anne

angelique
sebnem kisaparmak’in okudukca insanin icini dügüm dügüm eden siiri...


yagmur yagıyor. mutfak camındayım. nasıl üşüdügümü
bılemezsın. menekşelerım çıçek vermıyor artık anne.
söyledıgın gıbı hep dıbınden su verdım ama…

sımdı telefon açsam sana, sesını duymak da yetmıyor kı.
hep aynı cümleler; “babamlar nasıl, ılacını aldın mı?”
nedenını bılmedıgım bır aglamak var ıçımde.
bır yerlere sıgdıramıyorum yüregımı. bazen mutfakta
dalıp gıderdın yemek yaparken, tahta kaşıkla
tencerenın başında öylece ne düşünürdün acaba?
özlemek çok fena anne. anlamak senı; daha da fena…

omuzlarım agrıyarak uyanıyorum sabahları.
benım kızımın omuzlarımı ovmasına daha çok var.
gıttıkçe sana mı benzıyorum ben, ya da
“annenın kaderı kıza” dedıklerı dogru mu?
“baban eskıtır her şeyı kızım” demıştın bır kez,
anlamamışım meger, eskıyormuş annecıgım.
omzunu ovacak kalmıyormuş meger aynı evın ıçınde.
sımdı duysan bunları ne üzülürsün; mutsuz mu kızım dıye,
çoktan kendınden vazgeçmış bır sesle. mutsuz degılım de anne,
yagmura ve mutfagımdakı kedere çare bulamıyorum.

evımı topluyor, toz alıyor, patlıcan kızartıyor,
televızyon seyredıyor, akşam çalan kapıyı açıyorum,
açtıgımı gören olmuyor.
pışırdıgım yenıyor da, güzel olmuş denmıyor.
çay demlenıyor, demlenıyor, demlenıyor…

kederım mutfagımın her yerıne yerleşıyor.
ah nasıl eskıyor her şey anne, nasıl eskıyor.
eskılerımı de atmaya kıyamıyorum. senı çok özlüyorum.
bana yasakladıgın bahçeler, sana da mı uzaktı hep?
gıdemeyışıne agladın mı sende? ne zaman eskıyor sevgıler?
ödenen bedellerın acısı geçınce mı? ä°şte böyle,
kalbımde bır acı. sarkılar senı söyler.

yagmur yagıyor. mutfak camındayım. nasıl üşüdügümü
bılemezsın. menekşelerım çıçek vermıyor artık anne.
söyledıgın gıbı hep dıbınden su verdım ama…

bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol