ilk yapildiginda almanca hazirliklarin binasinin bulundugu sahadaki bir katli altgen sekilli bir binadan olusup, yamulmuyorsam 1997 yilinda yeni binaya tasinmis cafe.
benim zamanimda bina adam akilli bitmedigi igrenc bir havasi olan cafeydi. gelen tipler illaki tiki degildi. kösede bir masada polis kilikli ülkücülerin gözlem mahiyetinde olmasi fixti. müzikleri ise igrenc ötesiydi. artik zamaninda adam yoklugunda adam olma mantigina göre dincilerin, ülkücülerin ve solcularin kantinlerine göre suya sabuna dokunmayan insanlarin gittigi yerdi. tiki mekani olarak addedilmesi belkide bu yüzdendi. caylari ise igrenc plastik pardaklarda sunarlardi. düsündümde simdi sevmezdim bu kantini.
(bkz: petros)
i am klootun muhtesem sarkisi. sözleri asagidaki gibidir:
you stand like a rock, on top of the mountain
run like a river, fall like a fountain
the grass still is growing, the wind still is blowing, about you
reels like a strain, drinks like a scholar
drown in this town, you can feel for one dollar
since when were you bitten, where were you smitten
cuckoo
cuckoo
cuckoo
cuckoo
looks like a date, but seems like your brother
seems like your father, your sister, your mother
threw out in chains, wildhood and childhood, cuckoo
drinks like a rogue, looks like no other
looks like a dream, one you`ll discover
seems like its bitten, whence were you smitten, cuckoo
cuckoo
cuckoo
cuckoo
cuckoo
looks like a saint, drinks like a scholar
dreams in this town you can buy for one dollar
whence were you smitten, where were you bitten, cuckoo
wrench like a chain(?), looks like no other
your father, your mother, your sister, your brother
have all since long gone, all since long gone
cuckoo
cuckoo
cuckoo
cuckoo
stand like a rock
you stand like a rock
cuckoo
cuckoo
you stand like a rock, on top of the mountain
run like a river, fall like a fountain
the grass still is growing, the wind still is blowing, about you
reels like a strain, drinks like a scholar
drown in this town, you can feel for one dollar
since when were you bitten, where were you smitten
cuckoo
cuckoo
cuckoo
cuckoo
looks like a date, but seems like your brother
seems like your father, your sister, your mother
threw out in chains, wildhood and childhood, cuckoo
drinks like a rogue, looks like no other
looks like a dream, one you`ll discover
seems like its bitten, whence were you smitten, cuckoo
cuckoo
cuckoo
cuckoo
cuckoo
looks like a saint, drinks like a scholar
dreams in this town you can buy for one dollar
whence were you smitten, where were you bitten, cuckoo
wrench like a chain(?), looks like no other
your father, your mother, your sister, your brother
have all since long gone, all since long gone
cuckoo
cuckoo
cuckoo
cuckoo
stand like a rock
you stand like a rock
cuckoo
cuckoo
(bkz: kuma)
bendenizin isminin altina yazmis oldugu aciklamayla erkek olmadigini belirterek acaba kadin mi yoksam escinsel mi diye düsünmeme sebep olmus yazardir. kadin olma ihtimalinde kendi cinsine yapilabilecek en kötü eylemlerden birisini onaylarak bendenizi dumura ugratmistir.
mini etek giyenler tecavüze ugradiginda hak verilmesi gerektigini düsünmüs bilgictir. kendisi bendenize bir zamanlari tbmm’de hafif dizüstü giymis kadin memurlardan tahrik olmus refah partili bay hizli tahrik olanlari hatirlatti. pehhh
edit: kendileri bu konuda elestiride bulunanlari "mini etek giymekten hoşlanan bir başka yazarımsı" gibi laflarla refuse etmeye calismaktadir. bravo
edit: kendileri bu konuda elestiride bulunanlari "mini etek giymekten hoşlanan bir başka yazarımsı" gibi laflarla refuse etmeye calismaktadir. bravo
oto boka tahrik olan insanlarin katlanamayacagi giysidir. mini etekten önce kendilerini kontrol etmeyi, gerekiyorsa baska yerlere bakmayi, mümkümse kendilerini rahatlatmayi ögrenmeleri gerekmektedirler. mini etegin herkeste sik durmadigi dogrudur. lakin mini etek giyeni tahrik unsuru ya da tecavüze yatkin vajina sunucusu olarak görmememek gerekir. görenleri ise mümkünse dag basina cufcuflamak gerekir. edebli olanin plajdaki mayodan farkli olamayacagini bilecegi asikardir.
- sh1: pardon hanfendi, giris ücretli mi?
- sh1: pardon hanfendi, ben bir arkadasa bakip cikacaktim da ehuehu
- sh1: 315 kamil, senin ne isin var lan burda?
- sh2: abi gelmisken ugrayayim dedim
- sh1: pardon hanfendi, ben bir arkadasa bakip cikacaktim da ehuehu
- sh1: 315 kamil, senin ne isin var lan burda?
- sh2: abi gelmisken ugrayayim dedim
ingilizlerin 1. dünya savasi esnasinda abd’yi savasa kiskirtmak amaciyla kullanmis oldugu propaganda kitabi. ayni kitap ayni zamanda almanya icinde yazilmisti. her ikisinin de düzmece oldugu belgeleriyle saptanmisti. iste mulga belge denilen kisinin kendi halkina ihanetiyle ve mavi kitapla alakali radikal’de yayinlanmis chp milletvekili sükrü elekdas yazili aciklama asagidaki gibidir:
sayın murat belge’nin, ’ermeni soykırımı’ iddialarına ilişkin gerçeklerin ortaya çıkarılması amacını güden girişimlerimi konu alan ve radikal’in 14 ve 17 kasım tarihli nüshalarında yayımlanan makaleleri asılsız iddialar, yanlış değerlendirmeler ve maddi hatalar içeriyor.
sayın belge, ’mavi kitap girişimi’ başlıklı makalesinde şu iddialarda bulunuyor:
(1) şükrü elekdağ’ın eline "mavi kitap’ın iki yazarından biri olan arnold toynbee’nin, bu kitabın propaganda için kullanılmış olmasından duyduğu üzüntüyü belirten bir yazı" geçmiştir. elekdağ, bu yazıdan, kitap "propaganda olduğuna göre yalan olmalı ..." sonucunu çıkararak, tbmm’nin ingiltere parlamentosu’na ’bu yalanın resmen yalanlanmasını’ talep eden bir mektup yazılmasına önayak olmuştur.
(2) mavi kitap gerçekleri içermektedir, çünkü "toynbee’nin anılarını okuyunca, bu kitapta ermeni kıyımı üzerinde söylediklerinin arkasında durduğunu görüyorsunuz. (...) bunlar doğru değil anlamına çekilecek bir tek cümlesi yok."
(3) ingiliz büyükelçisi sir peter westmacott, tbmm başkanı bülent arınç’a gönderdiği bir mektupta mavi kitap’ın doğruları yansıttığını şu ifadelerle belirtmiştir: "yazarlar lord bryce ile arnold toynbee’nin bu kitapta propaganda amacıyla gerçekleri çarpıttığına dair ciddiye alınabilecek bir eleştiri, bir tespit yapılmamıştı ve savaş koşullarında böyle bir kitabın yayımlanması, propaganda anlamında bir işlev görmüş olsa da, böyle olması, kitapta anlatılan şeylerin doğru olmadığı anlamına gelmezdi."
(4) wesmacott’un, "sizin açtığınız yola şimdilik girmiyoruz ama ısrar ederseniz gireriz. en iyisi siz bir daha oturup düşünün" anlamındaki bu uyarı mektubu üzerine tbmm’nin sesi sedası kesilmiştir. sonuç olarak elekdağ’ın işgüzarlığı ’gülünç duruma’ düşmemizden başka bir işe yaramamıştır.
kulaktan dolma bilgiler
sayın belge’nin bu iddiaları gerçekleri yansıtmıyor. anlaşılan, makalesini kulaktan dolma bilgilerle yazmış ve mavi kitap ile tbmm’nin ingiltere parlamentosu’na mektubunu okumamış. çünkü okusa, toynbee’nin mavi kitap’ın yazarlarından biri olduğunu makalesinde iki kere tekrarlayarak büyük bir hata yapmazdı. i. dünya savaşı sırasında ingiltere savaş propaganda bürosu’nda (spb) kadrolu uzman olarak çalışan toynbee, mavi kitap’ın yazarı değildir, editörüdür. kitap, osmanlı hükümeti tarafından tasarlandığı iddia edilen ’bir etnik imha planı’ çerçevesinde, ermenilere karşı uygulanan "vahşet ve katliamların" güya görgü tanıkları tarafından hazırlanan 150 belge ve raporu içermektedir. toynbee bu belge ve raporları düzenlemiş, derlemiş ve yayına hazır hale getirmiştir. ingiliz hükümetinin spb’ye bu kitabı hazırlatmakla amaçladığı hedeflerin başında, amerikan kamuoyunun ermenilere acıma duygusunu sömürerek washington’un savaşa mümkün olduğu kadar erken girmesini sağlamak geliyordu. nitekim, bu kitabın abd başkanı wilson’un savaşa katılma kararını almasında başta gelen bir etken olduğunu ingiliz hükümeti bakanları açıklamışlardır. (mosa anderson, noel buxton, a life, london, 1952, s.8)
’mavi kitap’ın maskesinin düşmesi
murat belge, bulduğum bir belge nedeniyle mavi kitap’ın düzmece olduğu kanısına vardığımı söylüyor. bu doğru değil. mavi kitap’ın maskesini düşüren ve sahteliğini ortaya çıkaran amerikalı tarihçi justin mccarthy’dir. mavi kitap’ın 1916’da basılan orijinal nüshasında, raporları hazırlayanların objektif, güvenilir ve muteber kişiler oldukları belirtildikten sonra, "osmanlı devleti’nin misillemesinden korumak amacıyla" bu kişilerin gerçek isimlerinin açıklanmadığı ve onlara kod adlarıyla atıfta bulunulduğu belirtiliyordu. kitap, bu şekliyle türkiye’ye karşı yıllar boyu son derece etkili bir propaganda aracı olarak kullanıldı ve soykırım iddiasının altyapısını oluşturdu. ne var ki, profesör justin mccarthy kitaptaki kod adlarının kimlere ait olduğunu gösteren bir belgeyi ingiliz arşivlerinde bulunca mavi kitap’ın uyduruk niteliği ortaya çıktı. kod adlarına ilişkin anahtar liste, kitaptaki belge ve raporları düzenleyen kişilerin, ermenilerin koruyuculuğunu üstlenmiş olan ve osmanlı türkü’ne karşı yoğun bir kötüleme kampanyası yürüten amerikalı misyonerler, rus ordusu saflarına katılarak osmanlı ordusuna karşı çarpışan ve anadolu’da yaygın katliamlar yapan ihtilalci taşnak partisi yetkilileri ve türk düşmanı ermeni aktivistler olduğunu ortaya koyuyordu. böylece, mavi kitap’ın, tam bir sahtekârlık ürünü olduğu tüm çıplaklığıyla gözler önüne serilmiş oldu. (justin mccarthy, "i. dünya savaşında ingiliz propagandası ve bryce raporu", osmanlı’dan günümüze ermeni sorunu, ankara, yeni türkiye yayınları, 2001 s.21)
’mavi kitap savaş propagandasıdır’
savaş propagandacılığı işine bulaştıktan bir süre sonra tarihçi olarak üne kavuşmaya başlayan toynbee’nin, olaylara önceki tek taraflı yaklaşımı ve tarihi gerçekleri çarpıttığı hissiyatından rahatsız olduğu anlaşılıyor (william h. mc neil, arnold toynbee a life, oxford university press, s. 74). nitekim, 1922 ’de yayımlanan ’the western question in greece and turkey’ adlı eserinin 50. sayfasında mavi kitap’ın ’savaş propagandası’ olduğunu itiraf etmiştir. kitaptaki ifadeler aynen şöyledir: "gerektiği şekilde savaş propagandası olarak yayımlanan ve dağıtılan mavi kitap". ("blue book which was duly published and and distributed as a war propaganda"). toynbee, bilahare yayımlanan ’acquaintances’ adlı eserinin 149’la 152. sayfalarında osmanlı devleti’ne karşı girişilen propagandanın hangi nedenlerden kaynaklandığını bu işlere karışmış olmanın yarattığı pişmanlık duygusuyla izah etmekte ve mavi kitap’ın bir ’karşı-propaganda’ (’counter-propaganda’) aracı olduğunu vurgulamaktadır. ingiliz arşivleri, başbakan lloyd george’un "türkler anadolu dan atılmalıdır" (the turks must go) programı bağlamında bizzat vermiş olduğu bir emirle spb’nin türklere karşı son derece yoğun bir iftira, kötüleme ve aşağılama kampanyasını yürütmekle görevlendirildiğini ortaya koyuyor (f.o 395/139/64927, anti-turk propaganda). spb uzmanı toynbee tarafından yayına hazırlanan mavi kitap da esas itibarıyla bu projenin bir parçasıdır. böyle bir kötüleme ve aşağılama kampanyasının ürünü olmasına, içerdiği belge ve raporların uyduruk ve düzmece niteliklerinin kanıtlanmış bulunmasına ve editörü tarafından da savaş propagandası olduğunun kabul edilmesine rağmen, belge’nin hâlâ mavi kitap’ın tarihi gerçekleri yansıttığını iddia etmesini, akıl, mantık ve sağduyu ile bağdaştırmak mümkün değildir.
belge, mektubu tahrif etmiş
büyükelçi westmacott’un mektubu, belge’nin söylediklerinin tam tersini içeriyor. mektubun orijinalinde büyükelçi aynen şunları yazmış : "majesteleri hükümeti’nin bir üyesi olarak dışişleri bakanı, parlamento’nun malı olan bir belgenin geçerliliği üzerinde yorum yapamaz. bununla birlikte, dışişleri bakanlığı, mavi kitap’ın yayımlanmasının, o dönem için savaş faaliyetleri bağlamında yapılması istenilen bir durum olduğunu kabul etmekle birlikte, raporların hiçbiri tekzip edilmemiştir ve yazarlar lord bryce ve arnold j. tonynbee ile ilgili olarak ahlaki veya entelektüel sahtecilik yaptıklarını iddia edenler çok azdır." görüleceği üzere, büyükelçi, kapalı ifadelerle, mavi kitap’ın savaş propagandası olduğunu kabul ediyor, fakat kitap gerçekleri yansıtıyor diyemediğinden, kitabın içindeki raporların tekzip edilmediğinden söz ediyor. oysa, tarihçi justin mccarty’nin açıkladığı ingiliz arşiv belgesi mavi kitap’taki raporların düzmece ve sahte niteliğini ortaya koymuştur. büyükelçi, ayrıca, mavi kitap’ın editörleri hakkında göğsünü gere gere "bryce ve toynbee ahlaka ve entelektüel dürüstlüğe sahip insanlardır" demekten çekiniyor ve ezile büzüle, bu kişilerin ahlaki ve entelektüel dürüstlükten yoksun olduklarını iddia edenlerin az olduğunu söylemekle yetiniyor. görüleceği üzere büyükelçi, belge’nin iddiasının tam tersine mektubunda mavi kitap’ın gerçekleri yansıttığından kesinlikle bahsetmiyor. yer darlığı nedeniyle burada ingiltere parlamentosu ile tüm yazışmaları ele almamız mümkün değil. ancak, şu kadarını söyleyelim: tbmm’nin girişimine ingiltere parlamentosu tarafından resmen karşı çıkılamamış ve mavi kitap’ın içerdiği rapor ve iddiaların gerçekliğini savunacak nitelikte veya kitabın uydurma ve düzmece olduğunu ret anlamında bir tek söz dahi söylenememiştir. bu şekilde, mavi kitap’ın düzmece niteliği ve bir propaganda ve aldatmaca aracı olduğu ortaya konmuştur. maksat hasıl olmuştur. kimin gülünç olduğuna gelince, bu sıfatı, iddiasını kanıtlamak için büyükelçi westmacott’un mektubunu dahi tahrif etmekten kaçınmayan sayın belge’nin hak ettiği açıktır.
çözümün yol haritası
sayın belge, ’ermeni konusunda değişim’ başlıklı ikinci makalesinde, milliyet gazetesinde ermeni sorununda politika değişikliği başlığıyla manşetten verilen ve dışişleri bakanı abdullah gül’ün ermeni iddiaları konusunda uluslararası yargıya gidileceği yolundaki açıklamasını konu alan bir habere atıfta bulunuyor. fakat haberde ’şükrü elekdağ adının önemle geçmiş olması’ nedeniyle, elekdağ’ın karıştığı bir girişimden olumlu bir sonuç beklenemeyeceği kanısını ediniyor. belge, ayrıca, ’şimdiye kadar 20’ye yakın ülkenin parlamentosu, 1915’te bir ’soykırım’ uygulandığına dair kararlar veya yasalar çıkardılar" dedikten sonra, "sen kendi tarihinde olmuş bir olayla yüzleşmeyi reddeder, bu tavrı alırsan, o gitgide daha çok sayıda ülke de böyle davranmayı seçecektir" sonucuna varıyor.
sayın belge’nin iddia ettiği gibi türkiye tarihiyle yüzleşmeyi reddetmiyor. hükümet ve ana muhalefet partisi bu konuda ortaklaşa cesur bir siyasi irade ortaya koyarak geçen yıl 1915 olaylarına ilişkin gerçekleri araştırıp ortaya çıkarmak üzere türkiye ile ermenistan arasında bir ortak tarih komisyonu kurulmasını ve komisyonun bulgularının dünya ile paylaşılmasını önermişlerdir. tbmm tarafından da onaylanan bu öneri maalesef ermenistan tarafından kabul edilmedi. yani, sayın belge’nin söylediği gibi, tarihiyle yüzleşmekten kaçan taraf, türkiye değil ermenistan’dır. dışişleri bakanı sayın gül’ün yaptığı açıklamadan, şimdi sorunun uluslararası yargı alanında ele alınmasını öngören yeni bir hamle yapılacağı ve bu amaçla yararlanılabilecek hukuki seçenekler üzerinde çalışıldığı anlaşılıyor.
bize göre 1915 olaylarına ilişkin sorun, tarihsel ve hukuksal boyutları olan bir uluslararası ilişkiler sorunudur. bu sorunun çözümüne ilişkin tüm adımların daha başlangıçta taraflar arasında müzakere yoluyla saptanmış bir yol haritası çerçevesinde atılabileceği aşikârdır. birinci boyutu oluşturacak olan türk-ermeni tarihçiler komisyonunun çalıştırılması, bu uzlaşma sürecinin olmazsa olmaz bir halkasıdır. zira, ancak tarihsel bulguların ortaya çıkarılmasından sonra ikinci boyut devreye girebilir ve sorunun hukuksal açıdan değerlendirilmesi mümkün olabilir. esasen, soykırım suçu hukuktan soyutlanamaz. zira, suçun tanımı ve hangi koşullarda varlığından söz edilebileceği 1948 birleşmiş milletler, soykırımın önlenmesi ve cezalandırılması sözleşmesi’yle saptanmıştır. bu nedenle, türkiye ile ermenistan’ın hukuka işlerlik kazandırmaları, soykırım sözleşmesi’nin ’makabline şamil’ bir şekilde 1915 olaylarına uygulanmasını kabul etmeleri ve sorunun özelliğini dikkate alarak 1907 lahey sözleşmesi çerçevesinde tahkim yöntemine başvurmalarıyla gerçekleşebilecektir. bu sürecin bir bütün olduğu ve tarihsel araştırma ile tahkim süreçlerinin birbirinden ayrılmaz şekilde uygulanacağının altı çizilmelidir. akıl ve mantık, türkiye ile ermenistan’a ortak bir girişimle yaşadıkları beşeri facianın tüm yönlerini gün ışığına çıkarmak suretiyle tarihleriyle yüzleşmelerini ve bunun sonuçlarını kabullenmelerini emrediyor. barış bu travmadan doğacaktır.
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=206707&tarih=08/12/2006
yeminli müsavirlere duyurulur!
sayın murat belge’nin, ’ermeni soykırımı’ iddialarına ilişkin gerçeklerin ortaya çıkarılması amacını güden girişimlerimi konu alan ve radikal’in 14 ve 17 kasım tarihli nüshalarında yayımlanan makaleleri asılsız iddialar, yanlış değerlendirmeler ve maddi hatalar içeriyor.
sayın belge, ’mavi kitap girişimi’ başlıklı makalesinde şu iddialarda bulunuyor:
(1) şükrü elekdağ’ın eline "mavi kitap’ın iki yazarından biri olan arnold toynbee’nin, bu kitabın propaganda için kullanılmış olmasından duyduğu üzüntüyü belirten bir yazı" geçmiştir. elekdağ, bu yazıdan, kitap "propaganda olduğuna göre yalan olmalı ..." sonucunu çıkararak, tbmm’nin ingiltere parlamentosu’na ’bu yalanın resmen yalanlanmasını’ talep eden bir mektup yazılmasına önayak olmuştur.
(2) mavi kitap gerçekleri içermektedir, çünkü "toynbee’nin anılarını okuyunca, bu kitapta ermeni kıyımı üzerinde söylediklerinin arkasında durduğunu görüyorsunuz. (...) bunlar doğru değil anlamına çekilecek bir tek cümlesi yok."
(3) ingiliz büyükelçisi sir peter westmacott, tbmm başkanı bülent arınç’a gönderdiği bir mektupta mavi kitap’ın doğruları yansıttığını şu ifadelerle belirtmiştir: "yazarlar lord bryce ile arnold toynbee’nin bu kitapta propaganda amacıyla gerçekleri çarpıttığına dair ciddiye alınabilecek bir eleştiri, bir tespit yapılmamıştı ve savaş koşullarında böyle bir kitabın yayımlanması, propaganda anlamında bir işlev görmüş olsa da, böyle olması, kitapta anlatılan şeylerin doğru olmadığı anlamına gelmezdi."
(4) wesmacott’un, "sizin açtığınız yola şimdilik girmiyoruz ama ısrar ederseniz gireriz. en iyisi siz bir daha oturup düşünün" anlamındaki bu uyarı mektubu üzerine tbmm’nin sesi sedası kesilmiştir. sonuç olarak elekdağ’ın işgüzarlığı ’gülünç duruma’ düşmemizden başka bir işe yaramamıştır.
kulaktan dolma bilgiler
sayın belge’nin bu iddiaları gerçekleri yansıtmıyor. anlaşılan, makalesini kulaktan dolma bilgilerle yazmış ve mavi kitap ile tbmm’nin ingiltere parlamentosu’na mektubunu okumamış. çünkü okusa, toynbee’nin mavi kitap’ın yazarlarından biri olduğunu makalesinde iki kere tekrarlayarak büyük bir hata yapmazdı. i. dünya savaşı sırasında ingiltere savaş propaganda bürosu’nda (spb) kadrolu uzman olarak çalışan toynbee, mavi kitap’ın yazarı değildir, editörüdür. kitap, osmanlı hükümeti tarafından tasarlandığı iddia edilen ’bir etnik imha planı’ çerçevesinde, ermenilere karşı uygulanan "vahşet ve katliamların" güya görgü tanıkları tarafından hazırlanan 150 belge ve raporu içermektedir. toynbee bu belge ve raporları düzenlemiş, derlemiş ve yayına hazır hale getirmiştir. ingiliz hükümetinin spb’ye bu kitabı hazırlatmakla amaçladığı hedeflerin başında, amerikan kamuoyunun ermenilere acıma duygusunu sömürerek washington’un savaşa mümkün olduğu kadar erken girmesini sağlamak geliyordu. nitekim, bu kitabın abd başkanı wilson’un savaşa katılma kararını almasında başta gelen bir etken olduğunu ingiliz hükümeti bakanları açıklamışlardır. (mosa anderson, noel buxton, a life, london, 1952, s.8)
’mavi kitap’ın maskesinin düşmesi
murat belge, bulduğum bir belge nedeniyle mavi kitap’ın düzmece olduğu kanısına vardığımı söylüyor. bu doğru değil. mavi kitap’ın maskesini düşüren ve sahteliğini ortaya çıkaran amerikalı tarihçi justin mccarthy’dir. mavi kitap’ın 1916’da basılan orijinal nüshasında, raporları hazırlayanların objektif, güvenilir ve muteber kişiler oldukları belirtildikten sonra, "osmanlı devleti’nin misillemesinden korumak amacıyla" bu kişilerin gerçek isimlerinin açıklanmadığı ve onlara kod adlarıyla atıfta bulunulduğu belirtiliyordu. kitap, bu şekliyle türkiye’ye karşı yıllar boyu son derece etkili bir propaganda aracı olarak kullanıldı ve soykırım iddiasının altyapısını oluşturdu. ne var ki, profesör justin mccarthy kitaptaki kod adlarının kimlere ait olduğunu gösteren bir belgeyi ingiliz arşivlerinde bulunca mavi kitap’ın uyduruk niteliği ortaya çıktı. kod adlarına ilişkin anahtar liste, kitaptaki belge ve raporları düzenleyen kişilerin, ermenilerin koruyuculuğunu üstlenmiş olan ve osmanlı türkü’ne karşı yoğun bir kötüleme kampanyası yürüten amerikalı misyonerler, rus ordusu saflarına katılarak osmanlı ordusuna karşı çarpışan ve anadolu’da yaygın katliamlar yapan ihtilalci taşnak partisi yetkilileri ve türk düşmanı ermeni aktivistler olduğunu ortaya koyuyordu. böylece, mavi kitap’ın, tam bir sahtekârlık ürünü olduğu tüm çıplaklığıyla gözler önüne serilmiş oldu. (justin mccarthy, "i. dünya savaşında ingiliz propagandası ve bryce raporu", osmanlı’dan günümüze ermeni sorunu, ankara, yeni türkiye yayınları, 2001 s.21)
’mavi kitap savaş propagandasıdır’
savaş propagandacılığı işine bulaştıktan bir süre sonra tarihçi olarak üne kavuşmaya başlayan toynbee’nin, olaylara önceki tek taraflı yaklaşımı ve tarihi gerçekleri çarpıttığı hissiyatından rahatsız olduğu anlaşılıyor (william h. mc neil, arnold toynbee a life, oxford university press, s. 74). nitekim, 1922 ’de yayımlanan ’the western question in greece and turkey’ adlı eserinin 50. sayfasında mavi kitap’ın ’savaş propagandası’ olduğunu itiraf etmiştir. kitaptaki ifadeler aynen şöyledir: "gerektiği şekilde savaş propagandası olarak yayımlanan ve dağıtılan mavi kitap". ("blue book which was duly published and and distributed as a war propaganda"). toynbee, bilahare yayımlanan ’acquaintances’ adlı eserinin 149’la 152. sayfalarında osmanlı devleti’ne karşı girişilen propagandanın hangi nedenlerden kaynaklandığını bu işlere karışmış olmanın yarattığı pişmanlık duygusuyla izah etmekte ve mavi kitap’ın bir ’karşı-propaganda’ (’counter-propaganda’) aracı olduğunu vurgulamaktadır. ingiliz arşivleri, başbakan lloyd george’un "türkler anadolu dan atılmalıdır" (the turks must go) programı bağlamında bizzat vermiş olduğu bir emirle spb’nin türklere karşı son derece yoğun bir iftira, kötüleme ve aşağılama kampanyasını yürütmekle görevlendirildiğini ortaya koyuyor (f.o 395/139/64927, anti-turk propaganda). spb uzmanı toynbee tarafından yayına hazırlanan mavi kitap da esas itibarıyla bu projenin bir parçasıdır. böyle bir kötüleme ve aşağılama kampanyasının ürünü olmasına, içerdiği belge ve raporların uyduruk ve düzmece niteliklerinin kanıtlanmış bulunmasına ve editörü tarafından da savaş propagandası olduğunun kabul edilmesine rağmen, belge’nin hâlâ mavi kitap’ın tarihi gerçekleri yansıttığını iddia etmesini, akıl, mantık ve sağduyu ile bağdaştırmak mümkün değildir.
belge, mektubu tahrif etmiş
büyükelçi westmacott’un mektubu, belge’nin söylediklerinin tam tersini içeriyor. mektubun orijinalinde büyükelçi aynen şunları yazmış : "majesteleri hükümeti’nin bir üyesi olarak dışişleri bakanı, parlamento’nun malı olan bir belgenin geçerliliği üzerinde yorum yapamaz. bununla birlikte, dışişleri bakanlığı, mavi kitap’ın yayımlanmasının, o dönem için savaş faaliyetleri bağlamında yapılması istenilen bir durum olduğunu kabul etmekle birlikte, raporların hiçbiri tekzip edilmemiştir ve yazarlar lord bryce ve arnold j. tonynbee ile ilgili olarak ahlaki veya entelektüel sahtecilik yaptıklarını iddia edenler çok azdır." görüleceği üzere, büyükelçi, kapalı ifadelerle, mavi kitap’ın savaş propagandası olduğunu kabul ediyor, fakat kitap gerçekleri yansıtıyor diyemediğinden, kitabın içindeki raporların tekzip edilmediğinden söz ediyor. oysa, tarihçi justin mccarty’nin açıkladığı ingiliz arşiv belgesi mavi kitap’taki raporların düzmece ve sahte niteliğini ortaya koymuştur. büyükelçi, ayrıca, mavi kitap’ın editörleri hakkında göğsünü gere gere "bryce ve toynbee ahlaka ve entelektüel dürüstlüğe sahip insanlardır" demekten çekiniyor ve ezile büzüle, bu kişilerin ahlaki ve entelektüel dürüstlükten yoksun olduklarını iddia edenlerin az olduğunu söylemekle yetiniyor. görüleceği üzere büyükelçi, belge’nin iddiasının tam tersine mektubunda mavi kitap’ın gerçekleri yansıttığından kesinlikle bahsetmiyor. yer darlığı nedeniyle burada ingiltere parlamentosu ile tüm yazışmaları ele almamız mümkün değil. ancak, şu kadarını söyleyelim: tbmm’nin girişimine ingiltere parlamentosu tarafından resmen karşı çıkılamamış ve mavi kitap’ın içerdiği rapor ve iddiaların gerçekliğini savunacak nitelikte veya kitabın uydurma ve düzmece olduğunu ret anlamında bir tek söz dahi söylenememiştir. bu şekilde, mavi kitap’ın düzmece niteliği ve bir propaganda ve aldatmaca aracı olduğu ortaya konmuştur. maksat hasıl olmuştur. kimin gülünç olduğuna gelince, bu sıfatı, iddiasını kanıtlamak için büyükelçi westmacott’un mektubunu dahi tahrif etmekten kaçınmayan sayın belge’nin hak ettiği açıktır.
çözümün yol haritası
sayın belge, ’ermeni konusunda değişim’ başlıklı ikinci makalesinde, milliyet gazetesinde ermeni sorununda politika değişikliği başlığıyla manşetten verilen ve dışişleri bakanı abdullah gül’ün ermeni iddiaları konusunda uluslararası yargıya gidileceği yolundaki açıklamasını konu alan bir habere atıfta bulunuyor. fakat haberde ’şükrü elekdağ adının önemle geçmiş olması’ nedeniyle, elekdağ’ın karıştığı bir girişimden olumlu bir sonuç beklenemeyeceği kanısını ediniyor. belge, ayrıca, ’şimdiye kadar 20’ye yakın ülkenin parlamentosu, 1915’te bir ’soykırım’ uygulandığına dair kararlar veya yasalar çıkardılar" dedikten sonra, "sen kendi tarihinde olmuş bir olayla yüzleşmeyi reddeder, bu tavrı alırsan, o gitgide daha çok sayıda ülke de böyle davranmayı seçecektir" sonucuna varıyor.
sayın belge’nin iddia ettiği gibi türkiye tarihiyle yüzleşmeyi reddetmiyor. hükümet ve ana muhalefet partisi bu konuda ortaklaşa cesur bir siyasi irade ortaya koyarak geçen yıl 1915 olaylarına ilişkin gerçekleri araştırıp ortaya çıkarmak üzere türkiye ile ermenistan arasında bir ortak tarih komisyonu kurulmasını ve komisyonun bulgularının dünya ile paylaşılmasını önermişlerdir. tbmm tarafından da onaylanan bu öneri maalesef ermenistan tarafından kabul edilmedi. yani, sayın belge’nin söylediği gibi, tarihiyle yüzleşmekten kaçan taraf, türkiye değil ermenistan’dır. dışişleri bakanı sayın gül’ün yaptığı açıklamadan, şimdi sorunun uluslararası yargı alanında ele alınmasını öngören yeni bir hamle yapılacağı ve bu amaçla yararlanılabilecek hukuki seçenekler üzerinde çalışıldığı anlaşılıyor.
bize göre 1915 olaylarına ilişkin sorun, tarihsel ve hukuksal boyutları olan bir uluslararası ilişkiler sorunudur. bu sorunun çözümüne ilişkin tüm adımların daha başlangıçta taraflar arasında müzakere yoluyla saptanmış bir yol haritası çerçevesinde atılabileceği aşikârdır. birinci boyutu oluşturacak olan türk-ermeni tarihçiler komisyonunun çalıştırılması, bu uzlaşma sürecinin olmazsa olmaz bir halkasıdır. zira, ancak tarihsel bulguların ortaya çıkarılmasından sonra ikinci boyut devreye girebilir ve sorunun hukuksal açıdan değerlendirilmesi mümkün olabilir. esasen, soykırım suçu hukuktan soyutlanamaz. zira, suçun tanımı ve hangi koşullarda varlığından söz edilebileceği 1948 birleşmiş milletler, soykırımın önlenmesi ve cezalandırılması sözleşmesi’yle saptanmıştır. bu nedenle, türkiye ile ermenistan’ın hukuka işlerlik kazandırmaları, soykırım sözleşmesi’nin ’makabline şamil’ bir şekilde 1915 olaylarına uygulanmasını kabul etmeleri ve sorunun özelliğini dikkate alarak 1907 lahey sözleşmesi çerçevesinde tahkim yöntemine başvurmalarıyla gerçekleşebilecektir. bu sürecin bir bütün olduğu ve tarihsel araştırma ile tahkim süreçlerinin birbirinden ayrılmaz şekilde uygulanacağının altı çizilmelidir. akıl ve mantık, türkiye ile ermenistan’a ortak bir girişimle yaşadıkları beşeri facianın tüm yönlerini gün ışığına çıkarmak suretiyle tarihleriyle yüzleşmelerini ve bunun sonuçlarını kabullenmelerini emrediyor. barış bu travmadan doğacaktır.
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=206707&tarih=08/12/2006
yeminli müsavirlere duyurulur!
(bkz: mavi kitap)
gece sarhos olmus bünyenin sabah yaninda birisiyle uyandiginda uyku mahmurluguyla söyleyebilecegi ilk cümledir.
- erk1: merhaba, ben berke. tanisalim mi?
- erk2: ben de kazim
- erk1: ühüüüüüü
- erk1: merhaba, ben berke. tanisalim mi?
- erk2: ben de kazim
- erk1: ühüüüüüü
big brother sauron tarafindan kollanip, gözetilen evler olup, gücün karanlik tarafina ebediyen hizmet etme amacli kullanilan, icerisinde sakirlerin caylari tazeledigi, salyali sümüklü kasetlerin seyredildigi, herkese ayni tip sümüklü hirkalarin dagitildigi, yatakta camlarin devrildigi zimbirti yerlerin ortak adi.
(bkz: kara madde)
(bkz: kara madde)
dün gokcen karan bilgi radyo da canli yayindaydi. kendisi temiz beyin grubu gibi bir girisime öncülük ediyormus. ana hedef ise cocuk pornografisinin, istismarinin engellenmesiymis.
hergün cesitli medyalarda tecavüz, kacirma gibi olaylari okumaktayiz. bu gibi olaylarin yeni yeni gündeme daha sik getirilmesini yasamaktayiz. internetin yayginlasmasiyla, istatistiklerin belirgenlesmesiyle toplumumuzun kara taraflarini daha acik sekilde görmeye basladik.
aslinda su an buz daginin suyun üstünde bulunan kismini görebiliyoruz. gizli sakli ya da örtbas edilen vakalar artik engellenememeye basladi. toplumumuzdaki bu cinsellige, tv dizilerinden, bilgisayar oyunlarindan da görebilecegimiz siddete olan egilim endise verici sekilde vurgulanmaya baslandi. isin güzel tarafi bunlarin artik cesurca dile getirebilmesi.
her zaman memnuniyetle dile getirdigim gibi bu gibi girisimler bir ise baslamanin ve olmamasi gerekenlerin engellenmesi veya önlemlerinin alinmasi sürecinin yarisidir. kendi ve toplumumuz adina sevindirici olan bir gelismedir.
bizlere düsen bu gibi igrenclikleri sadece kin veya sirnak’taki gibi linc kültürüyle ele almak degil, kamunun sivil toplum örgütleriyle beraber koordine edilmesidir.
milliyet gazetesi diyarbakır büyükşehir belediyesi kadın sorunlarını araştırma ve uygulama merkezi (dikasum) sosyal hizmet uzmanı halime sarı sabuncu tarafindan yürütülmüs "kadının sosyal, ekonomik durumu ve aile içindeki yeri" isimli arastirmayi bugün haber yapmis. haberin ana konusu güneydogudaki 12, 13 yasinda evlendirilip 1-2 yil icerisinde karinlari seri üretimdeymiscesine sisirilen genc kizlarimizla, bu bölgedeki kadinlarimizin sosyal, ekonomik statüsüyle alakali. asagida görülebilecegi gibi bazi istatistikler verilmis
- kadınların yüzde 15.8’inin ilkokul, binde 4’ünün ortaokul mezunu
- evli kadınların yüzde 63’ünün herhangi bir sosyal güvencesi yok
- kadınların yüzde 58’inin görücü usulüyle, yüzde 16’sının "berdel"le evlenmisler
- severek evlenenlerin oranı yüzde 21, resmi nikâhı olmayanların oranı yüzde 76’ymis
- kadınların yüzde 45’inin eşi ve çocuklarının dışında kaynana, kayınpeder, görümce, kayınbirader, evli çocuklar ve eşleri ile birlikte yaşadığı anlaşılmis
- 15 yaşın altında evlenenlerin oranı yüzde 30, 16-19 yaş arasında evlenenlerin oranı yüzde 41 çıkmis
- 4-18 yaş arasında ilk doğumlarını yapan kadınların oranı yüzde 43
- yüzde 44’ü 6 ve daha fazla çocuk sahibi
- kadınların yüzde 36.7’si başlık parası alınarak, yüzde 16’sı berdel yöntemiyle, binde 2’si beşik kertmesi ile evlendirilmis
- yakın çevrenizde töre cinayeti işlendi mi?" sorusuna kadınların yüzde 6.4’ü "evet" yanıtını vermis
- araştırmada, kadınların silahla vurularak, boğularak, damdan atılarak ve taşlanarak öldürüldüğü belirlenmis
- "yakın çevrenizde intihar olayları yaşandı mı?" sorusuna, kadınların yüzde 14’ü "evet" yanıtını vermis
- intiharların kadınlarda 20 yaş ve altında, erkeklerde 25 yaş altında yoğunlaştığı saptanmis
- (arastirmanin en aci kismi) araştırmaya göre, okula gönderilmeyen kızların oranı yüzde 18, erkeklerin oranı ise yüzde 5
- aileler, kızlarını okula göndermeme nedeni olarak, "okulun olmaması", "okulun uzak olması", "babasının izin vermemesi", "kız çocuk olması" ve "maddi sıkıntılar"ı göstermis
ab önünde dilenen türkiye’nin gercekleri iste bunlardir. turkiyeye de bir adolf hitler gerek, kamusal alanda hayvana kuyruk yasagi gibi ucuz suni gündemlerden, beyin calistiramamalardan ziyade asil konulara inmek gerekiyor.
devlet herseye ulasamiyor. devlet öyleki güneydogu sadece teröre odaklanmis gibi bir izlenim veriyor. dogudaki sivil toplum kuruluslari hala fasist devletten agirlikli konusuyor. belkide bu militanlarinda isine geiyordur. öyle bir cikar mekanizmasi olusmuski terör oldugu sürece uyusturucu trafigi al gülüm ver gülüm, asiretler marabariyla ucuz para kazanabiliyor, gecici olmasi gereken korucular devletten para sizdirabiliyor. kürt meselesi denilen sorununun sadece etnik, demokratik bir sorun olmadigi görülebiliyor. sözde demokratlar bu gibi konulara girmiyorlar. bir masa gibi kolaylarina geleni seciyorlar.
türkiye’deki atatürkcü sistemin karsiti olanlar atatürk’ün batida kismende olsa basariya ulastirabildigi sistemi sadece kendi siyasi bagnazliklariyla degerlendirebiliyorlar. degisimi, devrimi göremiyorlar.
konu cocuk istismari miydi, güneydogu meselesi miydi yoksa demokratiklesme miydi?
benim ülkemin cocuklarina tecavüz ediliyor.
benim cocuklarimin hayalleri yikiliyor.
biz hala uyuyalim, uyutalim.
http://www.milliyet.com.tr/2006/12/07/yasam/axyas02.html
http://www.gokcenkaran.com/bolum/temiz-beyin-grubu
http://www.diyarbakiryenisehir.bel.tr/birim.aspx?id=epidem
(bkz: utanc)
edit: güneydogudaki kadinlarimiza, cocuklarimiza sahip cikanlari ictenlikle kutluyorum!
hergün cesitli medyalarda tecavüz, kacirma gibi olaylari okumaktayiz. bu gibi olaylarin yeni yeni gündeme daha sik getirilmesini yasamaktayiz. internetin yayginlasmasiyla, istatistiklerin belirgenlesmesiyle toplumumuzun kara taraflarini daha acik sekilde görmeye basladik.
aslinda su an buz daginin suyun üstünde bulunan kismini görebiliyoruz. gizli sakli ya da örtbas edilen vakalar artik engellenememeye basladi. toplumumuzdaki bu cinsellige, tv dizilerinden, bilgisayar oyunlarindan da görebilecegimiz siddete olan egilim endise verici sekilde vurgulanmaya baslandi. isin güzel tarafi bunlarin artik cesurca dile getirebilmesi.
her zaman memnuniyetle dile getirdigim gibi bu gibi girisimler bir ise baslamanin ve olmamasi gerekenlerin engellenmesi veya önlemlerinin alinmasi sürecinin yarisidir. kendi ve toplumumuz adina sevindirici olan bir gelismedir.
bizlere düsen bu gibi igrenclikleri sadece kin veya sirnak’taki gibi linc kültürüyle ele almak degil, kamunun sivil toplum örgütleriyle beraber koordine edilmesidir.
milliyet gazetesi diyarbakır büyükşehir belediyesi kadın sorunlarını araştırma ve uygulama merkezi (dikasum) sosyal hizmet uzmanı halime sarı sabuncu tarafindan yürütülmüs "kadının sosyal, ekonomik durumu ve aile içindeki yeri" isimli arastirmayi bugün haber yapmis. haberin ana konusu güneydogudaki 12, 13 yasinda evlendirilip 1-2 yil icerisinde karinlari seri üretimdeymiscesine sisirilen genc kizlarimizla, bu bölgedeki kadinlarimizin sosyal, ekonomik statüsüyle alakali. asagida görülebilecegi gibi bazi istatistikler verilmis
- kadınların yüzde 15.8’inin ilkokul, binde 4’ünün ortaokul mezunu
- evli kadınların yüzde 63’ünün herhangi bir sosyal güvencesi yok
- kadınların yüzde 58’inin görücü usulüyle, yüzde 16’sının "berdel"le evlenmisler
- severek evlenenlerin oranı yüzde 21, resmi nikâhı olmayanların oranı yüzde 76’ymis
- kadınların yüzde 45’inin eşi ve çocuklarının dışında kaynana, kayınpeder, görümce, kayınbirader, evli çocuklar ve eşleri ile birlikte yaşadığı anlaşılmis
- 15 yaşın altında evlenenlerin oranı yüzde 30, 16-19 yaş arasında evlenenlerin oranı yüzde 41 çıkmis
- 4-18 yaş arasında ilk doğumlarını yapan kadınların oranı yüzde 43
- yüzde 44’ü 6 ve daha fazla çocuk sahibi
- kadınların yüzde 36.7’si başlık parası alınarak, yüzde 16’sı berdel yöntemiyle, binde 2’si beşik kertmesi ile evlendirilmis
- yakın çevrenizde töre cinayeti işlendi mi?" sorusuna kadınların yüzde 6.4’ü "evet" yanıtını vermis
- araştırmada, kadınların silahla vurularak, boğularak, damdan atılarak ve taşlanarak öldürüldüğü belirlenmis
- "yakın çevrenizde intihar olayları yaşandı mı?" sorusuna, kadınların yüzde 14’ü "evet" yanıtını vermis
- intiharların kadınlarda 20 yaş ve altında, erkeklerde 25 yaş altında yoğunlaştığı saptanmis
- (arastirmanin en aci kismi) araştırmaya göre, okula gönderilmeyen kızların oranı yüzde 18, erkeklerin oranı ise yüzde 5
- aileler, kızlarını okula göndermeme nedeni olarak, "okulun olmaması", "okulun uzak olması", "babasının izin vermemesi", "kız çocuk olması" ve "maddi sıkıntılar"ı göstermis
ab önünde dilenen türkiye’nin gercekleri iste bunlardir. turkiyeye de bir adolf hitler gerek, kamusal alanda hayvana kuyruk yasagi gibi ucuz suni gündemlerden, beyin calistiramamalardan ziyade asil konulara inmek gerekiyor.
devlet herseye ulasamiyor. devlet öyleki güneydogu sadece teröre odaklanmis gibi bir izlenim veriyor. dogudaki sivil toplum kuruluslari hala fasist devletten agirlikli konusuyor. belkide bu militanlarinda isine geiyordur. öyle bir cikar mekanizmasi olusmuski terör oldugu sürece uyusturucu trafigi al gülüm ver gülüm, asiretler marabariyla ucuz para kazanabiliyor, gecici olmasi gereken korucular devletten para sizdirabiliyor. kürt meselesi denilen sorununun sadece etnik, demokratik bir sorun olmadigi görülebiliyor. sözde demokratlar bu gibi konulara girmiyorlar. bir masa gibi kolaylarina geleni seciyorlar.
türkiye’deki atatürkcü sistemin karsiti olanlar atatürk’ün batida kismende olsa basariya ulastirabildigi sistemi sadece kendi siyasi bagnazliklariyla degerlendirebiliyorlar. degisimi, devrimi göremiyorlar.
konu cocuk istismari miydi, güneydogu meselesi miydi yoksa demokratiklesme miydi?
benim ülkemin cocuklarina tecavüz ediliyor.
benim cocuklarimin hayalleri yikiliyor.
biz hala uyuyalim, uyutalim.
http://www.milliyet.com.tr/2006/12/07/yasam/axyas02.html
http://www.gokcenkaran.com/bolum/temiz-beyin-grubu
http://www.diyarbakiryenisehir.bel.tr/birim.aspx?id=epidem
(bkz: utanc)
edit: güneydogudaki kadinlarimiza, cocuklarimiza sahip cikanlari ictenlikle kutluyorum!
kisisel alaninda genellikle sayisini dörde kadar cikardigi hayvanlarin kuyrugunu götünü görüp en azindan masturbasyon yapmak amacli kullanabilecek kisiler icin konulmus yasak olup, hayvanin bekasi icin kesinlikle uygulanmasi gerekir. lakin dilimizdeki hayvan kelimesinin ayni zamanda insanligini unutup, sayisi dört kadar cikan sözde hayvana insani olmayan davranislarda bulunan kimseler icin kullanildigi bilindiginden bu durumda hayvana askintilik yapan kisi hayvan olurki hayvan diye addetilmisin hayvan olmadigi tam tersine bu nitelendirmeyi yapanin komsusunun tavuguna tecavüz eden sapiklardan sonra kuyruklu hayvanlarla da ilgili cinsel istismar konulu alt basliga konu olmasi gerektigi anlasilir.
(bkz: götten uydurulmus durumlar)
(bkz: götten uydurulmus durumlar)
düsünce kalibiyla türkiye’nin kemalizm, laiklik diyerek yerden yere vurdugu sistemin berisinde olan bilgic.
ayni düzlemde bulunmayan inancin laiklikle seviyesel farkini bile bulmustur. söyleki pozitivist olan insanlar algisal olarak yüksek degerlere ulasamazlarmis. kendisi hala inanca sahip olmayan yada laik sistemin varolmasini isteyenlerin yüksek degerlere ulasamayacagina inanmaktadir. laiklik kendisine göre hala dinsizliktir. pehhhh
iste kendilerinin bu hosgörüsüz tavrindan ötürü laiklik türemistir. kimse kimseye dinini dikte edemesin, kimsenin kafasini kesemesin, kimse kimseyi en azindan inancindan ötürü sömüremesin diye türemistir. kendi kendine göre icat ettigi öteligi baska ötekilerine göre kullan sistemi neye göre savundugu ise muammadir.
ne diyelim kokusmus düzeni kimler savunuyor acaba?
kendileri sanirim kendi ülkesinin bir islam devleti oldugunu düsünüyor olmaktadir ki islam’a göre dayandirmaya calistigi sistemin tamamen hakli oldugu kanisina varip hakliyla haksizi ayirabilmistir.
ayrica kemalizm adi altinda atatürkcülügün eriyip bitmis oldugu izlenimine de ulasmistirki öteki oldugunu kanitlamistir.
ayni düzlemde bulunmayan inancin laiklikle seviyesel farkini bile bulmustur. söyleki pozitivist olan insanlar algisal olarak yüksek degerlere ulasamazlarmis. kendisi hala inanca sahip olmayan yada laik sistemin varolmasini isteyenlerin yüksek degerlere ulasamayacagina inanmaktadir. laiklik kendisine göre hala dinsizliktir. pehhhh
iste kendilerinin bu hosgörüsüz tavrindan ötürü laiklik türemistir. kimse kimseye dinini dikte edemesin, kimsenin kafasini kesemesin, kimse kimseyi en azindan inancindan ötürü sömüremesin diye türemistir. kendi kendine göre icat ettigi öteligi baska ötekilerine göre kullan sistemi neye göre savundugu ise muammadir.
ne diyelim kokusmus düzeni kimler savunuyor acaba?
kendileri sanirim kendi ülkesinin bir islam devleti oldugunu düsünüyor olmaktadir ki islam’a göre dayandirmaya calistigi sistemin tamamen hakli oldugu kanisina varip hakliyla haksizi ayirabilmistir.
ayrica kemalizm adi altinda atatürkcülügün eriyip bitmis oldugu izlenimine de ulasmistirki öteki oldugunu kanitlamistir.
cary brothersa ait olan sarkinin sözleri asagidaki gibidir:
i never thought i was wrong
i never thought i was scared
i always thought with my heart
but never thought i could care
what was it you said
about the sun always shining on me?
what was it you said?
i was supposed to, you were supposed to be
this is the part where you can come back to me
i was supposed to, you were supposed to be
it’s in the silence, it’s an attack
i walk the places alone
where you and i took a dare
where only lovers can turn
a circle into a square
what was it you said
about the sun always shining on me?
what was it you said?
i was supposed to, you were supposed to be
this is the part where you can come back to me
i was supposed to, you were supposed to be
this is the silence, it’s an attack
come around
sometimes everyone lies
come around
hold on ‘til you find it
come around
i was supposed to, you were supposed to be
this is the part where you can come back to me
i was supposed to, you were supposed to be
i was supposed to, you were supposed to be
i never thought i was wrong
i never thought i was scared
i always thought with my heart
but never thought i could care
what was it you said
about the sun always shining on me?
what was it you said?
i was supposed to, you were supposed to be
this is the part where you can come back to me
i was supposed to, you were supposed to be
it’s in the silence, it’s an attack
i walk the places alone
where you and i took a dare
where only lovers can turn
a circle into a square
what was it you said
about the sun always shining on me?
what was it you said?
i was supposed to, you were supposed to be
this is the part where you can come back to me
i was supposed to, you were supposed to be
this is the silence, it’s an attack
come around
sometimes everyone lies
come around
hold on ‘til you find it
come around
i was supposed to, you were supposed to be
this is the part where you can come back to me
i was supposed to, you were supposed to be
i was supposed to, you were supposed to be
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?