iş şartlarına, ölümlere kılını kıpırdatmazken, kadın ticaretinin kalitesizliğinin derdine düşemeyeceğim açıkçası. kadının pazarlanması,alınıp satılması klasik cümlelerle "kadını bir meta olarak kullanıp bunun üzerinden kar sağlayan" pezevenklerin iş koşullarının iyileştirilmesi gereğini savunan zihniyete diyecek bir şey bulamıyorum. demokratik devlet anlayışı buymuş demek.. vay canına. "bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler" anlayışı demokratik devlet demek değildir, lütfen bunu yutmayınız.
"protesto" ne ise onu yapan göstericilere polisin her zamanki şiddetini uyguladığı olaydır. hopa ahalisi akpnin oylarını falan çoğaltmadı, haklarını aradılar ve sonucunda bununla karşılaştılar. "polis terör"üyle hayatını kaybeden bir kişi için tepki gösterilmesi akp;nin oylarını çoğaltıyorsa eğer, bu göstericilerin suçu değil, böyle bir olayı akpnin lehine çevirmeye çalışan yardakçıların ve buna tav olan gerizekalı seçmenlerindir. kaldı ki taş da olsa, sopa da olsa -bunu tasvip ettiğimden değil- burada öncelikli olarak üzerinde düşünülmesi gereken şey polis müdahalesinin bir insanın ölümüne yol açtığıdır. bu ne ilk ne de son olacak.
işte daha dün, rizede bira içen iki gencin üzerine kurşun sıkıldı. ikisi de yaralandı, bu gençler de ölebilirdi. ankarada metin lokumcunun ölümünü protesto eden 95 kişi darp edilerek gözaltına alındı, işkence gördüklerine yönelik iddialar var ki eminim doğrudur. rte "bir insan ölmüş üzerinde durmuyorum" tarzı insanlıktan uzak açıklamalar yapmakta.
yandaş medyanın da yaptığı gibi tüm bunları satır arasına sıkıştırmak, görmezden gelip yine suçu haklarını arayan insanlara atmak kolay, yazık ki insanların anlayamadığı konu bu.
işte daha dün, rizede bira içen iki gencin üzerine kurşun sıkıldı. ikisi de yaralandı, bu gençler de ölebilirdi. ankarada metin lokumcunun ölümünü protesto eden 95 kişi darp edilerek gözaltına alındı, işkence gördüklerine yönelik iddialar var ki eminim doğrudur. rte "bir insan ölmüş üzerinde durmuyorum" tarzı insanlıktan uzak açıklamalar yapmakta.
yandaş medyanın da yaptığı gibi tüm bunları satır arasına sıkıştırmak, görmezden gelip yine suçu haklarını arayan insanlara atmak kolay, yazık ki insanların anlayamadığı konu bu.
yeni programa başlayacaklarını duyduğum zaman içimi bir endişe sarmıştı açıkçası..nasıl olacak acaba diye. dinlemek istiyordum ama yarınki matematik finali ağır bastı. hayır hem hala sınava dair bi bok bilmiyorum, hem de programı dinleyemedim iyi mi.
insanın en doğal hakkıdır. 18. yüzyıldan beri birçok ülke askerliği bir zorunluluk olarak değil, gönüllük esasına dayalı bir uygulama olarak görüyor. "insan öldürmek" denen şey ciddi bir şeydir, düşman olsun, o olsun bu olsun. bunun doğruluğunu ya da yanlışlığını tartışmıyorum, kavramın kendisinden söz ediyorum şuanda. evet vatanı korumak gereklidir, evet şu düzende elbette ki birileri asker olacak, öldürecek ve öldürülecektir. ama hiçbir kimse, yasa ya da kural birini öldürmeye ya da ölmeye mahkum etmemelidir. askerlik denen şey, özellikle de savaş zamanında, insan pskilojisine çok ciddi zararlar vermekte, bu da bir gerçek. buna rağmen gitmek isteyen gider, eline silah alır ve ne gerekiyorsa onu yapar. ama bunu yapmak istememek de o kadar doğal ki. insanlar ölüyor doğuda, peki ne uğruna? askeri hareketler devam ediyor yıllardır, daha yirmili yaşlarında kaç insan ölüp gidiyor, cenazelerinde sloganlar atılıyor aileleri vatan uğruna öldü diye kendilerini avutuyor..ama değişen bir şey yok, sadece bu. yıllardır bu sorunu çözemeyen aciz bir devlet var, askerlerini canlı hedef olarak kullanan kafayı yemiş komutanlar var, yanlış yerlere yerleştilen mayınlar gibi aptal hatalardan ölen insanlar var..gidip düşmanla çatışmak değil sadece askerlik, ne yazık ki biraz önce saymış olduğum gibi gerçekler de var. çok açık söylüyorum, ben olsam oğlumu bile bile ölüme göndermem, gönderemem, daha doğrusu göndermek istemem. ama yapacak bir şey yok. vicdani rettini açıklamak ise ayrı bir cesaret gerektiren bir şey zaten..ne olursa olsun bu hak tanınmalıdır insanlara, her birey askerliğe gidip gitmeme konusunda kendi hür iradesiyle karar verebilmelidir. kaldı ki bir önceki girdide belirtilen hukuki ret gerçekten de mantıklı bir uygulama olacaktır, maaş bağlanması, erken emeklilik vs. bir de bazı ülkelerde askere gitmek istemeyen vatandaşlara devlet zorunlu kamu hizmeti görevi verir, bunu da reddedenlere ise “total ret”çi denir.
doğru önermedir. aslında aşk zaten bir süre sonra eskisi gibi kalmaz da, aradaki tüm ilişkinin bir alışkanlığa dönmesi bitirir olayı. aşk ölmüşse sevgiliysen ayrılırsın, evliysen alışırsın. ama ortak bir yaratınızın, bir çocuğunuzun olması bile tek başına tüm bunlara değer olabilir.
mariomusunsen gibi bir acemiye bile her defasında yenildiğim oyundur. yok abi, bu kadar mı beceriksiz olur bir insan ya.
izlediğim iki diziden biridir. ama 2-3 bölüm geriden gelmekteyim, bugün de izleyemedim. yanlışlıkla spoiler görücem diye de tırstım başlığa tıklarken.
artvinin en güzel ilçesidir. lazı, gürcüsü, ermenisi boldur. insanları çok farklıdır arhavinin, açık görüşlüdürler bir kere. doğası zaten tartışılmaz, doğal güzellik olarak türkiyenin en güzel yeridir bence. kesinlikle gidilip görülmelidir. mençuna şelalesi, çiftekemer köprüsü gezilmelidir. kafkasöre çıkılıp derin derin nefes alınmalıdır. yaylalardan bulutlara bakılmalıdır. hamsi ve mısır ekmeğinin yanında minci, dudeyi, kapçoni mçkudi, paponi yenmelidir.
dinlemesi pek keyifli gruptur. 27 mayısta otto santralde konserleri vardır. bilet 20 tl imiş.
derinden bir "hassiktir lan" çekilmesi gereken sözdür.
olmayan şeydir. olmamalıdır yani. ideal kız profiliymiş, ideal erkek profiliymiş.. platonun idealar dünyasında mı yaşıyoruz afedersiniz?
yani ideal kız profiliniz olmasın demiyorum, olsun tabi-ne işe yarayacaksa- ama günümüzün olmasın. genelleme falan.
yani ideal kız profiliniz olmasın demiyorum, olsun tabi-ne işe yarayacaksa- ama günümüzün olmasın. genelleme falan.
tam adı martini-henry olan uzun menzilli bir tüfek. drama köprüsünden bildiğimiz debreli hasanın tüfeğidir ayrıca.
"sevdan ki yakıcı bir kuştur yüreğimde
gümbürder zulme karşı kan gibi
ölürsem dağlar için ölürüm ferhat
kalırsam vuruşkan şahan gibi."
başlığı olmasına biraz şaşırdığım ve çokça sevindiğim şairdir. şiirleri mayıs yayınları tarafından "sevdadır" başlığı altında yayımlanmıştır. içinde iki adet de düzyazısı bulunmakta, ikisi de birbirinden güzel.hele "beyaz ölüm kuşları" diye oldukça uzun bir şiiri vardır ki..ama kitabı bulmak biraz zor, ben istanbulu aradım taradım ve sonunda son kalan iki kitabı almıştım zamanında. ama belki şuanda yeniden basılmıştır, bulmak daha kolaydır. bir de her sene anısına düzenlenen, jürisinde haydar ergülen, orhan alkaya gibi isimlerin bulunduğu "arkadaş zekai özger şiir ödülü" vardır.
gümbürder zulme karşı kan gibi
ölürsem dağlar için ölürüm ferhat
kalırsam vuruşkan şahan gibi."
başlığı olmasına biraz şaşırdığım ve çokça sevindiğim şairdir. şiirleri mayıs yayınları tarafından "sevdadır" başlığı altında yayımlanmıştır. içinde iki adet de düzyazısı bulunmakta, ikisi de birbirinden güzel.hele "beyaz ölüm kuşları" diye oldukça uzun bir şiiri vardır ki..ama kitabı bulmak biraz zor, ben istanbulu aradım taradım ve sonunda son kalan iki kitabı almıştım zamanında. ama belki şuanda yeniden basılmıştır, bulmak daha kolaydır. bir de her sene anısına düzenlenen, jürisinde haydar ergülen, orhan alkaya gibi isimlerin bulunduğu "arkadaş zekai özger şiir ödülü" vardır.
katılmak istesem de, aynı gün bir arkadaşımın doğum günü olduğu için katılamayacağım zirvedir.
aslında şaraptan çok rakı ve bira insanıdır da kendisi, şu sıralar pek içmemekte. benim gibi. adamakıllı oturup rakı içmeyi özledim be kadın!
bir zamanlar "sosyal bilimler üniversitesi" olarak tanınan ve bu konuda gerçekten iyi olan üniversite. ne yazık ki önceki girdilerde de belirtildiği gibi, artık bu kimliğini kaybetmek için elinden geleni yapıyor. her özel okul birer ticarethanedir, ama az ama çok. bilgi üniversitesi de böyle, ama verdiği akademik eğitimle diğer özel okullardan ayrılıyor-du. özgürlükçü mü gözüküyor? evet. elbetteki bize sağladığı sadece ikiyüzlü "liberal" özgürlükler. işten çıkarmalar, sendika karşıtı tutumlar, bilimsel üretimin düşmesi ve daha çok para getiren piyasaya yönelik bölümlerin açılması,ekonomi politik ve toplum felsefesi gibi bir bölümün- ki bana kalırsa harika bir bölümdür, sistemin desteklediği matematiksel işlemlere indirgenmiş ekonomi anlayışının dışındadır- kapatılması üniversitenin nereye gittiğini göstermekte. elbette ki öğrenciler olarak buna karşı sesimizi yükseltiyoruz, sürecin sonunda ne elde edebileceğiz göreceğiz bakalım.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?