niçe öğretisi.kısaca karşı taraf üstünde güç kurma,onu ele geçirme,karşında zayıf düşürme,üstünde hak elde etme isteği olarak tanımlanabilir.
(modern psikoloji bunu yetersiz bulmakta)
istenç; iradedir.
o halde bu bilinçli olarak yapılıyor gibi algılanabilir.
oysa niçe; tan kızıllığında bir çok yerdede belirtitği gibi bunun bilinç altı oluşuna inanmaktaydı.
sessizsiniz,
bu hiçliğin tanımı değil
yok olanlar hiçliği içerken kurtuluşu anlatır.
bu daha çok bağlanma
neye?
boşluğa diyor bilge
bilge boşluğu yanlış anladı
ya sen?
sen "hiç" anlamadın....
meydanlara dökülün
hepiniz
eylem içinde ölmek
yastıklar içindeki anlamsızlığı hafifletir
hadi hafifleyin..
susun
susun
böylece konuşmayı öğrenin diyor düşünür.
bunu anlıyor musun?
bu hiçliğin tanımı değil
yok olanlar hiçliği içerken kurtuluşu anlatır.
bu daha çok bağlanma
neye?
boşluğa diyor bilge
bilge boşluğu yanlış anladı
ya sen?
sen "hiç" anlamadın....
meydanlara dökülün
hepiniz
eylem içinde ölmek
yastıklar içindeki anlamsızlığı hafifletir
hadi hafifleyin..
susun
susun
böylece konuşmayı öğrenin diyor düşünür.
bunu anlıyor musun?
max stirner’in söylediği bir sözcük, bir düşünce ve bir kavramdır; söylemek istediği ise, ne bir sözcük, ne bir düşünce ne de bir kavramdır. stirner’in söylediği söylemek istediği değildir ve söylemek istediği söylenemez. (max stirner: parerga. kritiken. repliken. lsr-verlag, s. 149)
biricik bir sözcüktür ve bir sözcüğün altında düşünülecek bir şey olmalıdır, bir sözcük düşünce içermelidir. oysa biricik düşüncesiz bir sözcüktür, düşünce içermez. (max stirner: parerga. kritiken. repliken. lsr-verlag, 1986, s. 152)
kafanda hortlaklar var; sen kaçıksın be adam! kafasında büyük şeyler ve tanrılar dünyası kuran ve kurduklarına da inanan sen, hayaletler ülkesi kurup kendini onlara karşı vazifelendiriyorsun, oysa o, sana el sallayan bir idealdir. senin saplantın var! şaka ya da mecaz yaptığımı sanma, yüksekliklere tutunanları, insanların büyük çoğunluğunu, neredeyse dünyadaki tüm insanları kararsız deliler olarak görüyorum, tımarhanelik deliler. s 46.
benim soyum benim, ben normsuz, yasasız ve örneksizim. (s. 200)
benden aşağı her gerçeği beğenirim ; benden yüksek ve ona göre yaşamam gereken bir gerçekse tanımıyorum. bence gerçek yoktur, çünkü hiçbir şey benden üstün değildir! (s. 399)
biricik bir sözcüktür ve bir sözcüğün altında düşünülecek bir şey olmalıdır, bir sözcük düşünce içermelidir. oysa biricik düşüncesiz bir sözcüktür, düşünce içermez. (max stirner: parerga. kritiken. repliken. lsr-verlag, 1986, s. 152)
kafanda hortlaklar var; sen kaçıksın be adam! kafasında büyük şeyler ve tanrılar dünyası kuran ve kurduklarına da inanan sen, hayaletler ülkesi kurup kendini onlara karşı vazifelendiriyorsun, oysa o, sana el sallayan bir idealdir. senin saplantın var! şaka ya da mecaz yaptığımı sanma, yüksekliklere tutunanları, insanların büyük çoğunluğunu, neredeyse dünyadaki tüm insanları kararsız deliler olarak görüyorum, tımarhanelik deliler. s 46.
benim soyum benim, ben normsuz, yasasız ve örneksizim. (s. 200)
benden aşağı her gerçeği beğenirim ; benden yüksek ve ona göre yaşamam gereken bir gerçekse tanımıyorum. bence gerçek yoktur, çünkü hiçbir şey benden üstün değildir! (s. 399)
max stirnerden:
biricik ve mülkiyeti
ben ve hiç
benim yetkim
meselemi hiçe bıraktım
«cinler yaşıyor!» dünyaya şöyle bir göz gezdir ve söyle, her nesnenin içinden bir cin seni seyretmiyor mu. şu ufacık ve sevimli çiçekten gelen ses, ona bu muhteşem güzellikteki şekli veren yaradanın sesidir; yıldızlar, kendilerini dizen tinin haberini müjdeliyor, dağların tepelerinden aşağıya doğru yücelik tini esiyor, çağlayan sular özlemin tinini haber ediyor ve - insanların ağızından milyonlarca hayalet konuşuyor. isterse bütün bu dağlar çöksün, çiçekler solsun, yıldızlar dünyası yıkılsın, insanlar ölsün - nedir görünürdeki bu cisimlerin batması? göze görünmeyen tin ebedi olandır! (s. 37)
tanrının da insanlığın da işi kendilerine dayanmaktadır, kendileridir. benim meselem de benim. tanrı gibi her şey ve hiçim, biriciğim.
eğer tanrı ve insanlık, sizlerin de doğruladığı gibi, bir bütünlük iseler, benim de onlardan eksik bir yanım yok ve "boş" olduğuma dair bir şikayetim de yok. ben hiçim derken, boş olduğumu söylemiyorum, bizzat yaratıcı bir hiçim, bir yaratıcı olarak her şeyi yaratan bir hiç.
tepeden tırnağa kadar benim olmayan her işe uğurlar olsun! sizce benim işim en azından "iyi bir iş" olmalıdır? nedir iyi iş, kötü iş! işim demek zaten ben demekim. ve ben ne iyiyim, ne de kötü. iyinin de kötünün de benim için hiç bir anlamı yoktur. tanrının işi, insanlığın işi, gerçeğin işi, iyinin işi, doğrunun işi, özgürlüğün işi ve daha niceleri. bunların hiçbiri benim işim değildir, benim işim sadece benim olandır ve o genel değil, biriciktir, benim gibi.
hiçbir şey benden üstün değildir! (s. 5)
biricik ve mülkiyeti
ben ve hiç
benim yetkim
meselemi hiçe bıraktım
«cinler yaşıyor!» dünyaya şöyle bir göz gezdir ve söyle, her nesnenin içinden bir cin seni seyretmiyor mu. şu ufacık ve sevimli çiçekten gelen ses, ona bu muhteşem güzellikteki şekli veren yaradanın sesidir; yıldızlar, kendilerini dizen tinin haberini müjdeliyor, dağların tepelerinden aşağıya doğru yücelik tini esiyor, çağlayan sular özlemin tinini haber ediyor ve - insanların ağızından milyonlarca hayalet konuşuyor. isterse bütün bu dağlar çöksün, çiçekler solsun, yıldızlar dünyası yıkılsın, insanlar ölsün - nedir görünürdeki bu cisimlerin batması? göze görünmeyen tin ebedi olandır! (s. 37)
tanrının da insanlığın da işi kendilerine dayanmaktadır, kendileridir. benim meselem de benim. tanrı gibi her şey ve hiçim, biriciğim.
eğer tanrı ve insanlık, sizlerin de doğruladığı gibi, bir bütünlük iseler, benim de onlardan eksik bir yanım yok ve "boş" olduğuma dair bir şikayetim de yok. ben hiçim derken, boş olduğumu söylemiyorum, bizzat yaratıcı bir hiçim, bir yaratıcı olarak her şeyi yaratan bir hiç.
tepeden tırnağa kadar benim olmayan her işe uğurlar olsun! sizce benim işim en azından "iyi bir iş" olmalıdır? nedir iyi iş, kötü iş! işim demek zaten ben demekim. ve ben ne iyiyim, ne de kötü. iyinin de kötünün de benim için hiç bir anlamı yoktur. tanrının işi, insanlığın işi, gerçeğin işi, iyinin işi, doğrunun işi, özgürlüğün işi ve daha niceleri. bunların hiçbiri benim işim değildir, benim işim sadece benim olandır ve o genel değil, biriciktir, benim gibi.
hiçbir şey benden üstün değildir! (s. 5)
gülmek mi?
onlardan utanıyorum.
bu benim sağduyum.
onlardan utanıyorum.
bu benim sağduyum.
aslında özü tekrar düşününce;
"çevresel faktörlerden arındırdığın kadardır" demek uygun gibi.
oysa bu oluşum öyle içselleşmiştir ki;
"ben" denilen herşey sığ göllerde boğulur.kanlı gözyaşları bundan.
bundna her düştüğümde aynı diz ve yara!
yüzyıllardır insanlık hala aynı tecrübeleri etmekten bıkmadı mı?
"çevresel faktörlerden arındırdığın kadardır" demek uygun gibi.
oysa bu oluşum öyle içselleşmiştir ki;
"ben" denilen herşey sığ göllerde boğulur.kanlı gözyaşları bundan.
bundna her düştüğümde aynı diz ve yara!
yüzyıllardır insanlık hala aynı tecrübeleri etmekten bıkmadı mı?
(bkz: hiç)
hiç; türkçeden dolayı yokluğu anlatır.bu kelimelerin hükmünden.
oysa başlı başına bir karşı duruş;
süperegonun kurtuluşu ancak bu ritüelle vücut bulur!!
nihilizm
oysa başlı başına bir karşı duruş;
süperegonun kurtuluşu ancak bu ritüelle vücut bulur!!
nihilizm
putların batışı
nasıl felsefe yapılır çekiçle
ı
yüzelli sayfa bile tutmaz bu yazı; sesi şen ve uğursuz tınlar, gülen bir cindir, –öyle kısa zamanda yazılmıştır ki, kaç günde olduğunu söylemeye utanırım. öbür kitaplardan apayrıdır o: daha özlüsü, daha bağımsızı, daha yıkıcısı, daha... hayını yazılmamıştır hiç. gözlerimin önünde herşeyin nasıl başaşağı durduğunu şöyle kabataslak anlayabilmek için, bu kitabı okumaya girişmelidir. başlığındaki put sözcüğü, şimdiye dek "doğru" dedikleri şeydir düpedüz. putların batışı, açıkçası: eski doğruların sonu geldi.
ıı
bir tek gerçek, bir tek ülkü yoktur ki, bu yazıda değinilmiş olmasın (–değinmek: amma da saygılı, edebli bir söz!...) ölümsüz putlar değil burada yalnız, en gençleri, dolayısıyla yanlışlıktan en çok beli bükülmüş olanları da. örneğin "çağcıl düşünceler". ağaçlar arasında büyük bir yeldir esen; yemişler-doğrular-dökülmektedir her yanda. pek bereketli bir güzün har vurup harman savurmasıdır bu: doğrulara çarpıp sendeler insan; üstüne basıp ezer kimini de, –öylesine sebildirler... insanın eline aldıklarına gelince, artık aralarında şüpheli birşey yoktur, kesinlemedir hepsi. "doğru"nun mihenk taşını ilk ben tutuyorum elimde, ben karar verebilirim ancak. sanki içimde ikinci bir bilinç büyüyüp gelişmiş; sanki "istem", şimdiye dek üzerinde aşağıya yuvarlandığı bayırı aydınlatmak istercesine bir ışık yakmış içimde... bayır, –doğruya giden yol koymuşlardı bunun adını... o "karanlık çaba" (ein guter mensch in seinem dunklem drange –ist sich des reschten weges wohl bewusst [iyi insan o karanlık çaba içinde –bilir doğru yolun ne olduğunu]. –goethe, 1. faust, gökyüzünde önoyun.) denen şeye artık paydos; doğru yolun en az farkında olan, o iyi insanın kendisiydi... şaka bir yana, doğru yolu, yokuş yukarı giden yolu benden önce kimse bilmiyordu: etkin üstüne umutlar, ödevler, oraya götürecek yollar ancak benimle başladı yeni baştan –ben onların muştucusuyum... bir yazgıyım işte bu yüzden de.–
not: ecco-homodan aldım.
nasıl felsefe yapılır çekiçle
ı
yüzelli sayfa bile tutmaz bu yazı; sesi şen ve uğursuz tınlar, gülen bir cindir, –öyle kısa zamanda yazılmıştır ki, kaç günde olduğunu söylemeye utanırım. öbür kitaplardan apayrıdır o: daha özlüsü, daha bağımsızı, daha yıkıcısı, daha... hayını yazılmamıştır hiç. gözlerimin önünde herşeyin nasıl başaşağı durduğunu şöyle kabataslak anlayabilmek için, bu kitabı okumaya girişmelidir. başlığındaki put sözcüğü, şimdiye dek "doğru" dedikleri şeydir düpedüz. putların batışı, açıkçası: eski doğruların sonu geldi.
ıı
bir tek gerçek, bir tek ülkü yoktur ki, bu yazıda değinilmiş olmasın (–değinmek: amma da saygılı, edebli bir söz!...) ölümsüz putlar değil burada yalnız, en gençleri, dolayısıyla yanlışlıktan en çok beli bükülmüş olanları da. örneğin "çağcıl düşünceler". ağaçlar arasında büyük bir yeldir esen; yemişler-doğrular-dökülmektedir her yanda. pek bereketli bir güzün har vurup harman savurmasıdır bu: doğrulara çarpıp sendeler insan; üstüne basıp ezer kimini de, –öylesine sebildirler... insanın eline aldıklarına gelince, artık aralarında şüpheli birşey yoktur, kesinlemedir hepsi. "doğru"nun mihenk taşını ilk ben tutuyorum elimde, ben karar verebilirim ancak. sanki içimde ikinci bir bilinç büyüyüp gelişmiş; sanki "istem", şimdiye dek üzerinde aşağıya yuvarlandığı bayırı aydınlatmak istercesine bir ışık yakmış içimde... bayır, –doğruya giden yol koymuşlardı bunun adını... o "karanlık çaba" (ein guter mensch in seinem dunklem drange –ist sich des reschten weges wohl bewusst [iyi insan o karanlık çaba içinde –bilir doğru yolun ne olduğunu]. –goethe, 1. faust, gökyüzünde önoyun.) denen şeye artık paydos; doğru yolun en az farkında olan, o iyi insanın kendisiydi... şaka bir yana, doğru yolu, yokuş yukarı giden yolu benden önce kimse bilmiyordu: etkin üstüne umutlar, ödevler, oraya götürecek yollar ancak benimle başladı yeni baştan –ben onların muştucusuyum... bir yazgıyım işte bu yüzden de.–
not: ecco-homodan aldım.
hey hüzün
beklemektesin gri bulutlar ardında!
yandıkça ben
bırakmaktasın yağmuru
ah işte bu yüzden kinim!
görüyorlar
bu yüzden hep koşuyor sanıyorlar
oysa bu bir bengi-dönüş!
bilmiyorlar, çürümeler ondan anlamsız!
post modernin çocukları
hüzün dediklerini tarihten alarak
mezarlarına aynı şeyi yazmakta
ve isimlerini anlamsız kılmakta
bırakıp gitmeli!
beklemektesin gri bulutlar ardında!
yandıkça ben
bırakmaktasın yağmuru
ah işte bu yüzden kinim!
görüyorlar
bu yüzden hep koşuyor sanıyorlar
oysa bu bir bengi-dönüş!
bilmiyorlar, çürümeler ondan anlamsız!
post modernin çocukları
hüzün dediklerini tarihten alarak
mezarlarına aynı şeyi yazmakta
ve isimlerini anlamsız kılmakta
bırakıp gitmeli!
şunu itiraf etmeli;
ilk defa yığınlar için felsefe yapan bu filozofun kötü olarak gösterilmeye çalışılması bir rastlantı mıdır?
ilk defa yığınlar için felsefe yapan bu filozofun kötü olarak gösterilmeye çalışılması bir rastlantı mıdır?
sistem
kapitalizm-sosyalizm-komünizm olarak devam eder.
özel mülkiyet örneğin kapitalizmde varken sosyalizmde yoktur.
ama hala bir devlet vardır.
komünizmde ise devlette yoktur!
kapitalizmin bir seviyesi değil evrilmesidir.
kapitalizm içinde komünizm diye bir seviye yoktur.
saygılar efendim.
kapitalizm-sosyalizm-komünizm olarak devam eder.
özel mülkiyet örneğin kapitalizmde varken sosyalizmde yoktur.
ama hala bir devlet vardır.
komünizmde ise devlette yoktur!
kapitalizmin bir seviyesi değil evrilmesidir.
kapitalizm içinde komünizm diye bir seviye yoktur.
saygılar efendim.
geçen gün şu yanlı gazete zamanda bir köşe yazısında aslında okudum ve şaşırdım.
tam olarak bu başlığı kastetmeselerde bununla övünüyor ve buna modernlik diyorlardı. modernlik!! ( şunu içten haykırıyorum;bu kapitalist modernizm ve onunla ilgili tüm pornografik değerler nasılda mide bulandırıcı! )
onlara göre;
kadınlar artık baş örtülerini vakkodan giyor, markalı ayakkabı giyorlar kapalı bile olsalarda, yada artık rock ve pop dinliyorlardı.kapalı sayısı azaldı bu hükümetle ve artık islami rejimler isteyenlerin sayısı azmış! yok ben yanlı dedim ya onu bir nebze olsun haklı çıkarmak için bu alıntıları yaptım...
bu yeni bir sınıf dogurdu. buna burjuvada diyor.
bu burjuvalar hem kapalı hemde markalılar yani oradaki deyimin bir açılımı.
peki neden bunun övünüyordu?
tabiki modernizmle islamı birleştirdiğini sana bu beyinsizler! tüm ideolojilerine lanet olsun. ben eğer islamı tam yaşıcaksam 11. yy gitmek isterdim! ilim ve bilimin edebiyatla pişirildiği fırınlardan çıkardı ekmekler.
dogunun batıya bilgeliği ile ezdiği yıllar!
bu oluşan yeni sınıf paralı bir sınıf ve ayrıca sözde;kapalı olmayanlara göre daha dindarlar.
makyaj doludur yüzleri ve altlarında hep jipleri.
şimdi bana diyecekler ne yani dindar bunu yapamaz mı?
tabi ki yapar. bunlarla uğraşçak ve bu tavırların bilinç altına inmek benim gibi bir madenci için sıkıcı.
işim sınıfla!
okuyucu;
bu sınıf korkutucu!en büyük nedeni bir tane daha eklenmiş olması! sürekli sınıflar arasında yeni sınıflar oluşuyor. bunu görebiliyor musun?
hayır ne olucak deme!!
artık paraya önem vermeyen zatların dahi ne koyu olduğuna bir bak.
mühürlerinde altın yaldızı görmüyor musun?
para; en adi şerefsiz! buz gibidir onun teri!
ne kafalarındaki örtüde ne jiplerindeyim. ne de villasında.
ah okuyucu, kırılganlıkla-bu tevekkül etmelerle nasıl dayanacak evde ninem.
sen onu boşver!!
sen-ben nasıl dayanıcaz. bu hiçbir doluluğu olmayan insanların emirlerine nasıl dayanıcaksın! bu hakkı kim veriyor!
bilginin ne zaman doğucağını soruşturdum kendi kendimde;
onun ütopya olduğunu söylediler.
nedeni insanmış.
insan; o en büyük duvar.
tam olarak bu başlığı kastetmeselerde bununla övünüyor ve buna modernlik diyorlardı. modernlik!! ( şunu içten haykırıyorum;bu kapitalist modernizm ve onunla ilgili tüm pornografik değerler nasılda mide bulandırıcı! )
onlara göre;
kadınlar artık baş örtülerini vakkodan giyor, markalı ayakkabı giyorlar kapalı bile olsalarda, yada artık rock ve pop dinliyorlardı.kapalı sayısı azaldı bu hükümetle ve artık islami rejimler isteyenlerin sayısı azmış! yok ben yanlı dedim ya onu bir nebze olsun haklı çıkarmak için bu alıntıları yaptım...
bu yeni bir sınıf dogurdu. buna burjuvada diyor.
bu burjuvalar hem kapalı hemde markalılar yani oradaki deyimin bir açılımı.
peki neden bunun övünüyordu?
tabiki modernizmle islamı birleştirdiğini sana bu beyinsizler! tüm ideolojilerine lanet olsun. ben eğer islamı tam yaşıcaksam 11. yy gitmek isterdim! ilim ve bilimin edebiyatla pişirildiği fırınlardan çıkardı ekmekler.
dogunun batıya bilgeliği ile ezdiği yıllar!
bu oluşan yeni sınıf paralı bir sınıf ve ayrıca sözde;kapalı olmayanlara göre daha dindarlar.
makyaj doludur yüzleri ve altlarında hep jipleri.
şimdi bana diyecekler ne yani dindar bunu yapamaz mı?
tabi ki yapar. bunlarla uğraşçak ve bu tavırların bilinç altına inmek benim gibi bir madenci için sıkıcı.
işim sınıfla!
okuyucu;
bu sınıf korkutucu!en büyük nedeni bir tane daha eklenmiş olması! sürekli sınıflar arasında yeni sınıflar oluşuyor. bunu görebiliyor musun?
hayır ne olucak deme!!
artık paraya önem vermeyen zatların dahi ne koyu olduğuna bir bak.
mühürlerinde altın yaldızı görmüyor musun?
para; en adi şerefsiz! buz gibidir onun teri!
ne kafalarındaki örtüde ne jiplerindeyim. ne de villasında.
ah okuyucu, kırılganlıkla-bu tevekkül etmelerle nasıl dayanacak evde ninem.
sen onu boşver!!
sen-ben nasıl dayanıcaz. bu hiçbir doluluğu olmayan insanların emirlerine nasıl dayanıcaksın! bu hakkı kim veriyor!
bilginin ne zaman doğucağını soruşturdum kendi kendimde;
onun ütopya olduğunu söylediler.
nedeni insanmış.
insan; o en büyük duvar.
"kir" başlı başına temizliği öven bir önyargıdır.
komünizmin hüküm sürdüğü ülke yoktur.çin örneği bir yanılgıdır. o sistem dünayda ilk uygulanandır. çalışana değer vermeyen bir sistem değildir komünizm...
kapitalizmin en ileri seviyesi değildir.
onun(komünizmin) hastalıklarıdan arınmış halidir.
sosyalizmin arada olmasının tek nedeni budur.(sosyalizmde devlet hala hastalık barındırır)
bunu anlamak için marksist yazılar okunmalı tabi, aksi halde bu kulaktan dolmalık son bulmayacak.
komünizmin(ki tam komünizm değildir, yeterli tarihi süreç yaşanmadı koşullardan dolayı) yok olma nedeni soğuk savaş döneminde olan adi propagandadır.
insanlıkla alakası olmayan bu "sosyal darwanizme" dair fikrim başka ne olabilir! küçüğü ezen sağduyudan uzak sistem; "neo liberalizm"
örneğin;
soğuk savaş döneminde abdde çıkan marchall planında (veya marchall yardımları olarak geçer kaynaklarda)sözde kişilere yardım yapıldı. ne için özgürlük,ezilmemek, onlara duyulan sevgi! öyle mi?
kişilere zamanı geçmiş süt tozu veren(aslında hayvan yiyeceğidir) onlara en adi malları kakalayan bu yardımlar bu devletlerin doğu bloğuna kaymasını engellemek için yapıldı.
abd tabiki soğuk savaş dönemini kazandı zira kapitalizmde sömüren sermaye sahibine çalışan dur demedikçe asla durmayacak ve sadece kar için devinimine devam edecektir.o kan içmekten bıkmaz!
kapitalizmle komünizme aynı kaptan bakan kişi;
asla olduğu zamanı algılayamayan kişidir.
yaşadığı zamanı en iyi çözümleyen kişiler tarihe geçecektir.
saygılar efendim.
kapitalizmin en ileri seviyesi değildir.
onun(komünizmin) hastalıklarıdan arınmış halidir.
sosyalizmin arada olmasının tek nedeni budur.(sosyalizmde devlet hala hastalık barındırır)
bunu anlamak için marksist yazılar okunmalı tabi, aksi halde bu kulaktan dolmalık son bulmayacak.
komünizmin(ki tam komünizm değildir, yeterli tarihi süreç yaşanmadı koşullardan dolayı) yok olma nedeni soğuk savaş döneminde olan adi propagandadır.
insanlıkla alakası olmayan bu "sosyal darwanizme" dair fikrim başka ne olabilir! küçüğü ezen sağduyudan uzak sistem; "neo liberalizm"
örneğin;
soğuk savaş döneminde abdde çıkan marchall planında (veya marchall yardımları olarak geçer kaynaklarda)sözde kişilere yardım yapıldı. ne için özgürlük,ezilmemek, onlara duyulan sevgi! öyle mi?
kişilere zamanı geçmiş süt tozu veren(aslında hayvan yiyeceğidir) onlara en adi malları kakalayan bu yardımlar bu devletlerin doğu bloğuna kaymasını engellemek için yapıldı.
abd tabiki soğuk savaş dönemini kazandı zira kapitalizmde sömüren sermaye sahibine çalışan dur demedikçe asla durmayacak ve sadece kar için devinimine devam edecektir.o kan içmekten bıkmaz!
kapitalizmle komünizme aynı kaptan bakan kişi;
asla olduğu zamanı algılayamayan kişidir.
yaşadığı zamanı en iyi çözümleyen kişiler tarihe geçecektir.
saygılar efendim.
tanışmaktan mutlu olduğum kişi.
birde bunun kaşar bir köpeği var pörtlek gözlü yılışıkmı yılışık. yatağı bana dar etsede acaip semptaik bir hayvan.
- indy köpeğin bokunu bulduk masa altında
+abi normal, onun olayı o!
- haa,,he,,, heheheh
gibi bir diyalog yaşamamıza neden olmuştur.
birde bunun kaşar bir köpeği var pörtlek gözlü yılışıkmı yılışık. yatağı bana dar etsede acaip semptaik bir hayvan.
- indy köpeğin bokunu bulduk masa altında
+abi normal, onun olayı o!
- haa,,he,,, heheheh
gibi bir diyalog yaşamamıza neden olmuştur.
sözlüğe yararım ne ölçüde oldugunu bilmiyorum,amacım burda bir seyler düşündürmek oldu hep,bunu yapabildiğime inanmıyorum,sözlüğe su andan sonra gercek bir yararım olabileceğine de.
(bkz: hoscakalın)
(bkz: hoscakalın)
inanın sözlüğe cok değer veriyor onu burda sevenler ve sevmeyenler var,diyorlar ki o ve arkadaslarının sözlüğe ne yararı varmış?
arkadaslar bir cok kişi müqüenin ayakalarıyla burda ayakta duruyor bunu bilin...
arkadaslar bir cok kişi müqüenin ayakalarıyla burda ayakta duruyor bunu bilin...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?