toplum tarafından karşılıksız aşk anlamında kullanılan ama yanlış kullanılan terim.
eğer bu tür bir aşkı incelememiz gerekirse:
elimizde bir x kişisi olsun. bu x kişisi önce güzelliğe aşık olur, sonra aşık olduğu kimsedeki bu güzelliğin tanrıdan geldiğini anlar ve x kişisine herkes güzel gelmeye başlar, çünkü herkese o güzelliği vermiştir tanrı. daha sonra kendini iyice kaptıran x kişisi tanrıya aşık olduğunu fark eder.
kısacası manevi, ruhsal olan, tanrıya duyulan aşktır platonik aşk.
not: platonik aşk adını platon’dan alır.
platonik aşk
nefes alamadiginizi hissetiginiz, her sabah bu gün beni aricak mi sikintisiyla kalktiginiz, uzerinizde o askin ilk etkileri gecene dek bir yukmus gibi his veren ask turu.
(bkz: aci insani buyutur)
(bkz: aci insani buyutur)
tam olarak şöyle bir şeydir ;
yüreğimde fırtınalar kopardı sen uyurdun.
gözlerini kapadığında koca bir dağınıklık kalırdı benden geriye
geliş günlerin bayram günlerimdi oysa ki gidişin ölüm saatlerim
can çekişirdim gölgenin kuytusunda
sabahları uzun uzun öpmek isterdim seni,yüzündeki tebessümün en ince noktasını bile kaçırmadan sen bilmezdin
küçücük bir yıldız değildi gözlerinin yanında sönük kalan koca bir gökyüzüydü.
bilirdim ama yinede söyleyemezdim.
yüreğimde fırtınalar kopardı sen uyurdun.
gözlerini kapadığında koca bir dağınıklık kalırdı benden geriye
geliş günlerin bayram günlerimdi oysa ki gidişin ölüm saatlerim
can çekişirdim gölgenin kuytusunda
sabahları uzun uzun öpmek isterdim seni,yüzündeki tebessümün en ince noktasını bile kaçırmadan sen bilmezdin
küçücük bir yıldız değildi gözlerinin yanında sönük kalan koca bir gökyüzüydü.
bilirdim ama yinede söyleyemezdim.
hep kavuşma hayaliyle uyuyup, bir türlü kavuşamama durumu.(acı verir)
karşılık beklmezsin onu her gördüğünde heycanlanırsın o kadar güzeldir ki onu uzaktan izlemek sanki bir adım atsan ellerini tutacak gibi olmak o kadar güzeldir ki işte gercek aşk budur aşkın p halidir.
aşık olunan kişi eğer aşkınız yoluyla egolarını tatmin etmekten öte bir eyleme geçemeyecek kadar acizse,aşkların en güzelidir..en azından karşındakini görmek istediğin şekilde görmeye,düşünmeye devam edersin.hayal kırıklığına mahal vermeden,sevmekten soğumadan,aşka aşık yaşamaya devam edersin.
zira karşındakinin ne kadar hıyar olduğunu farkettiğin anda aşk çekilmiyor kuzum.
zira karşındakinin ne kadar hıyar olduğunu farkettiğin anda aşk çekilmiyor kuzum.
aşkların en güzelidir aslında.sevdiğiniz kişi sizin için inanılmaz biridir.eşi benzeri bulunmayan bir ilahtır.nitekim platonik kaldığı sürecede hep öyle kalır ve onu bir ömür boyu öyle hatırlarsınız,gel gör ki iş platoniklikten çıkmış ve yakınlaşmışsanız onun da bi bok olmadığını anlarsınız ve o da diğer aşklar gibi unutulup gider.aşk kavuşamamaktır belkide...
aşk yalnız bir operadır ve zaman zaman bu aşkların en güzeli de olabilir.
(bkz: ben seni değil seni sevmeyi sevdim)
(bkz: ben seni değil seni sevmeyi sevdim)
zamanla saplantı haline gelen, ulaşılmaz sanılan kişiye ulaşıldıktan sonra "lan ben buna mı aşık olmuşum" dedirten durum.
aşık olduğunuz yaratığın sürekli sizin ağzınıza sıçması/nefret etmesi ile daha fazla güçlenen,yani aşık olunan kişiliğin size davetkar belirtiler vermesi bu aşk türünün şiddetini düşürür.
kendi zihnimizde oluşturduğumuz dünyada kaybolmaktır ve uzun süre bu sanal dünyadan çıkılacak yolu bulamamaktır.
platonik aşkın en "aşk" olan hali;aşık olduğunuz kişiyi başka birisine aşıkken görmektir.işte o zaman iki katına çıkar platonik olarak beslediğiniz aşk.
klasik çağda aşk anlayışı, platonun şölen kitabındaki bir karakter olan aristofanesin ağzıdan şöyle ifade edilir;
"aşk, insanların yeniden tek vücut olma arzusudur."
bu sözü açmak gerekirse, klasik çağdaki inanca göre, insanlar, bu dünyaya geldiklerinde tek vücut oldukları insanlardan ayrılırlar. bu hayattaki tek gayeleri ise ayrıldıkları eşlerine kavuşma çabasıdır. bu demek oluyor ki, insan aşık olacağı ya da beraber olacağı kişiyi kendisi seçmiyor, zaten var olmuş bir aşkı, bir eşi yeniden aramaya koyuluyor.
bununla birlikte, klasik çağ filozofların ve onların entelektüel açıdan yaşamlarının yaygın olduğu bir dönem olduğundan köle ve kadınlar aşağılık ve değersiz varlıklar, erkekler ise asıl önemli yaratıklar olarak görülmekteydi. bu yüzden latincede "amour platonicus" denilen platonik aşkın etimolojik olarak incelenmesi bağlamında ortaya çıkan şey asıl aşkın entelektüel boyutta yaşanan ve klasik çağ bağlamında eşcinsel olan olmasıdır.
yine şölen kitabı üzerinden örnek verecek olursak, sokratesin öğrencilerinden biri olan alcibiades, sokratese aşık olduğunu, onun yüzünün güzelliğine vurulduğunu söyler; halbuki, sokrates, her zaman çirkinliği ile tanınan bir filozoftur. burdan da anlaşıldığı üzere, aşkın temel kaynağı cinsellik ya da maddi güzellik değil, bilginin yol açtığı entelektüel boyuttur. ayrıca, kadınlar sadece insanlığın neslinin devamlılığı için kullanılan nesneler olarak görülmekte, hiçbir değere sahip olmamaktaydı.
ortaçağ dönemine geldiğimizde, gezgin şairlerin ortaya çıkardığı bir gelenek sonucunda (troubadour geleneği) aşk anlayışı tamamen değişmiştir. feodalizmle yönetilen avrupada ortaya çıkan bu aşk anlayışı kadının değer kazanmasını sağlamıştır.bu gelenekte, savaşa giden aristokrat lordların eşlerine (lady) aşık olan gezgin şairler onlara olan imkansız aşklarını yazdıkları ve aynı anda besteleyerek söyledikleri şiirlerle ifade ederler. bu şairlerin maddi durumlarının kötü olması ve hayatlarını bu şekilde şiir okuyarak geçirmesi sebebiyle lady ile aralarında hiçbir şey olamayacağından, ladynin ilahileştirilmesi ve ulaşılmaz olması söz konusudur.
bu geleneğe divan edebiyatı ve tasavvufun büyük etkisi vardır. endülüs emevileri dolayısıyla ispanyada araplardan etkilenen avrupalılar, bu yeni aşk anlayışında tasavvufa benzer kalıpları kullanmışlardır.bu geleneğin sonucu olarak aşk, yine manevi bir boyutta da olsa farklı bir durum kazanarak, kadının da toplum içindeki statüsünün gelişimine katkı sağlamıştır.
"aşk, insanların yeniden tek vücut olma arzusudur."
bu sözü açmak gerekirse, klasik çağdaki inanca göre, insanlar, bu dünyaya geldiklerinde tek vücut oldukları insanlardan ayrılırlar. bu hayattaki tek gayeleri ise ayrıldıkları eşlerine kavuşma çabasıdır. bu demek oluyor ki, insan aşık olacağı ya da beraber olacağı kişiyi kendisi seçmiyor, zaten var olmuş bir aşkı, bir eşi yeniden aramaya koyuluyor.
bununla birlikte, klasik çağ filozofların ve onların entelektüel açıdan yaşamlarının yaygın olduğu bir dönem olduğundan köle ve kadınlar aşağılık ve değersiz varlıklar, erkekler ise asıl önemli yaratıklar olarak görülmekteydi. bu yüzden latincede "amour platonicus" denilen platonik aşkın etimolojik olarak incelenmesi bağlamında ortaya çıkan şey asıl aşkın entelektüel boyutta yaşanan ve klasik çağ bağlamında eşcinsel olan olmasıdır.
yine şölen kitabı üzerinden örnek verecek olursak, sokratesin öğrencilerinden biri olan alcibiades, sokratese aşık olduğunu, onun yüzünün güzelliğine vurulduğunu söyler; halbuki, sokrates, her zaman çirkinliği ile tanınan bir filozoftur. burdan da anlaşıldığı üzere, aşkın temel kaynağı cinsellik ya da maddi güzellik değil, bilginin yol açtığı entelektüel boyuttur. ayrıca, kadınlar sadece insanlığın neslinin devamlılığı için kullanılan nesneler olarak görülmekte, hiçbir değere sahip olmamaktaydı.
ortaçağ dönemine geldiğimizde, gezgin şairlerin ortaya çıkardığı bir gelenek sonucunda (troubadour geleneği) aşk anlayışı tamamen değişmiştir. feodalizmle yönetilen avrupada ortaya çıkan bu aşk anlayışı kadının değer kazanmasını sağlamıştır.bu gelenekte, savaşa giden aristokrat lordların eşlerine (lady) aşık olan gezgin şairler onlara olan imkansız aşklarını yazdıkları ve aynı anda besteleyerek söyledikleri şiirlerle ifade ederler. bu şairlerin maddi durumlarının kötü olması ve hayatlarını bu şekilde şiir okuyarak geçirmesi sebebiyle lady ile aralarında hiçbir şey olamayacağından, ladynin ilahileştirilmesi ve ulaşılmaz olması söz konusudur.
bu geleneğe divan edebiyatı ve tasavvufun büyük etkisi vardır. endülüs emevileri dolayısıyla ispanyada araplardan etkilenen avrupalılar, bu yeni aşk anlayışında tasavvufa benzer kalıpları kullanmışlardır.bu geleneğin sonucu olarak aşk, yine manevi bir boyutta da olsa farklı bir durum kazanarak, kadının da toplum içindeki statüsünün gelişimine katkı sağlamıştır.
platonik olma değmez ona yazık sana...
kafanızda belirlediğiniz sevgili kalıbının bir insanda var olduğunu farz ederek ona aşık olduğunu sanmaktır. gün gelir de o kişi sevgiliniz olursa, onun aslında sizin düşündüğünüz adam/kadın olmadığını fark edersiniz.
(bkz: her aşk bitermiş)
(bkz: her aşk bitermiş)
en heyecanlı ve güzel aşk şeklidir.hele bir de imkansız olan kişiye duyulmuşsa bu aşk,işte o zman gerçek aşkın sızısını hisseder kişi yüreğinin içinde.bu aşkta heyecan hiç bitmez.
herkesin mutlaka geçici de olsa yaşadığı histir.bazen öyle amansız öyle acı verici olur ki artık aşk biter ve sadece saplantılar,alışkanlıklar kalır. kurtulamzsınız alır götürür benliğinizi.kimisi gençliğini verir bu aşk için.
bir gün olucak umuduyla..
rüyalarında yaşar hayallerini..
platonik aşk..
paylaşamaz kimselerle aşkını..
hatta öyle komik haller olur ki onun mutluluğuyla yaşar adeta..
"o mutlu olsun yeter" ilkesi olur.yolda görünce o ilk günkü heyecanla kasılır midesi.notlar alır gün be gün; nerdeymiş,kimleymiş,ne yapmış,ne yemiş..
herşeyini bilir olur.en sevdiği yemek,favori filmi,hobileri,fobileri vs.
bir de casusları vardır bu aşkı yaşayanların,an an görüntüleri eline ulaşır,haberleri gelir kulağına.bazen bu insanları bile kıskanır kişi neden onlar neden ben değil diyerekten.
platonik aşk böyle birşeydir azizim.çık içinden çıkabilirsen.
bir gün olucak umuduyla..
rüyalarında yaşar hayallerini..
platonik aşk..
paylaşamaz kimselerle aşkını..
hatta öyle komik haller olur ki onun mutluluğuyla yaşar adeta..
"o mutlu olsun yeter" ilkesi olur.yolda görünce o ilk günkü heyecanla kasılır midesi.notlar alır gün be gün; nerdeymiş,kimleymiş,ne yapmış,ne yemiş..
herşeyini bilir olur.en sevdiği yemek,favori filmi,hobileri,fobileri vs.
bir de casusları vardır bu aşkı yaşayanların,an an görüntüleri eline ulaşır,haberleri gelir kulağına.bazen bu insanları bile kıskanır kişi neden onlar neden ben değil diyerekten.
platonik aşk böyle birşeydir azizim.çık içinden çıkabilirsen.
en güzel aşk türü
aşık olan kişinin derbeder bi şekilde, erol evginin, ben imkansız aşklar için yaratılmışım şarkısını söylemesine vesile olan aşk türüdür.
hıc bır ınsanın kacamadıgı ama yasanılan en guzel aslardır.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?