dedesi altan erbulak, babası rıza külegeç. hırsız-polis dizisinin oyuncularından.
ilk bölümlerdeki heyecanı süren lakin ’töre’ meselesini konu itibarıyla çokça abartıp, zannımca mardin ve yöresini fazlaca tefe koyan, cansu dere’nin güzelliğinin oyunculuktaki eğitimsizliğini perdeleyememeye başladığı yine de izlenebilir, vakit bulabildikçe izlediğim dizi. dizideki ’narin’ karakterini canlandıran boran’ın kız kardeşinin sözleri beni çok etkiliyor. duru bir kişiliğe ait özlü sözleri var.
geçen sezon asla kaçırmadığım; fakat son dört bölümdür izlemeye tahammül edemediğim, hele hele aksak ve çetesinin çiçekçi dükkanının altında açtıkları tünel ile o bölümü faciaya dönüştüren, bu kadar başarılı bir yapım nasıl böyle başarısızca harcanır? sorusunu sorduğum sanırım yakında temelli hoşçakal diyeceğim dizi.
haklarında olumsuz pek çok şey söylenip, yazılıp çizilmesine karşın; bir defasında bir tinercinin saldırısına uğradığımda çok yardımda bulunan; apartman hududuna hırsız dadandığında bir hafta süreyle ekipçe sokakta sabahlayan, şüpheli yakalanınca ’gönlünüz rahat olsun’ diyen, şahsıma hep iyi kalpli olanlarının denk düştüğü meslek grubunun insanları.
bir gece şirkette sabahlarken elektrikler kesildi. karanlıkta elektriklerin gelmesini beklerken, kapı çaldı. açtık. iki polis. binada hırsız varmış, ihbar aldık, ses duydunuz mu? dediler. yok, duymadık dedik. kapınızı kilitleyin, dikkat edin, bir şey olursa bizi arayın dediler. hırsızın nerede olduğu, silahlı olup olmadığı bilinmediği zifiri karanlık binada gözden yitip gittiler. zor iş, arkadaş dedirten meslek, diyebilirim.
googlede arama yaparken, ilk sıralarda karşıma ekşisözlük çıkmaktadır. tdkda ya da farklı sitelerde bulamadığım bir başlık hakkında pek çok defa faydalı olmuştur. dolayısıyla yazarı olduğum bilgi sözlükün böyle bir niteliği kazanıp; eşe dosta, internet kullanıcılarına fikir vermesini dilediğim, bu doğrultuda bilgi verici entrylerin de girmesini temenni ettiğim sevgili sözlük. adı üstünde, bilgi sözlük...
pek bir fayda sağlayamadığım, fayda sağlayanların da nasıl fayda sağladıklarını anlayamadığım, googlede arama yaparken sürekli karşıma çıktığı için sıklıkla ziyaret ettiğim; lakin dişe dokunur bir şey bulamayıp, her defasında boşu boşuna baktım, okudum yine dediğim site. belki ben de bir şey vardır, anlayanlar var galiba.
kırda, bayırda, piknikte huzur ararken, seyredilesi, yuvalarının kenarına ekmek kırığı atılası hayvancık. bereket timsalidir. evde karınca öldürmenin evin bereketini kaçıracağı inancı halk arasında yaygındır.
müzik hayatının ilk zamanlardaki tarzını kendime daha yakın bulduğum, kanımca; popüler müziğin diğer müzik türlerine soluk aldırtmadığı 90’lı yılların ortalarında, 2000’lerde müziği fazlaca popülerleşen; ancak tarzına en uzak duran şarkısı bile yeni yetme popçulara taş çıkartacak nitelikte olan, türk batı müziği’nin klasikleşmiş ismi. sen ağlama, gitme, gidiyorum, belalım, el gibi bin yıl geçse de aynı duygularla dinlenecektir. iyi ki var.
nedense hiç okumadığım, okuma hevesi duymadığım, kalem ustalığı takdir toplamış kadın yazar.
böylesi bir telif kanunu yasalaştığı takdirde varımı yoğumu kaybedeceğim olası vaziyet.
arap alfabesinin ilk harfi. elif harfi düz bir çizgi olduğundan ince, uzun boylu anlamına da gelir. islamiyet’in kutsal kitabı ’elif lam mim’ ile başladığı için islam dünyasınca çok önemsenen isimlerdendir. ayrıca türkler’in islamiyet’i kabul etmeleriyle birlikte anadolu kadınlarının da ismi olmuş ve kurtuluş savaşı’nda düşmana karşı, karda kışta cepheye cephanelik taşıyan türk kadını elif adıyla sembolleşmiştir. hatta fazıl hüsnü dağlarca’nın şiiri ’mustafa kemal’in kağnısı’ndaki türk kadını elif ismini almıştır. şiir şöyledir:
mustafa kemal’in kağnısı
yediyordu elif kağnısını
kara geceden geceden.
sanki elif elif uzuyordu, inceliyordu
uzak cephelerin acısıydı gıcırtılar
inliyordu dağın ardı, yasla
her bir heceden.
mustafa kemalin kağnısı derdi kağnısına
mermi taşırdı öteye, dağ taş aşardı.
çabuk giderdi, çok götürürdü elifçik
nam salmıştı asker içinde.
bu kez yine herkesten evvel almıştı yükünü
doğrulmuştu yola önceden önceden.
öküzleriyle kardeş gibiydi elif
yemezdi, içmezdi, yemeden içmeden onlar.
kocabaş, çok ihtiyardı, çok zayıftı
mahzundu bütün bütün sarıkız, yanı sıra
gecenin ulu ağırlığına karşı
hafiftiler, inceden inceden.
iriydi elif kuvvetliydi kağnı başında.
elma elmaydı yanakları, üzüm üzümdü gözleri
kınalı ellerinden rüzgar geçerdi daim;
toprak gülümserdi çarıklı ayaklarına
alın yeşilini kapmıştı, geçirmişti
niceden niceden.
durdu birden bire, kocabaş, ova bayır durdu
nazar mı değdi göklerden, ne?
dah etti, yok. dahha dedi, gitmez
ta gerilerden başka kağnılar yetişti geçti gacur gucur.
nasıl durur mustafa kemalin kağnısı.
kahroldu elifçik, düşünceden düşünceden
aman kocabaş, ayağını öpeyim kocabaş
süs beni, öldür beni, koma yollarda beni.
geçer, götürür ana, çocuk, mermisini askerciğin
koma yollarda beni, kulun köpeğin olayım.
bak hele üzerimden ses seda uzaklaşır
düşerim gerilere iyceden iyceden.
kocabaş yığıldı çamura
büyüdü gözleri büyüdü, yürek kadar
örtüldü gözleri örtüldü hep.
kalır mı mustafa kemalin kağnısı bacım
kocabaşın yerine koştu kendini elifçik
yürüdü düşman üstüne yüceden yüceden
fazıl hüsnü dağlarca
mustafa kemal’in kağnısı
yediyordu elif kağnısını
kara geceden geceden.
sanki elif elif uzuyordu, inceliyordu
uzak cephelerin acısıydı gıcırtılar
inliyordu dağın ardı, yasla
her bir heceden.
mustafa kemalin kağnısı derdi kağnısına
mermi taşırdı öteye, dağ taş aşardı.
çabuk giderdi, çok götürürdü elifçik
nam salmıştı asker içinde.
bu kez yine herkesten evvel almıştı yükünü
doğrulmuştu yola önceden önceden.
öküzleriyle kardeş gibiydi elif
yemezdi, içmezdi, yemeden içmeden onlar.
kocabaş, çok ihtiyardı, çok zayıftı
mahzundu bütün bütün sarıkız, yanı sıra
gecenin ulu ağırlığına karşı
hafiftiler, inceden inceden.
iriydi elif kuvvetliydi kağnı başında.
elma elmaydı yanakları, üzüm üzümdü gözleri
kınalı ellerinden rüzgar geçerdi daim;
toprak gülümserdi çarıklı ayaklarına
alın yeşilini kapmıştı, geçirmişti
niceden niceden.
durdu birden bire, kocabaş, ova bayır durdu
nazar mı değdi göklerden, ne?
dah etti, yok. dahha dedi, gitmez
ta gerilerden başka kağnılar yetişti geçti gacur gucur.
nasıl durur mustafa kemalin kağnısı.
kahroldu elifçik, düşünceden düşünceden
aman kocabaş, ayağını öpeyim kocabaş
süs beni, öldür beni, koma yollarda beni.
geçer, götürür ana, çocuk, mermisini askerciğin
koma yollarda beni, kulun köpeğin olayım.
bak hele üzerimden ses seda uzaklaşır
düşerim gerilere iyceden iyceden.
kocabaş yığıldı çamura
büyüdü gözleri büyüdü, yürek kadar
örtüldü gözleri örtüldü hep.
kalır mı mustafa kemalin kağnısı bacım
kocabaşın yerine koştu kendini elifçik
yürüdü düşman üstüne yüceden yüceden
fazıl hüsnü dağlarca
hayatında hiç yılan görmediği için bu cümleyi kurabilen insan modeli olsa gerek. ki yazarların yazdığından çıkardığım şudur ki; söz kayahana aittir. dolayısıyla savım kanıtlanmış gibi bir şeydir.
bir kadın sözlük yazarını, o dakika sözlüğü terk ettirmeye sebep olup, dünyadan soğutabilecek niyet.
hayatın kendisi...
tutamıyorum zamanı ile ilk kez dinlediğim, son albümü ile beğendiğim ve eurovisionda ülkemizi temsil etmesi vesilesiyle destek vereceğim popüler şarkıcı.
halini, derdini anlatamayan kişinin aklı salim söylediği son sözler.
ingiliz kraliyet ailesi.
çok yorgunken, mutluluk vericidir.
azeriler, güzel kadını ve yakışıklı erkeği yahşi olarak tarif ederler.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?