şirk kelimesinden gelir.
(bkz: teşrik)
-çok şey biliyorsun seni öldürmek zorundayım necati
+nah öldürürsün!
-lan lan...! aha vurdu kendini.
+nah öldürürsün!
-lan lan...! aha vurdu kendini.
damla hayat
(bkz: ben bugün bunu gördüm)
(bkz: ben bugün bunu gördüm)
(kütüphanenin karşısına geçen meraklı misafir)
-bu kitapların hepsini okudun mu?
-bu kitapların hepsini okudun mu?
demokratik rejimlerin en büyük tehditi kadınlarlar olmalı ki çoğunluğu erkeklerden oluşan parlamento ve hukuk sistemimiz bu yasağı onlar üzerinde uygulamakta.
demokrasiyi asıl zedeleyen zamanında kurulan ikna odalarıdır mesela. öğrenmenin koşulsuz eşit olması gereken demokraside baş örtmesinden naşi okula giremeyen kızlarımız bir tarafta, kardelen projeleri başka bir tarafta.
çelişkilerle dolu bir ülkeyiz. kendi oturduğumuz ağacı kesiyoruz.
asıl örtü yasakçı beyinlerde. din adına yobazlık neyse laiklik adına yapılmış yasaklamalar da yobazlıktır.
demokrasi, toplumun emniyeti ve huzurunu kaçırmadığı sürece hiçbir kişisel tercihe set vurmamaktır.
üniversiteler ilim üretir ve çok sesli, çok görüşlü bir ortam tekdüze bir düşünce topluluğundan daha üretkendir.
kızlara uygulanan bu yasak, geleceğin annelerini cehalete sürüklemektir aynı zamanda.
eğer bu kızlar başörttüklerinden ötürü gayri medeni veya cahil, yobazlarsa bu ancak eğitimle düzeltilir. başka bir çelişki de burda.
bugün yasak olduğu halde sakallı okula girebilen erkekler olduğunu düşünürsek, bu ülke ciddi anlamda kadın düşmanıdır da.
demokrasiyi asıl zedeleyen zamanında kurulan ikna odalarıdır mesela. öğrenmenin koşulsuz eşit olması gereken demokraside baş örtmesinden naşi okula giremeyen kızlarımız bir tarafta, kardelen projeleri başka bir tarafta.
çelişkilerle dolu bir ülkeyiz. kendi oturduğumuz ağacı kesiyoruz.
asıl örtü yasakçı beyinlerde. din adına yobazlık neyse laiklik adına yapılmış yasaklamalar da yobazlıktır.
demokrasi, toplumun emniyeti ve huzurunu kaçırmadığı sürece hiçbir kişisel tercihe set vurmamaktır.
üniversiteler ilim üretir ve çok sesli, çok görüşlü bir ortam tekdüze bir düşünce topluluğundan daha üretkendir.
kızlara uygulanan bu yasak, geleceğin annelerini cehalete sürüklemektir aynı zamanda.
eğer bu kızlar başörttüklerinden ötürü gayri medeni veya cahil, yobazlarsa bu ancak eğitimle düzeltilir. başka bir çelişki de burda.
bugün yasak olduğu halde sakallı okula girebilen erkekler olduğunu düşünürsek, bu ülke ciddi anlamda kadın düşmanıdır da.
(bkz: vay anasını sayın seyirciler)
-ne okuyorsun?
-hukuk.
-dört yıllık mı iki yıllık mı?
-hukuk.
-dört yıllık mı iki yıllık mı?
ne zaman evleneceksin?
kumar oynamayı ve oynatmayı yasaklayan devletin kendi yasalarını kendi kendisine çiğnediği kurumdur.
(bkz: çelişki)
(bkz: çelişki)
istanbullu olmak deyince akla bu şehrin binbir türlü güzelliğini yaşamak gelebilir ya da trafik çilesi, altyapı sorunundan dem vurulabilir.
en güzelinden en kötüsüne kadar sayılıp dökülebilir istanbul.
ama istanbullu olmak bunları sayıp dökmek değildir. çünkü bunları 1 hafta bu şehirde kalan herkes söyleyebilir.
yaptığı herşeyi istanbulluluk ve şehre sahip çıkma bilinciyle yapmaktır. bu şehir benim, ben bu şehre aidim. öyleyse sahiplenmeliyiz birbirimizi.
külfetlidir ama güzeldir istanbullu olmak.
şehrin kendine has doğasını güzelliğini bozacak herhangi bir hareketten kaçınmaktır: yere çöp atmamakla başlanılır mesela.
şehirli olmak rafineleşmeyi gerektirir. geldiğiniz memleketin örf ve adetlerini unutmadan, yaşadığınız şehrin sizden istediği güzellikleri harmanlayabilmektir: güzel ve düzgün bir türkçeye çabalamaktır mesela.
soruna sorun ekleyerek, günü kurtarmaktan kaçınmaktır: arabayı yanlış yere park etmemek gibi.
bu şehrin dün değil, binlerce asırdır var olan bir tarihin ürünü olduğunu bilmektir. sadece tabiatın verdiği güzelliklerle değil, yüzyıllar boyu harmanlanan, ilmek ilmek dokunan şaheserlerin sonucudur bu şehir. her köşesinde katman katman güzellikler vardır, insan eli değmiş, sanatla çoğaltılmış. tarihine, tarihi eserine sahip çıkmaktır. bir çeşmesinin lülesi kırılsa moralin bozulmasıdır istanbullu olmak.
ve "nerelisin?" sorusuna kesinlikle "istanbulluyum" diyebilmektir. çünkü yaşadığınız değil, atanızın yaşadığı şehri dillendirdiğiniz anda kendinizi bu şehirden ötekileştiriyorsunuz ve sırf bu hareket bile şehre ihanet oluyor. sonra o ihanet yüzbinlere, milyonlara varan mültecilerin sorumsuzluğuyla eriyen, tükenen, yok olan ve inatla tutunmaya çalışan bir istanbul silüeti çıkarıyor karşımıza.
en güzelinden en kötüsüne kadar sayılıp dökülebilir istanbul.
ama istanbullu olmak bunları sayıp dökmek değildir. çünkü bunları 1 hafta bu şehirde kalan herkes söyleyebilir.
yaptığı herşeyi istanbulluluk ve şehre sahip çıkma bilinciyle yapmaktır. bu şehir benim, ben bu şehre aidim. öyleyse sahiplenmeliyiz birbirimizi.
külfetlidir ama güzeldir istanbullu olmak.
şehrin kendine has doğasını güzelliğini bozacak herhangi bir hareketten kaçınmaktır: yere çöp atmamakla başlanılır mesela.
şehirli olmak rafineleşmeyi gerektirir. geldiğiniz memleketin örf ve adetlerini unutmadan, yaşadığınız şehrin sizden istediği güzellikleri harmanlayabilmektir: güzel ve düzgün bir türkçeye çabalamaktır mesela.
soruna sorun ekleyerek, günü kurtarmaktan kaçınmaktır: arabayı yanlış yere park etmemek gibi.
bu şehrin dün değil, binlerce asırdır var olan bir tarihin ürünü olduğunu bilmektir. sadece tabiatın verdiği güzelliklerle değil, yüzyıllar boyu harmanlanan, ilmek ilmek dokunan şaheserlerin sonucudur bu şehir. her köşesinde katman katman güzellikler vardır, insan eli değmiş, sanatla çoğaltılmış. tarihine, tarihi eserine sahip çıkmaktır. bir çeşmesinin lülesi kırılsa moralin bozulmasıdır istanbullu olmak.
ve "nerelisin?" sorusuna kesinlikle "istanbulluyum" diyebilmektir. çünkü yaşadığınız değil, atanızın yaşadığı şehri dillendirdiğiniz anda kendinizi bu şehirden ötekileştiriyorsunuz ve sırf bu hareket bile şehre ihanet oluyor. sonra o ihanet yüzbinlere, milyonlara varan mültecilerin sorumsuzluğuyla eriyen, tükenen, yok olan ve inatla tutunmaya çalışan bir istanbul silüeti çıkarıyor karşımıza.
bazı şarkılara ilk kelimesiyle kulak kabartırsınız. işte bu da onlardan biridir. sorry der ve kabarır kulağınız. bakalım sonrasında neler diyecek diye düşünürsünüz. ses de hüzünlü, mahçup bir ifadeyle terennüm etmektedir.
geçmiş bir aşktan ve söylenemeyenlerden bahseder şarkı. belkiler vardır. "eğer sana doğru kelimeleri söyleseydim, belki doğru zamanda benim olacaktın" der.
seni seviyorum der başka bir dilde. o zaman belki bir türk olarak sizin aklınıza da tekin gönençin:
aşksa o
hiç korkma
nasılsa konuşur
bütün dilleri
dizeleri gelir.
ve şarkıda aşkın en masumdan en ateşliye giden başlangıç noktası istenir: bu gece sana sarılabilir miyim bebek diye sorar. belki türk olsa "canım" derdi. zaten ne dediğinden çok, neyi anlatmaya çalıştığını düşündürtür bu şarkı. tracy chapmanın erkeksi ama kadın yumuşaklığıyla hislendirdiği şarkının tınısında, "belki" sizin de aklınıza doğru zamanda söyleyemediğiniz aşk cümleleri gelir. ve yine belki şarkının başındaki kelime, şarkının sonunda sizin dudaklarınızdan dökülür: üzgünüm
(bkz: unutulmayan şarkılar)
geçmiş bir aşktan ve söylenemeyenlerden bahseder şarkı. belkiler vardır. "eğer sana doğru kelimeleri söyleseydim, belki doğru zamanda benim olacaktın" der.
seni seviyorum der başka bir dilde. o zaman belki bir türk olarak sizin aklınıza da tekin gönençin:
aşksa o
hiç korkma
nasılsa konuşur
bütün dilleri
dizeleri gelir.
ve şarkıda aşkın en masumdan en ateşliye giden başlangıç noktası istenir: bu gece sana sarılabilir miyim bebek diye sorar. belki türk olsa "canım" derdi. zaten ne dediğinden çok, neyi anlatmaya çalıştığını düşündürtür bu şarkı. tracy chapmanın erkeksi ama kadın yumuşaklığıyla hislendirdiği şarkının tınısında, "belki" sizin de aklınıza doğru zamanda söyleyemediğiniz aşk cümleleri gelir. ve yine belki şarkının başındaki kelime, şarkının sonunda sizin dudaklarınızdan dökülür: üzgünüm
(bkz: unutulmayan şarkılar)
en güzelini şair söylemiş yine:
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil
çünkü ayrılıklar da sevdaya dahil
çünkü ayrılanlar hala sevgili
(bkz: attila ilhan)
(bkz: ayrılık sevdaya dahil)
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil
çünkü ayrılıklar da sevdaya dahil
çünkü ayrılanlar hala sevgili
(bkz: attila ilhan)
(bkz: ayrılık sevdaya dahil)
(bkz: aşk)
yaşlı, ihtiyar anlamlarına gelmekte. daha sonraları bir şeyin ilki veya büyüğü için de bu isim kullanılmaya başlanmış.
misal-i ala:
en büyük kız çocuğa koca kız denilir.
şalvarın bir çeşidine de koca don derler. bu şekilde sıfatlaşmıştır.
misal-i ala:
en büyük kız çocuğa koca kız denilir.
şalvarın bir çeşidine de koca don derler. bu şekilde sıfatlaşmıştır.
bazan kötü adam o kadar komik ve şirindir ki, onun tarafı olmadan edemezsiniz.
(bkz: şener şen)
(bkz: maho ağa)
(bkz: şener şen)
(bkz: maho ağa)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?