gokcen karan ile birlikte dinlendirici müzigiyle ada yayinda.
caminin altindaki tuvalet deligi yerine duvarina iseyen insanlarin yadirganacak eylemi.
(bkz: temizlik imandan gelir)
(bkz: temizlik imandan gelir)
- mod2: indie beyyy ehem öhöm ehem
- ind.: bilmiyorsaniz konsepti ögrenipte gelin leynnn
paattttt
- mod1: krizzz varrrrr
- cmhn: aha da kafasi yarildi
- ind.: bilmiyorsaniz konsepti ögrenipte gelin leynnn
paattttt
- mod1: krizzz varrrrr
- cmhn: aha da kafasi yarildi
orman bakani olup ormanlarin katledilmesine izin verecek kadar bakar kisi. bizlerin malini baskalarina peskes ceken ya da cektirtten kisiyi bakan yapan zihniyetin kemal abileri, corap fetistleri, ana sövücüleri, kic yalayici balyozculari vardir.
su hükümetin yaptigi her türlü ahlaksizligin, yolsuzlugun icersinde vicdanlara en dokunmasi gereken uygulamaya sahip kisidir.
bu dünyaya gecici olarak sinava geldigini ve sadece bunun icin yasamasi gerektigini zanneden güruha ait olan bakanin istanbul’un cigerlerinin talan edilmesindeki rolü su sekilde melih asik’in yazisinda anlatiliyor:
kanaltürk’te tuncay mollaveisoğlu’nun hazırladığı yolsuzluk ve yoksulluk adlı programın bu haftaki konusu "acaristanbul" idi... beykoz’daki orman yağması nasıl patladı? bunu kim gündeme getirdi? bir süredir merak ediyorduk... bu merakımızı programa katılan chp’li kemal kılıçdaroğlu giderdi... efendim tbmm’de plan ve bütçe komisyonu’nda orman bütçesi görüşülüyormuş. orman bakanı konuşurken sürekli havadan fotoğraf alarak istanbul ormanlarını kontrol ettiklerini, kaçak bir balkona bile göz yummadıklarını, hava fotoğraflarında görür görmez buldozerleri yollayarak kaçak balkonu yıktırdıklarını anlatıyor... istanbul ormanlarında azalma olmadığını söylüyor. o arada chp’li kumkumoğlu sorular sorarak bakan’ı sıkıştırıyor. bakan sıkışınca durumu kurtarmak için:
- acaristanbul’a orman memurları gitti ama ismet acar’ın silahlı adamları içeri almadılar, diyor...
gazeteciler bu sözlerden yola çıkarak konuyu büyütüyor... istanbul’daki orman yağması bu şekilde manşetlere tırmanıyor.
programa katılan eski orman müdürü ahmet başer, chp’li kılıçdaroğlu, mimar mücella yapıcı ve tuncay mollaveisoğlu, kanıtlar ortaya koyarak, orman bakanı osman pepe’nin bile bile, göre göre, orman yağmasına göz yumduğunu anlattılar. mollaveisoğlu bir yıl önce acaristanbul yağmasını gündeme getirmiş, kimse oralı olmamış. acarlar şirketi 150 bin metrekare orman kesmiş. ama sürekli hava fotoğraflarıyla ormanları denetleyen sayın osman pepe durumu fark etmemiş! programda ortaya çıkan tablo şuydu: organize yağma...
http://www.milliyet.com.tr/2006/12/06/yazar/asik.html
su hükümetin yaptigi her türlü ahlaksizligin, yolsuzlugun icersinde vicdanlara en dokunmasi gereken uygulamaya sahip kisidir.
bu dünyaya gecici olarak sinava geldigini ve sadece bunun icin yasamasi gerektigini zanneden güruha ait olan bakanin istanbul’un cigerlerinin talan edilmesindeki rolü su sekilde melih asik’in yazisinda anlatiliyor:
kanaltürk’te tuncay mollaveisoğlu’nun hazırladığı yolsuzluk ve yoksulluk adlı programın bu haftaki konusu "acaristanbul" idi... beykoz’daki orman yağması nasıl patladı? bunu kim gündeme getirdi? bir süredir merak ediyorduk... bu merakımızı programa katılan chp’li kemal kılıçdaroğlu giderdi... efendim tbmm’de plan ve bütçe komisyonu’nda orman bütçesi görüşülüyormuş. orman bakanı konuşurken sürekli havadan fotoğraf alarak istanbul ormanlarını kontrol ettiklerini, kaçak bir balkona bile göz yummadıklarını, hava fotoğraflarında görür görmez buldozerleri yollayarak kaçak balkonu yıktırdıklarını anlatıyor... istanbul ormanlarında azalma olmadığını söylüyor. o arada chp’li kumkumoğlu sorular sorarak bakan’ı sıkıştırıyor. bakan sıkışınca durumu kurtarmak için:
- acaristanbul’a orman memurları gitti ama ismet acar’ın silahlı adamları içeri almadılar, diyor...
gazeteciler bu sözlerden yola çıkarak konuyu büyütüyor... istanbul’daki orman yağması bu şekilde manşetlere tırmanıyor.
programa katılan eski orman müdürü ahmet başer, chp’li kılıçdaroğlu, mimar mücella yapıcı ve tuncay mollaveisoğlu, kanıtlar ortaya koyarak, orman bakanı osman pepe’nin bile bile, göre göre, orman yağmasına göz yumduğunu anlattılar. mollaveisoğlu bir yıl önce acaristanbul yağmasını gündeme getirmiş, kimse oralı olmamış. acarlar şirketi 150 bin metrekare orman kesmiş. ama sürekli hava fotoğraflarıyla ormanları denetleyen sayın osman pepe durumu fark etmemiş! programda ortaya çıkan tablo şuydu: organize yağma...
http://www.milliyet.com.tr/2006/12/06/yazar/asik.html
iyice kellestikten sonra "hocam, hayirli olsun" nerede ektirdin?" sorusunu yöneltecegim zattir.
dün itibariyle sözde kendi sinirlari icersinde bulunan bir ildeki tek hastanin a.qmus hayvanlarida bünyesinde bulunduran sehir. ne istedilerse bu ayilar sehrin tek hastanesinden.
kendi yararina olan bir kamu kurulusunu talan eden bu müsvettelere ne demeli...
cahil halki yillarca pkk diye uyutan bu demokrasi borazanlarina, yatirimsiz birakan devlete saygilarimi sunar ve herseyden önemli benim, annemin, babamin, kardesimin paralariyla yapilmis tüyü bitmemis yetimin hakki olan bu hastaneyi talan eder kokarca sürüsünün nadide parcalarina öpücüklerimi yollarim.
kendi yararina olan bir kamu kurulusunu talan eden bu müsvettelere ne demeli...
cahil halki yillarca pkk diye uyutan bu demokrasi borazanlarina, yatirimsiz birakan devlete saygilarimi sunar ve herseyden önemli benim, annemin, babamin, kardesimin paralariyla yapilmis tüyü bitmemis yetimin hakki olan bu hastaneyi talan eder kokarca sürüsünün nadide parcalarina öpücüklerimi yollarim.
psikolojik olarak bagimli yapan uyusturucu türü. süper neseli bir insan iken eksikliginde cekilemez, asosyallesmis, gözleri donuklasmis bir insana dönüsülebilir. denememek en iyisidir.
hasan pulur’un bugünkü yazisinda hakkinda güzel bir yazi yazdigi ve islamci mallara ve abcilere lafi gecirdigi yazi:
....
prof. fritz neumark adını hatırlayan var mı?
inşallah iktisat fakültesi öğrencileri hatırlamışlardır. hitler almanya’sı sırasında türkiye’ye kaçmış ve 1936’da istanbul üniversitesi iktisat fakültesi’nin kuruluşunda görev almış bir iktisatçı, bilim adamıdır.
1979 yılında istanbul’da yapılan bir toplantıya seksen yaşına rağmen kalkıp gelmiştir. erol manisalı’nın hocaları, onun öğrencileridir.
hocaların hocası bir gün şöyle demiş:
"içtenlikle itiraf edeyim ki, avrupalı türkleri sevmez, sevmesi de olanaksızdır. türk ve islam düşmanlığı yüzyıllardır hıristiyanların ve kilisenin içine işlemiştir."
işte sonuç ortada, daha da kim bilir neler var?
ama bizimkiler neredeyse paya’yı müslüman yapıp kelimeyi şahadet getirtecekler.
enayilik parayla değil ya!
http://www.milliyet.com.tr/2006/12/04/yazar/pulur.html
edit: kesinlikle türk ve islam düsmanligi avrupalinin cigerlerine kadar islemis. lakin ilginctirki dini itikadi (pek) olmayanlarinda bu daha azdir. en azindan kilisenin siyasetiyle zehirlenmemislerdir. avrupalinin kibri ise hirbir zaman bitmeyecektir. suan ki papada bu kibre sahiptir.
(bkz: böyyük bir devletiz biz)
....
prof. fritz neumark adını hatırlayan var mı?
inşallah iktisat fakültesi öğrencileri hatırlamışlardır. hitler almanya’sı sırasında türkiye’ye kaçmış ve 1936’da istanbul üniversitesi iktisat fakültesi’nin kuruluşunda görev almış bir iktisatçı, bilim adamıdır.
1979 yılında istanbul’da yapılan bir toplantıya seksen yaşına rağmen kalkıp gelmiştir. erol manisalı’nın hocaları, onun öğrencileridir.
hocaların hocası bir gün şöyle demiş:
"içtenlikle itiraf edeyim ki, avrupalı türkleri sevmez, sevmesi de olanaksızdır. türk ve islam düşmanlığı yüzyıllardır hıristiyanların ve kilisenin içine işlemiştir."
işte sonuç ortada, daha da kim bilir neler var?
ama bizimkiler neredeyse paya’yı müslüman yapıp kelimeyi şahadet getirtecekler.
enayilik parayla değil ya!
http://www.milliyet.com.tr/2006/12/04/yazar/pulur.html
edit: kesinlikle türk ve islam düsmanligi avrupalinin cigerlerine kadar islemis. lakin ilginctirki dini itikadi (pek) olmayanlarinda bu daha azdir. en azindan kilisenin siyasetiyle zehirlenmemislerdir. avrupalinin kibri ise hirbir zaman bitmeyecektir. suan ki papada bu kibre sahiptir.
(bkz: böyyük bir devletiz biz)
can dündarin bugünki yazisinda ayri bir acidan (vatikan ve iran) bakarak irdeledigi yazisi asagidadir:
cumhurbaşkanı cevdet sunay 1969da iranı ziyaret etti.
tahrana 13.00te indi. akşam şah pehleviyle yemek yiyecekti. ancak şah, beklenmedik bir jestle sunayı öğle yemeğine de davet etti.
gittiler.
pehlevi, yemek öncesi türkleri öven cümleler söyledikten sonra birden konuyu laikliğe getirdi ve dedi ki:
"laiklik belki türkiyenin kuruluş yılları için gerekliydi, ama artık bu ilkeyi aynı tonda devam ettirmenizin gerekliliğine inanmıyoruz. hatta laikliğin tüm islam âlemine zarar verdiğini gözlüyoruz. biz iranda din adamlarını paraya boğarak bu işi hallettik. sizin de laikliği bir anayasa kuralı olarak kullanmaktan vazgeçmenizi rica ediyorum."
sofradaki diplomatlar şaşkına döndüler. gözler sunaya çevrildi. cumhurbaşkanı şu cevabı verdi:
"türkiyedeki laiklik ne islam âlemine ne türklere zarar verir. laiklik din karşıtı bir ilke değildir. türkiyenin laiklik ilkesini terk etmesi düşünülemez. ama samimiyetinize güvenerek ben de size bir tavsiyede bulunacağım: iran ordusu görebildiğim kadarıyla size bağlıdır. yarın allah göstermesin size bir şey olursa bu ordu ertesi gün dağılır. size içten tavsiyem, bu orduyu bir an önce milletin ordusu haline dönüştürmenizdir."
bu konuşmaların sofrada estirdiği soğuk hava gezi boyunca sürdü.
10 yıl sonra şah iranı terk etmek zorunda kaldı. ardından sunayın tahmin ettiği gibi ordusu dağıldı. "paraya boğduğu" din adamları iktidara el koydu.
***
bu anıyı, dönemin dışişleri ortadoğu dairesi genel müdürü fahir alaçam aktarıyor ("dış politikamızın perde arkası", ed: turhan fırat, ümit, 2005).
ilginçtir, geçen hafta papa da romadan istanbula uçağına bindiğinde 37 yıl önce şahın söylediklerine benzer şeyler söyledi:
"atatürk, türkiyenin inşasında fransız anayasasını model almıştı. kamusal hayatı, geleneksel değerlerden tamamen ayıran laisizm çıkmaz sokaktır. dinsel ve kamusal alanların farkını ve özerkliğini, bu alanların aynı zamanda birlikte var olmasını ve birbirlerine karşı sorumluluğunu belirleyen bir tarzda laikliği yeniden tanımlamalıyız."
***
geçen hafta "din devleti" vatikandan gelen konuğuyla görüşen başbakan erdoğan dün bir başka "din devleti"ne, komşu irana gitti.
biri vatikan, diğeri iran...
biri hıristiyan, diğeri müslüman...
ikisi de türkiyenin laikliğini sorguluyor.
türkiye ise "yürümez" denilen bir ilkeyi 80 senedir sancılarla yürüterek, sadece bölgesine değil, dünyaya da örnek bir model sunuyor;
amerikadan iraka "iki cihan"da din fanatizminin yükseldiği bir dönemde, o fanatizme benzin döken papayı ilk kez bir camide ağırlayarak farkını ortaya koyuyor.
sorunları olsa da türkiye laikliği, yabana atılacak bir model değildir.
avrupa ne kadar dışlasa da, türkiye bu modeli demokratikleştirip "geleneksel değerler"iyle barıştırarak geliştirecek, sürdürecektir.
ve eminim ki yarın medeniyetler çatıştığında, dünya bu modele eskisinden daha çok ihtiyaç duyacaktır.
vatikandan irana kadar...
http://www.milliyet.com.tr/2006/12/04/yazar/dundar.html
cumhurbaşkanı cevdet sunay 1969da iranı ziyaret etti.
tahrana 13.00te indi. akşam şah pehleviyle yemek yiyecekti. ancak şah, beklenmedik bir jestle sunayı öğle yemeğine de davet etti.
gittiler.
pehlevi, yemek öncesi türkleri öven cümleler söyledikten sonra birden konuyu laikliğe getirdi ve dedi ki:
"laiklik belki türkiyenin kuruluş yılları için gerekliydi, ama artık bu ilkeyi aynı tonda devam ettirmenizin gerekliliğine inanmıyoruz. hatta laikliğin tüm islam âlemine zarar verdiğini gözlüyoruz. biz iranda din adamlarını paraya boğarak bu işi hallettik. sizin de laikliği bir anayasa kuralı olarak kullanmaktan vazgeçmenizi rica ediyorum."
sofradaki diplomatlar şaşkına döndüler. gözler sunaya çevrildi. cumhurbaşkanı şu cevabı verdi:
"türkiyedeki laiklik ne islam âlemine ne türklere zarar verir. laiklik din karşıtı bir ilke değildir. türkiyenin laiklik ilkesini terk etmesi düşünülemez. ama samimiyetinize güvenerek ben de size bir tavsiyede bulunacağım: iran ordusu görebildiğim kadarıyla size bağlıdır. yarın allah göstermesin size bir şey olursa bu ordu ertesi gün dağılır. size içten tavsiyem, bu orduyu bir an önce milletin ordusu haline dönüştürmenizdir."
bu konuşmaların sofrada estirdiği soğuk hava gezi boyunca sürdü.
10 yıl sonra şah iranı terk etmek zorunda kaldı. ardından sunayın tahmin ettiği gibi ordusu dağıldı. "paraya boğduğu" din adamları iktidara el koydu.
***
bu anıyı, dönemin dışişleri ortadoğu dairesi genel müdürü fahir alaçam aktarıyor ("dış politikamızın perde arkası", ed: turhan fırat, ümit, 2005).
ilginçtir, geçen hafta papa da romadan istanbula uçağına bindiğinde 37 yıl önce şahın söylediklerine benzer şeyler söyledi:
"atatürk, türkiyenin inşasında fransız anayasasını model almıştı. kamusal hayatı, geleneksel değerlerden tamamen ayıran laisizm çıkmaz sokaktır. dinsel ve kamusal alanların farkını ve özerkliğini, bu alanların aynı zamanda birlikte var olmasını ve birbirlerine karşı sorumluluğunu belirleyen bir tarzda laikliği yeniden tanımlamalıyız."
***
geçen hafta "din devleti" vatikandan gelen konuğuyla görüşen başbakan erdoğan dün bir başka "din devleti"ne, komşu irana gitti.
biri vatikan, diğeri iran...
biri hıristiyan, diğeri müslüman...
ikisi de türkiyenin laikliğini sorguluyor.
türkiye ise "yürümez" denilen bir ilkeyi 80 senedir sancılarla yürüterek, sadece bölgesine değil, dünyaya da örnek bir model sunuyor;
amerikadan iraka "iki cihan"da din fanatizminin yükseldiği bir dönemde, o fanatizme benzin döken papayı ilk kez bir camide ağırlayarak farkını ortaya koyuyor.
sorunları olsa da türkiye laikliği, yabana atılacak bir model değildir.
avrupa ne kadar dışlasa da, türkiye bu modeli demokratikleştirip "geleneksel değerler"iyle barıştırarak geliştirecek, sürdürecektir.
ve eminim ki yarın medeniyetler çatıştığında, dünya bu modele eskisinden daha çok ihtiyaç duyacaktır.
vatikandan irana kadar...
http://www.milliyet.com.tr/2006/12/04/yazar/dundar.html
siemens mobileyi satin aldiktan ve bilgi transferini sagladiktan sonra almanyadaki calisanlarinin cogunu cikarmayi kamuoyuna acikladigi icin almanya pazarini kaybettigi gibi alman hükümetinin, sendiklarinin tepkisini kendisine cekmis becermis. siemens ise bu satistaki sorumlugundan dolayi büyük elestirirelere maruz kalmistir. maliyetleri kismak icin kosullarin daha iyi oldugu ülkelere yatirim yapilmasinin olumsuz etilerinin ve ileri kapitalist ülklerinde küresellesme adi altinda artik kendilerinin de tehdit altinda bulundugunun gösteren en güzel örneklerden biri oldugunu kanitlamistir bu sirket.
(bkz: bumerang etkisi)
(bkz: bumerang etkisi)
gelmis gecmis en markaci papa. elbiselerini italyadaki bir sirkete yaptirirken, ayakkkabilarini pradadan satin alir. ipodlari vardir.
gülün yemekte görüsme talebini dünyevi oldugu gerekcesiyle reddetmis olmasina ragmen bütün din sömürgenleri gibi takkiye yapar.
din sömürgenligi mi sadece bizde yok alasi hristiyanlarda vardir anlayacaginiz. hsristiyanlardaki sömürgenligin basi ise papadir.
gülün yemekte görüsme talebini dünyevi oldugu gerekcesiyle reddetmis olmasina ragmen bütün din sömürgenleri gibi takkiye yapar.
din sömürgenligi mi sadece bizde yok alasi hristiyanlarda vardir anlayacaginiz. hsristiyanlardaki sömürgenligin basi ise papadir.
düsünsel islevselligin yani aklin ön plana cikarilamadan egolar arasi sarsintilarin yasandigi bir akil hastaliginin vatanseverlikle es güdülebilecegini gösteren saptama.
gecmiste yeteri kadar örnegi vardi. misal adolf hitler, cavuseski, yavuz sultan selim vs.
burada kastedilmek istenen esasinda belli zamanlar araliginda gerceklerle uyusmadan savunulan yurtseverliktir.
seriatci, sözde türban savunuculari, hayalperest sosyalistlerin, ab destekli liberallerin, kürt fasistlerinin türkiyedeki cumhuriyete saldirmalarinin da sembolidir.
onlar icin kibrisi, yurdunu savunan, gercek demoktasiyi istemekle beraber siyasal islamci tehlikenin esiginde laikligi savunan, abye müzakerelerinde kendi cikarini gözeten, camilerde sümüklü zirlayip hirkalariyla büyük bir gücün kicini yalamayanlar sizofrendirler.
kendileri icin bilmedikleri saplanmis olduklari türkiye vardir sadece. onun icin calisirlar.
atatürkün kurmus oldugu ilkelere dayali cumhuriyeti savunmak bastan basa bir sizofrenidir zaten.
bu ülkede kemalist veya atatürkcü olmak kurtulus savasi sirasinda isgalciler tarafindan aile büyüklerini tecavüzlerden, canlarindan kurtarmis icin atatürke ve onun ilkelerine sahip cikmak sizofrenidir.
en azililari karsitlari ise seriatci üffürükcüler, para karsiligi satilmislar, kürt fasistleri, halüsünasyon bagimlisi sosyalistler, sol gösterip sag vuranlardir.
allah akil fikri versin ne diyeyim.
gecmiste yeteri kadar örnegi vardi. misal adolf hitler, cavuseski, yavuz sultan selim vs.
burada kastedilmek istenen esasinda belli zamanlar araliginda gerceklerle uyusmadan savunulan yurtseverliktir.
seriatci, sözde türban savunuculari, hayalperest sosyalistlerin, ab destekli liberallerin, kürt fasistlerinin türkiyedeki cumhuriyete saldirmalarinin da sembolidir.
onlar icin kibrisi, yurdunu savunan, gercek demoktasiyi istemekle beraber siyasal islamci tehlikenin esiginde laikligi savunan, abye müzakerelerinde kendi cikarini gözeten, camilerde sümüklü zirlayip hirkalariyla büyük bir gücün kicini yalamayanlar sizofrendirler.
kendileri icin bilmedikleri saplanmis olduklari türkiye vardir sadece. onun icin calisirlar.
atatürkün kurmus oldugu ilkelere dayali cumhuriyeti savunmak bastan basa bir sizofrenidir zaten.
bu ülkede kemalist veya atatürkcü olmak kurtulus savasi sirasinda isgalciler tarafindan aile büyüklerini tecavüzlerden, canlarindan kurtarmis icin atatürke ve onun ilkelerine sahip cikmak sizofrenidir.
en azililari karsitlari ise seriatci üffürükcüler, para karsiligi satilmislar, kürt fasistleri, halüsünasyon bagimlisi sosyalistler, sol gösterip sag vuranlardir.
allah akil fikri versin ne diyeyim.
günde bir paket sigara icen tiryaki olarak saygi duyulmasi gereken kisilerdir. tiryakilerin kimsenin sagligina zarar getirmeye hakki yoktur. sigaranin kokusu bile bu insanlari rahatsiz edebildigi icin mekani terk etmek ya da sigarayi söndürmek daha saygi degerdir. sigara hakkini kullaniyorum diyerekten bundan hoslamayanlari rahatsiz etmeye bir tiryaki olarak yüzümüz olamaz, olmamalidir da.
milliyet gazetesinde gecen bir habere göre londradaki madame tussauds müzesinde calisan bryan boniface isimli kisinin geceleri mumyasi olan ünlülerle cektigi fotograflarla yasadigi fantazi. olay fantazi sahibi kisinin eski kiz arkadasinin fotograflari yayimlamasiyla ortaya cikmis. müzik yetkilileri ise tasvip etmediklerini aciklamislar.
http://www.milliyet.com.tr/2006/11/28/yasam/yas03.html
http://www.milliyet.com.tr/2006/11/28/yasam/yas03.html
editors’dan basit sözlere sahip güzel bir sarki. gitarlar melankonik konusur.
with my eyes closed i’ll look closer
i’ll always remember
juggernauts screaming to a stop
sound like devils are laughing
i wanted to see
i wanted to see
i wanted to see this for myself
i wanted to see
i wanted to see
i wanted to see this for myself
these dark pubs we drink in
somehow light up when i’m with you
i wanted to see
i wanted to see
i wanted to see this for myself
i wanted to see
i wanted to see
i wanted to see this for myself
i wanted to see
i wanted to see
i wanted to see this for myself
i wanted to see
i wanted to see
i wanted to see this for myself
for myself
for myself
for myself
self, self
with my eyes closed i’ll look closer
i’ll always remember
juggernauts screaming to a stop
sound like devils are laughing
i wanted to see
i wanted to see
i wanted to see this for myself
i wanted to see
i wanted to see
i wanted to see this for myself
these dark pubs we drink in
somehow light up when i’m with you
i wanted to see
i wanted to see
i wanted to see this for myself
i wanted to see
i wanted to see
i wanted to see this for myself
i wanted to see
i wanted to see
i wanted to see this for myself
i wanted to see
i wanted to see
i wanted to see this for myself
for myself
for myself
for myself
self, self
sözleri asagidaki gibi olan güzel sarki:
acı hatıraların odasını terk etti
ötekine geçti
göz yaşlarım orda kaldı
ne evlere sığıyorum ne sokaklara
karşıdan karşıya geçerken
havalara bakıyorum
üstüne yürüyorum arabaların
daha ne söyliyeyim
bilmiyorum ki
bu dudaklar artık seni öpmeyecek
bu kalp senin için çarpmayacak
senin için yaşamayacak ölmeyecek
senle aynı ağaca adını yazmayacak
sende gittin ya...
içim boş
odalar boş
boşlukta yüzüyorum
boğuşuyorum kendimle
bir batıp bir çıkıyorum
beni başka biri keser mi kesmez
burda bir gün geçer mi geçmez
yabancı yataklarda uyumaya mı alışayım
elimden geldiği kadar yaşamaya mı çalışayım
beni yedin bitirdin
kırdın geçirdin
böyle bitirdin
çok çok çok kötü geçirdin
burnumdan getirdin
yedin bitirdin
şu sıralar çok yalnızım
kendimle konuşuyorum
hüzünlü kitaplar
okuyup hüzünleniyorum
sibiryadan beterdir yatak
yattım mı başlıyor panik atak
ağlıyorum sanıyorsun sadece
ne uyku var ne dur durak
sen kendine müslüman
bu aşk değilbu tekme tokat
beni yedin bitirdin
kırdın geçirdin
böyle bitirdin
çok kötü geçirdin
burnumdan getirdin
yedin bitirdin
her gece her gece
ölünmüyor iki kere
beni yedin bitirdin
kırdın geçirdin
böyle bitirdin
çok çok çok kötü geçirdin
burnumdan getirdin
yedin bitirdin
acı hatıraların odasını terk etti
ötekine geçti
göz yaşlarım orda kaldı
ne evlere sığıyorum ne sokaklara
karşıdan karşıya geçerken
havalara bakıyorum
üstüne yürüyorum arabaların
daha ne söyliyeyim
bilmiyorum ki
bu dudaklar artık seni öpmeyecek
bu kalp senin için çarpmayacak
senin için yaşamayacak ölmeyecek
senle aynı ağaca adını yazmayacak
sende gittin ya...
içim boş
odalar boş
boşlukta yüzüyorum
boğuşuyorum kendimle
bir batıp bir çıkıyorum
beni başka biri keser mi kesmez
burda bir gün geçer mi geçmez
yabancı yataklarda uyumaya mı alışayım
elimden geldiği kadar yaşamaya mı çalışayım
beni yedin bitirdin
kırdın geçirdin
böyle bitirdin
çok çok çok kötü geçirdin
burnumdan getirdin
yedin bitirdin
şu sıralar çok yalnızım
kendimle konuşuyorum
hüzünlü kitaplar
okuyup hüzünleniyorum
sibiryadan beterdir yatak
yattım mı başlıyor panik atak
ağlıyorum sanıyorsun sadece
ne uyku var ne dur durak
sen kendine müslüman
bu aşk değilbu tekme tokat
beni yedin bitirdin
kırdın geçirdin
böyle bitirdin
çok kötü geçirdin
burnumdan getirdin
yedin bitirdin
her gece her gece
ölünmüyor iki kere
beni yedin bitirdin
kırdın geçirdin
böyle bitirdin
çok çok çok kötü geçirdin
burnumdan getirdin
yedin bitirdin
hawaili hristiyan izlenimi veren ya da sözlügü hawaili bir hristiyan edasinda selamlamayi seven bilgic.
gücü elinden alinmis, yeniliklere karsi tavir almis, elestiriye tahammül edememis din adamlari sinifinin tarih boyunca kendilerine sair edindikleri, sömürdükleri cümle. bu cümle zikredildiginden aklima nedense yigit özgürün karikatürlerinde muhtesem sekillerde cizdigi molla tipler aklima gelir. komiktir esasinda.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?