bunlarda arapçalaro;
(bkz: koç) : davar-ül kurban
(bkz: boğa) : sığır-ül camış
(bkz: ikizler) : adem-ül çift-i aynen
(bkz: yengeç) : mahluk-ül derya-ül böcek
(bkz: aslan) : malukat-ül vahşi
(bkz: başak) : nebatat-ül arpa vü yulaf
(bkz: terazi) : endaze-i kantar
(bkz: akrep) : haşerat-ül zehr-i zıkkım
(bkz: yay): silah-ül zemberek
(bkz: oğlak): davar-ül sakal-ı sivri
(bkz: koç) : davar-ül kurban
(bkz: boğa) : sığır-ül camış
(bkz: ikizler) : adem-ül çift-i aynen
(bkz: yengeç) : mahluk-ül derya-ül böcek
(bkz: aslan) : malukat-ül vahşi
(bkz: başak) : nebatat-ül arpa vü yulaf
(bkz: terazi) : endaze-i kantar
(bkz: akrep) : haşerat-ül zehr-i zıkkım
(bkz: yay): silah-ül zemberek
(bkz: oğlak): davar-ül sakal-ı sivri
türk erkeği kaçan golde yuh çeker
ağzında sigara halay çeker
genelde babaya çeker
iskerderin üstüne künefe çeker
kafasını bozulunca resti çeker
aldatılınca tetiği çeker
italyan erkeğine 5 çeker
ingiliz erkeğine 25 çeker
balık etli görünce iç çeker
ağzında sigara halay çeker
genelde babaya çeker
iskerderin üstüne künefe çeker
kafasını bozulunca resti çeker
aldatılınca tetiği çeker
italyan erkeğine 5 çeker
ingiliz erkeğine 25 çeker
balık etli görünce iç çeker
herkesin herhangi bir takıma karşı senpatizanlığı vardır. her yerde de bunu göstermekten hiç mi hiç geri kalmazlar. en ufak bir şeyde gözlerini açıp ağzına ne geliyorsa söylerler. bu tip duygulardan o kadar haz alırlar ki sokak ortasında ellerinde ne olduğu anlaşılmayan içiceklerle bağıra çağıra taptıkları takımları için slogan atarlar.
normal bir şeydir sorsan bu yaptıkları. sevgilerini göstermektedirler takımlarına karşı. bir anlık sevinç için günlerce beklerler. bütün hazırlıklarını tamamlarlar. zaman iyicene daraldığı zamanda gönül verdikleri takımın forması ile statlarının yolunu tutarlar. giderek kalabalıklaşıp grup halini alırlar. ve hep bir ağızdan başlarlar sloganlarını söleyeme.
"en büyük bilmemne, sen çok yaşa..bıt bıt bıt... bilmemne olmuş bilmemne" deyip marifetlerini ortaya koyarlar. sankim olur olmadık yerlede bağırınca takımları maçı alacakmış gibi. ama tabiki maç atmosferine kendilerini başka türlü nasıl sokacaklar ki. maksat deşarj olmak, küfretmek, haykırmak, içindeki nefreti kusmak onlar için o anlık. merak konusudur ama ne zaman şarj oldukları.
her şey iyidir, güzeldir. maç sona erer. yenmenin verdiği mutluluk ile karşı takıma karşı sempatizanlık duyanları hedef alırlar bu sefer. ne yapsınlar ne de olsa zafer sarhoşluğu içindedir. onlara ağıza alınmıcak laflar ederler sanki bir "vatan haini" gibiymişcesine. ama ne kaçırdıklarından farkında bile değillerdir. o anlık küfrettikleri kişiler içirisinde; çok sevdikleri, arkadaşları, kader dostları, hayatını adıyacağı kişiler, -annesi-, belkim hiç kıramıcakları insanlar vardır. onlarada olur olmadık lafları etmektedirler. işte farkında olmadıkları da aslında kendi kaybettikleridir. holigan olan kişiye hiçbir şey kazandırmayan bu statünün(!) neden bu kadar güzel bir şeymiş gibi gösterilmeside anlaşılacak tarzda bir şey değildir. "ben bu renklere gönül verdim onlar benim her şeyim eğer ona bir şey söylersen ağzını yüzünü dağıtırım" diyen bir kocaylamı evlenmek istenilir yoksam "sen şimdi bu şekil bağırıyon ya bir dahaki sefere siz geldiğinizde biz sizi havada karada mikeriz olm" diyen bir hatunlamı evlenmek istersiniz.
anlamadığım tek şey; hani bu futbol "tamamen" fair playdi. hani dostluk, kardeşlik, iyi oynayan kazanıyordu. eee!!! neden kendini bilmez bazıları gelen yabancı takımı hava alanında karşıladı, neden karşı takımın formasını giyip onların arasına karışıp sekiz dokuz tanesinin orasını burasını yardı ya da neden maç öncesi içince şişede durduğu gibi durmadığı tescillenmiş şeyi ellerine alıp orada burada ana avrat dümdüz gitti. sorgulamıyormu şimdi bu kişiler kendilerini "ya biz bunu yaptık ama sonuçta elimize ne geçti"!!!
normal bir şeydir sorsan bu yaptıkları. sevgilerini göstermektedirler takımlarına karşı. bir anlık sevinç için günlerce beklerler. bütün hazırlıklarını tamamlarlar. zaman iyicene daraldığı zamanda gönül verdikleri takımın forması ile statlarının yolunu tutarlar. giderek kalabalıklaşıp grup halini alırlar. ve hep bir ağızdan başlarlar sloganlarını söleyeme.
"en büyük bilmemne, sen çok yaşa..bıt bıt bıt... bilmemne olmuş bilmemne" deyip marifetlerini ortaya koyarlar. sankim olur olmadık yerlede bağırınca takımları maçı alacakmış gibi. ama tabiki maç atmosferine kendilerini başka türlü nasıl sokacaklar ki. maksat deşarj olmak, küfretmek, haykırmak, içindeki nefreti kusmak onlar için o anlık. merak konusudur ama ne zaman şarj oldukları.
her şey iyidir, güzeldir. maç sona erer. yenmenin verdiği mutluluk ile karşı takıma karşı sempatizanlık duyanları hedef alırlar bu sefer. ne yapsınlar ne de olsa zafer sarhoşluğu içindedir. onlara ağıza alınmıcak laflar ederler sanki bir "vatan haini" gibiymişcesine. ama ne kaçırdıklarından farkında bile değillerdir. o anlık küfrettikleri kişiler içirisinde; çok sevdikleri, arkadaşları, kader dostları, hayatını adıyacağı kişiler, -annesi-, belkim hiç kıramıcakları insanlar vardır. onlarada olur olmadık lafları etmektedirler. işte farkında olmadıkları da aslında kendi kaybettikleridir. holigan olan kişiye hiçbir şey kazandırmayan bu statünün(!) neden bu kadar güzel bir şeymiş gibi gösterilmeside anlaşılacak tarzda bir şey değildir. "ben bu renklere gönül verdim onlar benim her şeyim eğer ona bir şey söylersen ağzını yüzünü dağıtırım" diyen bir kocaylamı evlenmek istenilir yoksam "sen şimdi bu şekil bağırıyon ya bir dahaki sefere siz geldiğinizde biz sizi havada karada mikeriz olm" diyen bir hatunlamı evlenmek istersiniz.
anlamadığım tek şey; hani bu futbol "tamamen" fair playdi. hani dostluk, kardeşlik, iyi oynayan kazanıyordu. eee!!! neden kendini bilmez bazıları gelen yabancı takımı hava alanında karşıladı, neden karşı takımın formasını giyip onların arasına karışıp sekiz dokuz tanesinin orasını burasını yardı ya da neden maç öncesi içince şişede durduğu gibi durmadığı tescillenmiş şeyi ellerine alıp orada burada ana avrat dümdüz gitti. sorgulamıyormu şimdi bu kişiler kendilerini "ya biz bunu yaptık ama sonuçta elimize ne geçti"!!!
kimse kızmasın kendimi yazdım
hatıralara daldım
yancıklarına öpücükler kondurdum
şeyteni işlere ulaştım
aşkından derdine düşmedim
derdim yokki
aşkın olayım
hatıralara daldım
yancıklarına öpücükler kondurdum
şeyteni işlere ulaştım
aşkından derdine düşmedim
derdim yokki
aşkın olayım
dünyanın sonunu getirecek on beş seneryo yazın deseler;
1) meteor çarpması
2) gamma ışın patlaması
3) kara delik saldırısı
4) devasa güneş patlamaları
5) dünyanın manyetik alanının bozulması
6) yüksek volkanik hareketler
7) salgın hastalıklar
8) küresel ısınma
9) ekosistemin çökmesi
10)biyokimyasal felaket
11)patikül hızlandırıcı
12)toksinler
13)nükleer savaş
14)akıl sağlığının bozulması
15)kıyamet günü
eksicilere edit: sen dünyaya kazık mı çaktın yafrusu.
1) meteor çarpması
2) gamma ışın patlaması
3) kara delik saldırısı
4) devasa güneş patlamaları
5) dünyanın manyetik alanının bozulması
6) yüksek volkanik hareketler
7) salgın hastalıklar
8) küresel ısınma
9) ekosistemin çökmesi
10)biyokimyasal felaket
11)patikül hızlandırıcı
12)toksinler
13)nükleer savaş
14)akıl sağlığının bozulması
15)kıyamet günü
eksicilere edit: sen dünyaya kazık mı çaktın yafrusu.
için güzel bir sunum;
http://tinyurl.com/38kv8u
http://tinyurl.com/38kv8u
asansörde bunları yapsak ne olur acaba?
-birisi asansöre girip çıkarken araba sesi çıkarın.
-burnunuzu kâğıt mendile sümkürdükten sonra mendili sağınız solunuzdakilere gösterin.
-şimdi okullu olduk; şarkısını ıslıkla söyleyin.
-traş olun.
-çantanızı veya cüzdanınızı açıp; burada yeterince oksijen var mı? diye söylenin.
-köşede arkanız dönük öylece durun ve asansör durduğunda da inmeyin.
-birisinin üzerine eğilerek; kimlik kontrolü; deyin.
-kendi katınıza geldiğinizde kapı neden açılmıyor diye sinirlenip bağırın. otomatik olarak açıldığında utanmış gibi yapın.
-yeni binenlerin suratına pişmiş kelle gibi sırıtarak; çoraplarımı yeni değiştirdim; deyin.
-binenlere vaaz verin.
-belirli aralıklarla miyavlayın.
-akasyalar açarken; şarkısını mütemadiyen sözleri değiştirmeksizin söyleyin.
-biri asansörden inerken alkışlayın.
-binenlerle dilinizi burnunuza değdirebileceğinize dair iddiaya girin.
-geğirin ve sonrasında; mmmm, çok lezzetliydi. deyin.
-midenizi tutun ve öğğ, beni asansör tutar da deyin.
-binen her kişiye inmek istediğiniz katı söyleyin.
-yüzünüze maske takıp binin ve insanlarla o şekilde konuşun.
-asansör her katta duruşunda; ding! sesi çıkarın.
-düğmelerin bulunduğu panelin önünde durun.
-yanınızda sandalyenizi de getirin.
-ağız armonikası çalın.
-stetoskopla asansörün duvarlarını dinleyin.
-haydi, hep birlikte şarkı söyleyelim deyin.
-sandviçinizden bir ısırık aldıktan sonra yanınızdakine; biroz da sen almoz musun, mmm deyin.
-yanınıza akciğer röntgen filminizi alın ve kısa aralıklarla öksürüp durun. veya röntgen gözlükleri takarak etrafınızdakileri şüpheli gözlerle inceleyin.
-başparmağınıza bakarak; hımm, her geçen gün büyüyor deyin.
-yere tebeşirle bir kare çizin ve diğerlerine burasının size özel olduğunu söyleyin.
-bir battaniye alıp sıkıca sarılın.
-birisi bir düğmeye bastığında patlama sesi çıkarın.
-asansör tümüyle sessizken yanınızdakine döküp çalan sizin cep telefonunuz muydu? diye sorun
-diğerlerine bir yaranızı gösterip, enfeksiyon olup olmadığı konusunda görüşlerini sorun.
-bu ne işe yarıyor acaba diyerek, alarm düğmesine basın.
-şeytani bir ses tonuyla; bugün kendime daha uygun bir vücut bulmalıyım; deyin.
-elinizdeki kutuyu kapının ortasına koyun.
-çevrenize bakınıp; acaba kim osurdu? deyin.
-asansöre binen herkesin elini sıkıca sıkarak hoşgeldiniz; deyin. inerlerken de sarılıp öperek; güle güle; deyin.
-binen her yolcuya onlar için istedikleri düğmeye basabileceğinizi söyleyin.
-gölge boksu yapın.
-ağzınızdaki sakızı alıp elinizle uzatıp durun.
-yolculardan birisine gözünüzü dikip bir süre baktıktan sonra; sen, sen de onlardan birisin diye bağırarak asansörün uzak noktasına kaçın.
-cımbızınızı çıkarıp aynaya bakarak kaşlarınızı alın. gene aynaya bakarak sivilcelerinizi sıkın.
-asansör her kattan ayrılışında; yuppi! atta gidiyoruz; diye bağırın.
-asansör kapısı önünde durun ve kapı kapandığında:eyvah, organım kapıya sıkıştı diye bağırın
-asansördekilere asansörde sıkışıp kalan veya asansörün aşağıya düşmesi sonucu ölen tanıdıklarınıza dair hikâyeler anlatın.
-ağda yapın
-birisi asansöre girip çıkarken araba sesi çıkarın.
-burnunuzu kâğıt mendile sümkürdükten sonra mendili sağınız solunuzdakilere gösterin.
-şimdi okullu olduk; şarkısını ıslıkla söyleyin.
-traş olun.
-çantanızı veya cüzdanınızı açıp; burada yeterince oksijen var mı? diye söylenin.
-köşede arkanız dönük öylece durun ve asansör durduğunda da inmeyin.
-birisinin üzerine eğilerek; kimlik kontrolü; deyin.
-kendi katınıza geldiğinizde kapı neden açılmıyor diye sinirlenip bağırın. otomatik olarak açıldığında utanmış gibi yapın.
-yeni binenlerin suratına pişmiş kelle gibi sırıtarak; çoraplarımı yeni değiştirdim; deyin.
-binenlere vaaz verin.
-belirli aralıklarla miyavlayın.
-akasyalar açarken; şarkısını mütemadiyen sözleri değiştirmeksizin söyleyin.
-biri asansörden inerken alkışlayın.
-binenlerle dilinizi burnunuza değdirebileceğinize dair iddiaya girin.
-geğirin ve sonrasında; mmmm, çok lezzetliydi. deyin.
-midenizi tutun ve öğğ, beni asansör tutar da deyin.
-binen her kişiye inmek istediğiniz katı söyleyin.
-yüzünüze maske takıp binin ve insanlarla o şekilde konuşun.
-asansör her katta duruşunda; ding! sesi çıkarın.
-düğmelerin bulunduğu panelin önünde durun.
-yanınızda sandalyenizi de getirin.
-ağız armonikası çalın.
-stetoskopla asansörün duvarlarını dinleyin.
-haydi, hep birlikte şarkı söyleyelim deyin.
-sandviçinizden bir ısırık aldıktan sonra yanınızdakine; biroz da sen almoz musun, mmm deyin.
-yanınıza akciğer röntgen filminizi alın ve kısa aralıklarla öksürüp durun. veya röntgen gözlükleri takarak etrafınızdakileri şüpheli gözlerle inceleyin.
-başparmağınıza bakarak; hımm, her geçen gün büyüyor deyin.
-yere tebeşirle bir kare çizin ve diğerlerine burasının size özel olduğunu söyleyin.
-bir battaniye alıp sıkıca sarılın.
-birisi bir düğmeye bastığında patlama sesi çıkarın.
-asansör tümüyle sessizken yanınızdakine döküp çalan sizin cep telefonunuz muydu? diye sorun
-diğerlerine bir yaranızı gösterip, enfeksiyon olup olmadığı konusunda görüşlerini sorun.
-bu ne işe yarıyor acaba diyerek, alarm düğmesine basın.
-şeytani bir ses tonuyla; bugün kendime daha uygun bir vücut bulmalıyım; deyin.
-elinizdeki kutuyu kapının ortasına koyun.
-çevrenize bakınıp; acaba kim osurdu? deyin.
-asansöre binen herkesin elini sıkıca sıkarak hoşgeldiniz; deyin. inerlerken de sarılıp öperek; güle güle; deyin.
-binen her yolcuya onlar için istedikleri düğmeye basabileceğinizi söyleyin.
-gölge boksu yapın.
-ağzınızdaki sakızı alıp elinizle uzatıp durun.
-yolculardan birisine gözünüzü dikip bir süre baktıktan sonra; sen, sen de onlardan birisin diye bağırarak asansörün uzak noktasına kaçın.
-cımbızınızı çıkarıp aynaya bakarak kaşlarınızı alın. gene aynaya bakarak sivilcelerinizi sıkın.
-asansör her kattan ayrılışında; yuppi! atta gidiyoruz; diye bağırın.
-asansör kapısı önünde durun ve kapı kapandığında:eyvah, organım kapıya sıkıştı diye bağırın
-asansördekilere asansörde sıkışıp kalan veya asansörün aşağıya düşmesi sonucu ölen tanıdıklarınıza dair hikâyeler anlatın.
-ağda yapın
değişik kuralları olan müessesedir;
-taksiciye, sokak saticisine, biletçiye vs verilen paranin üstü kesinlikle alinmaz.
-bir filim kahramani ayni kilodaki en az iki figüran gücündedir.
-enseye vurulan bir darbe kafaya vurulan bir cisim mutlaka bayilmaya sebep olur.
-filim kahramaninin vurdugu bir figüran can cekismeden ölmelidir. filim kahramanlari ise yaralanir yada uzun bir süre ölemez hayatta kalir.
-kötülerin iyi bir haraketi olamaz. olsa bile altinda kesin bir kötülük vardir.
-saatli bombalar son bir saniyeye kadar etkisiz hale getirilemezler.
-bir masanin ortasina düsülürse buna hiç bir masa dayanamaz ve ortadan ikiye ayrilir. ayni kural
kapilar için de geçerlidir.
-yerde duran bilyeler veya muz kabuklari insanlari havaya uçurtarak sirt üstü düsüren cisimlerdir.
-hiç bir telefon mesgül çalmaz. aranan kisi %90 telefonun basindadir. %10 basi beladadir açamaz.
-filim kahramani kadinlar, tuvaleti dogal ihtiyaçlari için degil çogu zaman makyaj odasi olarak
kullanirlar.
-taksiciye, sokak saticisine, biletçiye vs verilen paranin üstü kesinlikle alinmaz.
-bir filim kahramani ayni kilodaki en az iki figüran gücündedir.
-enseye vurulan bir darbe kafaya vurulan bir cisim mutlaka bayilmaya sebep olur.
-filim kahramaninin vurdugu bir figüran can cekismeden ölmelidir. filim kahramanlari ise yaralanir yada uzun bir süre ölemez hayatta kalir.
-kötülerin iyi bir haraketi olamaz. olsa bile altinda kesin bir kötülük vardir.
-saatli bombalar son bir saniyeye kadar etkisiz hale getirilemezler.
-bir masanin ortasina düsülürse buna hiç bir masa dayanamaz ve ortadan ikiye ayrilir. ayni kural
kapilar için de geçerlidir.
-yerde duran bilyeler veya muz kabuklari insanlari havaya uçurtarak sirt üstü düsüren cisimlerdir.
-hiç bir telefon mesgül çalmaz. aranan kisi %90 telefonun basindadir. %10 basi beladadir açamaz.
-filim kahramani kadinlar, tuvaleti dogal ihtiyaçlari için degil çogu zaman makyaj odasi olarak
kullanirlar.
istek değilde belkim engelleri falan vardır. hani o an yoktur, buralarda değildir. veyahut daha önemli işleri vardır. ne bilelim sınavları vardır. arkadaşıyla ilgileniyordur. kendine vakit ayırmanın ne olduğunu anlamaya çalışıyordur. ya da oturmuş okumanın tadını çıkartıyordur bir elinde çekirdek bir elinde kola.
bir yeni çömez. zanlımca birileri çağırmış buraya onu yoksam neden bildik erayı bu şekil uzatsın değil miiiiiiiiii? he bu arada hoşgelmişler. (bkz: bskk)
kurtlar vadisinin ağır abisi olarak bilinen memati,gürkan uygun, yakında evleniyormuş ki bu da seneryo gereği değilmiş.
http://tinyurl.com/3hhyl5
http://tinyurl.com/3hhyl5
maggie taylor eşidir.
jerry n uelsmann’ın eşi olan maggie taylor da sürrealist bir fotoğrafçı. ama bayan taylor eşi gibi filmli-klasik fotoğraf makinesi kullanmıyor, dijital çağın bütün nimetlerinden yararlanıyor. ortaya çıkan fotoğraflarda bazen fotoğrafa bazen resime benziyor. kendisi de, alman gerçeküstücü ressam ve heykeltraş max ernst’ün resim ve kolajlarından etkilendiğini belirtiyor. fotoğrafları ile resimlediği lewiss carroll’ın alice harikalar diyarında kitabı, bu karma çalışmalarına örnek sayılabilir.
maggie taylor, bir dijital fotoğraf ve kolaj sanatçısı olarak kabul görüyor. insan ve doğa çekimlerine ilaveten marketlerden aldığı çeşitli objelerin fotoğraflarını çekip bilgisayarda tarıyor ve işliyor.ortaya çıkan kompozisyonlarıyla sanatçı, bir victoria dönemi kadınının gözü ile dünyaya baktığını söylüyor.
maggie taylor, bir dijital fotoğraf ve kolaj sanatçısı olarak kabul görüyor. insan ve doğa çekimlerine ilaveten marketlerden aldığı çeşitli objelerin fotoğraflarını çekip bilgisayarda tarıyor ve işliyor.ortaya çıkan kompozisyonlarıyla sanatçı, bir victoria dönemi kadınının gözü ile dünyaya baktığını söylüyor.
(bkz: humber hull)
ingiltere’de bulunan bin dört yüz on metre uzunluğu ile dikkat çeken uzun köprüler arasında yerini alan yapı.
(bkz: storebalt)
asıl yazılışı storebælt olan ve danimarkanın bin altı yüz yirmi dört metre uzunluğu bulanan köprüsünden biri.
824.00.850 kilometre kare gibi devasal bir büyüklüğe sahiptir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?