confessions
  1. toplam entry 2450
  2. takipçi 1
  3. puan 45212

limitless

benduruyorumsebagitti
yönetmenliğini neil burger’in yaptığı, 2011 yapımı film. robert de niro, bradley cooper, abbie cornish, anna friel başrolleri paylaşıyor. konusuyla ilginç, sürükleyici, güzel bir film.

hayatı sersefil olmuş kahramanımıza eski bir tanıdığı denemesi için bir hap verir. hap insana beynini % 100 kapasiteyle kullanma gücü verir. bir hap hayatını değiştirir ama sadece bir gün için. onyüzbinmilyon adet daha almak üzere elemanın eve gider ve olaylar gelişir.

şiddete başvurmadan tavsiye edilir.

your highness

benduruyorumsebagitti
bol bel altı espriler ve göndermelerle dolu absürd mü desem, tarihi/fantastik filmleri tiye alan mı desem... öyle bir film işte. espri ve göndermelerin canlandırıldığını da ekleyerek. fazlasıyla manasız bir zamana denk gelirse izlenebilir, yer yer gülünebilir de.

recep tayyip erdoğan dili ve edebiyatı

benduruyorumsebagitti
öfkeyi hitabet sanatı olarak kullandığını söyleyen; hem milliyetçi, hem bop eşbaşkanı; hem islamcı/muhafazakâr, hem küresel ekonomici... başbakanımızın bir türlü düşürülemediği iktidarından mütevellit, kimi aydının açık öğretim’de, kimi sıradan vatandaşın mahalle mektebi’nde okuduğu bölümdür.

eğitim dili aslen, bilmenize-konuşmanıza dahi gerek olmayan, abd ingilizcesidir. gerekli çeviriler yapılıp türkçe? size iletilir. yurt, burs imkanları hayli geniş olup, mezunlarına gayet geniş bir çalışma alanı sağlar. bop coğrafyasında, abd ve yanaşması devletçiklerde denkliği haizdir.

fatih altayli nickinin yasaklanması

benduruyorumsebagitti
doğru bir uygulamadır bence.

türkiye’nin herhangi bir yerinde, herhangi birine fatih altaylı kimdir deseniz, size gazeteci olduğunu söyleyecektir. amaç görüşlerini dile getirmekse bunu bir başka nick ile de yapmak mümkünken habertürk gazetesi genel yayın yönetmeni olarak bilinen kişinin adını kullanmak bana doğru gelmiyor.

misal fatih altaylı değil de güler sabancı diye ya da ali ağaoğlu diye bir nick olsa, bu isim sahipleri de önce sözlüğe, ardından mahkemeye müracaat ederlerdi.

özgür düşünce, ifade özgürlüğü falan da yok mudur bunun bir çıtası? ya da o çıtayı herkes "ben yaptım oldu" diye kendince ortaya koyarsa çelik çomak mı oynayacağız o çıtalarla?

"mahsuniboözcanalişan benimle polemiğine girmeyin" diyen şahan karakteri berkut gibi mi yapmalı? amaç bağcıyı dövmek gibi geliyor bana. üzüm yemek olsa, birçok yolu var zira.

belden aşağı olmamak kaydıyla eleştiriye de eyvallah, köşesi-webi var cevaplar fatih altaylı. hani "aklını alırım senin" derler sokakta, sanalda da "adını kullanırım senin" diye sözkonusu kişinin adını nick olarak girip entryler yazmak nedir anlayamıyorum.

bir banka adına site açmak ya da bir banka adını herhangi bir platformda nick/rumuz olarak kullanmaktan daha basit ve daha masum değildir fatih altaylı nikini kullanmak.

sanatçıdan sağcı polisten solcu olmaz

benduruyorumsebagitti
doğru olduğunu kabul etmemiz gereken önermedir. sağcılık diye ifade edilen görüş sahipliğinde kişiyi tutan, alıkoyan birşeyler vardır. bu sebeple sadece sanatçı değil, gerçek anlamda bir gazeteci de olmaz sağcıdan maalesef.

bütün solcuların ilerlemeden yana olduğu, özgür düşündüğü; bütün sağcıların da statükocu, biat edenlerden ibaret olduğunu düşünmek abes olur. lakin istediğimiz kadar geriye gidip şöyle bir baktığımızda, istisnalar dışında, bunun kaide olduğunu görürüz.

hürriyet

benduruyorumsebagitti
internet sayfasından haber okumamaya çalışırım.

daha, ne var ne yok diye göz gezdirirken bile tık tık tık sesleri eşliğinde bir sürü güncellemeye maruz kalırsınız.

bundan kurtulmak için yapılabilecek basit bir işlem vardır eminim ama ben daha basitini yapıp hiç bulaşmamayı tercih ediyorum genelde.

ha, bu kadar güncellemeye rağmen de atladıkları o kadar çok şey varmış.#1010771

iftar çadırı

benduruyorumsebagitti
giderek miadını dolduran bir neo-islamcı/ahlakçı/toplumcu... uygulama.

istanbul başta olmak üzere büyük şehirlere terör, tarımda makinalaşma, nüfus artışı, teknoloji, yaşam standartları vb sebeplerle son otuz kırk yılda akan kitlelerin bir nevi "fetih" yaptığından bahsetmişti muhafazakâr bir kalem. onun şahsında pek çok muhafazakâr kanaat önderinin ve takipçilerinin paylaştığını düşündüğüm bu ifadeye göre; laik yaşam tarzı ile geleneksel islami/toplumsal yaşayışın dışına taşan şehir(ler) halkı, bu sebeple kaka sol düşüncelere teslim olmuş şehirler anadolu’nun saf, temiz (e biraz da yağmacı zihniyetli) insanlarının göçü sayesinde zıvanasından çıkmaktan son anda kurtarılmış burca bayrak dikilmiştir.

üniversiteler avamlaştırılmış, ticari hayat bilmem kaçıncı defa millileştirilmiş, basın hizaya getirilmiş; hasılı, kalabalıkların gücü adına emperyalizme, yani sömürüye islami kılıflar uydurulmuş, motifler bezenmiştir.

iftar çadırları bir yönüyle bana on yıllardır yaşanan bu süreci hatırlatır bir yönüyle.

11 ay adam yerine konulmayan fakir fukara, garip gureba vitrine yerleşir cam ekranlarda. ekran hocaları boy boylar soy soylar, bir yalanı allayıp pullar, iki kişiden bir buna inanır, hayat bayram olur...mu?

bir başka açıdan ise ısırılmış ekmeği dahi toplayıp evine götüren insanlar görürsünüz bu çadırlarda. bir şişe su kaç para ki? içtiğin suyu dahi isteyebilenleri görürsün. ihtiyacı var demek, olmasa böyle bir şeyi nasıl söyler insan? o insana nasıl böyle şeyleri yaptırır düzen! o ayrı mevzu...

bir aylığına da olsa kardeşliği hatırlatır. vardı la öyle bir şey hakkaten. kıssalar hisseler falan...

yavaş yavaş bu manzaralar azalıyor. daha az iftar çadırı kuruluyor. belediyeler, sürekli çadırlar yerine ayda bir kez 100 000 kişinin falan katılacağı organizasyonlara yöneliyor. o da kaybolacaktır bir iki yıla. ihtiyacı olan insan kalmadığından mı? nerde?..

o kadar (6) yıllık (üni.)öğrenciliğimde "hadi bir değişiklik yapalım" deyip niyetlenmemize rağmen bir kez dahi girmedik, giremedik o kuyruğa. ne gerek vardı ki, üç beş kuruşa açabilirdik orucumuzu. öyle de yaptık. sonra iş(!?) hayatı... gerek yok.

muhafazakâr kalabalıkların oyla, sözle, gözyaşıyla, katkıyla bir yerlere kadar getirdikleri yeni düzenin yavaş yavaş oturduğunu düşünüyorum. artık onlara ve onları hatırlatan tüm o şeylere daha az ihtiyaç duyuluyor ve bu giderek de azalacak.

soğuk havalarda sokaklardan toplanan, parklarda yaşayan evsiz insanlarımız var artık bizim, oleyy. filmlerde görürdük biz ancak bunları. garip ama... birebir yaşamamıza rağmen kimse görmüyor artık!

deniz feneri

benduruyorumsebagitti
almanyadaki deniz feneri e.v. ile ilgili yapılan yolsuzluğun (ibneliğin diye de okunabilir) türkiye ayağındaki soruşturmayı yürüten savcılarla ilgili, hsyk tarafından inceleme başlatılmıştır. hayırlı olsuuunnnnn. yetmez ama evet’çi kardeşlere kapak olsun, altlık olsun, şan olsun!

içeri alınan kanal 7 yöneticileri ve diğerleri yarın öbürgün serbest bırakılırsa hiç şaşmam. o savcılarda sürülür bir yerlere.

milletin iyi niyetini sömürüp küpünü dolduran, buna ses etmeyen, bunu onaylayanların, üstünü kapatanların da allah cezasını versin. fitil fitil gelsin burunlarından. somali’deki kaç yüz çocuğun ölümünden sorumlu olacaklar belki, bu puştlukları görüp yardım yapmaktan imtina edenler sebebiyle.

getirdikleri bu yeni türkiye düzenini muhafazakârlık, demokratikleşme, ileri demokrasi, sivilleşme, yeni osmanlı, bölge gücü, lider ülke diye millete kakalayan abd beslemesi, yeni rantiyeci muhafazakâr cemaat-tarikat-grupların ervahına yuf olsun!
25 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol