doğunun ve de osmanlının ilimde, bilimde ve dolayısıyla siyasi ve askeri güçten düşmesini müteakip, batılı değerler, batılı düşünceler ve dolayısıyla batılı (bölücü, böl-parçala-yönet/olmadı yoket diye de okunabilir) siyasetler hakim oldu bu bölgeye, tüm dünyaya olduğu gibi.
bugün bir gazetede (zaman) bmnin new yorktaki merkezinde bulunan camide, hutbenin ingilizce verildiği yazıyordu. ortak dile bak, hizaya gel!
millet tanımı bile bu topraklarda yeni. millet denince din akla gelirdi, aynı inancı paylaşanlar, bir millet kabul edilirdi.
türk kelimesi, atatürkün, bugün bazılarınca ırkçılık kabul edilen, muhteşem ne mutlu türküm diyene ifadesinde kendisini gösteren kendisini türk hisseden/bu topraklarda yaşayan herkes türktür, tespitindeki gibi anlaşılırdı batıda. müslüman olan biri için türk oldu derlerdi.
arap, türk ve farslar arasında bir bölgede yaşayan, dilinde ve kültüründe bu üç milletten de çok açık izler taşıyan bir grup, kürtler. üstelik sadece iz de değil, bu üçü çıkarın, geriye ne dil kalır ne kültür.
osmanlı din temelli bir devletti. ilayı kelimatullah ve nizamı alem için çalışırdı. onun dışında insanlar hangi dili konuşur, bölgeye hangi ismi verir, çok da umursamazdı. vergini ödediğin, devlete bağlı kaldığın sürece!
sonra dil değişti, kültür değişti... nifak tohumları ekildi, mahsul edildi yüzyıllarca. geldik arapsaçı bu duruma. kaşıya kaşıya, kaşına kaşına nur topu gibi bir muhtemel kıyametimiz var.
bilene, düşünene ne kadar anlamsız, saçma da gelse, bu ülkenin ekmeğini yiyen birileri, bu ülkeyi öyle veya böyle (özerklik, federasyon) bölme peşinde.
tarihte bir kürt devleti kurulmuştur, bilinenin aksine. ancak birkaç ay yaşayan bir devlet.
ingiliz oyunu, bugün amerikan oyunu şeklinde sürüyor.
emperyalizm, şeytan gibi. sağdan yaklaşıyor, soldan yaklaşıyor, olmadı tepeden iniveriyor. sureti haktan görünüyor; milliyetçilik sanıyor birileri, ekonomik kalkınmaya karşı mı çıkıyorsunuz diyor başka saftirikler, demokratikleşiyoruz sanıyor başka zavallılar...
tarihte ve resmi belgelerde bir bölge için kullanılan bir ifadedir, bir başkası lazistandır, lazların yaşadığı bölge. hatta deyip de uzatmayalım.
lazlar, çerkezler, şunlar bunlar... öğretmen, polis, asker, çoluk çocuk öldürmedi. kürtler üzerinden oynandı oyun, teşne de birileri vardı hazır. hainler, alçaklar da destek verdi gafletle çoğu zaman, bazen ihanetle.
bugün evinin balkonuna türk bayrağı asamayanlar var, türk bayrağıyla sokağa çıkamayanlar. hatta bayrak asacak bir balkonu olmayanlar, ki o ayrı bir dava. hapisteki, suçu kesinleşmiş pkklıyı kurtarmak için gizli-ayan uğraşanlar, ergenekon-balyozvb davalrda tutuklu bulunanları, haklarında kesnleşmiş hüküm bulunmaksızın içeride tutmaya destek veriyorlar. bunun adı gelişme, büyüme, muhafazakârlaşma, bölge gücü türkiye bilmem ne geyikleri...
kürdistan da kurulur bu gaflet, dalalet, ihanetler sürerse, atlantis de çıkar battığı yerden.
aile üyelerinin toplandığı, yeğenlerin gecenin bir vaktine kadar ortalığı yıktığı günlere denk gelmiş. tv izlemeyi bıraktığım, gazete de eskisi gibi/kadar okumadığım günlere. internette de ruhen bulunduğum günlere...
#1016944
entryi okur okumaz, aklıma the cemaat geldi nedense. web sayfalarına girdiğimde de bu düşüncem pekişti. belki tamamen cemaat mahsulü değil ama son zamanlarda her burnu karıştıran parmaklarının bu işin içinde de olduğunu sanıyorum. öncesini bilmem ama 90lı yıllarda bugün "ergenekoncu" diyerek kafadan etiketledikleri kişilerden farklı bir dil kullanmazlardı. demirele, gözyaşları eşliğinde bilmem ne ödülü veren fethullah gülendi. tıpkı kenan evren ve yaşar büyükanıta başka bir bilmem ne ödülü veren akp gibi... kenan evren için "allahu alem (allah bilir) cennetliktir" diyen de fethullah gülendi.
zaman gazetesinin +1k tasarım etkinlikleri gibi, türkçe olimpiyatları gibi; kürtçe yayın yapan dünya tv gibi... ziyadesiyle, kör gözüne parmağım bir girişim. bölgede pkk-cemaat gerginliği olduğu yazılıp çiziliyor. bir imam öldürülmüştü, sonra bir yurda molotof atılmıştı. vs vs
izliyorum, düşünüyorum... bölük pörçük düşünceler geçiyor aklımdan. düşünmemeyi, konuşmamayı, yazmamayı istiyorum çok zaman...
devir değişiyor. yeni bir dünya düzeni inşa ediliyor ve o düzen içerisinde de yeni bir türkiye. kendi içinde, bölgesinde ve dünyada... muhafazakârlık, demokratikleşme, yeni osmanlıcılık, amerikan soslu cici türk&islam sentezciliği... ne ben bunları dile getirecek adamım ve ne de ben dahil alıcısı var düşündüklerimin.
bir zamanlar, "komünizm gelecekse onu da biz getiririz, size ne oluyor" diyen ve tek partinin ankara valisi nevzat tandoğanın sözleri üzerinden bir zihniyetin anatomisini/karakteristiğini ortaya koyanlar, bugün ellerinde düğmeler, püskevitler...
toplum mühendisliğinden şikâyet edenler, yüksek mühendis bugün...
yasadışı dinleme-izlemeden şikâyet edenler çarşaf çarşaf, gece gündüz etrafa birşeyler atmakta...
etrafa, tolerans/hoşgörüyle başlayıp bilumum gülücüklerle yıllarca süren bir pazarlama stratejisiyle halihazırda devam eden çalışmalar ete kemiğe bürünüyor iyice.
harita yapmışlar. türkiyeyi, aptal şapşal isimlendirmelerle birkaç bölgeye ayırmışlar. demokratik özerklik bilmem ne saçmalıkları yine...
celladına baltasını uzatan, kafasını kütüğe yatıran çok sevgili vatandaşım, halkım, seçmenim...
tüm bunları bir kanaat üzerine yazıyorum.
belki de sevgili cemaat masumdur.
belki bölücüler de masumdur.
belki hak/hukuk yanlıştır, eğridir...
belki de hayat, küpünü doldurmaktan, saltanatını kurmaktan ibarettir.
#1016944
entryi okur okumaz, aklıma the cemaat geldi nedense. web sayfalarına girdiğimde de bu düşüncem pekişti. belki tamamen cemaat mahsulü değil ama son zamanlarda her burnu karıştıran parmaklarının bu işin içinde de olduğunu sanıyorum. öncesini bilmem ama 90lı yıllarda bugün "ergenekoncu" diyerek kafadan etiketledikleri kişilerden farklı bir dil kullanmazlardı. demirele, gözyaşları eşliğinde bilmem ne ödülü veren fethullah gülendi. tıpkı kenan evren ve yaşar büyükanıta başka bir bilmem ne ödülü veren akp gibi... kenan evren için "allahu alem (allah bilir) cennetliktir" diyen de fethullah gülendi.
zaman gazetesinin +1k tasarım etkinlikleri gibi, türkçe olimpiyatları gibi; kürtçe yayın yapan dünya tv gibi... ziyadesiyle, kör gözüne parmağım bir girişim. bölgede pkk-cemaat gerginliği olduğu yazılıp çiziliyor. bir imam öldürülmüştü, sonra bir yurda molotof atılmıştı. vs vs
izliyorum, düşünüyorum... bölük pörçük düşünceler geçiyor aklımdan. düşünmemeyi, konuşmamayı, yazmamayı istiyorum çok zaman...
devir değişiyor. yeni bir dünya düzeni inşa ediliyor ve o düzen içerisinde de yeni bir türkiye. kendi içinde, bölgesinde ve dünyada... muhafazakârlık, demokratikleşme, yeni osmanlıcılık, amerikan soslu cici türk&islam sentezciliği... ne ben bunları dile getirecek adamım ve ne de ben dahil alıcısı var düşündüklerimin.
bir zamanlar, "komünizm gelecekse onu da biz getiririz, size ne oluyor" diyen ve tek partinin ankara valisi nevzat tandoğanın sözleri üzerinden bir zihniyetin anatomisini/karakteristiğini ortaya koyanlar, bugün ellerinde düğmeler, püskevitler...
toplum mühendisliğinden şikâyet edenler, yüksek mühendis bugün...
yasadışı dinleme-izlemeden şikâyet edenler çarşaf çarşaf, gece gündüz etrafa birşeyler atmakta...
etrafa, tolerans/hoşgörüyle başlayıp bilumum gülücüklerle yıllarca süren bir pazarlama stratejisiyle halihazırda devam eden çalışmalar ete kemiğe bürünüyor iyice.
harita yapmışlar. türkiyeyi, aptal şapşal isimlendirmelerle birkaç bölgeye ayırmışlar. demokratik özerklik bilmem ne saçmalıkları yine...
celladına baltasını uzatan, kafasını kütüğe yatıran çok sevgili vatandaşım, halkım, seçmenim...
tüm bunları bir kanaat üzerine yazıyorum.
belki de sevgili cemaat masumdur.
belki bölücüler de masumdur.
belki hak/hukuk yanlıştır, eğridir...
belki de hayat, küpünü doldurmaktan, saltanatını kurmaktan ibarettir.
14 temmuz 2011 diyarbakır silvan çatışması sonrasında oluşan infial üzerine tüm yurtla birlikte, 14-16 saatleri arasında düzenlenecek mitingdir.
terörist saldırının ardından birçok ilde yapılan yürüyüşler, basın açıklamalarından farklı olarak sosyal medyada duyurusu ve organizasyonu yapılan miting için geniş bir katılım olması ve artık insanların vicdanlarından başlayıp dillerine ve ellerine de yansıyan bir tepkinin ortaya çıkması umulmaktadır. (ellerinden gelmesi beklenen tepki, şiddet-saldırı değil elbette; misal oy atarsın birine, mektup-e-mail yazarsın ve vesaire...)
terörist saldırının ardından birçok ilde yapılan yürüyüşler, basın açıklamalarından farklı olarak sosyal medyada duyurusu ve organizasyonu yapılan miting için geniş bir katılım olması ve artık insanların vicdanlarından başlayıp dillerine ve ellerine de yansıyan bir tepkinin ortaya çıkması umulmaktadır. (ellerinden gelmesi beklenen tepki, şiddet-saldırı değil elbette; misal oy atarsın birine, mektup-e-mail yazarsın ve vesaire...)
kanıksanmıştır, içselleştirilmiştir... "zenginimiz bedel öder, askerimiz fakirdendir" diye türküsü de yapılmıştır.
ölen ölür, kalan sağlar birilerinin ucuz işgücü, oy deposu, şakşakçısı; etliye sütlüye dokunmayan, sorgulamayan, eleştirmeyen, dini veya lâdini biat edenleri olmuştur cilalı imaj devrinin.
düşünen, konuşan, eleştiren sevilmez bu memlekette, canı tatlıdır avrupalı-amerikalının; neredeyse her gün afganistanda, libyada şurada burada abd-nato-batılı güçler-aynı zihniyettekiler-işbirlikçileri masum canlara kıyar da, bir gazze-filistin pop-ahlâkçılığıyla yetinir kitleler. konjonktür öyledir çünkü, one minute denmiş ve düğmeye basılmıştır.
devir, ekonomisi büyüyen, demokratik atılımlar yapan... bıla bıla bıla şahsı ve kadrolarını ve de pek sıkı destekçisi the cemaati şişirme devridir, içte ve dışta, itinayla. bu oyunu yemeye hazır, yıllarca başörtüsü, saç-sakal-kıyafet-ibadet vb hakları/terchleri gerizekâlıca baskılanmış milyonlar da var hem...
neyin yası?
kabul edelim, maalesef hâlâ milletleşememişiz, bin yıldır birarada yaşarken o lavuk ayrılıkçı-bölücü düşünceler ve eylemler bu memlekette nasıl bu kadar destek bulabiliyor?
binlerce yıllık devlet tecrübemiz var evet ama hep şahıslarla kaim olmuş yükselişimiz.
lider bu toplumda çok önemli, çobanını arayan koyunlarız. kâh dini lider(ler), kâh eli sopalı birileri, kâh konjonktürel dönem adamları...
fazla uzak da olmayan bir geçmişte yabancı bir ülkede yaşanan terör saldırısı sonrası bayraklar yaıya inmişti ülkemizde (sanırım 11 eylül).
son birkaç yılımıza baksak onlarca terör saldırısı, onlarca kaybımız...
şehide kelle demiş bir başbakanımız var, şehit cenazelerine yaygara demiş bir başbakanımız; üçüncü dönem de seçimi kazanmış bir başbakan bu üstelik, %50 oyla!
neyin riyası, neyin yası?
ulusal yas ilan etmek için, önce ulusal bir bilinç olmalı. var mı?
ölen ölür, kalan sağlar birilerinin ucuz işgücü, oy deposu, şakşakçısı; etliye sütlüye dokunmayan, sorgulamayan, eleştirmeyen, dini veya lâdini biat edenleri olmuştur cilalı imaj devrinin.
düşünen, konuşan, eleştiren sevilmez bu memlekette, canı tatlıdır avrupalı-amerikalının; neredeyse her gün afganistanda, libyada şurada burada abd-nato-batılı güçler-aynı zihniyettekiler-işbirlikçileri masum canlara kıyar da, bir gazze-filistin pop-ahlâkçılığıyla yetinir kitleler. konjonktür öyledir çünkü, one minute denmiş ve düğmeye basılmıştır.
devir, ekonomisi büyüyen, demokratik atılımlar yapan... bıla bıla bıla şahsı ve kadrolarını ve de pek sıkı destekçisi the cemaati şişirme devridir, içte ve dışta, itinayla. bu oyunu yemeye hazır, yıllarca başörtüsü, saç-sakal-kıyafet-ibadet vb hakları/terchleri gerizekâlıca baskılanmış milyonlar da var hem...
neyin yası?
kabul edelim, maalesef hâlâ milletleşememişiz, bin yıldır birarada yaşarken o lavuk ayrılıkçı-bölücü düşünceler ve eylemler bu memlekette nasıl bu kadar destek bulabiliyor?
binlerce yıllık devlet tecrübemiz var evet ama hep şahıslarla kaim olmuş yükselişimiz.
lider bu toplumda çok önemli, çobanını arayan koyunlarız. kâh dini lider(ler), kâh eli sopalı birileri, kâh konjonktürel dönem adamları...
fazla uzak da olmayan bir geçmişte yabancı bir ülkede yaşanan terör saldırısı sonrası bayraklar yaıya inmişti ülkemizde (sanırım 11 eylül).
son birkaç yılımıza baksak onlarca terör saldırısı, onlarca kaybımız...
şehide kelle demiş bir başbakanımız var, şehit cenazelerine yaygara demiş bir başbakanımız; üçüncü dönem de seçimi kazanmış bir başbakan bu üstelik, %50 oyla!
neyin riyası, neyin yası?
ulusal yas ilan etmek için, önce ulusal bir bilinç olmalı. var mı?
son yıllarda birçok okula temizlikçi atanmıyor; atananlar da ya taşeronla çalışıyor ya da insan evladı değiller, okul yönetimiyle beraber, ki evet çocuklar temizliyor orayı burayı, çöpleri döküyor. tıpkı veterinerlerin, mühendislerin öğretmen olması gibi. ama sen türkiye’sin boşver bunları... bas bas oyları akp’ye, sömürüye...
hızlı (hızlandırılmış) tren
duble yollar
toki
istediğin hastaneye gidiyorsun
bilmem ne bilmem ne bilmem ne...
bastı %50yi bu seçmen!
kendime dahi yüzüm yok konuşmaya.
bir adadaki yaratık senin benim vergimle...
söz kaçtır bitiyor? orada değiliz artık...
duble yollar
toki
istediğin hastaneye gidiyorsun
bilmem ne bilmem ne bilmem ne...
bastı %50yi bu seçmen!
kendime dahi yüzüm yok konuşmaya.
bir adadaki yaratık senin benim vergimle...
söz kaçtır bitiyor? orada değiliz artık...
psikologlar kuaför kadının durumuyla ilgili bir açıklama yaparlar artık. bekliyoruz.
yaz günlerinde, ileri demokratik ve çarpık ülkemizde, başka da birçok şeyle de birlikte psikolojik/toplumsal patlamalara da uygun bir ortam hazırlar.
online uyeler
benduruyorumsebagitti (4. nesil bilgic) [msg] [kim]
$u anda yonetimden
jedi,
0 moderator,
1 bot(genelde gorunmez bu),
uyelerden ise
0 gammaz,
1 bilgic,
0 comez,
uyelerden toplam 1 ki$i sozlukte at ko$turuyorlar.
ayrica
$u anda bilgi sozluku 4 ki$i okuyor.
benduruyorumsebagitti (4. nesil bilgic) [msg] [kim]
$u anda yonetimden
jedi,
0 moderator,
1 bot(genelde gorunmez bu),
uyelerden ise
0 gammaz,
1 bilgic,
0 comez,
uyelerden toplam 1 ki$i sozlukte at ko$turuyorlar.
ayrica
$u anda bilgi sozluku 4 ki$i okuyor.
bugün görmedim gerçi ama gördüm...
istiklal caddesinde arap ya da iranlı bir kadın, sadece gözlerini açıkta bırakan çarşafıyla poz veriyordu arkadaşına.
türkiye hatırası...
bak, şu gözleri görünen benim ya da ne bileyim...
hani şahanın canlandırdığı karakterlerden haber sunan, ismini hatırlayamadım, "gün geçmiyor ki bir gariplik yaşanmasın" diyordu. o kadar çok garipliği gördük yaşadık ki... belki hepsi, herkes normaldir; garip olan benim...
istiklal caddesinde arap ya da iranlı bir kadın, sadece gözlerini açıkta bırakan çarşafıyla poz veriyordu arkadaşına.
türkiye hatırası...
bak, şu gözleri görünen benim ya da ne bileyim...
hani şahanın canlandırdığı karakterlerden haber sunan, ismini hatırlayamadım, "gün geçmiyor ki bir gariplik yaşanmasın" diyordu. o kadar çok garipliği gördük yaşadık ki... belki hepsi, herkes normaldir; garip olan benim...
intihal yaptığı tespit edilmiş, üniversitede ders vermesine yasak konulmuş; milli eğitim bakanlığıyla ödüllendirilmiş! bakanlıktan önce de göz bebeklerinden biriydi gerçi sayın başbakanın. ne olacak canım, sayın ösym başkanı da intihal yapmamış mıydı? yapabiliyorsan sen de yap, derler ya hani bir hırsızdan uğursuzdan bahsedince... devir, böyle bir devir demek ki; yapacak bir şey yok. kel başa şimşir tarak.
*iki kişiden birinin gözlerinden öpmem.
*iki kişiden birinin gözlerinden öpmem.
a grubu ve öğretmenlik için yapılan sınav 09 30 itibariyle başladı.
sınavdan bildirmiyorum elbette. nasıl bir dalgınlık, unutkanlıksa kpssnin bugün olduğunu gece 2 gibi öğrendim ve ösymnin internet sayfasından maçkadaki itü inşaat fakültesinde sınava gireceğimi öğrendim. yine nasıl bir dalgınlıksa maçka deyince ayazağa kampüsü canlanıverdi gözümde; iki defa da sınava girmişliğim var ya orada... sabah koştur taksime, bir internet kafeden giriş belgeni al, atla metroya, git sen ayazağa kampüsüne, maslaka! oradaki güvenlik görevlisi de sana gümüşsuyundaki yeri tarif etsin, bir daha dön taksime, yürü... güvenlikçiyle biraz sohbet et memleket meselelerinden ve gelmişken gezin biraz taksimde. zaten gir gir bir halt olduğu yoktu. sınava girebilen arkadaşlara başarılar...
sınavdan bildirmiyorum elbette. nasıl bir dalgınlık, unutkanlıksa kpssnin bugün olduğunu gece 2 gibi öğrendim ve ösymnin internet sayfasından maçkadaki itü inşaat fakültesinde sınava gireceğimi öğrendim. yine nasıl bir dalgınlıksa maçka deyince ayazağa kampüsü canlanıverdi gözümde; iki defa da sınava girmişliğim var ya orada... sabah koştur taksime, bir internet kafeden giriş belgeni al, atla metroya, git sen ayazağa kampüsüne, maslaka! oradaki güvenlik görevlisi de sana gümüşsuyundaki yeri tarif etsin, bir daha dön taksime, yürü... güvenlikçiyle biraz sohbet et memleket meselelerinden ve gelmişken gezin biraz taksimde. zaten gir gir bir halt olduğu yoktu. sınava girebilen arkadaşlara başarılar...
"... canı sağ olsun" diye bitmesi umulur. oy için yazmayan için hiçbir şey değişmez sonuçta.
anladım! yarla bir olmayınca; yerle bir oluyormuş insan ...
bana, son 200 yıllık, ne olduğumuzdan/olmak istediğimizden emin olamadığımız, kendimizi ifade edemediğimiz, var oluşumuzun sebebini anlamaya/anlamlandırmaya çalıştığımız zamanları ve elbette çarpık kentleşme, rant, soygun/vurgun, sömürüyle dolu günümüzü de düşündüren film.
o kadar çok şeyden bahsetmek istemiş ki mahsun kardeş, aslında o kadar dolu ki... bu kadar çok şeyi anlatmaya çalışıp, hiçbirşey anlatamama yerine, bir adet amaç/mesaj belirleseydi daha isabetli olurdu sanırım.
arabalar patlıyor, uçaklar kalkıyor, silahlar, koşturmacalar, aşklar... da hepsi üst üste konulunca bir film etmiyor maalesef. ismi bile çok şey ifade edebilirken tek başına, onlarca senaryoya müsaitken...
birçok pop şarkının birkaç cıstak melodiye söz yazılarak piyasaya verildiği günümüzde, sinemamızın tam da yükselişe geçtiği bu dönemde pek kötü bir örnek. kötü bir örnek de tamamen kötü demek değil aslında. bu kötü, deyip daha iyisini yapabilir, yapmalı birileri.
o kadar çok şeyden bahsetmek istemiş ki mahsun kardeş, aslında o kadar dolu ki... bu kadar çok şeyi anlatmaya çalışıp, hiçbirşey anlatamama yerine, bir adet amaç/mesaj belirleseydi daha isabetli olurdu sanırım.
arabalar patlıyor, uçaklar kalkıyor, silahlar, koşturmacalar, aşklar... da hepsi üst üste konulunca bir film etmiyor maalesef. ismi bile çok şey ifade edebilirken tek başına, onlarca senaryoya müsaitken...
birçok pop şarkının birkaç cıstak melodiye söz yazılarak piyasaya verildiği günümüzde, sinemamızın tam da yükselişe geçtiği bu dönemde pek kötü bir örnek. kötü bir örnek de tamamen kötü demek değil aslında. bu kötü, deyip daha iyisini yapabilir, yapmalı birileri.
2008 yapımı, the blair witch project benzeri ya da onun devamı türünden olduğu söylenen bir gerilim filmi.
blair witch project de tüm dünyayı sarsmış, salonlar dolmuştu ama çıkınca izlerken "ne izledim ki ben şimdi" diye kalakalmışlardı bilinçaltlarındaki birkaç sahne ile.
bu filmin ne mesaj vermek istediğini çözemedim; bir tür bilinmezliğin korkusu ve/veya önyargıların yanlışlığı gösterilmek istenmiş sanki.
afganistan’daki bir grup amerikan askeri ne olduğu hâlâ bilinmeyen bir ışık ve sese maruz kalıyor ve olaylar gelişiyor... aslında bi halt olduğu yok, gelişme falan yok. duyulan ses, bildiğin kur’an. yahu bu gâvurlar imana mı gelecek diyorsun ama ııh o da yok.
ses geliyor, ışık saçılıyor ve hedef kişi toz oluyor, yok oluyor.
shyamalan filmleri berbatlığında, shyamalan fan’ı arkadaşları tenzih ederim, hiç sevemedim filmlerini. bu da böyle manasız, kumandanın pili bittiğinde falan ya da can sıkıntısından, acaba kendimi hangi binanın tepesinden atsam, zamanlarında izlenecek bir film.
blair witch project de tüm dünyayı sarsmış, salonlar dolmuştu ama çıkınca izlerken "ne izledim ki ben şimdi" diye kalakalmışlardı bilinçaltlarındaki birkaç sahne ile.
bu filmin ne mesaj vermek istediğini çözemedim; bir tür bilinmezliğin korkusu ve/veya önyargıların yanlışlığı gösterilmek istenmiş sanki.
afganistan’daki bir grup amerikan askeri ne olduğu hâlâ bilinmeyen bir ışık ve sese maruz kalıyor ve olaylar gelişiyor... aslında bi halt olduğu yok, gelişme falan yok. duyulan ses, bildiğin kur’an. yahu bu gâvurlar imana mı gelecek diyorsun ama ııh o da yok.
ses geliyor, ışık saçılıyor ve hedef kişi toz oluyor, yok oluyor.
shyamalan filmleri berbatlığında, shyamalan fan’ı arkadaşları tenzih ederim, hiç sevemedim filmlerini. bu da böyle manasız, kumandanın pili bittiğinde falan ya da can sıkıntısından, acaba kendimi hangi binanın tepesinden atsam, zamanlarında izlenecek bir film.
(bkz: the green hornet)
michel gondry’nin yönettiği 2011 yapımı aksiyon/komedi tarzı film.
başrollerde seth rogen, jay chaou ve cameron diaz’ı görüyoruz. cv’si "baba" bir yönetmen, ekşın/efekt/3d şu bu oyuncu... film yapmaya yetmiyormuş demek.
izlediğim, en anlamsız filmler sepetindeki yerini aldı. bu nasıl komedi, bu nasıl aksiyon? itiraf ediyorum, bir kişi için izledim, o da...
başrollerde seth rogen, jay chaou ve cameron diaz’ı görüyoruz. cv’si "baba" bir yönetmen, ekşın/efekt/3d şu bu oyuncu... film yapmaya yetmiyormuş demek.
izlediğim, en anlamsız filmler sepetindeki yerini aldı. bu nasıl komedi, bu nasıl aksiyon? itiraf ediyorum, bir kişi için izledim, o da...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?