’çürümüş anılardan, nöbetlerden bıktık’
her kelimeden, her şarkıdan akla düşen anı parçaları diyeti sanırım tutmadığımız nöbetlerin. sorgusuz sualsiz kabul edişlerimizin. her seferinde önce kendimize yenilişlerimizin.
ve şimdi kazasını tutsak da nöbetlerin, eskisi gibi sağlam değiliz. zamanında tutulan nöbetlerin parolası "güven" olacakmış da, işte geç kalınca biz, parolamız "güvenme" olmuş, bir tarafımız aksak kalmış.
’kirlendi ellerimiz’
gözümüzden sakındığımız ellerimizi ısıtsınlar diye bıraktığımız avuçlar hep çamurlu çıkmış. ne bilelim ki biz el tutarken gözlerin kapanmayacağını? belki göz devreden çıkınca dokunmak daha anlamlı olur diye inanmışız hep..öpüşürken gözleri kapamak gibi, gözlerim kapalı teslim olurum sana der gibi.
...
gümrüğümüze akıllı köpekler beslemekteyiz şimdi. her geleni koklayan ve illa ki hoşuna gitmeyen bir şeyler bulup geçişine izin vermeyenlerinden hani. kalbimizle beslenenlerden. yine de "bizim" olduğuna, "sadık" olduğuna inandığımız az sayıdaki şeylerden.
...
karanlığından feyz alıp gecenin, yarına inanmayan cümleler kuruyorum. kulağımda, dimağımda, dudağımda ümitsizliğinden ümit aldığım bir şarkı.
’bizden geçti
sizden ne haber
kanıtlayabilirim size öldüğümü..’
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?