satolina
yerli yersiz müzik arşivine sahip şekerci insanı.
şekere sahip müzik arşivi.
ayrıca (bkz: yeter ulan)
(bkz: arşive kafam girsin ona bişey olmasın)
gördün di mi lan sensei seni arşivin için sevenleri? ben demiştim.
ayrıca (bkz: yeter ulan)
(bkz: arşive kafam girsin ona bişey olmasın)
gördün di mi lan sensei seni arşivin için sevenleri? ben demiştim.
(bkz: şeker)
vay gülüm vay..
derde mi yanarsın sevdaya mı?
neye yanarım biliyor musun?
hani beni görüpte suratını asışın varya, işte ona yanarım
sanki suç bendeymiş gibi
kendine gel güzelim
sen benim sevdiğim sen benim taptığım sen bnm sevdalım olamazsın
çok değişmişsin be güzelim
hani bir söz vardır bilirmisin
ağlamayı bilmeyen gözler sevmeyi de bilmezler
ama ben seni hala seviyorum
bu da demektir ki ben hala ağlıyorum
dedim ya bendeki bu aşk ne heves nede 3 5 gün
bendeki bu aşk bu can bu bedenden çıkıncaya dek
(bkz: etkin)
(bkz: heves mi sandın)
derde mi yanarsın sevdaya mı?
neye yanarım biliyor musun?
hani beni görüpte suratını asışın varya, işte ona yanarım
sanki suç bendeymiş gibi
kendine gel güzelim
sen benim sevdiğim sen benim taptığım sen bnm sevdalım olamazsın
çok değişmişsin be güzelim
hani bir söz vardır bilirmisin
ağlamayı bilmeyen gözler sevmeyi de bilmezler
ama ben seni hala seviyorum
bu da demektir ki ben hala ağlıyorum
dedim ya bendeki bu aşk ne heves nede 3 5 gün
bendeki bu aşk bu can bu bedenden çıkıncaya dek
(bkz: etkin)
(bkz: heves mi sandın)
(bkz: tasolina)
(bkz: ayaklı ayar makinesi)
kendimi sevmiyorum…
sen “ kendini sevmeyen başkasını sevemez” demiştin ! sevmiyorum işte …
söyleyemedim o gün -kendini seven bencil olur başkasını sevemez- lerimi
biliyorum bunu yüzüne söylesem büyür ela gözlerin ne yi , ne için düşündüğünü anlatırsın sonunda muhakkak beni ne kadar sevdiğine açılır kapıların
neyse konumuz bu değil , bu olsa gece uzar sen uykusuz kalırsın
( sen dedim yine.. sen değil biz olacaktı doğrusu)
tamam sustum …
….
dün “beni üzme “ dedin bugün “ yüzünü asma “ aynı şey ikisi de sanırım ..
gittin sonra ya da ben gönderdim bilmiyorum
tuttuğum nefesimi bıraktığımda bir şeyler çevrim dışıydı..
….
vücuduma bakıyorum.. bir kaç küçük çürük var
en son nerde düşmüştüm ?
( hatırlıyor musun ? )
…
aklıma yorulmuşluğun geliyor bana söylemiştin ( ki bana söylediğine göre ) ben yormuşumdur herhalde
yoksa beni severken bile 25 yaşında mıydın ?
öyle ise söylemeden edemeyeceğim ; ben birikmiş bir bardaktan kırçıllı diliyle su içen bir kediyim .. başka bir şey yaptığım yok su içiyorum sadece
bel ki de kedi falan da değilim
tamam sustum…
….
yaraların var sonra senin durmadan kanayan
benim hep kabuklarını kakşattığım yaraların
sen meleksin deme !
( hangi meleğin yüzüne bu kadar kan sıçrar ki ? )
yok .. yok sen değilsin suçlu
suçlu ; ben küçükken simidime bağlanan o salak ip !
o ip olmasaydı ..17 yaşımda boğulurken öğrenmezdim yüzmeyi
boğuluyorum… ağzımdan saçlarım fışkırıyor
….
bu arada bacağımda ki çürüğün sebebini hatırladım
masaya çarpmıştım ama sakın masayı dövme (şikayet etmeyi öğretirsin bana )
hiç öğrenmiyim olur mu ?
tamam sustum…
…..
kaçtır senin bahçene erik çalmaya giriyorum ( ellerim boş dönüyorum)
25 senenin ağaçları arasında bulamıyorum o erik ağacını
bulsam ne olur ? kaçarken duvardan atlamak kolay mı ?
yere düşürüyorum toplayıp biz’ e getirmeye niyetlendiğim ne varsa ellerim hep boş kalıyor
( ellerim bu sebepten boş dönüyorum)
salağım biraz.. bir de yeteneksiz
( birazcık daha sevsene beni)
…..
bu gün vedalaşırken ( vedalaşma dediğim konuşmak istemediğimi söylediğim o an aslında )
tek bir cümle geçti aklımdan
“ yaraların kanadı koş hadi, veda cümleleri kur bana”
neden bilmiyorum ( saçmalamışım galiba )
….
hem zaten gitmeliydim ben ! ( misafirdim sadece erik ağacının dallarının arasında ki tahtadan yapılmış oyun odanda )
( bak böylece erik ağacının nerde olduğunu da bulmuş oldum )
gidersem hoşça- kal bile deme
ben gidince sıkı sıkıya kapat odanın kapısını
ya da kapatma …
(bak yine aklımda aynı cümle var ) sen en iyisi – koş sevgilim, veda cümleleri kur bana –
zaten sevmiyorum ben kendimi !
sen “ kendini sevmeyen başkasını sevemez” demiştin ! sevmiyorum işte …
söyleyemedim o gün -kendini seven bencil olur başkasını sevemez- lerimi
biliyorum bunu yüzüne söylesem büyür ela gözlerin ne yi , ne için düşündüğünü anlatırsın sonunda muhakkak beni ne kadar sevdiğine açılır kapıların
neyse konumuz bu değil , bu olsa gece uzar sen uykusuz kalırsın
( sen dedim yine.. sen değil biz olacaktı doğrusu)
tamam sustum …
….
dün “beni üzme “ dedin bugün “ yüzünü asma “ aynı şey ikisi de sanırım ..
gittin sonra ya da ben gönderdim bilmiyorum
tuttuğum nefesimi bıraktığımda bir şeyler çevrim dışıydı..
….
vücuduma bakıyorum.. bir kaç küçük çürük var
en son nerde düşmüştüm ?
( hatırlıyor musun ? )
…
aklıma yorulmuşluğun geliyor bana söylemiştin ( ki bana söylediğine göre ) ben yormuşumdur herhalde
yoksa beni severken bile 25 yaşında mıydın ?
öyle ise söylemeden edemeyeceğim ; ben birikmiş bir bardaktan kırçıllı diliyle su içen bir kediyim .. başka bir şey yaptığım yok su içiyorum sadece
bel ki de kedi falan da değilim
tamam sustum…
….
yaraların var sonra senin durmadan kanayan
benim hep kabuklarını kakşattığım yaraların
sen meleksin deme !
( hangi meleğin yüzüne bu kadar kan sıçrar ki ? )
yok .. yok sen değilsin suçlu
suçlu ; ben küçükken simidime bağlanan o salak ip !
o ip olmasaydı ..17 yaşımda boğulurken öğrenmezdim yüzmeyi
boğuluyorum… ağzımdan saçlarım fışkırıyor
….
bu arada bacağımda ki çürüğün sebebini hatırladım
masaya çarpmıştım ama sakın masayı dövme (şikayet etmeyi öğretirsin bana )
hiç öğrenmiyim olur mu ?
tamam sustum…
…..
kaçtır senin bahçene erik çalmaya giriyorum ( ellerim boş dönüyorum)
25 senenin ağaçları arasında bulamıyorum o erik ağacını
bulsam ne olur ? kaçarken duvardan atlamak kolay mı ?
yere düşürüyorum toplayıp biz’ e getirmeye niyetlendiğim ne varsa ellerim hep boş kalıyor
( ellerim bu sebepten boş dönüyorum)
salağım biraz.. bir de yeteneksiz
( birazcık daha sevsene beni)
…..
bu gün vedalaşırken ( vedalaşma dediğim konuşmak istemediğimi söylediğim o an aslında )
tek bir cümle geçti aklımdan
“ yaraların kanadı koş hadi, veda cümleleri kur bana”
neden bilmiyorum ( saçmalamışım galiba )
….
hem zaten gitmeliydim ben ! ( misafirdim sadece erik ağacının dallarının arasında ki tahtadan yapılmış oyun odanda )
( bak böylece erik ağacının nerde olduğunu da bulmuş oldum )
gidersem hoşça- kal bile deme
ben gidince sıkı sıkıya kapat odanın kapısını
ya da kapatma …
(bak yine aklımda aynı cümle var ) sen en iyisi – koş sevgilim, veda cümleleri kur bana –
zaten sevmiyorum ben kendimi !
işi çözmüş olan yazardır kendisi.ısrarla takip etmem gerekir diyorum kendime.
kibar bilgiç,teşekkür ederim.
baktim da son girmis oldugu 1000 entry e oldukca farkli bakis acilari ile guzel basliklara imza atmis ki bunlardan en goze carpani "basliklari alt alta okumak" daha sonra bol bol siir yazmis bizlerle paylasmis, uzerine bilcilerin soylemek istedikleri ile bizim anlayamadiklarimizi aktarmis ve elbette belirli yazarlarin basliklari altina sevgi dolu entryler girmis. gercekten farkli bir yaklasimi var. kendisi benden pek haz etmis gibi durmuyor ama ben onu sevdim.
’çürümüş anılardan, nöbetlerden bıktık’
her kelimeden, her şarkıdan akla düşen anı parçaları diyeti sanırım tutmadığımız nöbetlerin. sorgusuz sualsiz kabul edişlerimizin. her seferinde önce kendimize yenilişlerimizin.
ve şimdi kazasını tutsak da nöbetlerin, eskisi gibi sağlam değiliz. zamanında tutulan nöbetlerin parolası "güven" olacakmış da, işte geç kalınca biz, parolamız "güvenme" olmuş, bir tarafımız aksak kalmış.
’kirlendi ellerimiz’
gözümüzden sakındığımız ellerimizi ısıtsınlar diye bıraktığımız avuçlar hep çamurlu çıkmış. ne bilelim ki biz el tutarken gözlerin kapanmayacağını? belki göz devreden çıkınca dokunmak daha anlamlı olur diye inanmışız hep..öpüşürken gözleri kapamak gibi, gözlerim kapalı teslim olurum sana der gibi.
...
gümrüğümüze akıllı köpekler beslemekteyiz şimdi. her geleni koklayan ve illa ki hoşuna gitmeyen bir şeyler bulup geçişine izin vermeyenlerinden hani. kalbimizle beslenenlerden. yine de "bizim" olduğuna, "sadık" olduğuna inandığımız az sayıdaki şeylerden.
...
karanlığından feyz alıp gecenin, yarına inanmayan cümleler kuruyorum. kulağımda, dimağımda, dudağımda ümitsizliğinden ümit aldığım bir şarkı.
’bizden geçti
sizden ne haber
kanıtlayabilirim size öldüğümü..’
her kelimeden, her şarkıdan akla düşen anı parçaları diyeti sanırım tutmadığımız nöbetlerin. sorgusuz sualsiz kabul edişlerimizin. her seferinde önce kendimize yenilişlerimizin.
ve şimdi kazasını tutsak da nöbetlerin, eskisi gibi sağlam değiliz. zamanında tutulan nöbetlerin parolası "güven" olacakmış da, işte geç kalınca biz, parolamız "güvenme" olmuş, bir tarafımız aksak kalmış.
’kirlendi ellerimiz’
gözümüzden sakındığımız ellerimizi ısıtsınlar diye bıraktığımız avuçlar hep çamurlu çıkmış. ne bilelim ki biz el tutarken gözlerin kapanmayacağını? belki göz devreden çıkınca dokunmak daha anlamlı olur diye inanmışız hep..öpüşürken gözleri kapamak gibi, gözlerim kapalı teslim olurum sana der gibi.
...
gümrüğümüze akıllı köpekler beslemekteyiz şimdi. her geleni koklayan ve illa ki hoşuna gitmeyen bir şeyler bulup geçişine izin vermeyenlerinden hani. kalbimizle beslenenlerden. yine de "bizim" olduğuna, "sadık" olduğuna inandığımız az sayıdaki şeylerden.
...
karanlığından feyz alıp gecenin, yarına inanmayan cümleler kuruyorum. kulağımda, dimağımda, dudağımda ümitsizliğinden ümit aldığım bir şarkı.
’bizden geçti
sizden ne haber
kanıtlayabilirim size öldüğümü..’
#748371
houstonda konuşurken bile dilbigisine gerçekten dikkat etmesi ile hayranlığımı kazanmış olan yazardır. lakin o houston diyaloğunda o kadar türkçeye aykırı kelime varken tutup da "herkez" kelimesine takılması şaşırtmıştır.
"herkes" iyidir.
"herkes" güzeldir.
houstonda "herkes" hata yapar.
houstonda konuşurken bile dilbigisine gerçekten dikkat etmesi ile hayranlığımı kazanmış olan yazardır. lakin o houston diyaloğunda o kadar türkçeye aykırı kelime varken tutup da "herkez" kelimesine takılması şaşırtmıştır.
"herkes" iyidir.
"herkes" güzeldir.
houstonda "herkes" hata yapar.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?