dünya var olduğundan beri açlık, kıtlık, savaş, zulüm, işkence var diye; bunları meşrulaştıran dini, mezhepsel, ideolojik laga lugalar, piyasa düzeni var diye; tüm bunları unutturan magazin ve magazinsel kişilik(?)ler var diye; nerede bir iyi niyet görse onu terörize eden, cebini dolduran, istismarın dibine vuranlar var diye birşeyler yapmaktan geri durmamak lazım kanaatimce.
geldiğim noktada hâlâ çözmedim evet dünyayı, insanları, realizmi, reel politiği...
bırak, kendimi çözemedim.
ama biliyorum bir yer var; biliyorum siyah-beyaz var, gri var. ama bir karınca olduğuma inanmak isterim her zaman, belki bazen hamam böceği iğrençliğinde hissetsem de kendimi.
bugün kendini tatmin etmek için ne yaptın etkinliği değil bu, her iyiliğin içinde "simsiyah bir kaya parçasının üzerindeki kara noktalar gibi" enaniyet varmış. ne yapalım? bir dönem dönen shell reklamındaki gibi;
pişmanım
pişman mısın, neden? dersen,
çünkü insanım...
...
dükkânı kapatıp gidelim o halde?.. yok öyle!..
kış kışlığını, kuş kuşluğunu, puşt da puştluğunu yapacak; dünyanın düzeni bu.
ha olmuyor mu, bana ne ulan, dediğim? olmaz mı, her gün! ama diyeceğim o dur ki, imama kızıp abdest bozulmaz. imam için almadık ki abdesti, onun için kılmadık ki namazı.
zaten uykuların firariyse, göğsün daralıyorsa mütemadiyen; küfretmek çözüm değil, biliyorsun. ben varım, kimse yoksa da ben varım. haykırmayı kesmişimdir en fazla... yerim bellidir.
bu aralar yeni üye kaydı almıyorlar.
joe carpenterin gayet güzel bir çalışması. yakın zamana kadar elde edememiştim, şimdi suyunu çıkaran kadar dinlemelerdeyim. ayrıca neden tecavüzle özdeşleştirilmiştir bu güzel müzik, bence haksızlık.
somali ve afrika’nın kuraklık-açlıkla boğuşan diğer bölgelerine yardım amacıyla;
büyük harflerle, afrika yazıp 5601’e gönderilen sms, diyanet işleri başkanlığı aracılığıyla 5 tl ulaştırmanızı sağlayacak.
2868’e gönderilen boş bir sms, kızılay aracılığıyla 5 tl ulaştırmanızı sağlayacak.
büyük harflerle, afrika yazıp 3072’ye gönderilen sms, ihh aracılığıyla 5 tl ulaştırmanızı sağlayacak
büyük harflerle, aclık yazıp 5777’ye gönderilen sms, kimse yok mu derneği aracılığıyla 5 tl ulaştırmanızı sağlayacak
(tüm operatörler için geçerlidir.)
bazı dernek ya da kuruluşlar hakkındaki önyargılarımız ya da pek haksız sayılmaycak şüphelerimiz, bizi yardım yapmaktan alıkoymamalı. kızılay ya da diyanet, bence öncelikli tercih edilmeli.
edit: kızılay aracılığıyla 5 tl göndermek isteyenler için büyük harflerle afrika yazıp gönderebilirsiniz demiştik. boş bir sms göndermek yeterli. boş gönderilen sms için "elimize ulaştı" tadında geri bildirim gelirken, öteki türlü dönüş olmadı.
kimse yok mu da denendi ve onaylandı. büyük harflerle aclık yazıp 5777’ye göndermek yeterli.
bir daha edit: kızılay 2868e (büyük harlerle) afrıka yazıp göndermede onay mesajı birkaç saat sonra geldi. yani o şekilde de mümkünmüş. anladığım kadarıyla, afrıka yazınca, afrikaya özel bağışta bulunuyorsunuz; boş sms ise genel bir bağış oluyor kızılaya.
büyük harflerle, afrika yazıp 5601’e gönderilen sms, diyanet işleri başkanlığı aracılığıyla 5 tl ulaştırmanızı sağlayacak.
2868’e gönderilen boş bir sms, kızılay aracılığıyla 5 tl ulaştırmanızı sağlayacak.
büyük harflerle, afrika yazıp 3072’ye gönderilen sms, ihh aracılığıyla 5 tl ulaştırmanızı sağlayacak
büyük harflerle, aclık yazıp 5777’ye gönderilen sms, kimse yok mu derneği aracılığıyla 5 tl ulaştırmanızı sağlayacak
(tüm operatörler için geçerlidir.)
bazı dernek ya da kuruluşlar hakkındaki önyargılarımız ya da pek haksız sayılmaycak şüphelerimiz, bizi yardım yapmaktan alıkoymamalı. kızılay ya da diyanet, bence öncelikli tercih edilmeli.
edit: kızılay aracılığıyla 5 tl göndermek isteyenler için büyük harflerle afrika yazıp gönderebilirsiniz demiştik. boş bir sms göndermek yeterli. boş gönderilen sms için "elimize ulaştı" tadında geri bildirim gelirken, öteki türlü dönüş olmadı.
kimse yok mu da denendi ve onaylandı. büyük harflerle aclık yazıp 5777’ye göndermek yeterli.
bir daha edit: kızılay 2868e (büyük harlerle) afrıka yazıp göndermede onay mesajı birkaç saat sonra geldi. yani o şekilde de mümkünmüş. anladığım kadarıyla, afrıka yazınca, afrikaya özel bağışta bulunuyorsunuz; boş sms ise genel bir bağış oluyor kızılaya.
genel merkezi, istanbulun fatih ilçesinde bulunan dernek.
90lı yıllarda kurulan dernek, muhafazakâr bir kimliğe sahip olsa da dünyanın değişik bölgelerindeki müslüman olmayan ihtiyaç sahibi insanlara da yardımlarını ulaştırmaktadır.
gazzenin bayraklaştırılıp, orada yaşanan ve kimsenin hoş göremeyeceği dramlara, zulümlere karşı oluşan haklı hissiyatın değişen ve dönüşen dünya-bölge ve ülke dengelerinde bir araç olarak kullanılmasında etkili olmuştur.
al sana afganistan, ırak...
neredeyse her gün şehit verilen, milyonlarca kişinin yardımlarla geçindiği türkiye...
bir çeşit pop-yardımseverlik, pop-ahlâkçılık, pop-muhafazakârlık da yapıyor olsalar; bir anda gazzeye gitmek üzere gemi satın almaları, o kadar lojistik vs gibi şüpheler de barındırsa; fakire, darda olana yardım etmekten alıkoymamalı bu durum.
90lı yıllarda kurulan dernek, muhafazakâr bir kimliğe sahip olsa da dünyanın değişik bölgelerindeki müslüman olmayan ihtiyaç sahibi insanlara da yardımlarını ulaştırmaktadır.
gazzenin bayraklaştırılıp, orada yaşanan ve kimsenin hoş göremeyeceği dramlara, zulümlere karşı oluşan haklı hissiyatın değişen ve dönüşen dünya-bölge ve ülke dengelerinde bir araç olarak kullanılmasında etkili olmuştur.
al sana afganistan, ırak...
neredeyse her gün şehit verilen, milyonlarca kişinin yardımlarla geçindiği türkiye...
bir çeşit pop-yardımseverlik, pop-ahlâkçılık, pop-muhafazakârlık da yapıyor olsalar; bir anda gazzeye gitmek üzere gemi satın almaları, o kadar lojistik vs gibi şüpheler de barındırsa; fakire, darda olana yardım etmekten alıkoymamalı bu durum.
(bkz: ah nerede o eski günler)
(bkz: nerede o eski bayramlar)
(bkz: nerede o eski entryler)
(bkz: nerede o eski günler)
bilgi sözlüğü tek sorumlu ilan etmeye gerek yok. kişisel sebepler var, hayat var memat var, sonra mamutlar varmış bir zamanlar...
bir ara bir kitapta rastlamıştım. antik çağdan kalan bir taşa "şimdiki gençler söz dinlemez oldu... bıdı bıdı" tarzında birşeyler kazınmış. al getir 2011’e, iletişim çağına; götür 25. yüzyıla, ana babalar aynı lafları etmezlerse hiçbirşey bilmiyorum.
aynı nehirde iki defa yıkanamazsın, demişler de, yalancı çıkarmak için tekrar tekrar nehre batıp çıkman fayda etmez. ne o eski nehir, ne de sen eski sensin.
birkaç gündür sözlüğe girip hatta sözlüğü bırak, bilgisayarın başında mal mal bakınıyorum ekrana. ne anlamı var, modundayım. hayat çok boktan, yaz çiz, konuş nereye kadar. gülsen de ağlasan da bitiyor. kişisel sebepler ve vesaire...
daha nehir olayına gelmedim. nerede o eski günler de demiyorum. ekşi’ye ara ara bir bakınıp çıkıyorum. teoman’ın müziği bırakması üzerine 23 sayfa entry girilmiş. ömür mü dayanır okumaya. daha bırak düşünmeyi, yazmayı. böyle iyi... sakin sularda, kasmadan, sırf yazmış olmak için yazmadan.
her ne arar isen kendinde ara, derim ben.
(bkz: nerede o eski bayramlar)
(bkz: nerede o eski entryler)
(bkz: nerede o eski günler)
bilgi sözlüğü tek sorumlu ilan etmeye gerek yok. kişisel sebepler var, hayat var memat var, sonra mamutlar varmış bir zamanlar...
bir ara bir kitapta rastlamıştım. antik çağdan kalan bir taşa "şimdiki gençler söz dinlemez oldu... bıdı bıdı" tarzında birşeyler kazınmış. al getir 2011’e, iletişim çağına; götür 25. yüzyıla, ana babalar aynı lafları etmezlerse hiçbirşey bilmiyorum.
aynı nehirde iki defa yıkanamazsın, demişler de, yalancı çıkarmak için tekrar tekrar nehre batıp çıkman fayda etmez. ne o eski nehir, ne de sen eski sensin.
birkaç gündür sözlüğe girip hatta sözlüğü bırak, bilgisayarın başında mal mal bakınıyorum ekrana. ne anlamı var, modundayım. hayat çok boktan, yaz çiz, konuş nereye kadar. gülsen de ağlasan da bitiyor. kişisel sebepler ve vesaire...
daha nehir olayına gelmedim. nerede o eski günler de demiyorum. ekşi’ye ara ara bir bakınıp çıkıyorum. teoman’ın müziği bırakması üzerine 23 sayfa entry girilmiş. ömür mü dayanır okumaya. daha bırak düşünmeyi, yazmayı. böyle iyi... sakin sularda, kasmadan, sırf yazmış olmak için yazmadan.
her ne arar isen kendinde ara, derim ben.
toplumda karşılık bulmuştur, güzeldir.
sokaklarda içi su dolu kapları görünce yüzde tebessüm oluşturur, umutları arttırır.
sokaklarda içi su dolu kapları görünce yüzde tebessüm oluşturur, umutları arttırır.
tam tadında döşediği yazılarıyla ayar verir. ha ayar tutar mı şirazesinden çıkmışlığa, ııhh.
kâinatın sırrını mı vermelidir, böyle mi okunmalıdır yazıları?
hani şu, eleştirin efendim ama peki doğrusu nedir onu söyleyin bari, kuru muhalefet yapmayın, uyanıklığı vardır. bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak, gibi... maksat eleştiriyi bitirmek.
hani garsona bu omleti beğenmedim demiş de müşteri. beyefendi siz omlet yapabiliyor musunuz? diye sormuş garson? adam hayır deyince, garson: omlet yapamıyorsanız bu omleti eleştiremezsiniz demiş, aklınca laf çakmış. beyefendi demiş garsona: ben yumurtlayamam da ama yumurtanın sağlam mı bozuk mu olduğunu anlarım.
hem, hani demokratikleşiyorduk kardeş? ülkenin bölünebileceği dahi konuşulabiliyor, serbest. teröriste terörist de denmiyor. düne kadar, sayın dedi diye içeri alınırken birileri, yakında itin tekine sayın demedik diye içeri doldurulacağız neredeyse. demokratikleştik yani, o derece.
yılmaz özdil evde, okulda, mahallede, iş yerinde, sanal alemde, orda burda her yerde noluyoruz lan diyenlerin sesidir. birebir mi sesidir? her söylediği ayet gibi midir? haşa! kendi klavyesinden konuşur. bazılarına ellerine sağlık deriz, bazılarına yok artık!..
topyekün şeytanlaştırma siyaseti yürütülürken devletin bazı kurumlarına ve halkın bir kısmına karşı. düne kadar muhalif takılanların bir kısmı içerde, bir kısmı arazi, bir kısmı efendilerinin eteğinin dibine ilişmişken, bırakın özdil de yazsın. nokta kullansın, yıldız kullansın; boşluk bıraksın yazılarında. haddini aşsın, teşbihte hata yapsın. o mudur memleketi bu hale getiren, o mudur düzeltecek olan bu yamuklukları?
insaf ehlini dahi marjinalleştiren, terörize eden konjonktür utansın.
demokrasiyi kıçından anlayanlara, kıçından ayar vermiş. kör gözüne parmağım demokrasicilik, insan hakları-hukukçuluk oynayanlara yine bir tarafıyla ayar vermiş. anladıkları dilden konuşuyordur belki de.
yakın zamana kadar özdil’e, oray eğin’e şu bu pek çok muhalif yazara da giydirmiş biri olarak; susmasın özdiller, kâh bülbül gibi şakısın, kâh saydırsın...
kâinatın sırrını mı vermelidir, böyle mi okunmalıdır yazıları?
hani şu, eleştirin efendim ama peki doğrusu nedir onu söyleyin bari, kuru muhalefet yapmayın, uyanıklığı vardır. bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak, gibi... maksat eleştiriyi bitirmek.
hani garsona bu omleti beğenmedim demiş de müşteri. beyefendi siz omlet yapabiliyor musunuz? diye sormuş garson? adam hayır deyince, garson: omlet yapamıyorsanız bu omleti eleştiremezsiniz demiş, aklınca laf çakmış. beyefendi demiş garsona: ben yumurtlayamam da ama yumurtanın sağlam mı bozuk mu olduğunu anlarım.
hem, hani demokratikleşiyorduk kardeş? ülkenin bölünebileceği dahi konuşulabiliyor, serbest. teröriste terörist de denmiyor. düne kadar, sayın dedi diye içeri alınırken birileri, yakında itin tekine sayın demedik diye içeri doldurulacağız neredeyse. demokratikleştik yani, o derece.
yılmaz özdil evde, okulda, mahallede, iş yerinde, sanal alemde, orda burda her yerde noluyoruz lan diyenlerin sesidir. birebir mi sesidir? her söylediği ayet gibi midir? haşa! kendi klavyesinden konuşur. bazılarına ellerine sağlık deriz, bazılarına yok artık!..
topyekün şeytanlaştırma siyaseti yürütülürken devletin bazı kurumlarına ve halkın bir kısmına karşı. düne kadar muhalif takılanların bir kısmı içerde, bir kısmı arazi, bir kısmı efendilerinin eteğinin dibine ilişmişken, bırakın özdil de yazsın. nokta kullansın, yıldız kullansın; boşluk bıraksın yazılarında. haddini aşsın, teşbihte hata yapsın. o mudur memleketi bu hale getiren, o mudur düzeltecek olan bu yamuklukları?
insaf ehlini dahi marjinalleştiren, terörize eden konjonktür utansın.
demokrasiyi kıçından anlayanlara, kıçından ayar vermiş. kör gözüne parmağım demokrasicilik, insan hakları-hukukçuluk oynayanlara yine bir tarafıyla ayar vermiş. anladıkları dilden konuşuyordur belki de.
yakın zamana kadar özdil’e, oray eğin’e şu bu pek çok muhalif yazara da giydirmiş biri olarak; susmasın özdiller, kâh bülbül gibi şakısın, kâh saydırsın...
dört koruma verilmiş kendisine. verilsin, aman bir şey olmasın, samimiyetle. farkındayım, birilerinin sesinin kısılıp, başkalarının sesinin sonuna kadar çıkacağı bir dönemdeyiz. her türlü melanet anlayışla karşılanıyor, ama vatan, ama millet, ama devlet diyenler faşo oluyor. böyle bir devir.
vatandaşın günlük hayatına, kalbine, vicdanına tesir etmiyorsa artık diyecek söz kalmamıştır. her olumsuzluğu ergenekon-karanlık çevreler-derin yapılanmalar diye kafadan mahkûm ilan edip tıkmışsın içeri.
sormazlar mı adama? 9 yıldır iktidardasın ve yeri geldiğinde dayılanıyorsun "onu içeri aldım, bunu yıktım, bunu kırdım, asker sivilin emrinde" diye... güçse güç, kanunsa kanun, yetkiyse yetki, makamsa makam. daha neyin eksik? neden engelleyemiyorsun peki hâlâ? sormazlar mı adama? sormuyorlar...
sormazlar mı adama? 9 yıldır iktidardasın ve yeri geldiğinde dayılanıyorsun "onu içeri aldım, bunu yıktım, bunu kırdım, asker sivilin emrinde" diye... güçse güç, kanunsa kanun, yetkiyse yetki, makamsa makam. daha neyin eksik? neden engelleyemiyorsun peki hâlâ? sormazlar mı adama? sormuyorlar...
eninde sonunda olacak hadisedir. verilen başlıklar ilgi çeker, merak uyandırır, tıklanır ve hürryettesin. o haberden sonra bir diğeri derken bol bol entry girecek kadar dolar bilgiç kişisi. döner sözlüğüne ve birbiri ardına entrylerini girer.
bir de ilginç bir şey var; muhafazakâr, demokrat, özgürlükçü, eşitlikçi takılan cemaat medyasında kendi halkına zulmeden suriye ile ilgili haberlerde alevi vurgusu özenle yapılıyor.
suriye yönetimi ve milislerden bahsedilirken özellikle alevi deniyor. yakın zamana kadar şii denirdi, türkiyede "bazı kurumlarda (ordu, yargı) bir mezhep örgütlenmiş" diyerek hedef gösterip, terörize etmeleriyle bağlantılı bir durum sanırım.
türk toplumunu da bilinçaltından hazırlıyorlar kardeş ülkeye karşı. oradaki zulmü hoş görmek kesinlikle mümkün değil ve kimden gelirse gelsin kabul edilemez ama daha düne kadar canciğer oldukları bir ülke ve yönetiminden bahsediyoruz. sıfır sorun sattıkları günlerde...
suriye yönetimi ve milislerden bahsedilirken özellikle alevi deniyor. yakın zamana kadar şii denirdi, türkiyede "bazı kurumlarda (ordu, yargı) bir mezhep örgütlenmiş" diyerek hedef gösterip, terörize etmeleriyle bağlantılı bir durum sanırım.
türk toplumunu da bilinçaltından hazırlıyorlar kardeş ülkeye karşı. oradaki zulmü hoş görmek kesinlikle mümkün değil ve kimden gelirse gelsin kabul edilemez ama daha düne kadar canciğer oldukları bir ülke ve yönetiminden bahsediyoruz. sıfır sorun sattıkları günlerde...
abdnin kara günü.
new yorktaki dünya ticaret merkezine çarpan uçaklar, ölen birçok milletten binlerce kişi.
havada panik, uçan uçaktan kıl kapıp hava sahasını kapatmalar, uçakları indirmeler, hatta -en azından birini- düşürmeler...
pentagona çarpan bir başka uçak.
tüm dünyanın ağzı açık izlediği, değme hollywood ekşınlarının halt ettiği bir gün.
kod adı kılıçbalığı filminin abdde gösteriminin yasaklanması.
o gün dtmde çalışan yahudilerin işe gitmediği iddiaları.
uçakları kaırıp terörist eylem düzenledikleri ilan edilenlerin bazılarının daha sonra hayatta olduklarının anlaşılması.
bu kadar büyük gürültü koparan eylemi planlayan -sözde- islamcıların, olaydan önce bir barda içkileri götürmeleri.
abdnin olayın ardından ıraka ve afganistana dalması.
tüm dünyada müslümanların terörle bir tutulması.
guantanamo, işkence teknikleri...
bugün facebookta izlediğim bir videoda, "abdde inşa edilen her bina için, bir de yıkım planı yapmanın zorunlu olduğu, hiç yıkılmayacak bir bina yapmanın yasak olduğu; dünya ticaret merkezinin bir toz bulutu gibi, etrafındaki binalara hiç zarar vermeden yıkılmasının sebebinin, binanın 77 metre altında bulunan nükleer edevatın patlatılması sonucu olduğu, bina enkazının bir toz bulutu haline gelmesinin sebebinin de bu olduğu" anlatılıyordu, kısaca.
komplo teorilerinin sonu yok ama bu olayın da afganistanda bir mağarada oturup, elinde salak bir kaleşnikofla poz veren usame bin ladeni aştığı çok açık. uçak kullanma klavuzları, cihat yeminleri, videoları falan... olayın ekşını on numara da hikâye berbat.
ırak ve afganistanda hayatını kaybeden 1,5 milyondan fazla insan.
rusya ve çinin burnunun dibine yerleşen abd.
yeni amerikan yüzyılı hayali kuran neo-conlar gitti de, bitti mi?
ne oldu şu bop? hani bizim sıkı muhafazakâr islamcıların "bok" dediği?.. eşbaşkanı tayyip erdoğan olan şu proje...
türkiye bu devrimlerden ayrı mı tutuldu sizce? halk seçiyor da, halkı kim manipüle ediyor, yönlendiriyor?
new yorktaki dünya ticaret merkezine çarpan uçaklar, ölen birçok milletten binlerce kişi.
havada panik, uçan uçaktan kıl kapıp hava sahasını kapatmalar, uçakları indirmeler, hatta -en azından birini- düşürmeler...
pentagona çarpan bir başka uçak.
tüm dünyanın ağzı açık izlediği, değme hollywood ekşınlarının halt ettiği bir gün.
kod adı kılıçbalığı filminin abdde gösteriminin yasaklanması.
o gün dtmde çalışan yahudilerin işe gitmediği iddiaları.
uçakları kaırıp terörist eylem düzenledikleri ilan edilenlerin bazılarının daha sonra hayatta olduklarının anlaşılması.
bu kadar büyük gürültü koparan eylemi planlayan -sözde- islamcıların, olaydan önce bir barda içkileri götürmeleri.
abdnin olayın ardından ıraka ve afganistana dalması.
tüm dünyada müslümanların terörle bir tutulması.
guantanamo, işkence teknikleri...
bugün facebookta izlediğim bir videoda, "abdde inşa edilen her bina için, bir de yıkım planı yapmanın zorunlu olduğu, hiç yıkılmayacak bir bina yapmanın yasak olduğu; dünya ticaret merkezinin bir toz bulutu gibi, etrafındaki binalara hiç zarar vermeden yıkılmasının sebebinin, binanın 77 metre altında bulunan nükleer edevatın patlatılması sonucu olduğu, bina enkazının bir toz bulutu haline gelmesinin sebebinin de bu olduğu" anlatılıyordu, kısaca.
komplo teorilerinin sonu yok ama bu olayın da afganistanda bir mağarada oturup, elinde salak bir kaleşnikofla poz veren usame bin ladeni aştığı çok açık. uçak kullanma klavuzları, cihat yeminleri, videoları falan... olayın ekşını on numara da hikâye berbat.
ırak ve afganistanda hayatını kaybeden 1,5 milyondan fazla insan.
rusya ve çinin burnunun dibine yerleşen abd.
yeni amerikan yüzyılı hayali kuran neo-conlar gitti de, bitti mi?
ne oldu şu bop? hani bizim sıkı muhafazakâr islamcıların "bok" dediği?.. eşbaşkanı tayyip erdoğan olan şu proje...
türkiye bu devrimlerden ayrı mı tutuldu sizce? halk seçiyor da, halkı kim manipüle ediyor, yönlendiriyor?
zamanında yine bir uçağın çarptığı bina. new york dünya ticaret merkezi gibi çökmemiş; yangın ve biraz hasarla atlatmış bu kazayı.
(bkz: the empire state building)
(bkz: empire xp)
sözlüğe entry girmekten alıkoyar bu oyun. eve ekmek-tuz götürmekten, uyumaktan, hane halkını sahura kaldırmaktan... hiç tavsiye edilmez.
hoşgelmiş. süper bilgiler, yorumlar, espriler içeren entryler beklemekteyiz.
aç kalmaktan fazlasıdır aslında, çok daha fazlası...
iş yerinde, hemen yanı başında su içen, birşeyler atıştıranlar için kötü düşünmemektir.
iftar çadırına gelip daha ezan okunmadan yemeğini yiyip gidene saygıda kusur etmemektir.
birlikte takıldığın arkadaşın yiyip içtikten sonra, birlikte iftar edebilmektir.
sadece mideni değil, öfkeni, kibrini, heveslerini de durdurabileceğini bilmektir.
aslında ne kadar çok şeye sahip olduğunu bilmektir. aslında ne kadar aciz olduğunu bilmektir.
iş yerinde, hemen yanı başında su içen, birşeyler atıştıranlar için kötü düşünmemektir.
iftar çadırına gelip daha ezan okunmadan yemeğini yiyip gidene saygıda kusur etmemektir.
birlikte takıldığın arkadaşın yiyip içtikten sonra, birlikte iftar edebilmektir.
sadece mideni değil, öfkeni, kibrini, heveslerini de durdurabileceğini bilmektir.
aslında ne kadar çok şeye sahip olduğunu bilmektir. aslında ne kadar aciz olduğunu bilmektir.
uyumadan yapılanı pek tat vermiyor. oturmuşsun zaten o saate kadar, hadi yemek ye, su iç, sigara...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?