deneysel bir çalışma olmuş. neden bu cümle seçildi hala anlayabilmiş değilim ama, kafa yormamak gerek.
şu anda moralime sıçan derstir. kalmışım lan. şoklardayım. okuyoruz işte daha ne yapacaz? ilk dönem a gelip bu dönem f gelmesi nasıl bir şeydir ya? ah ulan yücel hoca, yaktın beni.
sözlüklerde durmadan türetilen insan modellerinden biridir. marka giyer çakma solcu derler, eski giyer çakma solcu derler, parka giyer çakma solcu derler.
tereddütsüz okuduğum en iyi romanlar arasına koyabileceğim bir başyapıt.
keskin bir kitap ulysses, çoğu insanın "akıcılık"la bağdaştırdığı yumuşak geçişler yok bu kitapta. romanın üslubundan ve bu üsluptan dolayı oluşan alışılmadık seyrinden ötürü, çoğu kişi tarafından sevilmeyebilir veyahut tamtersine yüceltilebilir. elbette ki tüm iyi yazarlar kendilerine özgü bir dil oluştururlar, ama james joyceun biçemi için "kendine özgü" demek yetersiz kalır. kendi geliştirdiği "bilinç akışı" tekniği kitabın bazı bölümlerinde kendini daha çok hissettiriyor. romanın geleneksel yapısına nazaran daha şiirsel olan bu duraklar, sıradışı sözcük diziniyle dili zorluyor, okuyucuyu zorluyor ve bence insanın bu romanı okurken aldığı hazzı doruk noktasına çıkartıyor. ve dediğim gibi, çoğu romandan ve hatta "roman" denen şeyden çok farklı olduğu için illa ki de "anlamak"tan geçmiyor bu kitabın okuyucuya verdikleri.
okuyun, en kötü ihtimalle sadece beğenmemiş olursunuz.
keskin bir kitap ulysses, çoğu insanın "akıcılık"la bağdaştırdığı yumuşak geçişler yok bu kitapta. romanın üslubundan ve bu üsluptan dolayı oluşan alışılmadık seyrinden ötürü, çoğu kişi tarafından sevilmeyebilir veyahut tamtersine yüceltilebilir. elbette ki tüm iyi yazarlar kendilerine özgü bir dil oluştururlar, ama james joyceun biçemi için "kendine özgü" demek yetersiz kalır. kendi geliştirdiği "bilinç akışı" tekniği kitabın bazı bölümlerinde kendini daha çok hissettiriyor. romanın geleneksel yapısına nazaran daha şiirsel olan bu duraklar, sıradışı sözcük diziniyle dili zorluyor, okuyucuyu zorluyor ve bence insanın bu romanı okurken aldığı hazzı doruk noktasına çıkartıyor. ve dediğim gibi, çoğu romandan ve hatta "roman" denen şeyden çok farklı olduğu için illa ki de "anlamak"tan geçmiyor bu kitabın okuyucuya verdikleri.
okuyun, en kötü ihtimalle sadece beğenmemiş olursunuz.
malumunuz son yıllarda artan kutuplaşmayla birlikte hiç olmadığı kadar çoğunlukçu bir yapıya bürünen meclistir. aslında meclis değil seçimin kendisi öyle. şimdi eskiden sağ partilere oy verenler akpye, sol partilere oy verenler de chpye. mhp kemiklemiş kitlesini koruyor. meclise daha farklı bir muhalefet getirebilecek olan bağımsızlar güçlendi, büyük oranda bir ulusun temsili olarak. ama elbette ki şu seçim barajı yüzünden halkın tüm kesimlerinin temsili diye bir olay söz konusu bile değil. ben zaten tbmmdeki "danışıklı dövüş"e bel bağlayanlardan değilim de, mecliste çoğulcu demokrasi görmek türkiye adına iyi olurdu tabii..
mhp’nin milletvekili sayısı 53’e düştü. bağımsız milletvekili sayısı 36 oldu.yani;
akp %49,9 milletvekili sayisi:326
chp %25,9 milletvekili sayisi:135
mhp %12,9 milletvekili sayisi:53
bdp bagimsiz 6,6 milletvekili sayisi:36
akp %49,9 milletvekili sayisi:326
chp %25,9 milletvekili sayisi:135
mhp %12,9 milletvekili sayisi:53
bdp bagimsiz 6,6 milletvekili sayisi:36
mersin milletvekilidir.
gene aptal aptal konuşuyor tvde. çok fena sinirlerimi bozuyor bu kadın ya, bir tane çakasım geliyor resmen izlerken.
meclise girmesine en çok sevindiğim insandır herhalde.
aslında çok iyi şiirleri olan şair, ama bir türlü ısınamadım ben kendisine nedense. ayrıca arkadaş zekai özger şiir ödülünün jürilerinden biridir. nazım hikmet akademisi edebiyat bölümünde de ders veriyor galiba.
varoluşçuluktur.
şuanda beni geberten ağrıdır. dün duştan çıkınca kesin rüzgar yedim oturduğum yerde, de bu kadar ağrıtır mı be? ölüyorum lan, ağrı kesici aldım ilaç sürdüm geçmiyor geçmiyor. komşu sıcak havlu mavlu bişeyler dedi onu yapıcam şimdi. hadi bismillah.
biricik semtimdir. uzak kalınca özlediğim, yaşamak istediğim yegane yerdir.
taksime göre pahalıdır, ama taksimden bin kat daha iyidir. insanları daha güzeldir, daha düzenlidir, taksimdeki gibi dükkanlar silsilesi ve barlar iç içe geçmemiştir, kaldı ki zaten barları daha kalitelidir. evet çoğu gece 2de kapatır ama 3-4e kadar takılmanız da gayet mümkün tabii ki. shaftın olduğu sokakta mesela. modasıyla, bahariyesiyle, barlar sokağıyla, balıkçılar çarşısıyla, sanatkarlar sokağıyla kadıköy hep samimi gelmiştir bana. ne bileyim bir kere denizi vardır, geceleyin kopkop minibüsleri, o minibüslerin yanında yolcuları bekleyen çaycılar, köfteciler vardır. yeldeğirmeninin kiliseleri, sinagogları-tabii artık hiçbir iş yaramayan- arnavut kaldırımları vardır. sadece ruhtım caddesinin o ara sokakları hakikaten berbat o ayrı. sıraselvilerin daha varoş versiyonu gibi bir şey orası.
taksime göre pahalıdır, ama taksimden bin kat daha iyidir. insanları daha güzeldir, daha düzenlidir, taksimdeki gibi dükkanlar silsilesi ve barlar iç içe geçmemiştir, kaldı ki zaten barları daha kalitelidir. evet çoğu gece 2de kapatır ama 3-4e kadar takılmanız da gayet mümkün tabii ki. shaftın olduğu sokakta mesela. modasıyla, bahariyesiyle, barlar sokağıyla, balıkçılar çarşısıyla, sanatkarlar sokağıyla kadıköy hep samimi gelmiştir bana. ne bileyim bir kere denizi vardır, geceleyin kopkop minibüsleri, o minibüslerin yanında yolcuları bekleyen çaycılar, köfteciler vardır. yeldeğirmeninin kiliseleri, sinagogları-tabii artık hiçbir iş yaramayan- arnavut kaldırımları vardır. sadece ruhtım caddesinin o ara sokakları hakikaten berbat o ayrı. sıraselvilerin daha varoş versiyonu gibi bir şey orası.
küçükken hastası olduğum dizidir. bir zamanlar çok güzel kadındı bu lucy lawless..şimdi yaşlandı tabii. 3 tane de çocuğu varmış, ilk çocuğunu 19 yaşındayken doğurmuş.
tam adı eric john ernest hobsbawm olan ingiliz marksist tarihçi. bugün itibariyle 94 yaşını bitirdi kendisi. üstelik hala daha çalışıyor adam, "how to change the world: tales of marx and marxism" adlı en son kitabı bu sene çıktı. toplam 30 adet yayınlamış kitabı ve tonlarca da makalesi vardır. bana göre kesinlikle çağımızın en iyi tarihçilerinden ve en büyük isimlerindendir.
burdan bakıldığında muhteşem bir icatmış gibi duran korunma yöntemidir. virüslere karşı daha iyi koruma sağlıyormuş. vajinanın dıştaki yüzeyini de koruduğu için hpvden korunmak için baya etkili bir yöntem. bir de erkek prezervatifine göre daha kalın olmasına rağmen ilişki kalitesini daha az etkilediği söyleniyor. kadın inisiyatifi ele alabiliyor bir kere. "maskeyle gül koklamak" istemeyen erkeklerin sayısı hiç de az olmadığı için, kadınlar için baya iyi bir şey bu. bir de ilişkiden saatler önce takılabiliyormuş, sevişmenin ortasında " ay dur şu prezervatifi takayım" duraklaması pek iyi bir şey değil tabii. ama bunu da takması baya zahmetli bir iş gibi duruyor. fazla yaygınlaşmaz herhalde.
84 çıkışlı bir king crimson albümü. albümle aynı adı taşıyan ilk şarkı pek güzeldir. sözlerini de yazayım:
she is susceptible
he is impossible
they have their cross to share
three of a perfect pair...
he has his contradicting views
she has her cyclothymic moods
they make a study in despair
three of a perfect pair...
one
one too many
schizophrenic tendencies
keeps it complicated
keeps it agggravated
and full of this hopelessness
what a perfect mess...
she is susceptible
he is impossible
they have their cross to share
three of a perfect pair...
he has his contradicting views
she has her cyclothymic moods
they make a study in despair
three of a perfect pair...
one
one too many
schizophrenic tendencies
keeps it complicated
keeps it agggravated
and full of this hopelessness
what a perfect mess...
hakettiği değeri göremeyen muhteşem proggressive rock grubu. in the court of the crimson king ve red albümleri kesinlikle dinlenmelidir, onun dışında three of a perfect paire ayrı bir düşkünlüğüm vardır benim.
"yürü be anonymous" dedirten olaydır. cesur yeni dünya veya 1984 gibi kitaplarda anlatıldığı üzere eğer otorite teknolojiyi bir baskı aracı olarak kullanacaksa-ki kullanıyor- buna aynı alanda bir karşılık verilmelidir. egemen güçlerin kendi lehlerine böylesine verimli kullandığı yeni alanları biraz olsun kendi lehimize çevirmek ve mücadelenin bir parçası haline getirmek kaçınılmaz bir şeydir 21. yüzyılda.
“banka kurmanın yanında banka soymak nedir ki?” sözünün sahibi. ki bu söz sponsoru koç olan iksv istanbul bienalinin afişlerini süslediğinde baya sinirlendiğimi anımsıyorum.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?