söyleyecek hicbir seyiniz yoktur, aslinda coktur da sussam gönül razı degil söylesem tesiri yok durumudur yasadiginiz... aradan aylar gecmistir, ne sizin arama cesaretiniz vardır ne de onun arayacagından umudunuz. yine de vakitsiz calan her telefona, her gizli numara aramaya o diye atlarsınız...
".....tamam yeter herşey istediğin gibi olsun.
tamam ben zaten öldüm, kalan sağlar senin olsun. ne aşk var, ne mutlu sonlar.
dört duvar yalnızlık var....."
şeklinde devam eden emre aydin sarkisi icinde gecen isyan cümlesi...
tamam ben zaten öldüm, kalan sağlar senin olsun. ne aşk var, ne mutlu sonlar.
dört duvar yalnızlık var....."
şeklinde devam eden emre aydin sarkisi icinde gecen isyan cümlesi...
onun karsısında eskiden cok rahatken, artık konusurken gözlerine bakamıyorsan, elini kolunu koyacak yer bulamıyorsan, sacmasapan, yerli yersiz sürekli konusup, gözlerinden çıkan pırıltıyı kendin bile farkediyorsan sen asıksın arkadas ...
onu unuttum demek bile hatırlamaktır ...
tek taraflı bir sevgiydi,
beni sana bağlayan
ve gözyaşına boğulan yüreğimdeki..
iki tarafına da dokunsan,
hiçbir sonuç alamadığın,
bir sevdaydı benimkisi..
ben seviyordum
ve içimden,
bağıra bağıra söylüyordum.
ben sana aşıktım,
ama sen hissetmiyordun..
çıkaramıyordum içimdeki gücü.
anlatamıyordum
´seviyorum´lu biten o son sözü.
ve gözlerimle söylüyordum
ve ben seni özlüyordum,
ama sen görmüyordun...!
seviyordum çocuksu bakışını.
her yere ayak uyduran,
o çılgın rahatlığını.
ve yerinde kullandığın,
olgun tavrını seviyordum..
her şeyinle hoşuma gidiyordun
ve bana,
her şeyinle çekici geliyordun..
ben sana hayrandım,
ama sen bilmiyordun..
söyleyemedim sana..
attığım her yeni adımda,
risk alarak başlardım hayata.
ama,
sana karşı kumar oynayamadım,
rest çekemedim hayata.
seni kaybetmekti,
sevginin yanında
sevgimin yalnız kalmasıydı korkum
ve ben bunu,
bir türlü göze alamıyordum...!
sana söyleyemedim...
belki sen bunu,
hiçbir zaman bilmeyeceksin..
ama birgün öğrenirsen,
suçu kendinde arama.
çünkü bütün suç benim..
ve olur ya,
birgün gelirsen bana,
ben her zaman,
her şeyimle seninim...!
beni sana bağlayan
ve gözyaşına boğulan yüreğimdeki..
iki tarafına da dokunsan,
hiçbir sonuç alamadığın,
bir sevdaydı benimkisi..
ben seviyordum
ve içimden,
bağıra bağıra söylüyordum.
ben sana aşıktım,
ama sen hissetmiyordun..
çıkaramıyordum içimdeki gücü.
anlatamıyordum
´seviyorum´lu biten o son sözü.
ve gözlerimle söylüyordum
ve ben seni özlüyordum,
ama sen görmüyordun...!
seviyordum çocuksu bakışını.
her yere ayak uyduran,
o çılgın rahatlığını.
ve yerinde kullandığın,
olgun tavrını seviyordum..
her şeyinle hoşuma gidiyordun
ve bana,
her şeyinle çekici geliyordun..
ben sana hayrandım,
ama sen bilmiyordun..
söyleyemedim sana..
attığım her yeni adımda,
risk alarak başlardım hayata.
ama,
sana karşı kumar oynayamadım,
rest çekemedim hayata.
seni kaybetmekti,
sevginin yanında
sevgimin yalnız kalmasıydı korkum
ve ben bunu,
bir türlü göze alamıyordum...!
sana söyleyemedim...
belki sen bunu,
hiçbir zaman bilmeyeceksin..
ama birgün öğrenirsen,
suçu kendinde arama.
çünkü bütün suç benim..
ve olur ya,
birgün gelirsen bana,
ben her zaman,
her şeyimle seninim...!
her aksam sütle karıstırıp 2 büyük bardak içince 1 hafta sonra ishal kacınılmazmıs ve 4 gün aralıksız devam edermiş, dona sıcma raddesine getirirmiş insanoglunu... acı bir tecrübeyle ögrenmiş bulunuyorum...
nerden estiyse gece vakti kaşınıp; giden sevgilinin yazdıgı siirleri, maillerini okumus down olmusken "bir gun gidecegini biliyordum, bana sımsıkı sarıldıgın anlarda bile bu duygu bırakmazdı yakamı... şimdi gidişinin 6. ayı bitiyor ve öyle cok özlüyorum ki seni, cıkıp gelsen sana geldim desen hiçbir sey sormadan sımsıkı sarılırdım bir daha bırakmamacasına..." duygusunu yasarken ansızın radyoda calmaya baslayan ve gecenin bu saatinde sessiz gözyaslarına bogan sarkı...
cogunun içkiye karsı bunyeleri kuvvetlidir,hatta yanlarındaki adamı tasıdıkları evine bıraktıkları cok olmustur... dedik ya sabırlı, özverili ve güvenilir kadınlardır diye...
tantana ile aynı manada kullanılır tarafımdan...
cümle içinde kullanıp örneklemek gerekirse:
"amma tatava yaptın lan 3 kurusluk sey için" gibi...
cümle içinde kullanıp örneklemek gerekirse:
"amma tatava yaptın lan 3 kurusluk sey için" gibi...
yine kardese msn den satasılır ...
a : hiii, naberrrr
k : ne var yaw
a : insan bildik selam verdik
k : evde vermediğin selamı burdan veresin tutuyo
a : askolsun atacııım benim
k : yaa bak aplaaa bi s.... git basımdan kasınma
a : slm verdik sadece amma tatava yaptın heee! napıyosunnn yine pc nin basındasın. sakın download fln yapayım deme, gecen ay 29 liralık adsle 75 lira ödedim kırarım kafanı
k : bişi indirmiyom nan alla allaaaa
a : heehh şööle akıllı ol,sen adam olcan da ben o günleri görebilecek miyim acaba.
k : kaybol !!!!!!!!!
a : (cevrimdısı)
a : hiii, naberrrr
k : ne var yaw
a : insan bildik selam verdik
k : evde vermediğin selamı burdan veresin tutuyo
a : askolsun atacııım benim
k : yaa bak aplaaa bi s.... git basımdan kasınma
a : slm verdik sadece amma tatava yaptın heee! napıyosunnn yine pc nin basındasın. sakın download fln yapayım deme, gecen ay 29 liralık adsle 75 lira ödedim kırarım kafanı
k : bişi indirmiyom nan alla allaaaa
a : heehh şööle akıllı ol,sen adam olcan da ben o günleri görebilecek miyim acaba.
k : kaybol !!!!!!!!!
a : (cevrimdısı)
msn den kardese satasılır...
a : pişşşt nbr lem
k : ii noolsun
a : nöörüyonnnnn
k : çorap! sana da öriiim mi
a : tüm iiirencliğin üstünde yine
k : sabah işe giderken sana da epey vermişim
a : yırtarım o agzı
k : evden cıkınca sanal alemde bi yiğitlik geliyo sana ne iş
a : elimde kalma diyedir
k : ahahaha! len yerelması bi çaksamyarısı bosa gider, konusuyosun bi de
a : pek bi dünyayı kurtaran adam ile malkoçoglu sentezi gördüm seni
k : onu bunu bırak da aksam kacta gelcen pinoşo
a : 6-6,5 gibi.. nie sordun
k : kontur al bana gelirken
a : yok yaaa! babanın usagı mı var senin
k : hımmm peki! oda ve cep faturan geldi, posta kutusundan ben aldım, toplamı 220 ytl.
a : ohaaa! cidden mi
k : neyse gidiiim de babama veriiim sunları.
a : 100 mü 250 mi alayım
k : hehhh şööle yola gel.. bi de cips al.
a : (cevrimdısı))
a : pişşşt nbr lem
k : ii noolsun
a : nöörüyonnnnn
k : çorap! sana da öriiim mi
a : tüm iiirencliğin üstünde yine
k : sabah işe giderken sana da epey vermişim
a : yırtarım o agzı
k : evden cıkınca sanal alemde bi yiğitlik geliyo sana ne iş
a : elimde kalma diyedir
k : ahahaha! len yerelması bi çaksamyarısı bosa gider, konusuyosun bi de
a : pek bi dünyayı kurtaran adam ile malkoçoglu sentezi gördüm seni
k : onu bunu bırak da aksam kacta gelcen pinoşo
a : 6-6,5 gibi.. nie sordun
k : kontur al bana gelirken
a : yok yaaa! babanın usagı mı var senin
k : hımmm peki! oda ve cep faturan geldi, posta kutusundan ben aldım, toplamı 220 ytl.
a : ohaaa! cidden mi
k : neyse gidiiim de babama veriiim sunları.
a : 100 mü 250 mi alayım
k : hehhh şööle yola gel.. bi de cips al.
a : (cevrimdısı))
gayet özenilmiş ve en yakın arkadasın dogum gününe katılınmıstır. sevgiliniz sizden önce oradadır. içeri girdiğiniz an tüm gözler size cevrilir, iltifat üstüne iltifat alırsınız. oturdugunuzda 2 aylık sevgili öküzcügünüz düğüne gider gibi olmussun der. ve sizi son gördüğü aksam olur...
gerçekten sevenler
iki kez hoşça kal der…
nasıl mı…?
hoşça kal güzel gözlüm hoşça kal...
iki kez hoşça kal der…
nasıl mı…?
hoşça kal güzel gözlüm hoşça kal...
kim baktı gözlerine benim gözümle? kimin bakışları gözbebeklerinde yapışıp kalanlar? kim gezdirdi parmak uçlarını kirpiklerinde? kim öptü? kim sevdi gözlerini benim kadar?
unuttuğu ne gözlerinde? bana her baktığında gözlerimi kesip kanatan kimin aşkı?
başkasının teni kalmış ellerinde, dokunma bana, dokunma başkalarının sıcaklığıyla..
bitti yüreğime ettiğin eziyet.. bitti sana duyduğum eşsiz aşk.. bitti sana tanrının emriymişsin gibi inandığım günler… bitti bu hikaye.. bizim için yazdığımı sandığım, ama aslında bir hikaye değil, bir yaşam olduğunu gördüğüm bu hikaye bitti sonunda… bozuldu büyü..
biz bitti..
git şimdi…
kim dokunduysa sana,
ona git..
sözler ne anlatır bu durumda.. söyleyeceğin hangi kelime gerçeği değiştirir... hangi sözün gücü yeter yaşadıklarımı anlatmaya… hangi söz unutturur gerçeği, hangi söz yaşanılır kılar çektiğimi… sus…
anlamaya çalışmak daha zor yaşamaktan… hak vermeye çalışmak, incinmemek için… bitmeyecek bir öfkeyi engellemeye çalışmak incitmemek için… kendinle savaşarak sakinliğini korumaya çalışmak… korumaya çalışmak içimde kalan birkaç inancın saflığını… silmeye çalışmak gözlerimin önünden senin kolayca yaşadığın benim inanmakta zorlandığım anları… zor…
git şimdi..
kim dokunduysa sana…
ona git.
...
unuttuğu ne gözlerinde? bana her baktığında gözlerimi kesip kanatan kimin aşkı?
başkasının teni kalmış ellerinde, dokunma bana, dokunma başkalarının sıcaklığıyla..
bitti yüreğime ettiğin eziyet.. bitti sana duyduğum eşsiz aşk.. bitti sana tanrının emriymişsin gibi inandığım günler… bitti bu hikaye.. bizim için yazdığımı sandığım, ama aslında bir hikaye değil, bir yaşam olduğunu gördüğüm bu hikaye bitti sonunda… bozuldu büyü..
biz bitti..
git şimdi…
kim dokunduysa sana,
ona git..
sözler ne anlatır bu durumda.. söyleyeceğin hangi kelime gerçeği değiştirir... hangi sözün gücü yeter yaşadıklarımı anlatmaya… hangi söz unutturur gerçeği, hangi söz yaşanılır kılar çektiğimi… sus…
anlamaya çalışmak daha zor yaşamaktan… hak vermeye çalışmak, incinmemek için… bitmeyecek bir öfkeyi engellemeye çalışmak incitmemek için… kendinle savaşarak sakinliğini korumaya çalışmak… korumaya çalışmak içimde kalan birkaç inancın saflığını… silmeye çalışmak gözlerimin önünden senin kolayca yaşadığın benim inanmakta zorlandığım anları… zor…
git şimdi..
kim dokunduysa sana…
ona git.
...
bazen ilkinden cok daha saglam olabiliyor ilişkiler, bazen de kırılıp darmadağın olmuş cam bardak misali hep o izler taşınıyor ve son kacinilmaz oluyor ...
sebnem kisaparmak’in okudukca insanin icini dügüm dügüm eden siiri...
yagmur yagıyor. mutfak camındayım. nasıl üşüdügümü
bılemezsın. menekşelerım çıçek vermıyor artık anne.
söyledıgın gıbı hep dıbınden su verdım ama…
sımdı telefon açsam sana, sesını duymak da yetmıyor kı.
hep aynı cümleler; “babamlar nasıl, ılacını aldın mı?”
nedenını bılmedıgım bır aglamak var ıçımde.
bır yerlere sıgdıramıyorum yüregımı. bazen mutfakta
dalıp gıderdın yemek yaparken, tahta kaşıkla
tencerenın başında öylece ne düşünürdün acaba?
özlemek çok fena anne. anlamak senı; daha da fena…
omuzlarım agrıyarak uyanıyorum sabahları.
benım kızımın omuzlarımı ovmasına daha çok var.
gıttıkçe sana mı benzıyorum ben, ya da
“annenın kaderı kıza” dedıklerı dogru mu?
“baban eskıtır her şeyı kızım” demıştın bır kez,
anlamamışım meger, eskıyormuş annecıgım.
omzunu ovacak kalmıyormuş meger aynı evın ıçınde.
sımdı duysan bunları ne üzülürsün; mutsuz mu kızım dıye,
çoktan kendınden vazgeçmış bır sesle. mutsuz degılım de anne,
yagmura ve mutfagımdakı kedere çare bulamıyorum.
evımı topluyor, toz alıyor, patlıcan kızartıyor,
televızyon seyredıyor, akşam çalan kapıyı açıyorum,
açtıgımı gören olmuyor.
pışırdıgım yenıyor da, güzel olmuş denmıyor.
çay demlenıyor, demlenıyor, demlenıyor…
kederım mutfagımın her yerıne yerleşıyor.
ah nasıl eskıyor her şey anne, nasıl eskıyor.
eskılerımı de atmaya kıyamıyorum. senı çok özlüyorum.
bana yasakladıgın bahçeler, sana da mı uzaktı hep?
gıdemeyışıne agladın mı sende? ne zaman eskıyor sevgıler?
ödenen bedellerın acısı geçınce mı? ä°şte böyle,
kalbımde bır acı. sarkılar senı söyler.
yagmur yagıyor. mutfak camındayım. nasıl üşüdügümü
bılemezsın. menekşelerım çıçek vermıyor artık anne.
söyledıgın gıbı hep dıbınden su verdım ama…
yagmur yagıyor. mutfak camındayım. nasıl üşüdügümü
bılemezsın. menekşelerım çıçek vermıyor artık anne.
söyledıgın gıbı hep dıbınden su verdım ama…
sımdı telefon açsam sana, sesını duymak da yetmıyor kı.
hep aynı cümleler; “babamlar nasıl, ılacını aldın mı?”
nedenını bılmedıgım bır aglamak var ıçımde.
bır yerlere sıgdıramıyorum yüregımı. bazen mutfakta
dalıp gıderdın yemek yaparken, tahta kaşıkla
tencerenın başında öylece ne düşünürdün acaba?
özlemek çok fena anne. anlamak senı; daha da fena…
omuzlarım agrıyarak uyanıyorum sabahları.
benım kızımın omuzlarımı ovmasına daha çok var.
gıttıkçe sana mı benzıyorum ben, ya da
“annenın kaderı kıza” dedıklerı dogru mu?
“baban eskıtır her şeyı kızım” demıştın bır kez,
anlamamışım meger, eskıyormuş annecıgım.
omzunu ovacak kalmıyormuş meger aynı evın ıçınde.
sımdı duysan bunları ne üzülürsün; mutsuz mu kızım dıye,
çoktan kendınden vazgeçmış bır sesle. mutsuz degılım de anne,
yagmura ve mutfagımdakı kedere çare bulamıyorum.
evımı topluyor, toz alıyor, patlıcan kızartıyor,
televızyon seyredıyor, akşam çalan kapıyı açıyorum,
açtıgımı gören olmuyor.
pışırdıgım yenıyor da, güzel olmuş denmıyor.
çay demlenıyor, demlenıyor, demlenıyor…
kederım mutfagımın her yerıne yerleşıyor.
ah nasıl eskıyor her şey anne, nasıl eskıyor.
eskılerımı de atmaya kıyamıyorum. senı çok özlüyorum.
bana yasakladıgın bahçeler, sana da mı uzaktı hep?
gıdemeyışıne agladın mı sende? ne zaman eskıyor sevgıler?
ödenen bedellerın acısı geçınce mı? ä°şte böyle,
kalbımde bır acı. sarkılar senı söyler.
yagmur yagıyor. mutfak camındayım. nasıl üşüdügümü
bılemezsın. menekşelerım çıçek vermıyor artık anne.
söyledıgın gıbı hep dıbınden su verdım ama…
bi an sesini duyuyorum aniden,uzaklardan,
içimi kavuran gözlerin geliyor aklima,eriyorum,
sanki cenneti yaşıyorum bir anlık gülüşünle,
’’dügme gözlüm’’ seni çok özlüyorum...
içimi kavuran gözlerin geliyor aklima,eriyorum,
sanki cenneti yaşıyorum bir anlık gülüşünle,
’’dügme gözlüm’’ seni çok özlüyorum...
özlem... dayanamayacak kadar çok özlem, her gün her an daha da büyüyerek devam eden duygu... sesini, ellerini, saçlarını, tenini, kokusunu, gözlerini herseyini özlemek… bazı anlar da durduk yere üzerinize kaynar su dökülmüş gibi, etiniz kesilmiş gibi seni cok özlüyorum diye sayıklayarak bögüre bögüre aglamak...onsuz nefes alamayacagini bilmek, kendinden kat kat büyük bu duyguyla basa cıkmaya calısmak, cırpındıkca daha da özlemek, özlemek özlemek...
...
çok soğuktu...
donacak kadar soğuk...
parmak uçlarım acıyordu soğuktan...
acıyan tek yer parmak uçlarım değil...
seni görmeyeli dört ay olmuştu...
dört kocaman ay...
şu ankinden daha soğuk değildi sanırım hiçbir günü....
yani,sanırım bu üşüme hissi baki kalacak...
...
’seni çok özlüyorum’ demek için gelmiştim...
’uyuyamıyorum’ demek için gelmiştim...
’korkuyorum ’demek için gelmiştim...
’affettim’ demek için gelmiştim...
’onu, seni ve kendimi affettim’ demek için....
’geri dön’ demek için gelmiştim...
’susma bana’ demek için gelmiştim....
’kanıyorum ve kendi kanımda boğuluyorum sensiz’ demek için gelmiştim....
beni daha fazla yalnız bırakmaman için yalvarmaya gelmiştim...
ama olmamıştı... konuşmamıştın...
...
çok soğuktu...
donacak kadar soğuk...
parmak uçlarım acıyordu soğuktan...
acıyan tek yer parmak uçlarım değil...
seni görmeyeli dört ay olmuştu...
dört kocaman ay...
şu ankinden daha soğuk değildi sanırım hiçbir günü....
yani,sanırım bu üşüme hissi baki kalacak...
...
’seni çok özlüyorum’ demek için gelmiştim...
’uyuyamıyorum’ demek için gelmiştim...
’korkuyorum ’demek için gelmiştim...
’affettim’ demek için gelmiştim...
’onu, seni ve kendimi affettim’ demek için....
’geri dön’ demek için gelmiştim...
’susma bana’ demek için gelmiştim....
’kanıyorum ve kendi kanımda boğuluyorum sensiz’ demek için gelmiştim....
beni daha fazla yalnız bırakmaman için yalvarmaya gelmiştim...
ama olmamıştı... konuşmamıştın...
...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?